Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin.


11. Cüz ​(9-Tevbe 94 İle 11-Hûd 5 Arası)


9-Tevbe Suresi


9/94يَعْتَذِرُونَ اِلَيْكُمْ اِذَا رَجَعْتُمْ اِلَيْهِمْۜ قُلْ لَا تَعْتَذِرُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكُمْ قَدْ نَبَّاَنَا اللّٰهُ مِنْ اَخْبَارِكُمْۜ وَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ ثُمَّ تُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ


Onlara geri döndüğünüzde size özür (mazeret) beyan edecekler. De ki "(Boşuna) özür belirtmeyiniz size kesin olarak inanmıyoruz. Allah bize sizin haberlerinizi bildirmiştir. (Bundan sonra) yaptıklarınızı Allah görecektir, O'nun Resulü de. Sonra gaybı da (görünmeyeni de), görüneni de bilene döndürüleceksiniz ve O, yaptıklarınızı size haber verecektir."

9-Tevbe 94


9/95سَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَكُمْ اِذَا انْقَلَبْتُمْ اِلَيْهِمْ لِتُعْرِضُوا عَنْهُمْۜ فَاَعْرِضُوا عَنْهُمْۜ اِنَّهُمْ رِجْسٌۘ وَمَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ


Onlara geri döndüğünüzde kendilerinden vazgeçmeniz için Allah'a and içecekler. Artık siz onlardan yüz çevirin. Çünkü onlar gerçekten murdar (pislik) kimselerdir. Kazanmakta olduklarının cezası olarak varacakları yer cehennemdir.

9-Tevbe 95


9/96يَحْلِفُونَ لَكُمْ لِتَرْضَوْا عَنْهُمْۚ فَاِنْ تَرْضَوْا عَنْهُمْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يَرْضٰى عَنِ الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ


Kendilerinden razı (hoşnut) olmanız için size yemin ederler. Siz onlardan razı olsanız bile Allah fasıklar topluluğundan asla razı olmaz.

9-Tevbe 96


9/97اَلْاَعْرَابُ اَشَدُّ كُفْراً وَنِفَاقاً وَاَجْدَرُ اَلَّا يَعْلَمُوا حُدُودَ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُولِه۪ۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ


Bedeviler, küfür ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah'ın Resulüne indirdiğinin (ahkam hükümlerinin) sınırlarını bilmemeye daha yatkındırlar. Allah Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

9-Tevbe 97


9/98وَمِنَ الْاَعْرَابِ مَنْ يَتَّخِذُ مَا يُنْفِقُ مَغْرَماً وَيَتَرَبَّصُ بِكُمُ الدَّوَٓائِرَۜ عَلَيْهِمْ دَٓائِرَةُ السَّوْءِۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ


Bedevilerden öyleleri vardır ki infak ettiğini bir cereme (angarya) sayar ve sizin başınıza felaketlerin gelivermesini bekler. Kötü felaket kendi başlarına olsun. Allah Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyle bilendir).

9-Tevbe 98


9/99وَمِنَ الْاَعْرَابِ مَنْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَيَتَّخِذُ مَا يُنْفِقُ قُرُبَاتٍ عِنْدَ اللّٰهِ وَصَلَوَاتِ الرَّسُولِۜ اَلَٓا اِنَّهَا قُرْبَةٌ لَهُمْۜ سَيُدْخِلُهُمُ اللّٰهُ ف۪ي رَحْمَتِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟


Bedevilerden öyleleri de vardır ki onlar Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve infak ettiğini Allah katında bir yakınlaşmaya ve resulün dualarına (dahil olmaya) vesile sayar. Haberiniz olsun ki bu onlar için gerçekten bir yakınlaşmadır. Allah onları rahmetine girdirecektir. Şüphesiz Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

9-Tevbe 99


9/100وَالسَّابِقُونَ الْاَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِر۪ينَ وَالْاَنْصَارِ وَالَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُمْ بِاِحْسَانٍۙ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ وَاَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي تَحْتَهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ


Öne geçen muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle uyanlardan Allah hoşnut olmuştur, onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır. (Allah) onlara içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte en büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.

9-Tevbe 100


9/101وَمِمَّنْ حَوْلَكُمْ مِنَ الْاَعْرَابِ مُنَافِقُونَۜ وَمِنْ اَهْلِ الْمَد۪ينَةِ مَرَدُوا عَلَى النِّفَاقِ لَا تَعْلَمُهُمْۜ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْۜ سَنُعَذِّبُهُمْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ اِلٰى عَذَابٍ عَظ۪يمٍۚ


Çevrenizdeki bedevilerden ve Medine halkından öyle münafıklar vardır ki (adet edindikleri) nifakta ısrar ederler. Sen onları bilmezsin (fakat) Biz onları biliriz. Biz onları iki kere azablandıracağız sonra da büyük bir azaba döndürülüp-itileceklerdir.

9-Tevbe 101


9/102وَاٰخَرُونَ اعْتَرَفُوا بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُوا عَمَلاً صَالِحاً وَاٰخَرَ سَيِّئاًۜ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ


Diğer bir kısım kimseler de günahlarını itiraf ettiler. Onlar salih bir ameli kötüyle karıştırmışlardır. (Umulur ki) Allah onların tevbelerini kabul eder. Hiç şüphesiz Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

9-Tevbe 102


9/103خُذْ مِنْ اَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكّ۪يهِمْ بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ صَلٰوتَكَ سَكَنٌ لَهُمْۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ


Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlemiş-arındırmış olursun. Onlar için dua et. Doğrusu senin duan, onlar için 'bir sükunet ve huzurdur'. Allah Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyle bilendir).

9-Tevbe 103


9/104اَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِه۪ وَيَأْخُذُ الصَّدَقَاتِ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ


Onlar Allah'ın kullarının tevbelerini kabul edeceğini ve sadakaları alacağını (geri çevirmeyeceğini) bilmiyorlar mı? Hiç şüphesiz Tevvab (tevbeleri kabul eden), Rahim (rahmetiyle çok esirgeyen) O'dur.

9-Tevbe 104


9/105وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَۜ وَسَتُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۚ


De ki "(İstediğinizi) yapın. Amellerinizi Allah da Resulü de müminler de görecektir. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz. O da size yaptıklarınızı haber verecektir."

9-Tevbe 105


9/106وَاٰخَرُونَ مُرْجَوْنَ لِاَمْرِ اللّٰهِ اِمَّا يُعَذِّبُهُمْ وَاِمَّا يَتُوبُ عَلَيْهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ


(Sefere katılmayanlardan) diğer bir kısmı da Allah'ın emrine bırakılmışlardır. 'Allah) bunları ya azablandıracak veya tevbelerini kabul edecektir. Allah Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

9-Tevbe 106


9/107وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مَسْجِداً ضِرَاراً وَكُفْراً وَتَفْر۪يقاً بَيْنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَاِرْصَاداً لِمَنْ حَارَبَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ مِنْ قَبْلُۜ وَلَيَحْلِفُنَّ اِنْ اَرَدْنَٓا اِلَّا الْحُسْنٰىۜ وَاللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ


Zarar vermek, küfretmek, mü'minlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah'a ve Resulüne karşı savaş açmış olanı gözleyip-beklemek için mescid edinenler ve "Biz iyilikten başka bir şey istemedik" diye yemin edenler (vardır), Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahidlik etmektedir.

9-Tevbe 107


9/108لَا تَقُمْ ف۪يهِ اَبَداًۜ لَمَسْجِدٌ اُسِّسَ عَلَى التَّقْوٰى مِنْ اَوَّلِ يَوْمٍ اَحَقُّ اَنْ تَقُومَ ف۪يهِۜ ف۪يهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ اَنْ يَتَطَهَّرُواۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّر۪ينَ


Sen bunun (böyle bir mescidin) içinde asla (namaza) durma. Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescid, içinde durmana daha uygundur. Onda, arınmayı içten-arzulayan adamlar vardır. Allah arınıp-temizlenenleri sever.

9-Tevbe 108


9/109اَفَمَنْ اَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلٰى تَقْوٰى مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٍ خَيْرٌ اَمْ مَنْ اَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلٰى شَفَا جُرُفٍ هَارٍ فَانْهَارَ بِه۪ ف۪ي نَارِ جَهَنَّمَۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ


Binasını Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır yoksa binasını göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zalimler topluluğunu hidayete (doğru yola) erdirmez.

9-Tevbe 109


9/110لَا يَزَالُ بُنْيَانُهُمُ الَّذ۪ي بَنَوْا ر۪يبَةً ف۪ي قُلُوبِهِمْ اِلَّٓا اَنْ تَقَطَّعَ قُلُوبُهُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ۟


Onların kalpleri parçalanmadıkça, kurdukları bina kalplerinde bir şüphe (kaynağı) olarak sürüp-gidecektir. Allah Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

9-Tevbe 110


9/111اِنَّ اللّٰهَ اشْتَرٰى مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَۜ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْداً عَلَيْهِ حَقاًّ فِي التَّوْرٰيةِ وَالْاِنْج۪يلِ وَالْقُرْاٰنِۜ وَمَنْ اَوْفٰى بِعَهْدِه۪ مِنَ اللّٰهِ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذ۪ي بَايَعْتُمْ بِه۪ۜ وَذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ


Allah mü'minlerin mallarını ve canlarını, karşılığında kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. (Bu alış-verişteki vaad) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da O'nun üzerine hak olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde (Allah ile) yaptığınız bu alış-verişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte en büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.

9-Tevbe 111


9/112اَلتَّٓائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّٓائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدُونَ الْاٰمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّٰهِۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ


(Bunlar) tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, seyahat edenler (ya da oruç tutanlar), rüku edenler, secde edenler, ma'rufu (iyiliği) emredip münkerden (kötülükten) sakındıranlar ve Allah'ın sınırlarını koruyanlardır. Sen mü'minleri müjdele.

9-Tevbe 112


9/113مَا كَانَ لِلنَّبِيِّ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْ يَسْتَغْفِرُوا لِلْمُشْرِك۪ينَ وَلَوْ كَانُٓوا اُو۬ل۪ي قُرْبٰى مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ اَنَّهُمْ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ


(Müşrik olarak ölüp) cehennem ashabı-halkı oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra akraba dahi olsalar müşrikler için mağfiret (bağışlanma) dilemeleri peygambere ve iman edenlere yaraşmaz.

9-Tevbe 113


9/114وَمَا كَانَ اسْتِغْفَارُ اِبْرٰه۪يمَ لِاَب۪يهِ اِلَّا عَنْ مَوْعِدَةٍ وَعَدَهَٓا اِيَّاهُۚ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَـهُٓ اَنَّهُ عَدُوٌّ لِلّٰهِ تَبَرَّاَ مِنْهُۜ اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ لَاَوَّاهٌ حَل۪يمٌ


İbrahim'in babası için bağışlanma dilemesi, ona yalnızca verdiği bir sözden dolayı idi. Onun gerçekten Allah'a düşman olduğu kendisine belli olunca, ondan (ve onun için yaptığı duadan) uzaklaştı. Doğrusu İbrahim çok içli-duyarlı ve halimdi (yumuşak huyluydu).

9-Tevbe 114


9/115وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُضِلَّ قَوْماً بَعْدَ اِذْ هَدٰيهُمْ حَتّٰى يُبَيِّنَ لَهُمْ مَا يَتَّقُونَۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ


Allah bir topluluğu hidayete (doğru yola) erdirdikten sonra sakınacakları şeyleri kendilerine açıklayıncaya kadar onları sapıklığa düşürecek değildir. Şüphesiz Allah (Alim'dir) herşeyi hakkıyle bilendir.

9-Tevbe 115


9/116اِنَّ اللّٰهَ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۜ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ


Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır, diriltir ve öldürür. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur.

9-Tevbe 116


9/117لَقَدْ تَابَ اللّٰهُ عَلَى النَّبِيِّ وَالْمُهَاجِر۪ينَ وَالْاَنْصَارِ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُ ف۪ي سَاعَةِ الْعُسْرَةِ مِنْ بَعْدِ مَا كَادَ يَز۪يغُ قُلُوبُ فَر۪يقٍ مِنْهُمْ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّهُ بِهِمْ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌۙ


Andolsun ki Allah peygamberi ve güçlük anında ona uyan muhacir ve ensarı affetti. İçlerinden bir kısmının kalbleri kaymak üzere iken yine de onların tevbesini kabul etti. Çünkü O Rauf'tur (şefkat edendir), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

9-Tevbe 117


9/118وَعَلَى الثَّلٰثَةِ الَّذ۪ينَ خُلِّفُواۜ حَتّٰٓى اِذَا ضَاقَتْ عَلَيْهِمُ الْاَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ وَضَاقَتْ عَلَيْهِمْ اَنْفُسُهُمْ وَظَنُّٓوا اَنْ لَا مَلْجَأَ مِنَ اللّٰهِ اِلَّٓا اِلَيْهِۜ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ لِيَتُوبُواۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ۟


(Savaştan) geri bırakılan üç kişiyi de (affetti). Öyle ki bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti. Nefisleri de (vicdanları da) kendilerini sıkıştırmış ve Allah'dan (O'nun azabından kurtuluşun) ancak Allah'a sığınmakta olduğunu anlamışlardı. Sonra (eski hallerine) dönmeleri için Allah onları tevbekar olmaya muvaffak kıldı. Şüphesiz ki Allah Tevvab'dır (tevbeleri kabul edendir), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

9-Tevbe 118


9/119يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِق۪ينَ


Ey iman edenler. Allah'tan korkun ve sadıklarla (doğrularla) beraber olun.

9-Tevbe 119


9/120مَا كَانَ لِاَهْلِ الْمَد۪ينَةِ وَمَنْ حَوْلَهُمْ مِنَ الْاَعْرَابِ اَنْ يَتَخَلَّفُوا عَنْ رَسُولِ اللّٰهِ وَلَا يَرْغَبُوا بِاَنْفُسِهِمْ عَنْ نَفْسِه۪ۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ لَا يُص۪يبُهُمْ ظَمَاٌ وَلَا نَصَبٌ وَلَا مَخْمَصَةٌ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا يَطَؤُ۫نَ مَوْطِئاً يَغ۪يظُ الْكُفَّارَ وَلَا يَنَالُونَ مِنْ عَدُوٍّ نَيْلاً اِلَّا كُتِبَ لَهُمْ بِه۪ عَمَلٌ صَالِحٌۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُض۪يعُ اَجْرَ الْمُحْسِن۪ينَۙ


Medine halkına ve çevresindeki bedevilere Allah'ın resulünden geri kalmaları, kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu (tavsiye) Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'şiddetli bir açlık', kafirleri öfkelendirecek bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, onlara salih bir amel yazılması nedeniyledir. Şüphesiz ki Allah muhsinlerin (iyilik yapıp-güzel davrananların) ecrini-mükafatını asla zayi etmez.

9-Tevbe 120


9/121وَلَا يُنْفِقُونَ نَفَقَةً صَغ۪يرَةً وَلَا كَب۪يرَةً وَلَا يَقْطَعُونَ وَادِياً اِلَّا كُتِبَ لَهُمْ لِيَجْزِيَهُمُ اللّٰهُ اَحْسَنَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ


Allah'ın (onların) yaptıklarının daha güzeliyle onlara karşılık vermesi-mükafatlandırması için küçük-büyük infak ettikleri her harcama ve (Allah yolunda) aştıkları her vadi mutlaka onlar adına yazılmıştır.

9-Tevbe 121


9/122وَمَا كَانَ الْمُؤْمِنُونَ لِيَنْفِرُوا كَٓافَّةًۜ فَلَوْلَا نَفَرَ مِنْ كُلِّ فِرْقَةٍ مِنْهُمْ طَٓائِفَةٌ لِيَتَفَقَّهُوا فِي الدّ۪ينِ وَلِيُنْذِرُوا قَوْمَهُمْ اِذَا رَجَعُٓوا اِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ۟


Mü'minlerin (fetih seferlerine) hepsinin birden (topyekün) çıkmaları uygun değildir. Her kavimden-topluluktan bir grup dinde derin bir kavrayış edinmek ve kavimleri kendilerine geri döndüğünde onları uyarıp-korkutmak için (geride kalmalıdır). Böylece sakınırlar.

9-Tevbe 122


9/123يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا قَاتِلُوا الَّذ۪ينَ يَلُونَكُمْ مِنَ الْكُفَّارِ وَلْيَجِدُوا ف۪يكُمْ غِلْظَةًۜ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ


Ey iman edenler, kafirlerden size en yakın (yerde) olanlarla savaşın. Onlar sizde bir sertlik (güç ve caydırıcılık) görsünler. Ve bilin ki Allah muttakilerle (takva sahibleriyle) beraberdir.

9-Tevbe 123


9/124وَاِذَا مَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ فَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ اَيُّـكُمْ زَادَتْهُ هٰذِه۪ٓ ا۪يمَاناًۚ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَزَادَتْهُمْ ا۪يمَاناً وَهُمْ يَسْتَبْشِرُونَ


Bir sure indirildiğinde onlardan (münafıklardan) bazısı "Bu (sure), hanginizin imanını arttırdı" der. İman edenlere gelince (bu sure) onların imanını arttırmıştır ve onlar müjdeleşmektedirler.

9-Tevbe 124


9/125وَاَمَّا الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَتْهُمْ رِجْساً اِلٰى رِجْسِهِمْ وَمَاتُوا وَهُمْ كَافِرُونَ


Kalplerinde hastalık olanlara (münafıklara) gelince, (aynı sure onların) murdarlıklarına (pislik ve iğrençliklerine) murdarlık ekleyip arttırmış ve onlar kafirler olarak ölmüşlerdir.

9-Tevbe 125


9/126اَوَلَا يَرَوْنَ اَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ ف۪ي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً اَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لَا يَتُوبُونَ وَلَا هُمْ يَذَّكَّرُونَ


Onlar (o münafıklar) her yıl bir veya iki kere kendilerinin çeşitli fitnelere (bela ve imtihanlara) uğratıldıklarını görmüyorlar mı? Böyle iken yine de tevbe etmiyor ve hatırlayıp-ibret almıyorlar.

9-Tevbe 126


9/127وَاِذَا مَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ نَظَرَ بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضٍۜ هَلْ يَرٰيكُمْ مِنْ اَحَدٍ ثُمَّ انْصَرَفُواۜ صَرَفَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَفْقَهُونَ


Bir sure indirildiğinde birbirlerine bakıp-göz ederek "Sizi gören bir kimse var mı?" (derler) sonra da sıvışıp giderler. Allah onların kalblerini (imandan) çevirmiştir. Çünkü onlar (anlamak istemeyen) anlayışsız bir kavimdirler.

9-Tevbe 127


9/128لَقَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَز۪يزٌۘ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَر۪يصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ


Andolsun ki size kendi içinizden bir Resul gelmiştir ki sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size pek düşkün, mü'minlere karşı (rauf ve rahim özelliklidir) şefkatli ve merhametlidir.

9-Tevbe 128


9/129فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُۘ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ


Eğer onlar yüz çevirirlerse de ki "Allah bana yeter. O'ndan başka ilah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve O büyük arşın Rabbidir."

9-Tevbe 129


10-Yunus Suresi


10/1الٓـرٰ۠ تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْحَك۪يمِ


Elif, Lam, Ra. Bunlar hikmetli Kitab'ın ayetleridir.

10-Yunus 1


10/2اَكَانَ لِلنَّاسِ عَجَباً اَنْ اَوْحَيْنَٓا اِلٰى رَجُلٍ مِنْهُمْ اَنْ اَنْذِرِ النَّاسَ وَبَشِّرِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنَّ لَهُمْ قَدَمَ صِدْقٍ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ قَالَ الْكَافِرُونَ اِنَّ هٰذَا لَسَاحِرٌ مُب۪ينٌ


İçlerinden olan bir adama "İnsanları uyarıp-korkut ve iman edenlere kendileri için Rableri katında yüksek bir makam olduğunu müjdele" diye vahyetmemiz, insanlara tuhaf mı (şaşırtıcı mı) geldi ki küfre sapanlar (hiç düşünmeden) "Besbelli ki bu (adam) apaçık bir sihirbazdır" dediler.

10-Yunus 2


10/3اِنَّ رَبَّكُمُ اللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ يُدَبِّرُ الْاَمْرَۜ مَا مِنْ شَف۪يعٍ اِلَّا مِنْ بَعْدِ اِذْنِه۪ۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُۜ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ


Şüphesiz ki sizin Rabbiniz altı günde gökleri ve yeri yaratan sonra da arşa istiva eden (mekandan münezzeh kudretiyle kuşatan) Allah'dır. O her işi tedbir eden-düzenleyendir. O'nun izni olmadıktan sonra hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte Rabbiniz olan Allah budur, O'na kulluk edin. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?

10-Yunus 3


10/4اِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ جَم۪يعاًۜ وَعْدَ اللّٰهِ حَقاًّۜ اِنَّهُ يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُ لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ بِالْقِسْطِۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَم۪يمٍ وَعَذَابٌ اَل۪يمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ


Hepinizin dönüşü ancak O'nadır. Allah'ın vaadi haktır. İman edip salih amellerde bulunanlara adaletle karşılık vermek için yaratmayı başlatan (ilkin yaratan) sonra onu iade edecek (yokluğa geri çevirecek ve tekrar yaratacak) olan O'dur. Küfredenlere de, küfre sapmaları nedeniyle kaynar sudan bir içki ve elim-acıklı bir azab vardır.

10-Yunus 4


10/5هُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ الشَّمْسَ ضِيَٓاءً وَالْقَمَرَ نُوراً وَقَدَّرَهُ مَنَازِلَ لِتَعْلَمُوا عَدَدَ السِّن۪ينَ وَالْحِسَابَۜ مَا خَلَقَ اللّٰهُ ذٰلِكَ اِلَّا بِالْحَقِّۜ يُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ


Güneşi bir ziya (aydınlık), ayı da bir nur kılan ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller (duraklar) tayin-takdir eden O'dur. Allah bunları hak ile yaratmıştır. O, bilen bir topluluk için ayetleri böyle ayrıntılı açıklamaktadır.

10-Yunus 5


10/6اِنَّ فِي اخْتِلَافِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَا خَلَقَ اللّٰهُ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَّقُونَ


Gece ile gündüzün ard arda gelip-değişmesinde (uzayıp kısalmasında), Allah'ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde korkup-sakınabilen bir topluluk için nice ayetler vardır.

10-Yunus 6


10/7اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يَرْجُونَ لِقَٓاءَنَا وَرَضُوا بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَاطْمَاَنُّوا بِهَا وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَنْ اٰيَاتِنَا غَافِلُونَۙ


Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olup onunla tatmin olanlar ve Bizim ayetlerimizden gafil (ciddiyetinden habersiz) olanlar (vardır).

10-Yunus 7


10/8اُو۬لٰٓئِكَ مَأْوٰيهُمُ النَّارُ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ


İşte bunların kazanmakta olduklarından dolayı varacakları yer ateştir.

10-Yunus 8


10/9اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ يَهْد۪يهِمْ رَبُّهُمْ بِا۪يمَانِهِمْۚ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهِمُ الْاَنْهَارُ ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ


İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise Rableri onları imanları dolayısıyla hidayete (doğru yola) erdirir, altlarından ırmaklar akan Naim (nimet) cennetlerine iletir.

10-Yunus 9


10/10دَعْوٰيهُمْ ف۪يهَا سُبْحَانَكَ اللّٰهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ ف۪يهَا سَلَامٌۚ وَاٰخِرُ دَعْوٰيهُمْ اَنِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ۟


Onların oradaki duaları "Allah'ım sübhansın (münezzehsin-yücesin), oradaki dirlik temennileri "Selam" ve duaların sonu da "Hamd (şükür dolu övgü) alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur (sözleridir)."

10-Yunus 10


10/11وَلَوْ يُعَجِّلُ اللّٰهُ لِلنَّاسِ الشَّرَّ اسْتِعْجَالَهُمْ بِالْخَيْرِ لَقُضِيَ اِلَيْهِمْ اَجَلُهُمْۜ فَنَذَرُ الَّذ۪ينَ لَا يَرْجُونَ لِقَٓاءَنَا ف۪ي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ


Eğer Allah onların hayra ulaşmak için çarçabuk davrandıkları (acele istedikleri) gibi insanlara şerri de çabuklaştırsaydı, ecellerine hüküm verilirdi. Oysa Biz, Bize kavuşmayı ummayanları (bir süre daha) tuğyanları (azgınca taşkınlıkları) içinde şaşkınca dolaşır bir durumda bırakırız.

10-Yunus 11


10/12وَاِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ الضُّرُّ دَعَانَا لِجَنْبِه۪ٓ اَوْ قَاعِداً اَوْ قَٓائِماًۚ فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُ ضُرَّهُ مَرَّ كَاَنْ لَمْ يَدْعُنَٓا اِلٰى ضُرٍّ مَسَّهُۜ كَذٰلِكَ زُيِّنَ لِلْمُسْرِف۪ينَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ


İnsana bir zarar (sıkıntı) dokunduğunda yan yatarken, otururken ya da ayaktayken Bize dua eder fakat sıkıntısını üstünden kaldırdığımız zaman ise sanki kendisine dokunan sıkıntı için Bize hiç dua etmemiş gibi döner-gider. İşte haddi aşanlara, yapmakta oldukları böyle cazip-süslü gösterilir.

10-Yunus 12


10/13وَلَقَدْ اَهْلَكْنَا الْقُرُونَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَمَّا ظَلَمُواۙ وَجَٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ وَمَا كَانُوا لِيُؤْمِنُواۜ كَذٰلِكَ نَجْزِي الْقَوْمَ الْمُجْرِم۪ينَ


Andolsun ki sizden önce nice nesilleri, resulleri kendilerine apaçık belgeler getirdiği halde zulme saptıkları ve (bu zulümle artık) iman etmeyecek oldukları için yıkıma uğrattık. İşte Biz mücrim (suçlu-günahkar) bir topluluğu böyle cezalandırırız.

10-Yunus 13


10/14ثُمَّ جَعَلْنَاكُمْ خَلَٓائِفَ فِي الْاَرْضِ مِنْ بَعْدِهِمْ لِنَنْظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ


Sonra nasıl davranacağınızı görelim diye onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık.

10-Yunus 14


10/15وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍۙ قَالَ الَّذ۪ينَ لَا يَرْجُونَ لِقَٓاءَنَا ائْتِ بِقُرْاٰنٍ غَيْرِ هٰذَٓا اَوْ بَدِّلْهُۜ قُلْ مَا يَكُونُ ل۪ٓي اَنْ اُبَدِّلَهُ مِنْ تِلْقَٓائِ۬ نَفْس۪يۚ اِنْ اَتَّبِعُ اِلَّا مَا يُوحٰٓى اِلَيَّۚ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اِنْ عَصَيْتُ رَبّ۪ي عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ


Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, bizimle karşılaşmayı ummayanlar "Bundan başka bir Kur'an getir veya onu değiştir" dediler. De ki "Benim onu kendiliğimden (kendime göre) değiştirmem, benim için olacak şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, büyük günün azabından korkarım."

10-Yunus 15


10/16قُلْ لَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ مَا تَلَوْتُهُ عَلَيْكُمْ وَلَٓا اَدْرٰيكُمْ بِه۪ۘ فَقَدْ لَبِثْتُ ف۪يكُمْ عُمُراً مِنْ قَبْلِه۪ۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ


De ki "Eğer Allah dileseydi, onu size okumazdım ve (Allah da) onu size bildirmezdi. Ben ondan (okuduklarım indirilmezden) önce sizin içinizde bir ömür sürdüm. (Benim nasıl biri olduğumu ve o dönemki suskunluğumun nedenini) hiç düşünüp-akletmiyor musunuz?"

10-Yunus 16


10/17فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِباً اَوْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِه۪ۜ اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْمُجْرِمُونَ


Allah'a karşı yalan yere iftira düzenden ve O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Şüphesiz ki O, mücrimleri (suçlu-günahkarları, ki bu ben de olsam) felaha (kurtuluşa) erdirmez.

10-Yunus 17


10/18وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شُفَعَٓاؤُ۬نَا عِنْدَ اللّٰهِۜ قُلْ اَتُنَبِّؤُ۫نَ اللّٰهَ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي السَّمٰوَاتِ وَلَا فِي الْاَرْضِۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ


Allah ile beraber kendilerine zarar vermeyecek, yararları da dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve "Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir" derler. De ki "Siz Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği (ve hiçbir resule bildirmediği) bir şey mi haber veriyorsunuz? O (sübhandır) sizin şirk katmakta olduklarınızdan münezzehtir ve çok yücedir."

10-Yunus 18


10/19وَمَا كَانَ النَّاسُ اِلَّٓا اُمَّةً وَاحِدَةً فَاخْتَلَفُواۜ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ ف۪يمَا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ


İnsanlar (önceden) tek bir ümmetten başka bir şey değildi sonra ayrılığa-anlaşmazlığa düştüler. Eğer Rabbinden geçmiş (önceden verilmiş) bir söz olmasaydı, ayrılığa-anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda mutlaka aralarında hüküm verilmiş olurdu.

10-Yunus 19


10/20وَيَقُولُونَ لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ اٰيَةٌ مِنْ رَبِّه۪ۚ فَقُلْ اِنَّمَا الْغَيْبُ لِلّٰهِ فَانْتَظِرُواۚ اِنّ۪ي مَعَكُمْ مِنَ الْمُنْتَظِر۪ينَ۟


Bir de "Rabbinden üzerine bir ayet (mucize) indirilse ya" derler. De ki "Gayb ancak Allah'ındır. Siz bekleyedurun, ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim."

10-Yunus 20


10/21وَاِذَٓا اَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً مِنْ بَعْدِ ضَرَّٓاءَ مَسَّتْهُمْ اِذَا لَهُمْ مَكْرٌ ف۪ٓي اٰيَاتِنَاۜ قُلِ اللّٰهُ اَسْرَعُ مَكْراًۜ اِنَّ رُسُلَنَا يَكْتُبُونَ مَا تَمْكُرُونَ


İnsanlara dokunan bir sıkıntıdan sonra kendilerine bir rahmet tattırdığımız zaman hemen (sıkıntı ve rahmet) ayetlerimiz konusunda hileli bir düzen kurmaya (hak olayı, batılla açıklamaya) çalışırlar. De ki "Tuzak-düzen kurmada Allah daha hızlıdır. Elçilerimiz de sizin kurduğunuz düzenleri yazmaktadır."

10-Yunus 21

10/22هُوَ الَّذ۪ي يُسَيِّرُكُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ حَتّٰٓى اِذَا كُنْتُمْ فِي الْفُلْكِۚ وَجَرَيْنَ بِهِمْ بِر۪يحٍ طَيِّبَةٍ وَفَرِحُوا بِهَا جَٓاءَتْهَا ر۪يحٌ عَاصِفٌ وَجَٓاءَهُمُ الْمَوْجُ مِنْ كُلِّ مَكَانٍ وَظَنُّٓوا اَنَّهُمْ اُح۪يطَ بِهِمْۙ دَعَوُا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۚ لَئِنْ اَنْجَيْتَنَا مِنْ هٰذِه۪ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ


Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyleki siz gemide bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri güzel bir rüzgarla alıp götürdükleri ve (yolcular) bununla neşelendikleri sırada o gemiye çılgınca bir rüzgar (firtına) gelip çatar ve her yandan dalgalar onları sarar. Onlar artık (bu dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını zannettikleri anda dinde muhlisler (Allah'a ve dine gönülden bağlılar) olarak O'na dua etmeye "Eğer bizi bundan kurtaracak olursan, andolsun ki Sana şükredenlerden olacağız" (demeye) başlarlar.

10-Yunus 22


10/23فَلَمَّٓا اَنْجٰيهُمْ اِذَا هُمْ يَبْغُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّۜ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّمَا بَغْيُكُمْ عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْۙ مَتَاعَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا ثُمَّ اِلَيْنَا مَرْجِعُكُمْ فَنُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ


Ama (Allah) onları kurtarınca, onlar hemen yeryüzünde haksız yere taşkınlığa (nankörlüğe) koyulurlar. Ey insanlar, sizin taşkınlığınız ancak kendi nefisleriniz aleyhinedir. (Nankörlük ettiğiniz bu yardımımızla sadece) dünya hayatının geçici yararını elde edersiniz. Sonra sizin dönüşünüz Bizedir, Biz de yaptıklarınızı size haber vereceğiz.

10-Yunus 23


10/24اِنَّمَا مَثَلُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا كَمَٓاءٍ اَنْزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَٓاءِ فَاخْتَلَطَ بِه۪ نَبَاتُ الْاَرْضِ مِمَّا يَأْكُلُ النَّاسُ وَالْاَنْعَامُۜ حَتّٰٓى اِذَٓا اَخَذَتِ الْاَرْضُ زُخْرُفَهَا وَازَّيَّـنَتْ وَظَنَّ اَهْلُهَٓا اَنَّهُمْ قَادِرُونَ عَلَيْهَٓاۙ اَتٰيهَٓا اَمْرُنَا لَيْلاً اَوْ نَهَاراً فَجَعَلْنَاهَا حَص۪يداً كَاَنْ لَمْ تَغْنَ بِالْاَمْسِۜ كَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ


Dünya hayatının misali, gökten indirdiğimiz bir su gibidir. Onunla insanların ve hayvanların yediği bitkiler (yetişip) birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü zinetlerini takınıp süslendiği ve sahipleri de kendilerini ona kadir (ürünlere sahip) sandıkları bir sırada gece veya gündüz ona emrimiz gelmiştir de, dün sanki hiçbir şey yokmuş gibi onu kökünden biçilip atılmış bir duruma getiririz. Düşünen bir topluluk için ayetlerimizi işte böyle açıklıyoruz.

10-Yunus 24


10/25وَاللّٰهُ يَدْعُٓوا اِلٰى دَارِ السَّلَامِۜ وَيَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ


Allah selam (barış ve esenlik) yurduna çağırır ve dilediğini hidayete (dosdoğru yola) yöneltip-iletir.

10-Yunus 25


10/26لِلَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا الْحُسْنٰى وَزِيَادَةٌۜ وَلَا يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلَا ذِلَّةٌۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ


Güzel davrananlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne de bir zillet. İşte onlar cennet ashabıdır-halkıdır ve orada ebedi olarak kalacaklardır.

10-Yunus 26


10/27وَالَّذ۪ينَ كَسَبُوا السَّيِّـَٔاتِ جَزَٓاءُ سَيِّئَةٍ بِمِثْلِهَاۙ وَتَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۜ مَا لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ مِنْ عَاصِمٍۚ كَاَنَّـمَٓا اُغْشِيَتْ وُجُوهُهُمْ قِطَعاً مِنَ الَّيْلِ مُظْلِماًۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ


Kötülük yapanlara gelince, herbir kötülüğün karşılığı kendi misliyledir. Onları bir zillet kaplar ve onları Allah'tan (kurtaracak) hiçbir koruyucu da yoktur. Onların yüzleri karanlık geceden bir parçaya bürünmüş gibidir. İşte onlar ateş ashabıdır-halkıdır ve orada ebedi olarak kalacaklardır.

10-Yunus 27


10/28وَيَوْمَ نَحْشُرُهُمْ جَم۪يعاً ثُمَّ نَقُولُ لِلَّذ۪ينَ اَشْرَكُوا مَكَانَكُمْ اَنْتُمْ وَشُرَكَٓاؤُ۬كُمْۚ فَزَيَّلْنَا بَيْنَهُمْ وَقَالَ شُرَكَٓاؤُ۬هُمْ مَا كُنْتُمْ اِيَّانَا تَعْبُدُونَ


O gün, onların hepsini birarada toplayacağız sonra şirk katanlara "Siz de, şirk koştuklarınız da yerlerinize" diyeceğiz. Artık onların arasını açmışızdır. Şirk koştukları (ortakları) derler ki "Siz bize ibadet etmiyordunuz."

10-Yunus 28


10/29فَكَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يداً بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ اِنْ كُنَّا عَنْ عِبَادَتِكُمْ لَغَافِل۪ينَ


Bizim ile sizin aranızda şahid olarak Allah yeter. Gerçekten biz, sizin ibadetinizden habersizdik.

10-Yunus 29


10/30هُنَالِكَ تَبْلُوا كُلُّ نَفْسٍ مَٓا اَسْلَفَتْ وَرُدُّٓوا اِلَى اللّٰهِ مَوْلٰيهُمُ الْحَقِّ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ۟


İşte orada her nefis önceden yapmış olduğunu (ve karşılığını) bulacaktır. Ve onlar asıl mevlaları (gerçek sahipleri) olan Allah'a döndürülürler. Yalan yere uydurdukları da, kendilerinden kaybolup gider.

10-Yunus 30


10/31قُلْ مَنْ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ اَمَّنْ يَمْلِكُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَمَنْ يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَمَنْ يُدَبِّرُ الْاَمْرَۜ فَسَيَقُولُونَ اللّٰهُۚ فَقُلْ اَفَلَا تَتَّقُونَ


De ki "Gökten ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan (hükmeden) kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Her işi düzenleyen-idare eden kimdir?" Onlar "Allah" diyeceklerdir. De ki "O halde siz (O'na karşı gelmekten) korkup-sakınmayacak mısınız?"

10-Yunus 31


10/32فَذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمُ الْحَقُّۚ فَمَاذَا بَعْدَ الْحَقِّ اِلَّا الضَّلَالُۚ فَاَنّٰى تُصْرَفُونَ


İşte gerçek Rabbınız olan Allah budur. Artık haktan sonra dalaletten (sapıklıktan) başka ne vardır? O halde (haktan sapıklığa) nasıl çevriliyorsunuz?

10-Yunus 32


10/33كَذٰلِكَ حَقَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى الَّذ۪ينَ فَسَقُٓوا اَنَّهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ


(Ancak sapıklığa döndüler ve) Rabbinin fasık olanlar üzerindeki "Onlar iman etmezler" sözü gerçekleşmiş oldu.

10-Yunus 33


10/34قُلْ هَلْ مِنْ شُرَكَٓائِكُمْ مَنْ يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُۜ قُلِ اللّٰهُ يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُ فَاَنّٰى تُؤْفَكُونَ


De ki "Sizin şirk koştuklarınızdan yaratmayı başlatacak (yoktan var edecek) sonra onu (yokluğa) iade edecek (varı yok edecek) olan var mı?" De ki "Allah yaratmayı (ilkin) başlatır sonra onu iade eder (önceki yokluk durumuna geri çevirir). O halde nasıl olur da (haktan sapıklığa) çevrilip-dönüyorsunuz?"

10-Yunus 34


10/35قُلْ هَلْ مِنْ شُرَكَٓائِكُمْ مَنْ يَهْد۪ٓي اِلَى الْحَقِّۜ قُلِ اللّٰهُ يَهْد۪ي لِلْحَقِّۜ اَفَمَنْ يَهْد۪ٓي اِلَى الْحَقِّ اَحَقُّ اَنْ يُتَّبَعَ اَمَّنْ لَا يَهِدّ۪ٓي اِلَّٓا اَنْ يُهْدٰىۚ فَمَا لَكُمْ۠ كَيْفَ تَحْكُمُونَ


De ki "Sizin şirk koştuklarınızdan hakka ulaştırabilecek var mıdır?" De ki "Hakka ulaştıracak Allah'tır. Öyleyse hakka ulaştıran mı uyulmaya daha hak sahibidir yoksa doğru yola ulaştırılmadıkça kendisi hidayete ulaşamayan mı? (O halde) size ne oluyor? Nasıl hükmediyorsunuz?"

10-Yunus 35


10/36وَمَا يَتَّبِعُ اَكْثَرُهُمْ اِلَّا ظَناًّۜ اِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْن۪ي مِنَ الْحَقِّ شَيْـٔاًۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ


Onların çoğunluğu zandan başkasına uymaz. Zan ise haktan hiçbir şeyin yerini tutmaz. Şüphesiz ki Allah, onların yapmakta olduklarını bilendir.

10-Yunus 36


10/37وَمَا كَانَ هٰذَا الْقُرْاٰنُ اَنْ يُفْتَرٰى مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلٰكِنْ تَصْد۪يقَ الَّذ۪ي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْص۪يلَ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ ف۪يهِ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ۠


Bu Kur'an Allah'tan (indirilmiştir,) başkası tarafından uydurulmuş değildir. Ancak o ellerinde (önlerinde) olanı doğrulayan ve Kitab'ı ayrıntılı olarak açıklayandır. Bunda hiç şüphe yoktur, alemlerin Rabbindendir.

10-Yunus 37


10/38اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُۜ قُلْ فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِثْلِه۪ وَادْعُوا مَنِ اسْتَطَعْتُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ


Yoksa "Bunu kendisi uydurdu" mu diyorlar? De ki "Eğer sadıklardan (doğru sözlülerden) iseniz onun benzeri olan bir sure getirin. Allah'tan başka güç yetirip-çağırabileceğiniz herkesi de (yardıma) çağırın."

10-Yunus 38


10/39بَلْ كَذَّبُوا بِمَا لَمْ يُح۪يطُوا بِعِلْمِه۪ وَلَمَّا يَأْتِهِمْ تَأْو۪يلُهُۜ كَذٰلِكَ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظَّالِم۪ينَ


Hayır (getiremezler çünkü) onlar ilmini kavrayamadıkları ve kendilerine de henüz yorumu gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle (bir cahillikle) yalanlamışlardı. Zulme sapanların nasıl bir sonuca uğradıklarına bir bak.

10-Yunus 39


10/40وَمِنْهُمْ مَنْ يُؤْمِنُ بِه۪ وَمِنْهُمْ مَنْ لَا يُؤْمِنُ بِه۪ۜ وَرَبُّكَ اَعْلَمُ بِالْمُفْسِد۪ينَ۟


İçlerinden kimileri ona (Kur'an'a) inanırlar, kimileri de ona inanmazlar. Rabbin fesad çıkaranları en iyi bilendir.

10-Yunus 40


10/41وَاِنْ كَذَّبُوكَ فَقُلْ ل۪ي عَمَل۪ي وَلَكُمْ عَمَلُكُمْۚ اَنْتُمْ بَر۪ٓيؤُ۫نَ مِمَّٓا اَعْمَلُ وَاَنَا۬ بَر۪ٓيءٌ مِمَّا تَعْمَلُونَ


Eğer seni yalanlarlarsa, onlara de ki "Benim yaptıklarım benim, sizin yaptıklarınız da sizindir. Siz benim yaptıklarımdan uzaksınız ve ben de sizin yaptıklarınızdan uzağım."

10-Yunus 41


10/42وَمِنْهُمْ مَنْ يَسْتَمِعُونَ اِلَيْكَۜ اَفَاَنْتَ تُسْمِـعُ الصُّمَّ وَلَوْ كَانُوا لَا يَعْقِلُونَ


Onlardan sana kulak verenler (dinleyenler) vardır. Fakat (dinleseler de hakkı işitmeyen) sağırlara sen mi duyuracaksın? Üstelik akılları da hiç ermiyorsa.

10-Yunus 42


10/43وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْظُرُ اِلَيْكَۜ اَفَاَنْتَ تَهْدِي الْعُمْيَ وَلَوْ كَانُوا لَا يُبْصِرُونَ


Ve onlardan sana bakanlar da vardır. Fakat (baksalar da hakkı) görmüyorlarsa, kör olanları sen mi hidayete (doğru yola) ileteceksin?

10-Yunus 43


10/44اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ النَّاسَ شَيْـٔاً وَلٰكِنَّ النَّاسَ اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ


Gerçek şu ki Allah, insanlara hiçbir şeyle (hiçbir şekilde) zulmetmez. Ancak insanlar, kendilerine (kendileri) zulmediyorlar.

10-Yunus 44


10/45وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ كَاَنْ لَمْ يَلْبَثُٓوا اِلَّا سَاعَةً مِنَ النَّهَارِ يَتَعَارَفُونَ بَيْنَهُمْۜ قَدْ خَسِرَ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِلِقَٓاءِ اللّٰهِ وَمَا كَانُوا مُهْتَد۪ينَ


Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları bir arada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar. Allah'a kavuşmayı yalan sayanlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. Onlar hidayete (doğru yola) ermiş değillerdir.

10-Yunus 45


10/46وَاِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذ۪ي نَعِدُهُمْ اَوْ نَتَوَفَّـيَنَّكَ فَاِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ ثُمَّ اللّٰهُ شَه۪يدٌ عَلٰى مَا يَفْعَلُونَ


Onlara vadettiğimiz (azabın) bir kısmını sana gösteririz veya senin hayatına son veririz. Onların dönüşleri Bizedir. (Senden) sonra onların ne yaptıklarına Allah şahittir.

10-Yunus 46


10/47وَلِكُلِّ اُمَّةٍ رَسُولٌۚ فَاِذَا جَٓاءَ رَسُولُهُمْ قُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ


Her ümmetin bir resulü vardır. Onlara resulleri geldiği zaman aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar.

10-Yunus 47


10/48 وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ


Derler ki "Eğer doğru sözlülerden iseniz bu belirttiğiniz süre (vaad) ne zamanmış?"

10-Yunus 48


10/49قُلْ لَٓا اَمْلِكُ لِنَفْس۪ي ضَراًّ وَلَا نَفْعاً اِلَّا مَا شَٓاءَ اللّٰهُۜ لِكُلِّ اُمَّةٍ اَجَلٌۜ اِذَا جَٓاءَ اَجَلُهُمْ فَلَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ


De ki "Allah'ın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiçbir şeye) malik değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Onların ecelleri gelince artık ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler."

10-Yunus 49


10/50قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَتٰيكُمْ عَذَابُهُ بَيَاتاً اَوْ نَهَاراً مَاذَا يَسْتَعْجِلُ مِنْهُ الْمُجْرِمُونَ


De ki "Ne dersiniz? O'nun azabı size gece veya gündüz gelirse (ne yapacaksınız?) Mücrimler (suçlu-günahkarlar) bunu niye (neye güvenerek) erkene almak istiyorlar?"

10-Yunus 50


10/51اَثُمَّ اِذَا مَا وَقَعَ اٰمَنْتُمْ بِه۪ۜ آٰلْـٰٔنَ وَقَدْ كُنْتُمْ بِه۪ تَسْتَعْجِلُونَ


(Azab dolu helak) gerçekleştikten sonra mı ona iman edeceksiniz yoksa şimdi mi? (Azap geldikten sonra çok geç) ama siz onun erkence gelmesini istiyordunuz.

10-Yunus 51


10/52ثُمَّ ق۪يلَ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا ذُوقُوا عَذَابَ الْخُلْدِۚ هَلْ تُجْزَوْنَ اِلَّا بِمَا كُنْتُمْ تَكْسِبُونَ


(Helak gerçekleştikten) sonra o zulmetmiş olanlara "Ebedi azabı tadın" denilecek. Kazanmakta olduklarınız dışında bir başka şeyle mi cezalandırılacaksınız?"

10-Yunus 52


10/53وَيَسْتَنْبِـؤُ۫نَكَ اَحَقٌّ هُوَۜ قُلْ ا۪ي وَرَبّ۪ٓي اِنَّهُ لَحَقٌّ وَمَٓا اَنْتُمْ بِمُعْجِز۪ينَ۟


Bu (vaad) bir gerçek mi? diye senden haber sorarlar. De ki "Evet, Rabbime andolsun ki şüphesiz gerçektir ve sizler aciz bırakacaklar değilsiniz."

10-Yunus 53


10/54وَلَوْ اَنَّ لِكُلِّ نَفْسٍ ظَلَمَتْ مَا فِي الْاَرْضِ لَافْتَدَتْ بِه۪ۜ وَاَسَرُّوا النَّدَامَةَ لَمَّا رَاَوُا الْعَذَابَۚ وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ


Zulmeden her nefis, yeryüzündekilerin tümüne sahib olsa bunu (azabdan kurtulmak için) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı gördükleri vakit içlerinde pişmanlık duyarlar. Artık aralarında adaletle hüküm verilir ve hiçbirine zulmedilmez.

10-Yunus 54


10/55اَلَٓا اِنَّ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اَلَٓا اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ


Haberiniz olsun ki göklerde ve yerde olan her şey Allah'ındır. Yine haberiniz olsun ki Allah'ın vaadi haktır. Ancak onların çoğu bilmezler.

10-Yunus 55


10/56هُوَ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ


Dirilten ve öldüren O'dur. Ve O'na döndürüleceksiniz.

10-Yunus 56


10/57يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَٓاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَ


Ey insanlar. Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.

10-Yunus 57


10/58قُلْ بِفَضْلِ اللّٰهِ وَبِرَحْمَتِه۪ فَبِذٰلِكَ فَلْيَفْرَحُواۜ هُوَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ


De ki "(Bunlar) Allah'ın fazlıyla (lutuf dolu bol ihsanıyla) ve rahmetiyle (gelmiştir) işte bunlarla sevinsinler. Bu, onların bütün toplayıp yığdıklarından daha hayırlıdır."

10-Yunus 58


10/59قُلْ اَرَاَيْتُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ لَكُمْ مِنْ رِزْقٍ فَجَعَلْتُمْ مِنْهُ حَرَاماً وَحَلَالاًۜ قُلْ آٰللّٰهُ اَذِنَ لَكُمْ اَمْ عَلَى اللّٰهِ تَفْتَرُونَ


De ki "Allah'ın sizin için indirdiği rızıklardan bir kısmını haram ve bir kısmını helal kılmanıza ne dersiniz?" De ki "Allah mı size izin verdi yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?"

10-Yunus 59


10/60وَمَا ظَنُّ الَّذ۪ينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَشْكُرُونَ۟


Allah'a karşı yalan yere iftira uyduranların kıyamet günü (durumlarına ve Allah'a ilişkin) zanları-görüşleri nedir? Elbetteki Allah insanlara karşı lutuf ve ihsan sahibidir ancak onların çoğu şükretmezler.

10-Yunus 60


10/61وَمَا تَكُونُ ف۪ي شَأْنٍ وَمَا تَتْلُوا مِنْهُ مِنْ قُرْاٰنٍ وَلَا تَعْمَلُونَ مِنْ عَمَلٍ اِلَّا كُنَّا عَلَيْكُمْ شُهُوداً اِذْ تُف۪يضُونَ ف۪يهِۜ وَمَا يَعْزُبُ عَنْ رَبِّكَ مِنْ مِثْقَالِ ذَرَّةٍ فِي الْاَرْضِ وَلَا فِي السَّمَٓاءِ وَلَٓا اَصْغَرَ مِنْ ذٰلِكَ وَلَٓا اَكْبَرَ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍ


Hangi işi yaparsan yap, Kur'an'dan ne okursan oku, ne işte çalışırsan çalış unutmayın ki siz ona dalıp gitmişken Biz sizin üzerinizde şahidiz. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzak (saklı-gizli) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki mübin (apaçık) bir Kitab'ta (levh-i mahfuzda yazılı) olmasın.

10-Yunus 61


10/62اَلَٓا اِنَّ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ


Haberiniz olsun ki Allah'ın velileri için korku yoktur ve onlar (üzülüp) mahzun da olmayacaklardır.

10-Yunus 62


10/63اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَۜ


Onlar iman edenler ve takvaya ermiş (korkup-sakınmış) olanlardır.

10-Yunus 63


10/64لَهُمُ الْبُشْرٰى فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِي الْاٰخِرَةِۜ لَا تَبْد۪يلَ لِكَلِمَاتِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُۜ


Onlara dünya hayatında da, ahiret hayatında da müjdeler vardır. Allah'ın kelimelerinde-sözlerinde değişiklik yoktur. İşte en büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.

10-Yunus 64


10/65وَلَا يَحْزُنْكَ قَوْلُهُمْۢ اِنَّ الْعِزَّةَ لِلّٰهِ جَم۪يعاًۜ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ


Onların sözleri seni üzmesin. Çünkü izzet bütünüyle Allah'ındır. O Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyle bilendir).

10-Yunus 65


10/66اَلَٓا اِنَّ لِلّٰهِ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِي الْاَرْضِۜ وَمَا يَتَّبِعُ الَّذ۪ينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ شُرَكَٓاءَۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَاِنْ هُمْ اِلَّا يَخْرُصُونَ


Haberiniz olsun ki göklerde kim varsa, yerde kim varsa hepsi Allah'ındır. Allah'tan başkasına tapanlar, (bir ilim-bir delil üzere) şirk koştukları varlıklara ve güçlere uymazlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar (zanla-tahminle) yalan söylerler.

10-Yunus 66


10/67هُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ لَـكُمُ الَّيْلَ لِتَسْكُنُوا ف۪يهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِراًۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ


O, dinlenesiniz diye sizin için geceyi yaratan ve gündüzü de aydınlık kılandır. Şüphesiz işitebilen bir topluluk için bunda ayetler vardır.

10-Yunus 67


10/68قَالُوا اتَّخَذَ اللّٰهُ وَلَداً سُبْحَانَهُۜ هُوَ الْغَنِيُّۜ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ اِنْ عِنْدَ‌كُمْ مِنْ سُلْطَانٍ بِهٰذَاۜ اَتَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ


Allah çocuk edindi dediler. Haşa. Allah bundan münezzehtir (beri ve yücedir). O müstağnidir (hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır). Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Yanınızda buna ilişkin bir delil de yoktur. Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?

10-Yunus 68


10/69قُلْ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَۜ


De ki "Allah'a karşı yalan yere iftira uyduranlar, hiç şüphesiz felaha (kurtuluşa) ermezler."

10-Yunus 69


10/70مَتَاعٌ فِي الدُّنْيَا ثُمَّ اِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ ثُمَّ نُذ۪يقُهُمُ الْعَذَابَ الشَّد۪يدَ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ۟


(Onlar için) dünyada geçici bir meta (yararlanma vardır) sonra dönüşleri Bizedir. Sonra da küfretmiş olmaları sebebiyle onlara şiddetli azabı taddıracağız.

10-Yunus 70


10/71وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ نُوحٍۢ اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ يَا قَوْمِ اِنْ كَانَ كَبُرَ عَلَيْكُمْ مَقَام۪ي وَتَذْك۪ير۪ي بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَعَلَى اللّٰهِ تَوَكَّلْتُ فَاَجْمِعُٓوا اَمْرَكُمْ وَشُرَكَٓاءَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُنْ اَمْرُكُمْ عَلَيْكُمْ غُمَّةً ثُمَّ اقْضُٓوا اِلَيَّ وَلَا تُنْظِرُونِ


Onlara Nuh'un haberini oku. Hani kavmine demişti ki "Ey kavmim, benim aranızda (peygamber olarak) duruşum ve Allah'ın ayetleriyle öğüt verişim eğer size ağır geliyorsa, ben yalnızca Allah'a tevekkül etmişim. Artık siz ortaklarınızla toplanıp yapacağınız işi karara bağlayın ki bu işiniz size dert (gizli kahır) olmasın sonra da hakkımdaki hükmünüzü bana mühlet vermeden uygulayın."

10-Yunus 71


10/72فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَمَا سَاَلْتُكُمْ مِنْ اَجْرٍۜ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِۙ وَاُمِرْتُ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ


Eğer yüz çevirecek olursanız, ben sizden bir ücret istemedim (ki bir kaybım olsun). Benim ecrim-mükafatım yalnızca Allah'a aittir. Ve ben, müslümanlardan olmakla emrolundum.

10-Yunus 72


10/73فَكَذَّبُوهُ فَنَجَّيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَجَعَلْنَاهُمْ خَلَٓائِفَ وَاَغْرَقْنَا الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۚ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَر۪ينَ


(Yine de) onu yalanladılar, Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık ve onları (yeryüzünde) halifeler kıldık. Ayetlerimizi yalanlayanları da (suda) boğduk. Uyarılıp-korkutulanların (fakat inanmayanların) nasıl bir akibete uğradıklarına bir bak.

10-Yunus 73


10/74ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِه۪ رُسُلاً اِلٰى قَوْمِهِمْ فَجَٓاؤُ۫هُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا كَانُوا لِيُؤْمِنُوا بِمَا كَذَّبُوا بِه۪ مِنْ قَبْلُۜ كَذٰلِكَ نَطْبَعُ عَلٰى قُلُوبِ الْمُعْتَد۪ينَ


Sonra onun ardından kendi toplumlarına birçok resuller gönderdik. Onlara apaçık ayetler (mucizeler) getirmişlerdi. Ama daha önce (hak daveti) yalanlamaları nedeniyle (apaçık ayetlere de) inanmadılar. İşte Biz haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz (artık inanmazlar).

10-Yunus 74


10/75ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ مُوسٰى وَهٰرُونَ اِلٰى فِرْعَوْنَ وَمَلَا۬ئِه۪ بِاٰيَاتِنَا فَاسْتَكْبَرُوا وَكَانُوا قَوْماً مُجْرِم۪ينَ


Sonra bunların ardından Firavun'a ve onun önde gelen çevresine Musa'yı ve Harun'u ayetlerimizle gönderdik. Fakat onlar kibirlenip-büyüklendiler ve mücrim (suçlu-günahkar) bir kavim oldular.

10-Yunus 75


10/76فَلَمَّا جَٓاءَهُمُ الْحَقُّ مِنْ عِنْدِنَا قَالُٓوا اِنَّ هٰذَا لَسِحْرٌ مُب۪ينٌ


Onlara katımızdan hak (ayetlerimiz) geldiği zaman "Bu elbette apaçık bir sihirdir" dediler.

10-Yunus 76


10/77قَالَ مُوسٰٓى اَتَقُولُونَ لِلْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَكُمْۜ اَسِحْرٌ هٰذَاۜ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُونَ


Musa "Size gelen hak (ayetler) için mi bunu söylüyorsunuz? Bu bir sihir midir? Oysa sihirbazlar felaha (kurtuluşa) ermezler" dedi.

10-Yunus 77


10/78قَالُٓوا اَجِئْتَنَا لِتَلْفِتَنَا عَمَّا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَا وَتَكُونَ لَكُمَا الْكِبْرِيَٓاءُ فِي الْاَرْضِۜ وَمَا نَحْنُ لَكُمَا بِمُؤْمِن۪ينَ


Onlar "Siz ikiniz, (bizleri) atalarımızı üzerinde bulduğumuzdan (bu yolumuzdan) çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz size inanacak değiliz" dediler.

10-Yunus 78


10/79وَقَالَ فِرْعَوْنُ ائْتُون۪ي بِكُلِّ سَاحِرٍ عَل۪يمٍ


Firavun "Bana bütün bilgin sihirbazları toplayıp-getirin" dedi.

10-Yunus 79


10/80فَلَمَّا جَٓاءَ السَّحَرَةُ قَالَ لَهُمْ مُوسٰٓى اَلْقُوا مَٓا اَنْتُمْ مُلْقُونَ


Sihirbazlar geldiğinde Musa onlara "Atacağınızı atın" dedi.

10-Yunus 80


10/81فَلَمَّٓا اَلْقَوْا قَالَ مُوسٰى مَا جِئْتُمْ بِهِ السِّحْرُۜ اِنَّ اللّٰهَ سَيُبْطِلُهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُصْلِحُ عَمَلَ الْمُفْسِد۪ينَ


Onlar (atacaklarını) atınca, Musa dedi ki "Sizlerin (ortaya) getirdiğiniz sihirdir. Allah onu elbette boşa çıkaracak-geçersiz kılacaktır. Şüphesiz ki Allah, fesadçıların (bozgunculuk çıkaranların) işini düzeltmez."

10-Yunus 81


10/82وَيُحِقُّ اللّٰهُ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَ۟


Mücrimler (suçlu-günahkarlar) istemese de, Allah Kendi kelimeleriyle hakkı gerçekleştirecektir.

10-Yunus 82


10/83فَمَٓا اٰمَنَ لِمُوسٰٓى اِلَّا ذُرِّيَّةٌ مِنْ قَوْمِه۪ عَلٰى خَوْفٍ مِنْ فِرْعَوْنَ وَمَلَا۬ئِهِمْ اَنْ يَفْتِنَهُمْۜ وَاِنَّ فِرْعَوْنَ لَعَالٍ فِي الْاَرْضِۚ وَاِنَّهُ لَمِنَ الْمُسْرِف۪ينَ


Sonunda -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka iman eden olmadı. Firavun yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve haddi aşanlardandı.

10-Yunus 83


10/84وَقَالَ مُوسٰى يَا قَوْمِ اِنْ كُنْتُمْ اٰمَنْتُمْ بِاللّٰهِ فَعَلَيْهِ تَوَكَّلُٓوا اِنْ كُنْتُمْ مُسْلِم۪ينَ


Musa dedi ki "Ey kavmim. Eğer Allah'a iman etmişseniz (ve O'na teslim birer) müslüman olmuşsanız artık yalnızca O'na tevekkül edin."

10-Yunus 84


10/85 فَقَالُوا عَلَى اللّٰهِ تَوَكَّلْنَاۚ رَبَّـنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَۙ


Onlar (iman edenler) dediler ki "Biz Allah'a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz, bizi zalimler topluluğu için bir fitne (sınama konusu) kılma."

10-Yunus 85


10/86وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ مِنَ الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ


Ve bizi, kafirler topluluğundan rahmetinle kurtar.

10-Yunus 86


10/87وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰى وَاَخ۪يهِ اَنْ تَبَوَّاٰ لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتاً وَاجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ


Musa ve kardeşine (şöyle) vahyettik ki "Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın, evlerinizi namaz kılınan yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın. Mü'minleri müjdele."

10-Yunus 87


10/88وَقَالَ مُوسٰى رَبَّـنَٓا اِنَّكَ اٰتَيْتَ فِرْعَوْنَ وَمَلَاَهُ ز۪ينَةً وَاَمْوَالاً فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۙ رَبَّـنَا لِيُضِلُّوا عَنْ سَب۪يلِكَۚ رَبَّـنَا اطْمِسْ عَلٰٓى اَمْوَالِهِمْ وَاشْدُدْ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُوا حَتّٰى يَرَوُا الْعَذَابَ الْاَل۪يمَ


Musa dedi ki "Ey Rabbimiz. Şüphesiz Sen Firavun'a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç, ihtişam) ve mallar verdin. Ey Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz (artık bu nankör azgınların) mallarını yok et ve onların kalplerini iyice sık. Çünkü onlar acıklı azabı görmedikçe iman etmeyecekler."

10-Yunus 88


10/89قَالَ قَدْ اُج۪يبَتْ دَعْوَتُكُمَا فَاسْتَق۪يمَا وَلَا تَتَّبِعَٓانِّ سَب۪يلَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ


(Allah) dedi ki "İkinizin de duası kabul olundu. Siz dosdoğru yola devam edin ve bilmezlerin yoluna uymayın."

10-Yunus 89


10/90وَجَاوَزْنَا بِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ الْبَحْرَ فَاَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ وَجُنُودُهُ بَغْياً وَعَدْواًۜ حَتّٰٓى اِذَٓا اَدْرَكَهُ الْغَرَقُۙ قَالَ اٰمَنْتُ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا الَّـذ۪ٓي اٰمَنَتْ بِه۪ بَنُٓوا اِسْرَٓائ۪لَ وَاَنَا۬ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ


Biz İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve askerleri de azgınlık ve düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular onu (Firavun'u) boğacak düzeye erişince "İsrailoğullarının inandığından başka ilah olmadığına inandım ve ben de müslümanlardanım" dedi.

10-Yunus 90


10/91 آٰلْـٰٔنَ وَقَدْ عَصَيْتَ قَبْلُ وَكُنْتَ مِنَ الْمُفْسِد۪ينَ


Şimdi mi (iman ettin)? Oysa sen önceleri hep isyan etmiş ve fesad çıkaranlardan olmuştun.

10-Yunus 91


10/92فَالْيَوْمَ نُنَجّ۪يكَ بِبَدَنِكَ لِتَكُونَ لِمَنْ خَلْفَكَ اٰيَةًۜ وَاِنَّ كَث۪يراً مِنَ النَّاسِ عَنْ اٰيَاتِنَا لَغَافِلُونَ۟


(Artık) senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için bugün senin bedenini kurtaracağız. Gerçi insanlardan çoğu, Bizim ayetlerimizden gafildirler.

10-Yunus 92


10/93وَلَقَدْ بَوَّأْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ مُبَوَّاَ صِدْقٍ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِۚ فَمَا اخْتَلَفُوا حَتّٰى جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُۜ اِنَّ رَبَّكَ يَقْض۪ي بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ


Andolsun ki Biz İsrailoğullarını (hoşlarına gidecek) güzel bir yurda yerleştirdik ve onları temiz nimetlerden rızıklandırdık. Kendilerine ilim gelinceye kadar anlaşmazlığa düşmediler. Şüphesiz ki Rabbin kıyamet günü, aralarında anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda hüküm verecektir.

10-Yunus 93


10/94فَاِنْ كُنْتَ ف۪ي شَكٍّ مِمَّٓا اَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ فَسْـَٔلِ الَّذ۪ينَ يَقْرَؤُ۫نَ الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكَۚ لَقَدْ جَٓاءَكَ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَر۪ينَۙ


Sana indirdiğimizden eğer kuşkudaysan, senden önce Kitab'ı okuyanlara sor. Andolsun ki Rabbinden sana hak (apaçık gerçek) gelmiştir, (bu nedenle) sakın kuşkuya kapılanlardan olma.

10-Yunus 94


10/95وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَتَكُونَ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ


Ve (sakın) Allah'ın ayetlerini yalanlayanlardan olma yoksa hüsrana (ebedi ziyana) uğrayanlardan olursun.

10-Yunus 95


10/96اِنَّ الَّذ۪ينَ حَقَّتْ عَلَيْهِمْ كَلِمَتُ رَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَۙ


Gerçek şu ki üzerlerinde Rabbinin kelimesi hak (sabit ve kesinleşmiş) olanlar, onlar asla inanmazlar.

10-Yunus 96


10/97وَلَوْ جَٓاءَتْهُمْ كُلُّ اٰيَةٍ حَتّٰى يَرَوُا الْعَذَابَ الْاَل۪يمَ


Onlara her ayet (mucize) getirilse bile acıklı azabı görünceye kadar (inkardan vazgeçmezler).

10-Yunus 97


10/98فَلَوْلَا كَانَتْ قَرْيَةٌ اٰمَنَتْ فَنَفَعَهَٓا ا۪يمَانُهَٓا اِلَّا قَوْمَ يُونُسَۜ لَمَّٓا اٰمَنُوا كَشَفْنَا عَنْهُمْ عَذَابَ الْخِزْيِ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَمَتَّعْنَاهُمْ اِلٰى ح۪ينٍ


(Mühlet döneminde gönderdiğimiz ayetlere, mucizelere) iman edip de imanı kendisine yarar sağlamış -Yunus kavminin dışında- bir kavim (bir ülke) olsaydı ya? Onlar (kendilerine bir mucize olarak dönen Yunus'a) iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık.

10-Yunus 98


10/99وَلَوْ شَٓاءَ رَبُّكَ لَاٰمَنَ مَنْ فِي الْاَرْضِ كُلُّهُمْ جَم۪يعاًۜ اَفَاَنْتَ تُكْرِهُ النَّاسَ حَتّٰى يَكُونُوا مُؤْمِن۪ينَ


Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi topluca iman ederlerdi. O halde (onların hepsi) mü'min oluncaya kadar insanları sen mi zorlayacaksın?

10-Yunus 99


10/100وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ اَنْ تُؤْمِنَ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يَعْقِلُونَ


Allah'ın izni olmaksızın, hiç kimsenin iman etmesi mümkün değildir. O, murdarlığı (pis iğrençliği) aklını kullanmayanların üzerine verir.

10-Yunus 100


10/101قُلِ انْظُرُوا مَاذَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَمَا تُغْنِي الْاٰيَاتُ وَالنُّذُرُ عَنْ قَوْمٍ لَا يُؤْمِنُونَ


De ki "Göklerde ve yerde ne (ayetler) var, bir bakıverin." Fakat iman etmeyen bir topluluğa apaçık ayetler ve uyarıp-korkutmalar bir yarar sağlamaz.

10-Yunus 101


10/102فَهَلْ يَنْتَظِرُونَ اِلَّا مِثْلَ اَيَّامِ الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِهِمْۜ قُلْ فَانْتَظِرُٓوا اِنّ۪ي مَعَكُمْ مِنَ الْمُنْتَظِر۪ينَ


Kendilerinden önce gelip-geçmiş olanların (başlarına gelen) günlerin benzerlerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki "Bekleyedurun. Şüphesiz ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim."

10-Yunus 102


10/103ثُمَّ نُنَجّ۪ي رُسُلَنَا وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كَذٰلِكَۚ حَقاًّ عَلَيْنَا نُنْجِ الْمُؤْمِن۪ينَ۟


Sonra Biz resullerimizi ve iman edenleri kurtarırız, (çünkü) mü'minleri kurtarmamız Bizim üzerimizde bir haktır.

10-Yunus 103


10/104قُلْ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنْ كُنْتُمْ ف۪ي شَكٍّ مِنْ د۪ين۪ي فَلَٓا اَعْبُدُ الَّذ۪ينَ تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلٰكِنْ اَعْبُدُ اللّٰهَ الَّذ۪ي يَتَوَفّٰيكُمْۚ وَاُمِرْتُ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۙ


De ki "Ey insanlar. Eğer benim dinimden yana bir kuşku içindeyseniz, ben sizin Allah'tan başka taptıklarınıza tapmıyorum. Ben ancak sizin hayatınıza son verecek olan Allah'a taparım. Ben mü'minlerden olmakla emrolundum."

10-Yunus 104


10/105وَاَنْ اَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ حَن۪يفاًۚ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ


Ve (bana) bir muvahhid (hanif) olarak yüzünü dine doğru yönelt ve sakın müşriklerden olma (denildi).

10-Yunus 105


10/106وَلَا تَدْعُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَنْفَعُكَ وَلَا يَضُرُّكَۚ فَاِنْ فَعَلْتَ فَاِنَّكَ اِذاً مِنَ الظَّالِم۪ينَ


Sana yararı da, zararı da olmayan Allah'tan başkalarına tapma. Eğer (bu emirlerin tersini) yapacak olursan, bu durumda hiç şüphesiz zalimlerden olursun (diye de emrolundum).

10-Yunus 106


10/107وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُٓ اِلَّا هُوَۚ وَاِنْ يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلَا رَٓادَّ لِفَضْلِه۪ۜ يُص۪يبُ بِه۪ مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ۜ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ


Allah sana bir zarar dokunduracak olursa, O'ndan başka bunu senden kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse, O'nun fazlını (lutuf ve ihsanını) geri çevirecek de yoktur. Kullarından dilediğine bundan isabet ettirir. O Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

10-Yunus 107


10/108قُلْ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْۚ فَمَنِ اهْتَدٰى فَاِنَّمَا يَهْتَد۪ي لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۚ وَمَٓا اَنَا۬ عَلَيْكُمْ بِوَك۪يلٍۜ


De ki "Ey insanlar, size Rabbinizden hak gelmiştir. Kim hidayete (doğru yola) ulaşırsa, o ancak kendi nefsi için hidayete ulaşmıştır. Kim de saparsa, o da kendi aleyhine sapmıştır. Ben sizin üzerinize bir vekil değilim."

10-Yunus 108


10/109وَاتَّبِعْ مَا يُوحٰٓى اِلَيْكَ وَاصْبِرْ حَتّٰى يَحْكُمَ اللّٰهُۚ وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِم۪ينَ


Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

10-Yunus 109


11-Hûd Suresi


11/1الٓـرٰ۠ كِتَابٌ اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَك۪يمٍ خَب۪يرٍۙ


Elif, Lam, Ra, (Bu, bütün) ayetleri muhkem kılınmış (muhkemleştirilmiş) sonra da Hakim (hüküm ve hikmet sahibi) ve Habir (her şeyden haberdar) olan tarafından (ayrıntılı olarak) açıklanmış bir Kitab'tır.

11-Hûd 1


11/2اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّا اللّٰهَۜ اِنَّن۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ وَبَش۪يرٌۙ


(De ki) "Allah'tan başkasına ibadet etmeyin. Gerçekten ben, size O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim."

11-Hûd 2


11/3وَاَنِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُٓوا اِلَيْهِ يُمَتِّعْكُمْ مَتَاعاً حَسَناً اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى وَيُؤْتِ كُلَّ ذ۪ي فَضْلٍ فَضْلَهُۜ وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ كَب۪يرٍ


Ve Rabbinizden mağfiret (bağışlanma) dileyin sonra O'na tevbe edin ki sizi adı konulmuş bir vakte kadar güzel bir meta (geçimlik) ile yararlandırsın ve her ihsan sahibine Kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım.

11-Hûd 3


11/4اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ


Sizin dönüşünüz Allah'adır. O her şeye kadirdir (güç yetirendir).

11-Hûd 4


11/5اَلَٓا اِنَّهُمْ يَثْنُونَ صُدُورَهُمْ لِيَسْتَخْفُوا مِنْهُۜ اَلَا ح۪ينَ يَسْتَغْشُونَ ثِيَابَهُمْۙ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَۚ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ


Haberiniz olsun ki onlar, O'ndan gizlemek için göğüslerini (başka düşüncelere) çevirirler. Oysa onlar (gizlilik) örtülerine bürünürlerken Allah gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bilmektedir. Çünkü O, göğüslerin özünde saklı olanı bilendir.

11-Hûd 5





11. Cüz ​(9-Tevbe 94 İle 11-Hûd 5 Arası)




insandergisi.com