Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin.


10. Cüz ​(8-Enfâl 41 İle 9-Tevbe 93 Arası)


8-Enfâl Suresi


8/41وَاعْلَمُٓوا اَنَّمَا غَنِمْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَاَنَّ لِلّٰهِ خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ اِنْ كُنْتُمْ اٰمَنْتُمْ بِاللّٰهِ وَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا يَوْمَ الْفُرْقَانِ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ


Şunu da biliniz ki ganimet olarak aldığınız her hangi bir şeyden beşte biri mutlaka Allah'a (aittir. Bu pay) Resul ve ona yakınlığı olanlar, yetimler, miskinler ve yolda kalmışlar içindir. Eğer Allah'a ve hak ile batılın birbirinden ayrıldığı günde, iki ordunun karşı karşıya geldiği o günde kulumuza indirdiğimize (İlahi yardımımıza) iman ediyorsanız (ganimetleri böyle bölüşün). Allah her şeye kadirdir (güç yetirendir).

8-Enfâl 41


8/42اِذْ اَنْتُمْ بِالْعُدْوَةِ الدُّنْيَا وَهُمْ بِالْعُدْوَةِ الْقُصْوٰى وَالرَّكْبُ اَسْفَلَ مِنْكُمْۜ وَلَوْ تَوَاعَدْتُمْ لَاخْتَلَفْتُمْ فِي الْم۪يعَادِۙ وَلٰكِنْ لِيَقْضِيَ اللّٰهُ اَمْراً كَانَ مَفْعُولاًۙ لِيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَنْ بَيِّنَةٍ وَيَحْيٰى مَنْ حَيَّ عَنْ بَيِّنَةٍۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَسَم۪يعٌ عَل۪يمٌۙ


Hani siz vadinin yakın kenarında, onlar da uzak yamacındaydılar. Kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz, kaçınılmaz olarak sözleştiğiniz şey (yöneleceğiniz hedef, yer veya vakit) hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz. Ancak Allah mukadder (olması takdir edilen) işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı). Ta ki helak olan apaçık bir delilden sonra helak olsun, sağ kalanlar da yine apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın. Şüphesiz Allah Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyle bilendir).

8-Enfâl 42


8/43اِذْ يُر۪يكَهُمُ اللّٰهُ ف۪ي مَنَامِكَ قَل۪يلاًۜ وَلَوْ اَرٰيكَهُمْ كَث۪يراً لَفَشِلْتُمْ وَلَتَنَازَعْتُمْ فِي الْاَمْرِ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ سَلَّمَۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ


Hani Allah onları sana uykunda az gösteriyordu. Eğer sana onları çok gösterseydi, çekinip-yılgınlığa kapılacak ve (mukadder olan) bu iş konusunda tartışıp-anlaşmazlığa düşecektiniz. Ancak Allah (sizi bundan kurtardı) esenlik bağışladı. Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir.

8-Enfâl 43


8/44وَاِذْ يُر۪يكُمُوهُمْ اِذِ الْتَقَيْتُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِكُمْ قَل۪يلاً وَيُقَلِّلُكُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِيَ اللّٰهُ اَمْراً كَانَ مَفْعُولاًۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ۟


Karşı karşıya geldiğinizde Allah 'mukadder olan işi gerçekleştirmek' için onları gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Bütün işler Allah'a (O'nun dilediği sonuca) döndürülür.

8-Enfâl 44


8/45يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا لَق۪يتُمْ فِئَةً فَاثْبُتُوا وَاذْكُرُوا اللّٰهَ كَث۪يراً لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ


Ey iman edenler. Bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman sebat (dayanıklık) gösterin ve Allah'ı çokça zikredin ki felaha (kurtuluşa) eresiniz.

8-Enfâl 45


8/46وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ ر۪يحُكُمْ وَاصْبِرُواۜ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَۚ


Allah'a ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişip-didişmeyin. Yoksa çözülüp-yılgınlaşırsınız, rüzgarınız (hızınız ve kuvvetiniz) gider. Sabredin çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.

8-Enfâl 46


8/47وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ خَرَجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بَطَراً وَرِئَٓاءَ النَّاسِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُح۪يطٌ


Bir de yurtlarından böbürlenerek (çalım satarak), insanlara gösteriş yaparak çıkanlar ve (halkı) Allah yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Allah onların yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatandır.

8-Enfâl 47


8/48وَاِذْ زَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ وَقَالَ لَا غَالِبَ لَكُمُ الْيَوْمَ مِنَ النَّاسِ وَاِنّ۪ي جَارٌ لَكُمْۚ فَلَمَّا تَرَٓاءَتِ الْفِئَتَانِ نَكَصَ عَلٰى عَقِبَيْهِ وَقَالَ اِنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِنْكُمْ اِنّ۪ٓي اَرٰى مَا لَا تَرَوْنَ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اللّٰهَۜ وَاللّٰهُ شَد۪يدُ الْعِقَابِ۟


Hani (o vakit) şeytan onlara amellerini çekici göstermiş ve onlara "Bugün insanlardan sizi yenecek (bozguna uğratacak) kimse yoktur ve ben de sizin yardımcınızım" demişti. Ne zaman ki iki topluluk (karşılaşıp) birbirini gördüğü zaman o (şeytan) iki topuğu üstünde geri döndü ve "Şüphesiz ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediklerinizi görmekteyim ve ben Allah'tan korkuyorum. Allah'ın azabı çok şiddetlidir" dedi.

8-Enfâl 48


8/49اِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ غَرَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ د۪ينُهُمْۜ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ


Münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar "Bunları (müslümanları) dinleri aldattı" diyorlardı. Oysa kim Allah'a tevekkül ederse, bilsin ki Allah Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

8-Enfâl 49


8/50وَلَوْ تَرٰٓى اِذْ يَتَوَفَّى الَّذ۪ينَ كَفَرُواۙ الْمَلٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْۚ وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَر۪يقِ


Melekler o küfredenlerin yüzlerine ve arkalarına vurarak ve "Yakıcı azabı tadın" diyerek canlarını alırken onları bir görseydin.

8-Enfâl 50


8/51ذٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يكُمْ وَاَنَّ اللّٰهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِۙ


İşte bu ellerinizle yaptığınızın bir karşılığıdır. Yoksa Allah kullarına asla zulmedici değildir.

8-Enfâl 51


8/52كَدَأْبِ اٰلِ فِرْعَوْنَۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاَخَذَهُمُ اللّٰهُ بِذُنُوبِهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ قَوِيٌّ شَد۪يدُ الْعِقَابِ


(Bunların gidiş tarzı) Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibidir. (Onlar da) Allah'ın ayetlerini yalanladılar, Allah da onları günahlarından dolayı yakalayıverdi. Şüphesiz ki Allah büyük kuvvet sahibidir, azabı (cezalandırması) pek şiddetlidir.

8-Enfâl 52


8/53ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ لَمْ يَكُ مُغَيِّراً نِعْمَةً اَنْعَمَهَا عَلٰى قَوْمٍ حَتّٰى يُغَيِّرُوا مَا بِاَنْفُسِهِمْۙ وَاَنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۙ


Bu (sünnetin nedeni) bir kavim kendilerinde olan nimeti (kendileri zulümle) değiştirinceye kadar, Allah onlara verip-bağışladığını değiştirici değildir. Allah şüphesiz Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyle bilendir).

8-Enfâl 53


8/54كَدَأْبِ اٰلِ فِرْعَوْنَۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْۚ فَاَهْلَكْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ وَاَغْرَقْـنَٓا اٰلَ فِرْعَوْنَۚ وَكُلٌّ كَانُوا ظَالِم۪ينَ


Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Onlar Rablerinin ayetlerini yalanladılar, Biz de günahları dolayısıyla onları helak ettik. Firavun hanedanını suda boğduk. Hepsi de zalimlerdi.

8-Enfâl 54


8/55اِنَّ شَرَّ الدَّوَٓابِّ عِنْدَ اللّٰهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَۚ


Allah katında yerde debelenen canlıların en kötüsü, şüphesiz küfredenlerdir. Onlar iman etmezler.

8-Enfâl 55


8/56اَلَّذ۪ينَ عَاهَدْتَ مِنْهُمْ ثُمَّ يَنْقُضُونَ عَهْدَهُمْ ف۪ي كُلِّ مَرَّةٍ وَهُمْ لَا يَتَّقُونَ


Onlar kendileriyle antlaşma yaptığın kimselerdir ki, her defasında ahidlerini bozarlar. Onlar korkup-sakınmazlar.

8-Enfâl 56


8/57فَاِمَّا تَثْقَفَنَّهُمْ فِي الْحَرْبِ فَشَرِّدْ بِهِمْ مَنْ خَلْفَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ


Bundan dolayı eğer savaşta onları yakalarsan öyle cezalandır ki onlar ile arkalarından gelecek olanlar ibret alıp-dağılsınlar.

8-Enfâl 57


8/58وَاِمَّا تَخَافَنَّ مِنْ قَوْمٍ خِيَانَةً فَانْبِذْ اِلَيْهِمْ عَلٰى سَوَٓاءٍۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْخَٓائِن۪ينَ۟


Eğer bir kavmin (anlaşmaya) ihanet edeceğinden kesin olarak korkarsan, sen onlara (ihanet etmeden) eşitlik üzere 'anlaşmayı iptal ettiğini açıkça bildir'. Allah hainleri (ihanet edenleri) sevmez.

8-Enfâl 58


8/59وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا سَبَقُواۜ اِنَّهُمْ لَا يُعْجِزُونَ


Küfre sapanlar (Bizden) kaçıp-kurtulduklarını sanmasınlar. Onlar (Bizi asla) aciz bırakamazlar.

8-Enfâl 59


8/60وَاَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ وَمِنْ رِبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِه۪ عَدُوَّ اللّٰهِ وَعَدُوَّكُمْ وَاٰخَر۪ينَ مِنْ دُونِهِمْۚ لَا تَعْلَمُونَهُمْۚ اَللّٰهُ يَعْلَمُهُمْۜ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ يُوَفَّ اِلَيْكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تُظْلَمُونَ


Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve bağlanıp-beslenen atlar hazırlayın. Bununla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah'ın bildiği daha başkalarını korkutup-caydırasınız. Allah yolunda her ne infak ederseniz (ne harcarsanız) size eksiksiz ödenir ve siz haksızlığa uğratılmazsınız.

8-Enfâl 60


8/61وَاِنْ جَنَحُوا لِلسَّلْمِ فَاجْنَحْ لَهَا وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ


Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah'a tevekkül et. Çünkü O Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyle bilendir).

8-Enfâl 61


8/62وَاِنْ يُر۪يدُٓوا اَنْ يَخْدَعُوكَ فَاِنَّ حَسْبَكَ اللّٰهُۜ هُوَ الَّـذ۪ٓي اَيَّدَكَ بِنَصْرِه۪ وَبِالْمُؤْمِن۪ينَۙ


Onlar seni (hileyle) aldatmak isterlerse, şüphesiz Allah sana yeter. O seni yardımıyla ve mü'minlerle destekleyendir.

8-Enfâl 62


8/63وَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْۜ لَوْ اَنْفَقْتَ مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً مَٓا اَلَّفْتَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ اَلَّفَ بَيْنَهُمْۜ اِنَّهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ


Ve (Allah) onların kalplerini birleştirdi. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi harcasaydın bile onların kalplerini birleştiremezdin. Ama Allah (rahmetiyle) onların aralarını bulup-kaynaştırdı. Çünkü O Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

8-Enfâl 63


8/64يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ حَسْبُكَ اللّٰهُ وَمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ۟


Ey Peygamber. Sana ve sana tabi olan (seni izleyen) mü'minlere Allah yeter.

8-Enfâl 64


8/65يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ حَرِّضِ الْمُؤْمِن۪ينَ عَلَى الْقِتَالِۜ اِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ عِشْرُونَ صَابِرُونَ يَغْلِبُوا مِائَتَيْنِۚ وَاِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ مِائَةٌ يَغْلِبُٓوا اَلْفاً مِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَفْقَهُونَ


Ey Peygamber, mü'minleri savaşa hazırlayıp-teşvik et. Eğer içinizde sabreden yirmi (kişi) bulunursa, iki yüz (kişiyi) mağlub ederler. Ve eğer içinizden yüz (sabırlı kişi) bulunursa, bunlar da kafirlerden binini yener. Çünkü onlar kavramayan bir topluluktur.

8-Enfâl 65


8/66اَلْـٰٔنَ خَفَّفَ اللّٰهُ عَنْكُمْ وَعَلِمَ اَنَّ ف۪يكُمْ ضَعْفاًۜ فَاِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ مِائَةٌ صَابِرَةٌ يَغْلِبُوا مِائَتَيْنِۚ وَاِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ اَلْفٌ يَغْلِبُٓوا اَلْفَيْنِ بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ مَعَ الصَّابِر۪ينَ


Şimdi Allah sizden (yükünüzü) hafifletti ve sizde bir za'f olduğunu da bildi. Sizden yüz sabırlı (kişi) bulunursa (onların) ikiyüzünü bozguna uğratır. Eğer sizden bin (kişi) olursa, Allah'ın izniyle (onların) iki binini yener. Allah sabredenlerle beraberdir.

8-Enfâl 66


8/67مَا كَانَ لِنَبِيٍّ اَنْ يَكُونَ لَـهُٓ اَسْرٰى حَتّٰى يُثْخِنَ فِي الْاَرْضِۜ تُر۪يدُونَ عَرَضَ الدُّنْيَاۗ وَاللّٰهُ يُر۪يدُ الْاٰخِرَةَۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ


Hiçbir peygambere, yeryüzünde (düşmana karşı) ağır basıncaya (zafer kazanıncaya) kadar esir alması yakışmaz. Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) ahireti istemektedir. Allah Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

8-Enfâl 67


8/68لَوْلَا كِتَابٌ مِنَ اللّٰهِ سَبَقَ لَمَسَّكُمْ ف۪يمَٓا اَخَذْتُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ


Eğer Allah'ın geçmişte bir yazması (takdiri) olmasaydı, aldıklarınız (fidyeler) nedeniyle size büyük bir azab dokunurdu.

8-Enfâl 68


8/69فَكُلُوا مِمَّا غَنِمْتُمْ حَلَالاً طَيِّباًۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟


Artık elde ettiğiniz ganimetten helal ve temiz olarak yeyin. Allah'tan korkup-sakının. Hiç şüphesiz Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

8-Enfâl 69


8/70يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِمَنْ ف۪ٓي اَيْد۪يكُمْ مِنَ الْاَسْرٰٓىۙ اِنْ يَعْلَمِ اللّٰهُ ف۪ي قُلُوبِكُمْ خَيْراً يُؤْتِكُمْ خَيْراً مِمَّٓا اُخِذَ مِنْكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ


Ey Peygamber. Elinizdeki esirlere de ki "Eğer Allah, sizin kalplerinizde bir hayır olduğunu bilirse (görürse) sizden alınandan daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar. Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir)."

8-Enfâl 70


8/71وَاِنْ يُر۪يدُوا خِيَانَتَكَ فَقَدْ خَانُوا اللّٰهَ مِنْ قَبْلُ فَاَمْكَنَ مِنْهُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ


Eğer sana ihanet etmek isterlerse (üzülüp-şaşırma) onlar daha önce Allah'a ihanet etmişlerdi de (Allah) onlara karşı sana imkân ve kudret vermişti. Allah Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

8-Enfâl 71


8/72اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَالَّذ۪ينَ اٰوَوْا وَنَصَرُٓوا اُو۬لٰٓئِكَ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يُهَاجِرُوا مَا لَكُمْ مِنْ وَلَايَتِهِمْ مِنْ شَيْءٍ حَتّٰى يُهَاجِرُواۚ وَاِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ اِلَّا عَلٰى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ


Gerçek şu ki iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte bunlar birbirlerinin velileridir. İman edip de hicret etmeyenler ise onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiçbir velayetiniz (koruyucu yükümlülüğünüz) yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında anlaşma bulunan bir kavim aleyhine olmaksızın (onlara) yardım etmek üzerinizde bir yükümlülüktür. Allah yaptıklarınızı hakkıyle görendir.

8-Enfâl 72


8/73وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ اِلَّا تَفْعَلُوهُ تَكُنْ فِتْنَةٌ فِي الْاَرْضِ وَفَسَادٌ كَب۪يرٌۜ


Küfredenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesad (bozgunculuk) olur.

8-Enfâl 73


8/74وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَالَّذ۪ينَ اٰوَوْا وَنَصَرُٓوا اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقاًّۜ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌ


İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte onlar gerçek mü'minlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve kerim (üstün-kusursuz) bir rızık vardır.

8-Enfâl 74


8/75وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْ بَعْدُ وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا مَعَكُمْ فَاُو۬لٰٓئِكَ مِنْكُمْۜ وَاُو۬لُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ


Bundan sonra iman edip hicret edenler ve sizinle birlikte cihad edenler de sizdendir. Akrabalar Allah'ın kitabına göre, birbirlerine (varis olmaya) daha yakındırlar. Şüphesiz ki Allah (Alim'dir) herşeyi hakkıyle bilendir.

8-Enfâl 75


9-Tevbe Suresi


9/1بَرَٓاءَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ٓ اِلَى الَّذ۪ينَ عَاهَدْتُمْ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۜ


(Bu,) kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklere, Allah'tan ve Resulünden bir ihtardır (kesin bir uyarıdır).

9-Tevbe 1


9/2فَس۪يحُوا فِي الْاَرْضِ اَرْبَعَةَ اَشْهُرٍ وَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللّٰهِۙ وَاَنَّ اللّٰهَ مُخْزِي الْكَافِر۪ينَ


Bundan böyle yeryüzünde (haram olan) dört ay daha dolaşın. İyi bilin ki siz Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz. Allah küfre sapanları hor ve aşağılık kılandır.

9-Tevbe 2


9/3وَاَذَانٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ٓ اِلَى النَّاسِ يَوْمَ الْحَجِّ الْاَكْبَرِ اَنَّ اللّٰهَ بَر۪ٓيءٌ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ وَرَسُولُهُۜ فَاِنْ تُبْتُمْ فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللّٰهِۜ وَبَشِّرِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ


Hacc-ı Ekber (büyük hac) günü Allah'tan ve Resulünden insanlara bir ilandır ki Allah da, Resulü de müşriklerden (onlarla ilişki ve antlaşmalardan) uzaktır. Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz. Küfredenleri elim-acıklı bir azabla müjdele.

9-Tevbe 3


9/4اِلَّا الَّذ۪ينَ عَاهَدْتُمْ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ ثُمَّ لَمْ يَنْقُصُوكُمْ شَيْـٔاً وَلَمْ يُظَاهِرُوا عَلَيْكُمْ اَحَداً فَاَتِمُّٓوا اِلَيْهِمْ عَهْدَهُمْ اِلٰى مُدَّتِهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَّق۪ينَ


Ancak kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklerden (şartlara uyan) hiçbir şeyi eksik bırakmayan ve sizin aleyhinize herhangi bir kimseye arka çıkmayanlar (bu hükmün) dışındadır. Onların antlaşmalarını süreleri bitinceye kadar tamamlayınız. Şüphesiz ki Allah muttaki olanları (korkup-sakınanları) sever.

9-Tevbe 4


9/5فَاِذَا انْسَلَخَ الْاَشْهُرُ الْحُرُمُ فَاقْتُلُوا الْمُشْرِك۪ينَ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْ وَخُذُوهُمْ وَاحْصُرُوهُمْ وَاقْعُدُوا لَهُمْ كُلَّ مَرْصَدٍۚ فَاِنْ تَابُوا وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ فَخَلُّوا سَب۪يلَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ


(Dört ay olan) haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün. Onları yakalayın, kuşatıp-hapsedin ve onların bütün geçit yerlerini tutup-gözetleyin. Eğer tevbe edip namaz kılarlarsa ve zekatı verirlerse yollarını açıverin. Gerçekten Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

9-Tevbe 5


9/6وَاِنْ اَحَدٌ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ اسْتَجَارَكَ فَاَجِرْهُ حَتّٰى يَسْمَعَ كَلَامَ اللّٰهِ ثُمَّ اَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْلَمُونَ۟


Eğer müşriklerden biri senden aman dilerse, Allah'ın kelamını dinleyinceye kadar ona aman ver. Sonra onu güven içinde bulunacağı yere ulaştır. Bu (müsamaha) onların bilmeyen bir kavim olmaları sebebiyledir.

9-Tevbe 6


9/7كَيْفَ يَكُونُ لِلْمُشْرِك۪ينَ عَهْدٌ عِنْدَ اللّٰهِ وَعِنْدَ رَسُولِه۪ٓ اِلَّا الَّذ۪ينَ عَاهَدْتُمْ عِنْدَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۚ فَمَا اسْتَقَامُوا لَكُمْ فَاسْتَق۪يمُوا لَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَّق۪ينَ


Mescid-i Haram yanında kendileriyle antlaştıklarınız dışında, müşriklerin Allah katında ve Resulünün katında nasıl bir ahdi olabilir? Şu halde o (antlaşmalı olanlar) size karşı doğru davrandıkça, siz de onlara karşı doğru davranın. Şüphesiz ki Allah, muttaki olanları (korkup-sakınanları) sever.

9-Tevbe 7


9/8كَيْفَ وَاِنْ يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ لَا يَرْقُبُوا ف۪يكُمْ اِلاًّ وَلَا ذِمَّةًۜ يُرْضُونَكُمْ بِاَفْوَاهِهِمْ وَتَأْبٰى قُلُوبُهُمْۚ وَاَكْثَرُهُمْ فَاسِقُونَۚ


(Onlar için andlaşma) nasıl olabilir ki? Şayet size karşı galip gelselerdi sizin hakkınızda ne ahit, ne de antlaşma gözetirlerdi. Onlar sizi ağızlarıyla hoşnut kılarlar, kalpleri ise karşı koyar. Çünkü onların çoğu fıska sapanlardır.

9-Tevbe 8


9/9اِشْتَرَوْا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ ثَمَناً قَل۪يلاً فَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِه۪ۜ اِنَّهُمْ سَٓاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ


Allah'ın ayetlerine karşılık az bir değeri satın aldılar da (insanları) O'nun yolundan engellediler. Onların yapmakta oldukları gerçekten ne kötüdür.

9-Tevbe 9


9/10لَا يَرْقُبُونَ ف۪ي مُؤْمِنٍ اِلاًّ وَلَا ذِمَّةًۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُعْتَدُونَ


Onlar bir mümin hakkında ne bir yemin, ne de bir antlaşma gözetip-tanırlar. İşte bunlar, haddi aşanların ta kendileridir.

9-Tevbe 10


9/11فَاِنْ تَابُوا وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ فَاِخْوَانُكُمْ فِي الدّ۪ينِۜ وَنُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ


Eğer tevbe edip namazı kılarlarsa ve zekatı verirlerse artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Bilen bir topluluk için ayetleri böyle ayrıntılı biçimde açıklıyoruz.

9-Tevbe 11


9/12وَاِنْ نَكَثُٓوا اَيْمَانَهُمْ مِنْ بَعْدِ عَهْدِهِمْ وَطَعَنُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ فَقَاتِلُٓوا اَئِمَّةَ الْكُفْرِۙ اِنَّهُمْ لَٓا اَيْمَانَ لَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَنْتَهُونَ


Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozarlar ve dininize saldırırlarsa küfrün önderleriyle çarpışıp-öldürün. Çünkü onlar yeminleri olmayan kimselerdir. Böylece (onlar ve takipçileri) cayarlar-son verirler.

9-Tevbe 12


9/13اَلَا تُقَاتِلُونَ قَوْماً نَكَثُٓوا اَيْمَانَهُمْ وَهَمُّوا بِاِخْرَاجِ الرَّسُولِ وَهُمْ بَدَؤُ۫كُمْ اَوَّلَ مَرَّةٍۜ اَتَخْشَوْنَهُمْۚ فَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشَوْهُ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ


Yeminlerini bozan, Resulü (yurdundan) çıkarmaya kalkışan ve sizinle ilk önce (savaşa) başlayan bir toplulukla savaşmaz mısınız? Korkuyor musunuz onlardan? Eğer inanıyorsanız, kendisinden korkmanıza Allah daha layıktır.

9-Tevbe 13


9/14قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللّٰهُ بِاَيْد۪يكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِن۪ينَۙ


Onlarla savaşın ki Allah onları sizin ellerinizle azablandırsın, hor ve aşağılık kılsın. Onlara karşı size zafer versin ve mü'minler topluluğunun göğüslerini ferahlandırsın.

9-Tevbe 14


9/15وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْۜ وَيَتُوبُ اللّٰهُ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ


Ve (mü'minlerin) kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğine tevbeyi nasib eder. Allah Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

9-Tevbe 15


9/16اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تُتْرَكُوا وَلَمَّا يَعْلَمِ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَلَمْ يَتَّخِذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلَا رَسُولِه۪ وَلَا الْمُؤْمِن۪ينَ وَل۪يجَةًۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ۟


Yoksa siz (Allah) içinizden cihad edenleri ve Allah'dan, Resulünden ve mü'minlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

9-Tevbe 16


9/17مَا كَانَ لِلْمُشْرِك۪ينَ اَنْ يَعْمُرُوا مَسَاجِدَ اللّٰهِ شَاهِد۪ينَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ بِالْكُفْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْۚ وَفِي النَّارِ هُمْ خَالِدُونَ


Kendi küfürlerine bizzat kendileri şahidler iken müşriklerin (şirk koşanların) Allah'ın mescidlerini imar etmeye (onarmaya) 'hak ve yetkileri' yoktur. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir. Ve onlar ateşte ebedi kalacaklardır.

9-Tevbe 17


9/18اِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَ وَلَمْ يَخْشَ اِلَّا اللّٰهَ فَعَسٰٓى اُو۬لٰٓئِكَ اَنْ يَكُونُوا مِنَ الْمُهْتَد۪ينَ


Allah'ın mescidlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayanlar imar edip-onarabilir. İşte hidayete (doğru yola) erenlerden oldukları umulanlar bunlardır.

9-Tevbe 18


9/19اَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَٓاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَجَاهَدَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ لَا يَسْتَوُ۫نَ عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۢ


Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram-ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman edip, Allah yolunda cihad edenlerle (onların amelleriyle) bir mi tutuyorsunuz? (Bunlar) Allah katında bir olmazlar. Ve Allah zalimler topluluğunu hidayete (doğru yola) erdirmez.

9-Tevbe 19


9/20اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۙ اَعْظَمُ دَرَجَةً عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَٓائِزُونَ


İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler, Allah katında daha büyük dereceye sahiptirler. İşte 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır.

9-Tevbe 20


9/21يُبَشِّرُهُمْ رَبُّهُمْ بِرَحْمَةٍ مِنْهُ وَرِضْوَانٍ وَجَنَّاتٍ لَهُمْ ف۪يهَا نَع۪يمٌ مُق۪يمٌۙ


Rableri onlara katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve içinde ebedi (sürekli) nimetler bulunan cennetleri müjdeler.

9-Tevbe 21


9/22خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ


Onlar orada ebedi kalıcıdırlar. Hiç şüphesiz ki en büyük mükafat Allah katındadır.

9-Tevbe 22


9/23يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُٓوا اٰبَٓاءَكُمْ وَاِخْوَانَكُمْ اَوْلِيَٓاءَ اِنِ اسْتَحَبُّوا الْكُفْرَ عَلَى الْا۪يمَانِۜ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ


Ey iman edenler. Eğer imana karşı küfrü sevip-tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, onlar zalimlerin ta kendileridirler.

9-Tevbe 23


9/24قُلْ اِنْ كَانَ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ وَاَبْنَٓاؤُ۬كُمْ وَاِخْوَانُكُمْ وَاَزْوَاجُكُمْ وَعَش۪يرَتُكُمْ وَاَمْوَالٌۨ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَـهَٓا اَحَبَّ اِلَيْكُمْ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَجِهَادٍ ف۪ي سَب۪يلِه۪ فَتَرَبَّصُوا حَتّٰى يَأْتِيَ اللّٰهُ بِاَمْرِه۪ۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ۟


De ki "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz (toplumunuz), kazandığınız mallar, kesada (durgunluğa) uğramasından korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden meskenler sizlere Allah'tan, O'nun Resulünden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah fasıklar topluluğunu hidayete (doğru yola) erdirmez.

9-Tevbe 24


9/25لَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّٰهُ ف۪ي مَوَاطِنَ كَث۪يرَةٍۙ وَيَوْمَ حُنَيْنٍۙ اِذْ اَعْجَبَتْكُمْ كَـثْرَتُكُمْ فَلَمْ تُغْنِ عَنْكُمْ شَيْـٔاً وَضَاقَتْ عَلَيْكُمُ الْاَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ ثُمَّ وَلَّيْتُمْ مُدْبِر۪ينَۚ


Andolsun ki Allah birçok yerde ve Huneyn gününde size yardım etti. Hani çokluğunuz sizi böbürlendirip-gururlandırmış fakat size bir yarar sağlamamıştı. Yer ise bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti ve sonra (bozularak kaçışmış) gerisin geri gitmiştiniz.

9-Tevbe 25


9/26ثُمَّ اَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلٰى رَسُولِه۪ وَعَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَاَنْزَلَ جُنُوداً لَمْ تَرَوْهَا وَعَذَّبَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَذٰلِكَ جَزَٓاءُ الْكَافِر۪ينَ


(Bundan) sonra Allah, Resulü ile mü'minlerin üzerine sekinet (güven duygusu ve huzur) indirdi, sizin görmediğiniz orduları indirdi ve kafirleri azablandırdı. Kafirlerin cezası buydu.

9-Tevbe 26


9/27ثُمَّ يَتُوبُ اللّٰهُ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ


Sonra Allah bunun (bütün bu olup bitenlerin) ardından dilediği kimseye tevbe nasib eder. Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

9-Tevbe 27


9/28يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ فَلَا يَقْرَبُوا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ هٰذَاۚ وَاِنْ خِفْتُمْ عَيْلَةً فَسَوْفَ يُغْن۪يكُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ٓ اِنْ شَٓاءَۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ


Ey iman edenler, müşrikler ancak bir necistir (pisliktir). Artık bu yıllarından sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, (biliniz ki) Allah dilerse sizi kendi fazlından (lutuf ve ihsanından) zengin kılar. Hiç şüphesiz Allah Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

9-Tevbe 28


9/29قَاتِلُوا الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَلَا يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَلَا يَد۪ينُونَ د۪ينَ الْحَقِّ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ حَتّٰى يُعْطُوا الْجِزْيَةَ عَنْ يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ۟


Kendilerine Kitab verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (kendilerine) din edinmeyenlerle, küçük düşürülmüşler olarak cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın.

9-Tevbe 29


9/30وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌۨ ابْنُ اللّٰهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَس۪يحُ ابْنُ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ قَوْلُهُمْ بِاَفْوَاهِهِمْۚ يُضَاهِؤُ۫نَ قَوْلَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُۜ قَاتَلَهُمُ اللّٰهُۘ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ


Yahudiler "Uzeyr Allah'ın oğludur" dediler. Hıristiyanlar da "Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri (dayanaksız) sözlerdir ki daha önceki küfredenlerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, (apaçık haktan, apaçık bir batıla) nasıl da çevriliyorlar?

9-Tevbe 30


9/31اِتَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَاباً مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَالْمَس۪يحَ ابْنَ مَرْيَمَۚ وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُٓوا اِلٰهاً وَاحِداًۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ


Onlar Allah ile beraber bilginlerini (hahamlarını) ve rahiplerini Rabler edindiler ve Meryemoğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek bir ilah'a ibadet etmekten başkasıyla emrolunmadılar. O'ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koşmakta oldukları şeylerden münezzehtir (beri ve yücedir).

9-Tevbe 31


9/32يُر۪يدُونَ اَنْ يُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللّٰهُ اِلَّٓا اَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ


Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler hoşlanmasa da Allah nurunu tamamlamayı diliyor.

9-Tevbe 32


9/33هُوَ الَّـذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ۙ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ


Müşrikler hoşlanmasa da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için resulünü hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur.

9-Tevbe 33


9/34يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ كَث۪يراً مِنَ الْاَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلَا يُنْفِقُونَهَا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۙ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ


Ey iman edenler. Gerçek şu ki bilginlerden (hahamlardan) ve rahiblerden bir çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah'ın yolundan alıkoyarlar. (Allah adına topladıkları) altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlara, acıklı bir azabı müjdele.

9-Tevbe 34


9/35 يَوْمَ يُحْمٰى عَلَيْهَا ف۪ي نَارِ جَهَنَّمَ فَتُكْوٰى بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنُوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْۜ هٰذَا مَا كَنَزْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ فَذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْنِزُونَ


O gün bunların (saklayıp-biriktirdikleri) cehennem ateşiyle kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve onlara) "İşte bu, kendileriniz için saklayıp-biriktirdiklerinizdir artık saklayıp-biriktirdiklerinizi tadın" (denilecektir).

9-Tevbe 35


9/36اِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَ اللّٰهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْراً ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ مِنْهَٓا اَرْبَعَةٌ حُرُمٌۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُ فَلَا تَظْلِمُوا ف۪يهِنَّ اَنْفُسَكُمْ وَقَاتِلُوا الْمُشْرِك۪ينَ كَٓافَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَٓافَّةًۜ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ


Gerçek şu ki Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah'ın kitabına (takdirine) göre onikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte kayyum (doğru-kalıcı) olan din budur. Öyleyse bunlarda (bu ayların hesabında) kendinize zulmetmeyin. Müşriklerin sizlerle topluca savaşması gibi siz de onlarla topluca savaşın. Ve bilin ki Allah muttakilerle (takva sahibleriyle) beraberdir.

9-Tevbe 36


9/37اِنَّمَا النَّس۪ٓيءُ زِيَادَةٌ فِي الْكُفْرِ يُضَلُّ بِهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُحِلُّونَهُ عَاماً وَيُحَرِّمُونَهُ عَاماً لِيُوَاطِؤُ۫ا عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ فَيُحِلُّوا مَا حَرَّمَ اللّٰهُۜ زُيِّنَ لَهُمْ سُٓوءُ اَعْمَالِهِمْۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ۟


(Haram ayları) ertelemek ancak küfürde bir artıştır. Bununla kafirler şaşırtılıp-saptırılır. Bunu bir yıl helal, bir yıl haram sayarlar ki (bir taraftan) Allah'ın haram kıldığına sayıca uysunlar ve (diğer taraftan) Allah'ın haram ettiğini helal kılmış olsunlar. Yaptıklarının kötülüğü (sayıya uydukları için) böylece kendilerine 'cazip ve süslü' gösterilmiştir. Allah kafirler topluluğunu hidayete (doğru yola) erdirmez.

9-Tevbe 37


9/38يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَا لَكُمْ اِذَا ق۪يلَ لَكُمُ انْفِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اثَّاقَلْتُمْ اِلَى الْاَرْضِۜ اَرَض۪يتُمْ بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَا مِنَ الْاٰخِرَةِۚ فَمَا مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا قَل۪يلٌ


Ey iman edenler. Size ne oldu ki "Allah yolunda savaşa çıkın" denildiği zaman yere çakılıp kaldınız? Ahiretten (vazgeçip) dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahiretin yanında bu dünya hayatının yararı pek azdır.

9-Tevbe 38


9/39اِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً اَل۪يماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْـٔاًۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ


Eğer savaşa kuşanıp-çıkmazsanız, O sizi pek acıklı bir azabla azablandıracak ve sizin yerinize bir başka topluluğu getirecektir. Siz O'na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Allah her şeye kadirdir (güç yetirendir).

9-Tevbe 39


9/40 اِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللّٰهُ اِذْ اَخْرَجَهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ اِذْ هُمَا فِي الْغَارِ اِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِه۪ لَا تَحْزَنْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَاۚ فَاَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلَيْهِ وَاَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا السُّفْلٰىۜ وَكَلِمَةُ اللّٰهِ هِيَ الْعُلْيَاۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ


Siz ona (peygambere) yardım etmezseniz, Allah ona yardım etmiştir. Hani kafirler ikiden biri olarak onu (Mekke'den) çıkarmışlardı ve ikisi mağarada olduklarında arkadaşına "Hüzne kapılma, Allah elbette bizimle beraberdir" diyordu. Bunun üzerine Allah ona sekinetini (huzur ve güvenlik duygusunu) indirmiş, onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş ve küfre sapanların da kelimesini alçaltmıştı. Allah'ın kelimesi ise yüce olandır. Allah Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

9-Tevbe 40


9/41اِنْفِرُوا خِفَافاً وَثِقَالاً وَجَاهِدُوا بِاَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ


Hafif ve ağır (olarak) savaşa kuşanıp-çıkın, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.

9-Tevbe 41


9/42لَوْ كَانَ عَرَضاً قَر۪يباً وَسَفَراً قَاصِداً لَاتَّـبَعُوكَ وَلٰكِنْ بَعُدَتْ عَلَيْهِمُ الشُّقَّةُۜ وَسَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَوِ اسْتَطَعْنَا لَخَرَجْنَا مَعَكُمْۚ يُهْلِكُونَ اَنْفُسَهُمْۚ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ۟


Eğer yakın bir (dünyevi) yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi. Ama (seferdeki) zorluk onlara uzak-uzun geldi. (Böyleyken) "Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık" diyerek sana Allah adına yemin de edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan söylemekte olduklarını bilmektedir.

9-Tevbe 42


9/43عَفَا اللّٰهُ عَنْكَۚ لِمَ اَذِنْتَ لَهُمْ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَكَ الَّذ۪ينَ صَدَقُوا وَتَعْلَمَ الْكَاذِب۪ينَ


Allah seni affetsin. Doğru söyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da bilip-öğreninceye kadar onlara niye izin verdin?

9-Tevbe 43


9/44لَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ اَنْ يُجَاهِدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالْمُتَّق۪ينَ


Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (geri kalmak için) senden izin istemezler. Allah muttakileri (takva sahiblerini) bilendir.

9-Tevbe 44


9/45اِنَّمَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَارْتَابَتْ قُلُوبُهُمْ فَهُمْ ف۪ي رَيْبِهِمْ يَتَرَدَّدُونَ


Senden yalnızca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp da kuşkuları içinde kararsızlığa düşenler izin ister.

9-Tevbe 45


9/46وَلَوْ اَرَادُوا الْخُرُوجَ لَاَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً وَلٰكِنْ كَرِهَ اللّٰهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَق۪يلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِد۪ينَ


Eğer onlar (savaşa gerçekten) çıkmak isteselerdi, elbette ona bir (ön) hazırlık yaparlardı. Ancak Allah onların (isteksiz ve erteleyici) davranışlarını çirkin gördü de onları alıkoydu. Ve (onlara) "Oturanlarla birlikte oturun" denildi.

9-Tevbe 46


9/47لَوْ خَرَجُوا ف۪يكُمْ مَا زَادُوكُمْ اِلَّا خَبَالاً وَلَا۬اَوْضَعُوا خِلَالَكُمْ يَبْغُونَكُمُ الْفِتْنَةَۚ وَف۪يكُمْ سَمَّاعُونَ لَهُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالظَّالِم۪ينَ


Sizinle birlikte çıksalardı, size fesaddan (bozgunculuktan) başka bir katkıları olmaz ve aranızda mutlaka fitne çıkarmak için uğraşırlardı. İçinizde onları dinleyecekler de vardır. Allah zalimleri çok iyi bilendir.

9-Tevbe 47


9/48لَقَدِ ابْتَغَوُا الْفِتْنَةَ مِنْ قَبْلُ وَقَلَّبُوا لَكَ الْاُمُورَ حَتّٰى جَٓاءَ الْحَقُّ وَظَهَرَ اَمْرُ اللّٰهِ وَهُمْ كَارِهُونَ


Andolsun ki onlar daha önce de fitne çıkarmak istemişler ve sana karşı türlü işler çevirmişlerdi. Sonunda hak geldi ve onlar bunu kerih görüp-hoşlanmadıkları halde Allah'ın emri açıkça ortaya çıktı.

9-Tevbe 48


9/49وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ ائْذَنْ ل۪ي وَلَا تَفْتِنّ۪يۜ اَلَا فِي الْفِتْنَةِ سَقَطُواۜ وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمُح۪يطَةٌ بِالْكَافِر۪ينَ


Onlardan bir kısmı "Bana (geride kalmam için) izin ver ve beni fitneye düşürme" der. Haberin olsun, onlar fitnenin içine (kendileri zaten) düşmüşlerdir. Cehennem o kafirleri elbetteki çepeçevre kuşatıcıdır.

9-Tevbe 49


9/50اِنْ تُصِبْكَ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْۚ وَاِنْ تُصِبْكَ مُص۪يبَةٌ يَقُولُوا قَدْ اَخَذْنَٓا اَمْرَنَا مِنْ قَبْلُ وَيَتَوَلَّوْا وَهُمْ فَرِحُونَ


Sana bir iyilik dokunursa, bu onları üzer-fenalaştırır. Sana bir musibet isabet edince "Biz önceden tedbirimizi almıştık" derler ve sevinç içinde dönüp giderler.

9-Tevbe 50


9/51قُلْ لَنْ يُص۪يبَنَٓا اِلَّا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَنَاۚ هُوَ مَوْلٰينَاۚ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ


De ki "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle (başka) hiçbir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır (velimiz ve sahibimizdir). Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler."

9-Tevbe 51


9/52قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَٓا اِلَّٓا اِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِۜ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ اَنْ يُص۪يبَكُمُ اللّٰهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِه۪ٓ اَوْ بِاَيْد۪ينَاۘ فَتَرَبَّصُٓوا اِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُونَ


De ki "Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı beklemektesiniz? Biz ise Allah'ın ya Kendi katından veya bizim elimizle size bir azab getireceğini beklemekteyiz. Öyleyse bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz."

9-Tevbe 52


9/53قُلْ اَنْفِقُوا طَوْعاً اَوْ كَرْهاً لَنْ يُتَقَبَّلَ مِنْكُمْۜ اِنَّكُمْ كُنْتُمْ قَوْماً فَاسِق۪ينَ


De ki "İsteyerek ya da istemiyerek infak edin, sizden asla kabul edilmeyecektir. Çünkü siz fasık (yoldan çıkan) bir topluluk oldunuz."

9-Tevbe 53

9/54وَمَا مَنَعَهُمْ اَنْ تُقْبَلَ مِنْهُمْ نَفَقَاتُهُمْ اِلَّٓا اَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَبِرَسُولِه۪ وَلَا يَأْتُونَ الصَّلٰوةَ اِلَّا وَهُمْ كُسَالٰى وَلَا يُنْفِقُونَ اِلَّا وَهُمْ كَارِهُونَ


Onların infaklarının kabul edilmesini engelleyen şey (onların) Allah ve Resulüne (gerçekten) inanmamaları, namaza ancak isteksizce (üşene üşene) gelmeleri ve kerih görüp-hoşlanmıyorlarken (şartlar gereği) infak etmeleridir.

9-Tevbe 54


9/55فَلَا تُعْجِبْكَ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ اَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ


Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah bunlarla onları dünya hayatında (azdırıp) azablarını çoğaltmayı ve canlarının onlar küfür içindeyken (zorlukla) çıkmasını istiyor.

9-Tevbe 55


9/56وَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ اِنَّهُمْ لَمِنْكُمْۜ وَمَا هُمْ مِنْكُمْ وَلٰكِنَّهُمْ قَوْمٌ يَفْرَقُونَ


(O münafıklar) gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler. Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar (sizden) korkan bir topluluktur.

9-Tevbe 56


9/57لَوْ يَجِدُونَ مَلْجَـٔاً اَوْ مَغَارَاتٍ اَوْ مُدَّخَلاً لَوَلَّوْا اِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ


Eğer onlar (korktuklarında) sığınacak bir yer, ya da (barınacak) mağaralar veya girebilecekleri bir delik bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı.

9-Tevbe 57


9/58وَمِنْهُمْ مَنْ يَلْمِزُكَ فِي الصَّدَقَاتِۚ فَاِنْ اُعْطُوا مِنْهَا رَضُوا وَاِنْ لَمْ يُعْطَوْا مِنْهَٓا اِذَا هُمْ يَسْخَطُونَ


Onlardan kimi sadakalar konusunda seni (dağıtma şekline göre) yadırgayıp-dil uzatırlar. Ondan kendilerine verilirse hoşlanırlar, verilmezse hemen öfkelenip-kızarlar.

9-Tevbe 58


9/59وَلَوْ اَنَّهُمْ رَضُوا مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ سَيُؤْت۪ينَا اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ وَرَسُولُهُٓۙ اِنَّٓا اِلَى اللّٰهِ رَاغِبُونَ۟


Eğer onlar Allah'ın ve Resulünün kendilerine verdiklerine (rıza gösterip) hoşnut olsalardı ve "Bize Allah yeter. Allah yakında bize fazlından (lutuf ve ihsanından) verecek, O'nun Resulü de. Biz sadece Allah'a rağbet edenleriz" deselerdi (kendileri için daha hayırlı olurdu).

9-Tevbe 59


9/60اِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَـرَٓاءِ وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْعَامِل۪ينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَ۬لَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِم۪ينَ وَف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَابْنِ السَّب۪يلِۜ فَر۪يضَةً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ


Sadakalar, Allah'tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, görevli memurlar, kalpleri (yakınlaştırılacak, İslam'a) ısındırılacak olanlar, köleler, borçlular, Allah yolundakiler ve yolda kalmışlar içindir. Allah Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

9-Tevbe 60


9/61وَمِنْهُمُ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ النَّبِيَّ وَيَقُولُونَ هُوَ اُذُنٌۜ قُلْ اُذُنُ خَيْرٍ لَكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِن۪ينَ وَرَحْمَةٌ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْۜ وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ


İçlerinden peygamberi incitenler ve "O (her sözü dinleyen) bir kulaktır" diyenler vardır. De ki "O sizin için bir hayır kulağıdır. Allah'a iman eder, mü'minlere inanıp-güvenir ve sizden iman edenlere de bir rahmettir." Allah'ın Resulüne eziyet edenler için acıklı bir azab vardır.

9-Tevbe 61


9/62يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَكُمْ لِيُرْضُوكُمْۚ وَاللّٰهُ وَرَسُولُـهُٓ اَحَقُّ اَنْ يُرْضُوهُ اِنْ كَانُوا مُؤْمِن۪ينَ


Sizi hoşnut kılmak için Allah'a yemin ederler. Oysa gerçekten mü'min iseler hoşnut kılınmaya Allah ve Resulü daha layıktır.

9-Tevbe 62


9/63اَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّهُ مَنْ يُحَادِدِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَاَنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِداً ف۪يهَاۜ ذٰلِكَ الْخِزْيُ الْعَظ۪يمُ


Bilmiyorlar mı ki kim Allah'a ve Resulüne karşı koymaya kalkışırsa, gerçekten ona içinde ebedi kalmak üzere cehennem ateşi vardır. İşte büyük rüsvaylık (zillet ve rezillik) budur.

9-Tevbe 63


9/64يَحْذَرُ الْمُنَافِقُونَ اَنْ تُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ سُورَةٌ تُنَبِّئُهُمْ بِمَا ف۪ي قُلُوبِهِمْۜ قُلِ اسْتَهْزِؤُ۫اۚ اِنَّ اللّٰهَ مُخْرِجٌ مَا تَحْذَرُونَ


Münafıklar, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek (ortaya çıkaracak) bir surenin indirilmesinden korkup-çekinmektedirler. De ki "(Siz aranızda) alay edin. Allah elbetteki korkup-çekindiğiniz şeyi (alayı böylece) açığa çıkarandır."

9-Tevbe 64


9/65وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ لَيَقُولُنَّ اِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلْعَبُۜ قُلْ اَبِاللّٰهِ وَاٰيَاتِه۪ وَرَسُولِه۪ كُنْتُمْ تَسْتَهْزِؤُ۫نَ


Şayet onlara soracak olursan "Biz (lafa) dalmış, şakalaşıp-oyalanıyorduk" derler. De ki "(Şakalaşırken) Allah ile, O'nun ayetleriyle ve Resulüyle mi alay ediyorsunuz?"

9-Tevbe 65


9/66لَا تَعْتَذِرُوا قَدْ كَفَرْتُمْ بَعْدَ ا۪يمَانِكُمْۜ اِنْ نَعْفُ عَنْ طَٓائِفَةٍ مِنْكُمْ نُعَذِّبْ طَٓائِفَةً بِاَنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِم۪ينَ۟


(Boşuna) mazeret belirtmeyin. Siz iman ettikten (iman ettik dedikten) sonra küfre saptınız. İçinizden bir kısmını affetsek-bağışlasak bile diğer kısmını gerçekten mücrimler (suçlu-günahkarlar) olmaları nedeniyle azablandıracağız.

9-Tevbe 66


9/67اَلْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ بَعْضُهُمْ مِنْ بَعْضٍۢ يَأْمُرُونَ بِالْمُنْكَرِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ وَيَقْبِضُونَ اَيْدِيَهُمْۜ نَسُوا اللّٰهَ فَنَسِيَهُمْۜ اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ هُمُ الْفَاسِقُونَ


Münafık erkekler ve münafık kadınlar (sizden değil) birbirlerindendir. Onlar kötülüğü emrederler, iyilikten alıkoyarlar ve ellerini sımsıkı tutarlar. Onlar Allah'ı unuttular, O da onları (sapıklıkları içinde bırakıp) unuttu. Şüphesiz ki münafıklar, fasıkların (yoldan çıkanların) ta kendileridir.

9-Tevbe 67


9/68وَعَدَ اللّٰهُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ هِيَ حَسْبُهُمْۚ وَلَعَنَهُمُ اللّٰهُۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُق۪يمٌۙ


Allah erkek münafıklara da, kadın münafıklara da ve (bütün) kafirlere de içinde ebedi kalacakları cehennem ateşini vadetti. (Ceza olarak) bu onlara yeter. Allah onları lanetlemiştir ve onlar için sürekli bir azab vardır.

9-Tevbe 68


9/69كَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ كَانُٓوا اَشَدَّ مِنْكُمْ قُوَّةً وَاَكْثَرَ اَمْوَالاً وَاَوْلَاداًۜ فَاسْتَمْتَعُوا بِخَلَاقِهِمْ فَاسْتَمْتَعْتُمْ بِخَلَاقِكُمْ كَمَا اسْتَمْتَعَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ بِخَلَاقِهِمْ وَخُضْتُمْ كَالَّذ۪ي خَاضُواۜ اُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ


Sizden öncekiler gibi. Oysa onlar kuvvet bakımından sizden daha güçlü, mal ve çocuklar bakımından daha çoktular. Onlar (dünya metaından) paylarına düşenden faydalandılar. Sizden öncekiler nasıl paylarına düşenden faydalandılarsa siz de payınıza düşenden faydalandınız ve (batıla) dalanlar gibi daldınız. (Sonucunda) onların amelleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir ve onlar hüsrana (ebedi ziyana) uğrayanlardır.

9-Tevbe 69


9/70اَلَمْ يَأْتِهِمْ نَبَاُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَقَوْمِ اِبْرٰه۪يمَ وَاَصْحَابِ مَدْيَنَ وَالْمُؤْتَفِكَاتِۜ اَتَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِۚ فَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ


Onlara kendilerinden öncekilerin, Nuh, Ad, Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve altüst olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara resulleri apaçık deliller getirmişlerdi. (Demek ki) Allah onlara zulmediyor değildi ama onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

9-Tevbe 70


9/71وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۢ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَيُط۪يعُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ


Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emrederler, kötülükten sakındırırlar, namazı kılarlar, zekatı verirler, Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz Allah Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

9-Tevbe 71


9/72وَعَدَ اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً ف۪ي جَنَّاتِ عَدْنٍۜ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللّٰهِ اَكْبَرُۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟


Allah mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetmiştir. Allah'ın rızası (hoşnutluğu) ise hepsinden büyüktür. İşte en büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.

9-Tevbe 72


9/73يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِق۪ينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْۜ وَمَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ


Ey Peygamber. Kafirlerle ve münafıklarla cihad et ve onlara karşı sert (ve caydırıcı) davran. Onların varacakları yer cehennemdir ve orası gidilip-varılacak ne kötü bir yerdir.

9-Tevbe 73


9/74يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ مَا قَالُواۜ وَلَقَدْ قَالُوا كَلِمَةَ الْكُفْرِ وَكَفَرُوا بَعْدَ اِسْلَامِهِمْ وَهَمُّوا بِمَا لَمْ يَنَالُواۚ وَمَا نَقَمُٓوا اِلَّٓا اَنْ اَغْنٰيهُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ مِنْ فَضْلِه۪ۚ فَاِنْ يَتُوبُوا يَكُ خَيْراً لَهُمْۚ وَاِنْ يَتَوَلَّوْا يُعَذِّبْهُمُ اللّٰهُ عَذَاباً اَل۪يماً فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۚ وَمَا لَهُمْ فِي الْاَرْضِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ


(O küfür sözünü) söylemediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar. Halbuki o küfür sözünü elbette söylediler ve İslam (müslüman) olduktan sonra kafir oldular. Başaramadıkları bir şeye de yeltendiler. İntikama kalkışmalarının (nedeni), Allah'ın ve Resulünün bol ihsanından onları zengin kılmasından (ve bu zenginlikle azmalarından) başka (bir şey) değildi. Eğer tevbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, ahirette de acıklı bir azabla azablandırır. Onlar için yeryüzünde bir dost ve bir yardımcı yoktur.

9-Tevbe 74


9/75وَمِنْهُمْ مَنْ عَاهَدَ اللّٰهَ لَئِنْ اٰتٰينَا مِنْ فَضْلِه۪ لَنَصَّدَّقَنَّ وَلَنَكُونَنَّ مِنَ الصَّالِح۪ينَ


Onlardan kimi "Eğer bize lutuf ve kereminden (bol ihsanından) verirse, andolsun ki sadaka vereceğiz ve salihlerden olacağız" diyerek Allah'a söz vermişti.

9-Tevbe 75


9/76فَلَمَّٓا اٰتٰيهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ بَخِلُوا بِه۪ وَتَوَلَّوْا وَهُمْ مُعْرِضُونَ


(Ancak Allah) onlara lutfedip bol ihsanından verince, cimrilik yaparak yüz çevirdiler. Onlar (verdikleri sözden) böyle dönenlerdir.

9-Tevbe 76


9/77فَاَعْقَبَهُمْ نِفَاقاً ف۪ي قُلُوبِهِمْ اِلٰى يَوْمِ يَلْقَوْنَهُ بِمَٓا اَخْلَفُوا اللّٰهَ مَا وَعَدُوهُ وَبِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ


Allah'a verdikleri sözü tutmamaları ve yalan söylemeleri nedeniyle, Allah Kendisiyle karşılaşacakları güne kadar kalplerindeki nifakı (köklü bir duygu olarak) yerleşik kıldı.

9-Tevbe 77


9/78اَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ سِرَّهُمْ وَنَجْوٰيهُمْ وَاَنَّ اللّٰهَ عَلَّامُ الْغُيُوبِۚ


Onlar bilmiyorlar mı ki Allah onların gizli tuttuklarını da, fısıldadıklarını da biliyor. Allah gaybları (görünüp-bilinmeyenleri) çok iyi bilendir.

9-Tevbe 78


9/79اَلَّذ۪ينَ يَلْمِزُونَ الْمُطَّوِّع۪ينَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ فِي الصَّدَقَاتِ وَالَّذ۪ينَ لَا يَجِدُونَ اِلَّا جُهْدَهُمْ فَيَسْخَرُونَ مِنْهُمْۜ سَخِرَ اللّٰهُ مِنْهُمْۘ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ


Sadakalar konusunda müminlerden gönüllü (olarak fazladan) verenleri ve güçlerinin yettiğinden başkasını (bir hurmadan fazlasını) bulamayanları çekiştirip, onlarla alay edenler (var ya) Allah (asıl onları alay konusu kılıp) maskaraya çevirir ve onlar için elim-acıklı bir azab vardır.

9-Tevbe 79


9/80اِسْتَغْفِرْ لَهُمْ اَوْ لَا تَسْتَغْفِرْ لَهُمْۜ اِنْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ سَبْع۪ينَ مَرَّةً فَلَنْ يَغْفِرَ اللّٰهُ لَهُمْۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ۟


Sen onlar için ister mağfiret (bağışlanma) dile, istersen mağfiret (bağışlanma) dileme. Onlar için yetmiş kere mağfiret (bağışlanma) dilesen de, Allah onları kesinlikle bağışlamaz. Bu onların Allah'ı ve Resulünü inkar etmelerindendir. Allah fasıklar topluluğunu hidayete (doğru yola) erdirmez.

9-Tevbe 80


9/81فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلَافَ رَسُولِ اللّٰهِ وَكَرِهُٓوا اَنْ يُجَاهِدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَقَالُوا لَا تَنْفِرُوا فِي الْحَرِّۜ قُلْ نَارُ جَهَنَّمَ اَشَدُّ حَراًّۜ لَوْ كَانُوا يَفْقَهُونَ


Allah'ın Resulüne muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturup-kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin görerek "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. De ki "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Bunu bir anlasalardı.

9-Tevbe 81


9/82فَلْيَضْحَكُوا قَل۪يلاً وَلْيَبْكُوا كَث۪يراًۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ


Artık kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar.

9-Tevbe 82


9/83فَاِنْ رَجَعَكَ اللّٰهُ اِلٰى طَٓائِفَةٍ مِنْهُمْ فَاسْتَأْذَنُوكَ لِلْخُرُوجِ فَقُلْ لَنْ تَخْرُجُوا مَعِيَ اَبَداً وَلَنْ تُقَاتِلُوا مَعِيَ عَدُواًّۜ اِنَّكُمْ رَض۪يتُمْ بِالْقُعُودِ اَوَّلَ مَرَّةٍ فَاقْعُدُوا مَعَ الْخَالِف۪ينَ


Eğer Allah seni onlardan bir topluluğun yanına döndürür de (başka bir savaşa) çıkmak için senden izin isterlerse (onlara) de ki "Benimle hiçbir zaman (savaşa) çıkmayacaksınız ve benimle bir düşmana karşı asla savaşmayacaksınız. Çünkü ilk defasında oturmayı hoş gördünüz. Şimdi de geride kalanlarla birlikte oturun."

9-Tevbe 83


9/84وَلَا تُصَلِّ عَلٰٓى اَحَدٍ مِنْهُمْ مَاتَ اَبَداً وَلَا تَقُمْ عَلٰى قَبْرِه۪ۜ اِنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَمَاتُوا وَهُمْ فَاسِقُونَ


Onlardan ölen birinin namazını asla kılma, kabri başında durma. Çünkü onlar Allah ve Resulünü inkar ettiler ve fasıklar olarak öldüler.

9-Tevbe 84


9/85وَلَا تُعْجِبْكَ اَمْوَالُهُمْ وَاَوْلَادُهُمْۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ اَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ


Onların malları ve evladları seni imrendirmesin. Allah bunlarla ancak onları dünyada (azdırıp) azablarını çoğaltmayı ve canlarının onlar küfür içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor.

9-Tevbe 85


9/86وَاِذَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ اَنْ اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَجَاهِدُوا مَعَ رَسُولِهِ اسْتَأْذَنَكَ اُو۬لُوا الطَّوْلِ مِنْهُمْ وَقَالُوا ذَرْنَا نَكُنْ مَعَ الْقَاعِد۪ينَ


Allah'a iman edin, O'nun Resulü ile cihad edin diye bir sure indirildiği zaman onlardan servet sahibi olanlar, senden izin isteyip "Bizi bırakıver, oturanlarla birlikte olalım" dediler.

9-Tevbe 86


9/87رَضُوا بِاَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِ وَطُبِـعَ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَفْقَهُونَ


Geri kalanlarla birlikte olmaktan razı-hoşnut oldular. Onların kalplerine mühür vurulmuştur. Artık onlar kavrayıp-anlamazlar.

9-Tevbe 87


9/88لٰكِنِ الرَّسُولُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ جَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْخَيْرَاتُۘ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ


Fakat Resul ve onunla birlikte olan mü'minler, mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler. İşte bütün hayırlar onlarındır ve felaha (gerçek kurtuluşa) erenler de bunlardır.

9-Tevbe 88


9/89اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟


Allah onlara içinde ebedi kalacakları ve altından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte en büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.

9-Tevbe 89


9/90وَجَٓاءَ الْمُعَذِّرُونَ مِنَ الْاَعْرَابِ لِيُؤْذَنَ لَهُمْ وَقَعَدَ الَّذ۪ينَ كَذَبُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ سَيُص۪يبُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ


Bedevilerden mazeret belirtenler, kendilerine izin verilmesi için geldiler. Allah'a ve Resulüne yalan söyleyenler de oturup kaldılar. Onlardan küfre sapanlara elim-acıklı bir azab isabet edecektir.

9-Tevbe 90


9/91لَيْسَ عَلَى الضُّعَفَٓاءِ وَلَا عَلَى الْمَرْضٰى وَلَا عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يَجِدُونَ مَا يُنْفِقُونَ حَرَجٌ اِذَا نَصَحُوا لِلّٰهِ وَرَسُولِه۪ۜ مَا عَلَى الْمُحْسِن۪ينَ مِنْ سَب۪يلٍۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌۙ


Allah'a ve Resulüne sadık kaldıkları sürece zayıflara, hastalara ve (ordu için) infak edecek bir şey bulamayanlara bir sorumluluk (günah) yoktur. Muhsinlerin (iyilik yapıp-güzel davrananların) aleyhine de (onların sorgulanmasına da) bir yol yoktur. Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

9-Tevbe 91


9/92وَلَا عَلَى الَّذ۪ينَ اِذَا مَٓا اَتَوْكَ لِتَحْمِلَهُمْ قُلْتَ لَٓا اَجِدُ مَٓا اَحْمِلُكُمْ عَلَيْهِۖ تَوَلَّوْا وَاَعْيُنُهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ حَزَناً اَلَّا يَجِدُوا مَا يُنْفِقُونَۜ


Kendilerine binek sağlaman için sana her gelişlerinde onlara "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" dediğin zaman (kendilerinde de) infak edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşana boşana geri dönenler üzerinde de (sorumluluk ve günah) yoktur.

9-Tevbe 92


9/93اِنَّمَا السَّب۪يلُ عَلَى الَّذ۪ينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ وَهُمْ اَغْنِيَٓاءُۚ رَضُوا بِاَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِۙ وَطَبَعَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ


Yol ancak o kimselerin aleyhinedir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. Allah onların kalplerine mühür vurmuştur artık onlar (doğruyu-yanlışı) bilmezler.

9-Tevbe 93





10. Cüz ​(8-Enfâl 41 İle 9-Tevbe 93 Arası)




insandergisi.com