Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin.


26. Cüz ​(45-Câsiye 33 İle 51-Zâriyât 30 Arası)


45-Câsiye Suresi


45/33وَبَدَا لَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ


(Artık) onların yaptıkları şeylerin kötülükleri kendileri için açığa çıktı ve (inanmayıp) alay konusu edindikleri şey onları sarıp-kuşattı.

45-Câsiye 33


45/34وَق۪يلَ الْيَوْمَ نَنْسٰيكُمْ كَمَا نَس۪يتُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَا وَمَأْوٰيكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ


(Onlara) denilir ki "Bu gününüze kavuşmayı unuttuğunuz gibi Biz de bugün sizi (yardım ve rahmetten yana) unutuyoruz. Barınma yeriniz ateştir ve sizin için hiçbir yardımcı yoktur."

45-Câsiye 34


45/35ذٰلِكُمْ بِاَنَّكُمُ اتَّخَذْتُمْ اٰيَاتِ اللّٰهِ هُزُواً وَغَرَّتْكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۚ فَالْيَوْمَ لَا يُخْرَجُونَ مِنْهَا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ


İşte bu (akibetiniz) şu sebebledir ki, siz Allah'ın ayetlerini alay konusu edindiniz ve dünya hayatı da sizi aldattı. Artık ne oradan (ateşten) çıkarılırlar, ne de özürleri-hoşnutluk dilekleri kabul edilir.

45-Câsiye 35


45/36فَلِلّٰهِ الْحَمْدُ رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَرَبِّ الْاَرْضِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ


Hamd (şükür dolu övgü) göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.

45-Câsiye 36


45/37وَلَهُ الْكِبْرِيَٓاءُ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۖ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ


Göklerde ve yerde bütün azamet-büyüklük O'nundur. O Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

45-Câsiye 37


46-Ahkaf Suresi


46/1حٰمٓ


Ha Mim.

46-Ahkaf 1


46/2تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ


Kitabın indirilmesi, Aziz (üstün ve güçlü) ve Hakim (hüküm ve hikmet sahibi) olan Allah'tandır.

46-Ahkaf 2


46/3مَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَاَجَلٍ مُسَمًّىۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا عَمَّٓا اُنْذِرُوا مُعْرِضُونَ


Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları ancak hak (adil ve gerçek) olarak ve belirlenmiş bir süre-ecel için yarattık. Küfredenler ise uyarılıp-korkutuldukları şeyden yüz çevirmekte olanlardır.

46-Ahkaf 3


46/4قُلْ اَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَرُون۪ي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْاَرْضِ اَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمٰوَاتِۜ ا۪يتُون۪ي بِكِتَابٍ مِنْ قَبْلِ هٰذَٓا اَوْ اَثَارَةٍ مِنْ عِلْمٍ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ


De ki "Gördünüz mü (haber verin). Allah'tan başka tapmakta olduklarınız yeryüzünde neyi yaratmışlar bana gösterin? Yoksa onların göklerde mi bir ortaklığı var? Eğer doğru söyleyenlerden iseniz bundan önce bir Kitab, ya da bir ilim kalıntısı varsa bana getirin."

46-Ahkaf 4


46/5وَمَنْ اَضَلُّ مِمَّنْ يَدْعُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَنْ لَا يَسْتَج۪يبُ لَـهُٓ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ وَهُمْ عَنْ دُعَٓائِهِمْ غَافِلُونَ


Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine hiçbir cevap-karşılık vermeyecek olan kişiye dua edip-yalvarandan daha sapık kimdir? Oysa onlar bunların dua edip-yalvarmalarından habersizdirler.

46-Ahkaf 5


46/6وَاِذَا حُشِرَ النَّاسُ كَانُوا لَهُمْ اَعْدَٓاءً وَكَانُوا بِعِبَادَتِهِمْ كَافِر۪ينَ


İnsanlar (bir araya getirilip) haşrolunduğu zaman (Allah'tan başka yalvardıkları) onlara düşman kesilirler ve onların (kendilerine) ibadetlerini inkar ederler.

46-Ahkaf 6


46/7وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِلْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَهُمْۙ هٰذَا سِحْرٌ مُب۪ينٌۜ


Onlara (bazı) ayetlerimiz (belgelerle) açıklanarak okunduğu zaman o küfredenler kendilerine gelmiş olan hak için "Bu apaçık bir sihirdir" dediler.

46-Ahkaf 7


46/8اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُۜ قُلْ اِنِ افْتَرَيْتُهُ فَلَا تَمْلِكُونَ ل۪ي مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَا تُف۪يضُونَ ف۪يهِۜ كَفٰى بِه۪ شَه۪يداً بَيْن۪ي وَبَيْنَكُمْۜ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ


Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? De ki "Eğer onu ben uydurmuşsam, Allah tarafından bana gelecek hiçbir şeyi tutmaya-engellemeye sizin gücünüz yetmez. O, sizin (Kur'an hakkında) ne taşkınlıklar yapmakta olduğunuzu iyi bilendir. Benimle sizin aranızda şahid olarak O yeter. O Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir)."

46-Ahkaf 8


46/9قُلْ مَا كُنْتُ بِدْعاً مِنَ الرُّسُلِ وَمَٓا اَدْر۪ي مَا يُفْعَلُ ب۪ي وَلَا بِكُمْۜ اِنْ اَتَّبِعُ اِلَّا مَا يُوحٰٓى اِلَيَّ وَمَٓا اَنَا۬ اِلَّا نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ


De ki "Ben resullerden bir ilk değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Ben yalnızca bana vahyedilmekte olana uymaktayım ve ben apaçık bir uyarıcı-korkutucudan başkası değilim."

46-Ahkaf 9


46/10قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ كَانَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَكَفَرْتُمْ بِه۪ وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ عَلٰى مِثْلِه۪ فَاٰمَنَ وَاسْتَكْـبَرْتُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ۟


De ki "Bana (görüşünüzü) söyler misiniz? Eğer (bu Kur'an) Allah katından ise siz de onu inkar etmişseniz ve İsrailoğullarından bir şahid de bunun bir benzerine şahidlik edip iman ettiği halde siz yine de büyüklük taslamışsanız (zulmetmiş olmaz mısınız)? Şüphesiz Allah zalim olan bir kavmi hidayete (doğru yola) erdirmez."

46-Ahkaf 10


46/11وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَوْ كَانَ خَيْراً مَا سَبَقُونَٓا اِلَيْهِۜ وَاِذْ لَمْ يَهْتَدُوا بِه۪ فَسَيَقُولُونَ هٰذَٓا اِفْكٌ قَد۪يمٌ


Küfretmekte olanlar, iman edenler için "Eğer O (Kur'an) hayırlı bir şey olsaydı, onlar bunda (bu Kitab'a iman etmede) bizi geçemezlerdi" dediler. Onlar (Kur'an'a iman edip) onunla hidayete (doğru yola) ermediklerinden "Bu eski bir yalandır-uydurmadır" diyeceklerdir.

46-Ahkaf 11


46/12وَمِنْ قَبْلِه۪ كِتَابُ مُوسٰٓى اِمَاماً وَرَحْمَةًۜ وَهٰذَا كِتَابٌ مُصَدِّقٌ لِسَاناً عَرَبِياًّ لِيُنْذِرَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُواۗ وَبُشْرٰى لِلْمُحْسِن۪ينَ


Bundan önce de imam (yol gösterici) ve rahmet olarak Musa'nın Kitab'ı vardır. Bu (Kur'an) da zulmedenleri uyarıp-korkutmak ve muhsinlere (iyilik yapıp-güzel davrananlara) bir müjde olmak üzere arap lisanıyla indirilen ve (kendinden önceki Kitab'ları) doğrulayan bir Kitab'dır.

46-Ahkaf 12


46/13اِنَّ الَّذ۪ينَ قَالُوا رَبُّنَا اللّٰهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ


Şüphesiz ki "Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar, artık onlar için korku yoktur ve onlar üzülüp-mahzun da olmayacaklardır.

46-Ahkaf 13


46/14اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ


İşte onlar cennet ashabıdır-halkıdır. Yaptıklarına karşılık olarak içinde ebedi kalacaklardır.

46-Ahkaf 14


46/15وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ اِحْسَاناًۜ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ كُرْهاً وَوَضَعَتْهُ كُرْهاًۜ وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلٰثُونَ شَهْراًۜ حَتّٰٓى اِذَا بَلَغَ اَشُدَّهُ وَبَلَغَ اَرْبَع۪ينَ سَنَةًۙ قَالَ رَبِّ اَوْزِعْن۪ٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحاً تَرْضٰيهُ وَاَصْلِحْ ل۪ي ف۪ي ذُرِّيَّت۪يۚ اِنّ۪ي تُبْتُ اِلَيْكَ وَاِنّ۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ


Biz insana 'anne ve babasına' ihsanla-iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve onu zahmetle doğurdu. Onun (hamilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıla (yaşına) ulaşınca dedi ki "Rabbim bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve Senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana nasib et. Benim için soyuma da salahı (salih amel ve iyiliği) ver. Gerçekten ben Sana tevbe edip-döndüm ve elbette ki ben müslümanlardanım."

46-Ahkaf 15


46/16اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ نَتَقَبَّلُ عَنْهُمْ اَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَنَتَجَاوَزُ عَنْ سَيِّـَٔاتِهِمْ ف۪ٓي اَصْحَابِ الْجَنَّةِۜ وَعْدَ الصِّدْقِ الَّذ۪ي كَانُوا يُوعَدُونَ


İşte bunlar (o kullarımızdır ki) yaptıklarının en güzelini kabul ederiz ve günahlarını (örtüp) geçeriz. (Bunlar) cennet halkı içindedirler. (Çünkü bu cennet) onlara vaadolunan dosdoğru bir vaaddir.

46-Ahkaf 16


46/17وَالَّذ۪ي قَالَ لِوَالِدَيْهِ اُفٍّ لَكُمَٓا اَتَعِدَانِن۪ٓي اَنْ اُخْرَجَ وَقَدْ خَلَتِ الْقُرُونُ مِنْ قَبْل۪ي وَهُمَا يَسْتَغ۪يثَانِ اللّٰهَ وَيْلَكَ اٰمِنْۗ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّۚ فَيَقُولُ مَا هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ


Anne ve babasına "Öf size. Benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni (yeniden diriltilip) çıkarılacağımla mı tehdit ediyorsunuz" diyen kimseye anne ve babası Allah'a sığınarak "Yazıklar olsun sana. İman et, hiç şüphesiz Allah'ın vaadi haktır" (dediklerinde, o yine) "Bu, geçmişlerin uydurma-masallarından başkası değildir" der.

46-Ahkaf 17


46/18اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ ف۪ٓي اُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِۜ اِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِر۪ينَ


İşte bunlar da cinlerden ve insanlardan kendilerinden evvel gelip-geçmiş ümmetler içinde (azab) sözü üzerlerine hak olmuş kimselerdir. Gerçekten onlar hüsrana (ebedi ziyana) uğrayanlardır.

46-Ahkaf 18


46/19وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِمَّا عَمِلُواۚ وَلِيُوَفِّيَهُمْ اَعْمَالَهُمْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ


Yaptıklarından dolayı herbiri için dereceler vardır. Ki amelleri kendilerine eksiksizce ödensin. Onlar asla zulme (haksızlığa) uğratılmazlar.

46-Ahkaf 19


46/20وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِۜ اَذْهَبْتُمْ طَيِّبَاتِكُمْ ف۪ي حَيَاتِكُمُ الدُّنْيَا وَاسْتَمْتَعْتُمْ بِهَاۚ فَالْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنْتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنْتُمْ تَفْسُقُونَ۟


Küfredenler ateşe sunulacakları gün (onlara denir ki) "Siz dünya hayatınızda (karşılığı cennet olan) bütün temiz-güzel şeylerinizi (imkanlarınızı, dünya için) harcayıp-bitirdiniz, onların (geçici) zevkini sürdünüz. Artık bugün yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı alçaltıcı bir azabla cezalandırılacaksınız."

46-Ahkaf 20


46/21وَاذْكُرْ اَخَا عَادٍۜ اِذْ اَنْذَرَ قَوْمَهُ بِالْاَحْقَافِ وَقَدْ خَلَتِ النُّذُرُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِه۪ٓ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّا اللّٰهَۜ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ


Ad'ın kardeşini (Hud'u) zikredip-an, onun önünden ve ardından nice uyarıcılar gelip geçmişti. Hani Ahkaf'taki kavmini "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım" diye uyarıp-korkutmuştu.

46-Ahkaf 21


46/22قَالُٓوا اَجِئْتَنَا لِتَأْفِكَنَا عَنْ اٰلِهَتِنَاۚ فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَٓا اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ


Dediler ki "Sen bizi ilahlarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen vaadettiğin şeyi bize getir."

46-Ahkaf 22


46/23قَالَ اِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِۘ وَاُبَلِّغُكُمْ مَٓا اُرْسِلْتُ بِه۪ وَلٰكِنّ۪ٓي اَرٰيكُمْ قَوْماً تَجْـهَلُونَ


Dedi ki "(Bu konuya dair) ilim ancak Allah'ın katındadır. Ben size benimle gönderilen şeyi tebliğ ediyorum. Fakat görüyorum ki siz cahil bir kavimsiniz."

46-Ahkaf 23


46/24فَلَمَّا رَاَوْهُ عَارِضاً مُسْتَقْبِلَ اَوْدِيَتِهِمْۙ قَالُوا هٰذَا عَارِضٌ مُمْطِرُنَاۜ بَلْ هُوَ مَا اسْتَعْجَلْتُمْ بِه۪ۜ ر۪يحٌ ف۪يهَا عَذَابٌ اَل۪يمٌۙ


Onu (azabı) vadilerine doğru yönelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman "Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur" dediler. Hayır, o kendisi için acele ettiğiniz şeydir. Bir rüzgar ki, içinde elim-acıklı bir azab vardır.

46-Ahkaf 24


46/25تُدَمِّرُ كُلَّ شَيْءٍ بِاَمْرِ رَبِّهَا فَاَصْبَحُوا لَا يُرٰٓى اِلَّا مَسَاكِنُهُمْۜ كَذٰلِكَ نَجْزِي الْقَوْمَ الْمُجْرِم۪ينَ


Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir eder. Nitekim (o rüzgar gelince) onların meskenlerinden başka bir şey görülmez oldu. İşte Biz mücrim (suçlu-günahkar) bir kavmi böyle cezalandırırız.

46-Ahkaf 25


46/26وَلَقَدْ مَكَّنَّاهُمْ ف۪يمَٓا اِنْ مَكَّنَّاكُمْ ف۪يهِ وَجَعَلْنَا لَهُمْ سَمْعاً وَاَبْصَاراً وَاَفْـِٔدَةًۘ فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ سَمْعُهُمْ وَلَٓا اَبْصَارُهُمْ وَلَٓا اَفْـِٔدَتُهُمْ مِنْ شَيْءٍ اِذْ كَانُوا يَجْحَدُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟


Andolsun ki Biz onlara size vermediğimiz imkan (güç ve tasarruf yetkisi) vermiştik. Onlara işitme, görme (duyuları) ve gönüller verdik. Ancak ne işitme, ne görme (duyuları) ve ne de gönülleri kendilerine hiçbir fayda sağlamadı. Çünkü onlar Allah'ın ayetlerini bile bile inkar ediyorlardı. (Sonunda) alay konusu edindikleri şey onları sarıp-kuşattı.

46-Ahkaf 26


46/27وَلَقَدْ اَهْلَكْنَا مَا حَوْلَكُمْ مِنَ الْقُرٰى وَصَرَّفْنَا الْاٰيَاتِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ


Andolsun ki Biz, sizin çevrenizde bulunan şehirlerden de (bazısını) helaka-yıkıma uğrattık ve (anlayıp-hakka) dönerler diye ayetleri çeşitli şekillerde açıkladık.

46-Ahkaf 27


46/28فَلَوْلَا نَصَرَهُمُ الَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ قُرْبَاناً اٰلِهَةًۜ بَلْ ضَلُّوا عَنْهُمْۚ وَذٰلِكَ اِفْكُهُمْ وَمَا كَانُوا يَفْتَرُونَ


Allah'ı bırakıp da yakınlık (sağlamak) için edindikleri ilahlar onlara yardım etselerdi ya. Hayır, onlardan kaybolup gittiler. İşte bu onların yalanları ve uydurup durdukları şeydir.

46-Ahkaf 28


46/29وَاِذْ صَرَفْنَٓا اِلَيْكَ نَفَراً مِنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْاٰنَۚ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُٓوا اَنْصِتُواۚ فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا اِلٰى قَوْمِهِمْ مُنْذِر۪ينَ


Hani cinlerden bir gurubu (seçtiğimiz bir ekibi) Kur'an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Böylece onun (okunan Kur'an'ın) huzuruna geldikleri zaman "Susun-dinleyin" dediler. (Dinleme işi) bitirilince kendi kavimlerine uyarıcılar olarak döndüler.

46-Ahkaf 29


46/30قَالُوا يَا قَوْمَنَٓا اِنَّا سَمِعْنَا كِتَاباً اُنْزِلَ مِنْ بَعْدِ مُوسٰى مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْد۪ٓي اِلَى الْحَقِّ وَاِلٰى طَر۪يقٍ مُسْتَق۪يمٍ


Dediler ki "Ey kavmimiz. Gerçekten biz Musa'dan sonra indirilen, ellerinde olanı doğrulayan bir Kitab dinledik. Hakka ve dosdoğru olan yola yöneltip-iletmektedir."

46-Ahkaf 30


46/31يَا قَوْمَنَٓا اَج۪يبُوا دَاعِيَ اللّٰهِ وَاٰمِنُوا بِه۪ يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ


Ey kavmimiz. Allah'a davet edene uyup-icabet edin ve ona iman edin ki (Allah) günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi elim-acıklı bir azabdan korusun.

46-Ahkaf 31


46/32 وَمَنْ لَا يُجِبْ دَاعِيَ اللّٰهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِي الْاَرْضِ وَلَيْسَ لَهُ مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءُۜ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ


Kim Allah'a davet edene uyup-icabet etmezse (bilsin ki o,) arzda-yerde (Allah'ı) aciz bırakacak değildir ve onun O'ndan başka velileri de yoktur. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.

46-Ahkaf 32


46/33اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَلَمْ يَعْيَ بِخَلْقِهِنَّ بِقَادِرٍ عَلٰٓى اَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتٰىۜ بَلٰٓى اِنَّهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ


Onlar görmüyorlar mı ki gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan (Allah), ölüleri de diriltmeye kadirdir. Muhakkak ki O herşeye kadirdir (güç yetirendir).

46-Ahkaf 33


46/34وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِۜ اَلَيْسَ هٰذَا بِالْحَقِّۜ قَالُوا بَلٰى وَرَبِّنَاۜ قَالَ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ


Küfredenlere ateşe sunulacakları gün "Bu hak (gerçek) değil miymiş?" (denildiğinde, onlar) "Rabbimize (andolsun ki) evet" derler. (Allah da) "Öyleyse inkar etmenizden dolayı azabı tadın" buyurur.

46-Ahkaf 34


46/35فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ اُو۬لُوا الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ وَلَا تَسْتَعْجِلْ لَهُمْۜ كَاَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَۙ لَمْ يَلْبَثُٓوا اِلَّا سَاعَةً مِنْ نَهَارٍۜ بَلَاغٌۚ فَهَلْ يُهْلَكُ اِلَّا الْقَوْمُ الْفَاسِقُونَ


Resullerden azim sahiblerinin sabrettikleri gibi sen de sabret. Onlar için acele etme. Onlar kendilerine vadolunan şeyi (azabı) gördükleri gün sanki dünyada gündüzün sadece bir saati kalmış kadar olurlar. Bu bir tebliğdir. Artık (yoldan çıkan) fasıklar topluluğundan başkası helak edilir mi?

46-Ahkaf 35


47-Muhammed Suresi


47/1اَلَّذ۪ينَ كَـفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ اَضَلَّ اَعْمَالَهُمْ


Onlar (ayetlerimizi) inkar ettiler ve Allah'ın yolundan alıkoydular, (Allah da) amellerini boşa çıkarmıştır.

47-Muhammed 1


47/2وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَاٰمَنُوا بِمَا نُزِّلَ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَهُوَ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْۙ كَفَّرَ عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْ وَاَصْلَحَ بَالَهُمْ


İman edip salih amellerde bulunanların ve Muhammed'e Rablerinden hak olarak indirilene iman edenlerin ise günahlarını örtüp-bağışlamış ve hallerini düzeltip-ıslah etmiştir.

47-Muhammed 2


47/3ذٰلِكَ بِاَنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا اتَّبَعُوا الْبَاطِلَ وَاَنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّبَعُوا الْحَقَّ مِنْ رَبِّهِمْۜ كَذٰلِكَ يَضْرِبُ اللّٰهُ لِلنَّاسِ اَمْثَالَهُمْ


Bunun sebebi, küfredenlerin batıla uymaları ve iman edenlerin de Rablerinden olan hakka uymuş olmalarıdır. İşte Allah insanlara kendileriyle ilgili emsallerini böyle verir.

47-Muhammed 3


47/4فَاِذَا لَق۪يتُمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَضَرْبَ الرِّقَابِۜ حَتّٰٓى اِذَٓا اَثْخَنْتُمُوهُمْ فَشُدُّوا الْوَثَاقَۙ فَاِمَّا مَناًّ بَعْدُ وَاِمَّا فِدَٓاءً حَتّٰى تَضَعَ الْحَرْبُ اَوْزَارَهَاۚۛ ذٰلِكَۜۛ وَلَوْ يَشَٓاءُ اللّٰهُ لَانْتَصَرَ مِنْهُمْۙ وَلٰكِنْ لِيَبْلُوَ۬ا بَعْضَكُمْ بِبَعْضٍۜ وَالَّذ۪ينَ قُتِلُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَلَنْ يُضِلَّ اَعْمَالَهُمْ


Artık küfredenlerle (savaşta) karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Sonunda onları 'zayıf düşürüp zafer kazanınca da' (esirler için) bağı sımsıkı tutun. Sonra savaş ağırlıklarını bırakıp (savaş sona erince) ya bir lutuf olarak, ya da bir fidye (karşılığı salıverin). Eğer Allah dileseydi (onları sağ bırakmaz) onlardan intikam alırdı. Fakat (Allah) sizi birbirinizle denemek ister. Allah yolunda öldürülenlerin amellerini ise (Allah) asla boşa çıkarmaz.

47-Muhammed 4


47/5سَيَهْد۪يهِمْ وَيُصْلِحُ بَالَهُمْۚ


Onları hidayete erdirecek ve onların durumlarını düzeltip-ıslah edecektir.

47-Muhammed 5


47/6وَيُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ عَرَّفَهَا لَهُمْ


Ve onları, kendilerine tarif edip-tanıttığı cennete koyacaktır.

47-Muhammed 6


47/7يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تَنْصُرُوا اللّٰهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ اَقْدَامَكُمْ


Ey iman edenler. Eğer siz Allah'a (Allah adına İslam'a ve insanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sabit kılıp-kaydırmaz.

47-Muhammed 7


47/8وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَتَعْساً لَهُمْ وَاَضَلَّ اَعْمَالَهُمْ


İnkar edenlere gelince (cehenneme) yüzüstü düşüş-helak onlar içindir. (Allah) onların amellerini boşa çıkarmıştır.

47-Muhammed 8


47/9ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَرِهُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاَحْبَطَ اَعْمَالَهُمْ


Bunun sebebi Allah'ın indirdiğini kerih (çirkin) görüp-beğenmemeleridir. (Allah da) onların amellerini boşa çıkarmıştır.

47-Muhammed 9


47/10اَفَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ دَمَّرَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْۘ وَلِلْكَافِر۪ينَ اَمْثَالُهَا


Onlar yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler. Allah onları yerle bir etti. (Aynı inkarda bulunan) o kafirler için de bunun bir benzeri vardır.

47-Muhammed 10


47/11ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ مَوْلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَاَنَّ الْكَافِر۪ينَ لَا مَوْلٰى لَهُمْ۟


İşte böyledir. Çünkü Allah iman edenlerin mevlasıdır, kafirlerin ise mevlası (velisi-dostu) yoktur.

47-Muhammed 11


47/12اِنَّ اللّٰهَ يُدْخِلُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا يَتَمَتَّعُونَ وَيَأْكُلُونَ كَمَا تَأْكُلُ الْاَنْعَامُ وَالنَّارُ مَثْوًى لَهُمْ


Muhakkak ki Allah iman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan cennetlere koyar. İnkar edenler ise (sadece dünyada) metalanırlar-geçici faydalanırlar ve hayvanların yemesi gibi yerler. Ateş onların (ebedi) meskenleridir.

47-Muhammed 12


47/13وَكَاَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ هِيَ اَشَدُّ قُوَّةً مِنْ قَرْيَتِكَ الَّت۪ٓي اَخْرَجَتْكَۚ اَهْلَكْنَاهُمْ فَلَا نَاصِرَ لَهُمْ


Seni sürüp-çıkaran (bu) memleketinden, kuvvet bakımından daha üstün nice memleketler vardı ki Biz onları helak ettik. Onlar için hiçbir yardımcı yoktu.

47-Muhammed 13


47/14اَفَمَنْ كَانَ عَلٰى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّه۪ كَمَنْ زُيِّنَ لَهُ سُٓوءُ عَمَلِه۪ وَاتَّبَعُٓوا اَهْوَٓاءَهُمْ


Rabbinden apaçık bir belge-delil üzerinde bulunan kimse, kötü ameli kendisine süslü gösterilmiş ve kendi hevalarına (nefsi isteklerine) uyan kimse gibi midir?

47-Muhammed 14


47/15مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّت۪ي وُعِدَ الْمُتَّقُونَۜ ف۪يهَٓا اَنْهَارٌ مِنْ مَٓاءٍ غَيْرِ اٰسِنٍۚ وَاَنْهَارٌ مِنْ لَبَنٍ لَمْ يَتَغَيَّرْ طَعْمُهُۚ وَاَنْهَارٌ مِنْ خَمْرٍ لَذَّةٍ لِلشَّارِب۪ينَۚ وَاَنْهَارٌ مِنْ عَسَلٍ مُصَفًّىۜ وَلَهُمْ ف۪يهَا مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَمَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْۜ كَمَنْ هُوَ خَالِدٌ فِي النَّارِ وَسُقُوا مَٓاءً حَم۪يماً فَقَطَّعَ اَمْعَٓاءَهُمْ


Muttakilere (takva sahiblerine) vaadedilen cennetin misali (şudur ki) içinde bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Orada onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret (bağışlanma) vardır. (Bunların durumu) ateşin içinde ebedi olarak kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar sudan içirilen kimselerin durumu gibi hiç olur mu?

47-Muhammed 15


47/16وَمِنْهُمْ مَنْ يَسْتَمِــعُ اِلَيْكَۚ حَتّٰٓى اِذَا خَرَجُوا مِنْ عِنْدِكَ قَالُوا لِلَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ مَاذَا قَالَ اٰنِفاً۠ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ طَبَعَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ وَاتَّبَعُٓوا اَهْوَٓاءَهُمْ


Onlardan kimileri gelip seni dinler. Fakat senin yanından çıkıp-gittikleri zaman (dinlediklerini anlamadıklarından) kendilerine ilim verilenlere "O biraz önce ne söyledi?" diye sorarlar. İşte onlar, Allah'ın kalplerini mühürlediği ve kendi hevalarına (nefsi arzularına) uyan kimselerdir.

47-Muhammed 16


47/17وَالَّذ۪ينَ اهْتَدَوْا زَادَهُمْ هُدًى وَاٰتٰيهُمْ تَقْوٰيهُمْ


Hidayeti görüp-kabul edenlere gelince, (Allah) onların hidayetlerini arttırmış ve onlara takvalarını vermiştir.

47-Muhammed 17


47/18فَهَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّا السَّاعَةَ اَنْ تَأْتِيَهُمْ بَغْتَةًۚ فَقَدْ جَٓاءَ اَشْرَاطُهَاۚ فَاَنّٰى لَهُمْ اِذَا جَٓاءَتْهُمْ ذِكْرٰيهُمْ


Onlar (kıyamet) saatinin kendilerine ansızın gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? Onun işaretleri (ayetlerimizle) gelmiştir. (Önceden iman etmemişlerse) kendilerine geldikten sonra hatırlamaları-ibret almaları neye yarar?

47-Muhammed 18


47/19فَاعْلَمْ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوٰيكُمْ۟


Bil ki Allah'tan başka ilah yoktur. Hem kendi günahın, hem de mü'min erkekler ve mü'min kadınlar için mağfiret (bağışlanma) dile. Allah sizin dönüp-dolaşacağınız yeri de, varıp duracağınız yeri de bilir.

47-Muhammed 19


47/20وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَوْلَا نُزِّلَتْ سُورَةٌۚ فَاِذَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ مُحْكَمَةٌ وَذُكِرَ ف۪يهَا الْقِتَالُۙ رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يَنْظُرُونَ اِلَيْكَ نَظَرَ الْمَغْشِيِّ عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِۜ فَاَوْلٰى لَهُمْۚ


İman edenler "(Savaş izni için) bir sure indirilseydi?" derler. Ancak içinde kıtal (savaş) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman kalplerinde hastalık bulunanların (özellikle münafıkların, bu konuda münafıklık yapmayıp) üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimselerin baktığı gibi sana baktıklarını görürsün. Bu (korkularını gizlememeleri) onlar için (ölmekten) daha evladır.

47-Muhammed 20


47/21طَاعَةٌ وَقَوْلٌ مَعْرُوفٌ۠ فَاِذَا عَزَمَ الْاَمْرُ۠ فَلَوْ صَدَقُوا اللّٰهَ لَكَانَ خَيْراً لَهُمْۚ


(Oysa yapmaları gereken) itaat ve ma'ruf (güzel) sözdü. (Hükmümüzle) iş kesinleştiği ve kararlılık gerektirdiği zaman onlar Allah'a sadakat gösterselerdi, şüphesiz ki kendileri için hayırlı olurdu.

47-Muhammed 21


47/22فَهَلْ عَسَيْتُمْ اِنْ تَوَلَّيْتُمْ اَنْ تُفْسِدُوا فِي الْاَرْضِ وَتُقَطِّعُٓوا اَرْحَامَكُمْ


(Demek siz) geri dönerseniz (hükümlere uymayıp) yeryüzünde fesad (bozgunculuk) çıkaracak ve (birbirinizi öldürüp) akrabalık bağlarınızı koparacaksınız, öyle mi?

47-Muhammed 22


47/23اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فَاَصَمَّهُمْ وَاَعْمٰٓى اَبْصَارَهُمْ


İşte bunlar o kimselerdir ki Allah onları lanetlemiş, sağırlaştırmış ve basiretlerini-gözlerini kör etmiştir.

47-Muhammed 23


47/24اَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْاٰنَ اَمْ عَلٰى قُلُوبٍ اَقْفَالُهَا


Onlar Ku'ran'ı (Kur'an'da zikredilen akibetlerini) düşünmezler mi? Yoksa kalpler üzerinde kilitler mi var?

47-Muhammed 24


47/25اِنَّ الَّذ۪ينَ ارْتَدُّوا عَلٰٓى اَدْبَارِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَىۙ الشَّيْطَانُ سَوَّلَ لَهُمْۜ وَاَمْلٰى لَهُمْ


Kendilerine hidayet (doğru yol) açıkça belli olduktan sonra gerisin geri (küfre) dönenleri şeytan kışkırtmış ve onları uzun emellere sürüklemiştir.

47-Muhammed 25


47/26ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لِلَّذ۪ينَ كَرِهُوا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ سَنُط۪يعُكُمْ ف۪ي بَعْضِ الْاَمْرِۚ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ اِسْرَارَهُمْ


İşte bu (duruma düşmeleri) onların Allah'ın indirdiğini kerih (çirkin) görenlere "Size bazı işlerde itaat edeceğiz" demelerindendir. Allah onların (bütün) sırlarını-gizlediklerini bilir.

47-Muhammed 26


47/27فَكَيْفَ اِذَا تَوَفَّتْهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْ


Melekler onların yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını alırken (halleri) nasıl olacak?

47-Muhammed 27


47/28ذٰلِكَ بِاَنَّهُمُ اتَّبَعُوا مَٓا اَسْخَطَ اللّٰهَ وَكَرِهُوا رِضْوَانَهُ فَاَحْبَطَ اَعْمَالَهُمْ۟


Bunun sebebi onların Allah'ı gazablandıran şeye uymaları ve O'nun rızasını (beğenmeyip) kerih görmelerindendir. Bundan dolayı (Allah) onların amellerini boşa çıkarmıştır.

47-Muhammed 28


47/29اَمْ حَسِبَ الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ اَنْ لَنْ يُخْرِجَ اللّٰهُ اَضْغَانَهُمْ


Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, kendi kinlerini Allah'ın hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?

47-Muhammed 29


47/30وَلَوْ نَشَٓاءُ لَاَرَيْنَاكَهُمْ فَلَعَرَفْتَهُمْ بِس۪يمٰيهُمْۜ وَلَتَعْرِفَنَّهُمْ ف۪ي لَحْنِ الْقَوْلِۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ اَعْمَالَكُمْ


Eğer Biz dileseydik onları sana gösterirdik de sen onları yüzlerinden tanırdın. Andolsun ki sen onları, sözlerinin üslubundan da (anlatım biçiminden de) tanırsın. Allah bütün amellerinizi bilir.

47-Muhammed 30


47/31وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ حَتّٰى نَعْلَمَ الْمُجَاهِد۪ينَ مِنْكُمْ وَالصَّابِر۪ينَۙ وَنَبْلُوَ۬ا اَخْبَارَكُمْ


Andolsun ki Biz sizden mücahid olanlarla sabredenleri belirtinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar sizi deneyeceğiz ve haberlerinizi de (sözlerinizi ve hallerinizi de) sınayacağız.

47-Muhammed 31


47/32اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَشَٓاقُّوا الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدٰىۙ لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْـٔاًۜ وَسَيُحْبِطُ اَعْمَالَهُمْ


Şüphesiz inkar edenler, Allah'ın yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet (doğru yol) açıkça belli olduktan sonra Resule karşı gelenler kesin olarak Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. (Allah) onların amellerini boşa çıkaracaktır.

47-Muhammed 32


47/33يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُٓوا اَعْمَالَكُمْ


Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Resule itaat edin ve kendi amellerinizi geçersiz kılıp-boşa çıkarmayın.

47-Muhammed 33


47/34اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ ثُمَّ مَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يَغْفِرَ اللّٰهُ لَهُمْ


Muhakkak ki inkar edenler, Allah'ın yolundan alıkoyanlar sonra da kendileri kafirler iken ölenler, işte Allah onlara kesinlikle mağfiret etmeyecektir (bağışlamayacaktır).

47-Muhammed 34


47/35فَلَا تَهِنُوا وَتَدْعُٓوا اِلَى السَّلْمِۗ وَاَنْتُمُ الْاَعْلَوْنَۗ وَاللّٰهُ مَعَكُمْ وَلَنْ يَتِرَكُمْ اَعْمَالَكُمْ


Siz üstün (bir durumda) iken barışa çağırmak suretiyle gevşekliğe düşmeyin. (Bilin ki) Allah sizinle beraberdir. O, sizin amellerinizi asla eksiltmeyecektir.

47-Muhammed 35


47/36اِنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌۜ وَاِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا يُؤْتِكُمْ اُجُورَكُمْ وَلَا يَسْـَٔلْكُمْ اَمْوَالَكُمْ


Gerçekten dünya hayatı ancak 'bir oyun ve eğlenceli bir oyalanmadır'. Eğer iman ederseniz ve korkup-sakınırsanız, O size ecirlerinizi-mükafatlarınızı verir ve mallarınızı da (tamamen infak etmenizi) istemez.

47-Muhammed 36


47/37اِنْ يَسْـَٔلْكُمُوهَا فَيُحْفِكُمْ تَبْخَلُوا وَيُخْرِجْ اَضْغَانَكُمْ


Eğer sizden onları (tamamen) isteyip sizi (malsız kalmaya) zorlasaydı, cimrilik ederdiniz ve (bu da) kinlerinizi ortaya çıkarırdı.

47-Muhammed 37


47/38هَٓا اَنْتُمْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ تُدْعَوْنَ لِتُنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۚ فَمِنْكُمْ مَنْ يَبْخَلُۚ وَمَنْ يَبْخَلْ فَاِنَّمَا يَبْخَلُ عَنْ نَفْسِه۪ۜ وَاللّٰهُ الْغَنِيُّ وَاَنْتُمُ الْفُقَـرَٓاءُۚ وَاِنْ تَتَوَلَّوْا يَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْۙ ثُمَّ لَا يَكُونُٓوا اَمْثَالَكُمْ


İşte sizler (böylesiniz), Allah yolunda (malınızın bir kısmını) infak etmeye çağırılıyorsunuz da buna rağmen sizden kimi (yine) cimrilik ediyor. Oysa kim cimrilik ederse ancak kendi nefsine cimrilik etmiş olur. Allah Gani'dir (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan zengindir) siz ise fakirsiniz. Eğer yüz çevirecek olursanız, yerinize sizden başka bir kavmi getirir. Sonra onlar sizin gibi olmazlar.

47-Muhammed 38


48-Fetih Suresi


48/1اِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحاً مُب۪يناًۙ


Muhakkak ki Biz sana apaçık bir fetih verdik.

48-Fetih 1


48/2لِيَغْفِرَ لَكَ اللّٰهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِكَ وَمَا تَاَخَّرَ وَيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَيَهْدِيَكَ صِرَاطاً مُسْتَق۪يماًۙ


(Böylece) Allah senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlar, üzerindeki nimetini tamamlar ve seni sırat-ı mustakime (dosdoğru yola) yöneltip-iletir.

48-Fetih 2


48/3وَيَنْصُرَكَ اللّٰهُ نَصْراً عَز۪يزاً


Ve Allah sana aziz (üstün ve şerefli) bir zaferle yardım eder.

48-Fetih 3


48/4هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ السَّك۪ينَةَ ف۪ي قُلُوبِ الْمُؤْمِن۪ينَ لِيَزْدَادُٓوا ا۪يمَاناً مَعَ ا۪يمَانِهِمْۜ وَلِلّٰهِ جُنُودُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماًۙ


Mü'minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye sekineti (güven ve huzurlu sakinliği) indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

48-Fetih 4


48/5لِيُدْخِلَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا وَيُكَفِّرَ عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عِنْدَ اللّٰهِ فَوْزاً عَظ۪يماًۙ


(Bunlar) mü'min erkekleri ve mü'min kadınları, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere koyması ve onların kötülüklerini örtüp-bağışlaması içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.

48-Fetih 5


48/6وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِك۪ينَ وَالْمُشْرِكَاتِ الظَّٓانّ۪ينَ بِاللّٰهِ ظَنَّ السَّوْءِۜ عَلَيْهِمْ دَٓائِرَةُ السَّوْءِۚ وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ وَلَعَنَهُمْ وَاَعَدَّ لَهُمْ جَهَنَّمَۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يراً


(Bir de bunlar) Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azablandırması içindir. (Mü'minler için zannedip-bekledikleri) kötülük onların başlarına dönüp-gelsin. Allah onlara karşı gazablanmış, onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Varacakları yer ne kötüdür.

48-Fetih 6


48/7وَلِلّٰهِ جُنُودُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَز۪يزاً حَك۪يماً


Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

48-Fetih 7


48/8اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِداً وَمُبَشِّراً وَنَذ۪يراًۙ


Muhakkak ki Biz seni şahid, bir müjdeleyici ve uyarıcı-korkutucu olarak gönderdik.

48-Fetih 8


48/9لِتُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَتُعَزِّرُوهُ وَتُوَقِّرُوهُۜ وَتُسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَص۪يلاً


(Ey insanlar) Allah'a ve Resulüne iman etmeniz, onu savunup-desteklemeniz, O'nu tazim etmeniz ve sabah akşam O'nu tesbih etmeniz için (gönderdik).

48-Fetih 9


48/10اِنَّ الَّذ۪ينَ يُبَايِعُونَكَ اِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللّٰهَۜ يَدُ اللّٰهِ فَوْقَ اَيْد۪يهِمْۚ فَمَنْ نَكَثَ فَاِنَّمَا يَنْكُثُ عَلٰى نَفْسِه۪ۚ وَمَنْ اَوْفٰى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللّٰهَ فَسَيُؤْت۪يهِ اَجْراً عَظ۪يماً۟


Sana (söz verip) biat edenler ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Artık kim ahdini bozarsa ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse, ona da büyük bir ecir-mükafat verecektir.

48-Fetih 10


48/11سَيَقُولُ لَكَ الْمُخَلَّفُونَ مِنَ الْاَعْرَابِ شَغَلَتْنَٓا اَمْوَالُنَا وَاَهْلُونَا فَاسْتَغْفِرْ لَنَاۚ يَقُولُونَ بِاَلْسِنَتِهِمْ مَا لَيْسَ ف۪ي قُلُوبِهِمْۜ قُلْ فَمَنْ يَمْلِكُ لَكُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاً اِنْ اَرَادَ بِكُمْ ضَراًّ اَوْ اَرَادَ بِكُمْ نَفْعاًۜ بَلْ كَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراً


Bedevilerden geride kalanlar sana diyecekler ki "Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti (sefere gelemedik). Bizim için mağfiret (bağışlanma) dile." Onlar kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki "Şimdi Allah, size bir zarar isteyecek ya da bir yarar dileyecek olsa, O'na karşı kimin bir şeye (bunu engellemeye) gücü yetebilir? Hayır, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır."

48-Fetih 11


48/12بَلْ ظَنَنْتُمْ اَنْ لَنْ يَنْقَلِبَ الرَّسُولُ وَالْمُؤْمِنُونَ اِلٰٓى اَهْل۪يهِمْ اَبَداً وَزُيِّنَ ذٰلِكَ ف۪ي قُلُوبِكُمْ وَظَنَنْتُمْ ظَنَّ السَّوْءِۚ وَكُنْتُمْ قَوْماً بُوراً


Hayır, siz Resulün ve mü'minlerin ailelerine ebedi olarak bir daha dönmeyeceklerini zannettiniz. Bu sizin kalplerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve helakı hak etmiş bir kavim oldunuz.

48-Fetih 12


48/13وَمَنْ لَمْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ فَاِنَّٓا اَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ سَع۪يراً


Kim Allah'a ve Resulüne iman etmezse, (bilsin ki) Biz kafirler için alevli bir ateş hazırladık.

48-Fetih 13


48/14وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً


Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğine mağfiret eder (bağışlar), dilediğini azablandırır. Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

48-Fetih 14


48/15سَيَقُولُ الْمُخَلَّفُونَ اِذَا انْطَلَقْتُمْ اِلٰى مَغَانِمَ لِتَأْخُذُوهَا ذَرُونَا نَتَّبِعْكُمْۚ يُر۪يدُونَ اَنْ يُبَدِّلُوا كَلَامَ اللّٰهِۜ قُلْ لَنْ تَتَّبِعُونَا كَذٰلِكُمْ قَالَ اللّٰهُ مِنْ قَبْلُۚ فَسَيَقُولُونَ بَلْ تَحْسُدُونَنَاۜ بَلْ كَانُوا لَا يَفْقَهُونَ اِلَّا قَل۪يلاً


Siz ganimetleri almak için gittiğinizde (seferden) geri kalanlar "Bizi bırakın da sizi izleyelim (arkanızdan gelelim)" diyeceklerdir. Onlar Allah'ın (bu konudaki) kelamını değiştirmek istiyorlar. De ki "Siz asla bizim izimizden gelmezsiniz. Allah daha önce böyle buyurmuştur." (Bunun üzerine) size "Hayır, bizi kıskanıyorsunuz" diyeceklerdir. Hayır, onlar pek az anlayan kimselerdir.

48-Fetih 15


48/16قُلْ لِلْمُخَلَّف۪ينَ مِنَ الْاَعْرَابِ سَتُدْعَوْنَ اِلٰى قَوْمٍ اُو۬ل۪ي بَأْسٍ شَد۪يدٍ تُقَاتِلُونَهُمْ اَوْ يُسْلِمُونَۚ فَاِنْ تُط۪يعُوا يُؤْتِكُمُ اللّٰهُ اَجْراً حَسَناًۚ وَاِنْ تَتَوَلَّوْا كَمَا تَوَلَّيْتُمْ مِنْ قَبْلُ يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً اَل۪يماً


Bedevilerden geride kalanlara de ki "Siz yakında zorlu bir kavime karşı savaşmaya çağrılacaksınız. Onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar) teslim olurlar. Eğer (bu çağrıya) itaat ederseniz, Allah size güzel bir ecir-mükafat verir. Şayet bundan önce sırt çevirdiğiniz gibi (yine) sırt çevirirseniz, sizi elim-acıklı bir azab ile azablandırır."

48-Fetih 16


48/17لَيْسَ عَلَى الْاَعْمٰى حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْاَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْمَر۪يضِ حَرَجٌۜ وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۚ وَمَنْ يَتَوَلَّ يُعَذِّبْهُ عَذَاباً اَل۪يماً۟


Kör olana güçlük (sorumluluk) yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse, (Allah) onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de sırt çevirirse, onu elim-acıklı bir azab ile azablandırır.

48-Fetih 17


48/18لَقَدْ رَضِيَ اللّٰهُ عَنِ الْمُؤْمِن۪ينَ اِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ فَعَلِمَ مَا ف۪ي قُلُوبِهِمْ فَاَنْزَلَ السَّك۪ينَةَ عَلَيْهِمْ وَاَثَابَهُمْ فَتْحاً قَر۪يباًۙ


Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah mü'minlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş ve böylece üzerlerine sekinet (güven ve huzur) indirmiştir ve onlara yakın bir fethi nasib etmiştir.

48-Fetih 18


48/19وَمَغَانِمَ كَث۪يرَةً يَأْخُذُونَهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَز۪يزاً حَك۪يماً


Ve alacakları bir çok ganimetleri de (nasib etmiştir). Allah Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

48-Fetih 19


48/20وَعَدَكُمُ اللّٰهُ مَغَانِمَ كَث۪يرَةً تَأْخُذُونَهَا فَعَجَّلَ لَكُمْ هٰذِه۪ وَكَفَّ اَيْدِيَ النَّاسِ عَنْكُمْۚ وَلِتَكُونَ اٰيَةً لِلْمُؤْمِن۪ينَ وَيَهْدِيَكُمْ صِرَاطاً مُسْتَق۪يماًۙ


Allah size elde edeceğiniz daha birçok ganimet vadetmiştir. Bunları ise size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki, bu mü'minler için bir ayet olsun ve sizi dosdoğru bir yola yöneltip-iletsin.

48-Fetih 20


48/21وَاُخْرٰى لَمْ تَقْدِرُوا عَلَيْهَا قَدْ اَحَاطَ اللّٰهُ بِهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يراً


Bundan başka sizin henüz bilip-ulaşamadığınız ancak Allah'ın sizin için sarıp-kuşattığı (nice nimetler) vardır. Allah her şeye kadirdir (güç yetirendir).

48-Fetih 21


48/22وَلَوْ قَاتَلَكُمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوَلَّوُا الْاَدْبَارَ ثُمَّ لَا يَجِدُونَ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراً


O küfredenler sizinle savaşmış olsalardı, arkalarını dönüp kaçarlardı. Sonra ne bir veli, ne de bir yardımcı bulamazlardı.

48-Fetih 22


48/23سُنَّةَ اللّٰهِ الَّت۪ي قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلُۚ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْد۪يلاً


(Bu) Allah'ın önceden beri süregelen sünnetidir. Sen Allah'ın sünnetinde kesinlikle hiçbir değişiklik bulamazsın.

48-Fetih 23


48/24وَهُوَ الَّذ۪ي كَفَّ اَيْدِيَهُمْ عَنْكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ عَنْهُمْ بِبَطْنِ مَكَّةَ مِنْ بَعْدِ اَنْ اَظْفَرَكُمْ عَلَيْهِمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يراً


Onlara karşı size zafer verdikten sonra Mekke'nin göbeğinde-ortasında onların ellerini sizden ve sizin de ellerinizi onlardan çeken O'dur. Allah yaptıklarınızı hakkıyle görendir.

48-Fetih 24


48/25هُمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَالْهَدْيَ مَعْكُوفاً اَنْ يَبْلُغَ مَحِلَّهُۜ وَلَوْلَا رِجَالٌ مُؤْمِنُونَ وَنِسَٓاءٌ مُؤْمِنَاتٌ لَمْ تَعْلَمُوهُمْ اَنْ تَطَؤُ۫هُمْ فَتُص۪يبَكُمْ مِنْهُمْ مَعَرَّةٌ بِغَيْرِ عِلْمٍۚ لِيُدْخِلَ اللّٰهُ ف۪ي رَحْمَتِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۚ لَوْ تَزَيَّلُوا لَعَذَّبْنَا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَاباً اَل۪يماً


Ki onlar küfredenler, sizi Mescid-i Haram'dan ve durdurulmakta-bekletilmekte olan hediyeleri (kurbanları) yerlerine varmaktan menedenlerdir. Eğer kendilerini (henüz) bilmediğiniz mü'min erkekleri ve mü'min kadınları bilmeyerek ezip geçmeniz endişesiyle size bir zorluk-sıkıntı gelecek olmasaydı (Allah savaşı önlemezdi.) Allah dilediğine rahmet etmesi için (böyle yapmıştır). Eğer (onlar birbirinden) ayrılmış olsalardı, onlardan küfretmekte olanları elbetteki elim-acıklı bir azabla azablandırırdık.

48-Fetih 25


48/26اِذْ جَعَلَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ف۪ي قُلُوبِهِمُ الْحَمِيَّةَ حَمِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةِ فَاَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلٰى رَسُولِه۪ وَعَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَاَلْزَمَهُمْ كَلِمَةَ التَّقْوٰى وَكَانُٓوا اَحَقَّ بِهَا وَاَهْلَهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً۟


Hani o küfretmekte olanlar kalplerine taassubu (koruma gayretini), cahiliyye taassubunu yerleştirip (sizi kışkırttıkları) zaman Allah sekinetini (güven ve huzuru) Resulünün ve mü'minlerin üzerine indirdi ve onları takva sözü üzerinde (kararlılıkla ayakta) tuttu. Zaten onlar da buna layık ve ehil kimselerdi. Allah (Alim'dir) herşeyi hakkıyle bilendir.

48-Fetih 26


48/27لَقَدْ صَدَقَ اللّٰهُ رَسُولَهُ الرُّءْيَا بِالْحَقِّۚ لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ اٰمِن۪ينَۙ مُحَلِّق۪ينَ رُؤُ۫سَكُمْ وَمُقَصِّر۪ينَۙ لَا تَخَافُونَۜ فَعَلِمَ مَا لَمْ تَعْلَمُوا فَجَعَلَ مِنْ دُونِ ذٰلِكَ فَتْحاً قَر۪يباً


Andolsun ki Allah (bu yıl Mescid-i Haram'dan engellenmenize izin verse de) Resulü'nün gördüğü rüyanın hak olduğunu doğrulamıştır. Allah dilediğinde siz güven içinde, saçlarınızı tıraş etmiş (kiminiz de) kısaltmış olarak (ve) korkusuzca Mescid-i Haram'a mutlaka gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. (Size hayırlı olanı bildiği için) işte bundan (Mekke'nin fethinden) önce size yakın bir fetih (nasib) kıldı.

48-Fetih 27


48/28هُوَ الَّـذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يداًۜ


Diğer bütün dinlere üstün kılmak üzere Resulünü hidayetle ve hak din ile gönderen O'dur. Şahid olarak Allah yeter.

48-Fetih 28


48/29مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُٓ اَشِدَّٓاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَٓاءُ بَيْنَهُمْ تَرٰيهُمْ رُكَّعاً سُجَّداً يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَاناًۘ س۪يمَاهُمْ ف۪ي وُجُوهِهِمْ مِنْ اَثَرِ السُّجُودِۜ ذٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرٰيةِۚۛ وَمَثَلُهُمْ فِي الْاِنْج۪يلِ۠ۛ كَزَرْعٍ اَخْرَجَ شَطْـَٔهُ۫ فَاٰزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوٰى عَلٰى سُوقِه۪ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغ۪يظَ بِهِمُ الْكُفَّارَۜ وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْراً عَظ۪يماً


Muhammed Allah'ın Resulüdür. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları rüku edenler, secde edenler olarak görürsün. Allah'tan fazl (lutuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp-isterler. Belirtileri-alametleri yüzlerindeki secde izlerindedir. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur. İncil'deki vasıfları ise onlar filizini yarıp çıkarmış gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu ekicilerin de hoşuna gider. (Allah'ın mü'minleri) bununla (misallendirmesi) kafirleri öfkelendirmek içindir. Allah onlardan iman edip salih amellerde bulunanlara mağfiret (bağışlanma) ve büyük bir ecir-mükafat vadetmiştir.

48-Fetih 29


49-Hucurât Suresi


49/1يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ


Ey iman edenler. Allah'ın ve Resulü'nün önüne geçmeyin, Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyle bilendir).

49-Hucurât 1


49/2يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَرْفَعُٓوا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ


Ey iman edenler. Seslerinizi peygamberin sesinin üstüne yükseltmeyin ve birbirinize bağırdığınız gibi ona (yüksek sesle) bağırmayın. Yoksa siz farkında değilken amelleriniz boşa gider.

49-Hucurât 2


49/3اِنَّ الَّذ۪ينَ يَغُضُّونَ اَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللّٰهِ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ امْتَحَنَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوٰىۜ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظ۪يمٌ


Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar şüphesiz Allah'ın kalplerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlar için mağfiret (bağışlanma) ve büyük bir ecir-mükafat vardır.

49-Hucurât 3


49/4اِنَّ الَّذ۪ينَ يُنَادُونَكَ مِنْ وَرَٓاءِ الْحُجُرَاتِ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ


Hücrelerin-odaların arkasından sana seslenenlerin çoğu (ne yaptıklarını) akletmez kimselerdir.

49-Hucurât 4


49/5وَلَوْ اَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتّٰى تَخْرُجَ اِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْراً لَهُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ


Eğer onlar sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretmiş olsalardı, kendileri için elbette hayırlı olurdu. Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

49-Hucurât 5


49/6يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ جَٓاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَأٍ۬ فَتَبَيَّنُٓوا اَنْ تُص۪يبُوا قَوْماً بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلٰى مَا فَعَلْتُمْ نَادِم۪ينَ


Ey iman edenler. Eğer bir fasık size bir haberle gelirse, onu araştırıp-açıklığa kavuşturun. Yoksa cehaletle (bilmeyerek) bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra yaptığınıza pişman olursunuz.

49-Hucurât 6


49/7وَاعْلَمُٓوا اَنَّ ف۪يكُمْ رَسُولَ اللّٰهِۜ لَوْ يُط۪يعُكُمْ ف۪ي كَث۪يرٍ مِنَ الْاَمْرِ لَعَنِتُّمْ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ حَبَّبَ اِلَيْكُمُ الْا۪يمَانَ وَزَيَّـنَهُ ف۪ي قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ اِلَيْكُمُ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الرَّاشِدُونَۙ


Ve bilin ki Allah'ın Resulü içinizdedir. Eğer o birçok işlerde size uysaydı, mutlaka sıkıntıya düşerdiniz. Ancak Allah size imanı sevdirdi, onu kalplerinizde değerli kıldı. Küfrü, fıskı ve isyanı da size çirkin gösterdi. İşte bunlar irşad (doğruya ulaşmış) olanlardır.

49-Hucurât 7


49/8فَضْلاً مِنَ اللّٰهِ وَنِعْمَةًۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ


Allah'tan bir fazl (ihsan-lutuf) ve bir nimet olarak. Allah Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

49-Hucurât 8


49/9وَاِنْ طَٓائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ اقْتَتَلُوا فَاَصْلِحُوا بَيْنَهُمَاۚ فَاِنْ بَغَتْ اِحْدٰيهُمَا عَلَى الْاُخْرٰى فَقَاتِلُوا الَّت۪ي تَبْغ۪ي حَتّٰى تَف۪ٓيءَ اِلٰٓى اَمْرِ اللّٰهِۚ فَاِنْ فَٓاءَتْ فَاَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَاَقْسِطُواۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِط۪ينَ


Mü'minlerden iki topluluk çarpışacak olursa, aralarını bulup-düzeltin. Şayet biri diğerine saldırıda-tecavüzde bulunacak olursa, Allah'ın emrine dönünceye kadar saldırıda bulunanla savaşın. Eğer (saldırmaktan vazgeçip) dönerse, aralarını adaletle düzeltin ve (iki tarafa da) adil davranın. Şüphesiz ki Allah adil olanları sever.

49-Hucurât 9


49/10اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ۟


Mü'minler ancak kardeştirler. O halde (şeytan aralarını açarsa, siz) kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup-sakının ki (rahmet olunup) esirgenesiniz.

49-Hucurât 10


49/11يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُونُوا خَيْراً مِنْهُمْ وَلَا نِسَٓاءٌ مِنْ نِسَٓاءٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُنَّ خَيْراً مِنْهُنَّۚ وَلَا تَلْمِزُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْاَلْقَابِۜ بِئْسَ الِاسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْا۪يمَانِۚ وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ


Ey iman edenler. Bir kavim (bir başka) kavimle alay etmesin, belki (onlar) kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kadınlar da kadınlarla (alay etmesin), belki (onlar) kendilerinden daha hayırlıdırlar. (Mü'minler olarak birbirinizi yani) kendi kendinizi ayıplamayın ve birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim de (böylesi yaptıklarından) tevbe etmezse, işte onlar zalim olanlardır.

49-Hucurât 11


49/12يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَث۪يراً مِنَ الظَّنِّۚ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضاًۜ اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ اَخ۪يهِ مَيْتاً فَكَرِهْتُمُوهُۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ تَـوَّابٌ رَح۪يمٌ


Ey iman edenler. Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizlisini-kusurunu araştırmayın). Kiminiz de kiminizin gıybetini yapıp-arkasından çekiştirmesin. Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte bundan iğrenip-tiksindiniz. (O halde gıybetten de tiksinip) Allah'tan korkup-sakının. Hiç şüphesiz Allah Tevvab'dır (tevbeleri kabul edendir), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

49-Hucurât 12


49/13يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوباً وَقَـبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواۜ اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ


Ey insanlar. Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi (değişik) milletlere ve kabilelere ayırdık. Hiç şüphesiz Allah katında sizin en kerim (üstün ve değerli) olanınız, takvada (korkup-sakınmada) en ileride olanınızdır. Elbetteki Allah Alim'dir (her şeyi hakkıyle bilendir), Habir'dir (her şeyden haberdar olandır).

49-Hucurât 13


49/14قَالَتِ الْاَعْرَابُ اٰمَنَّاۜ قُلْ لَمْ تُؤْمِنُوا وَلٰكِنْ قُولُٓوا اَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْا۪يمَانُ ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَاِنْ تُط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُمْ مِنْ اَعْمَالِكُمْ شَيْـٔاًۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ


Bedeviler "İman ettik" dediler. De ki "Siz iman etmediniz ancak 'teslim olduk' deyin. İman henüz kalplerinize girip-yerleşmedi. Eğer Allah'a ve Resülü'ne itaat ederseniz, O sizin amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Hiç şüphesiz Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir)."

49-Hucurât 14


49/15اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ


Mü'min olanlar ancak o kimselerdir ki, onlar Allah'a ve Resulü'ne iman ettiler sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler. İşte onlar sadık (doğru) olanlardır.

49-Hucurât 15


49/16قُلْ اَتُعَلِّمُونَ اللّٰهَ بِد۪ينِكُمْ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ


(Batıl tevil ve bid'at uyduranlara) de ki "Siz Allah'a dininizi mi öğreteceksiniz? Oysa Allah göklerde ve yerde olanları bilir. Allah (Alim'dir) herşeyi hakkıyle bilendir."

49-Hucurât 16


49/17يَمُنُّونَ عَلَيْكَ اَنْ اَسْلَمُواۜ قُلْ لَا تَمُنُّوا عَلَيَّ اِسْلَامَكُمْۚ بَلِ اللّٰهُ يَمُنُّ عَلَيْكُمْ اَنْ هَدٰيكُمْ لِلْا۪يمَانِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ


Müslüman oldular diye sana minnet etmektedirler. De ki "Müslümanlığınızla bana minnet etmeyin. Hayır, eğer sadıklar (doğru kimseler) iseniz sizi imana erdirdiği (muvaffak kıldığı) için Allah'a minnettar olmanız gerekir."

49-Hucurât 17


49/18اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ


Muhakkak ki Allah göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah (bütün) yaptıklarınızı görendir.

49-Hucurât 18


50-Kaf Suresi


50/1قٓ۠ وَالْقُرْاٰنِ الْمَج۪يدِۚ


Kaf. Mecid (şerefi üstün) Kur'an'a andolsun.

50-Kaf 1


50/2بَلْ عَجِبُٓوا اَنْ جَٓاءَهُمْ مُنْذِرٌ مِنْهُمْ فَقَالَ الْـكَافِرُونَ هٰذَا شَيْءٌ عَج۪يبٌ


Kafirler kendi aralarından bir uyarıcı-korkutucunun gelmesine şaştılar da "Bu şaşılacak bir şeydir" dediler.

50-Kaf 2


50/3ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباًۚ ذٰلِكَ رَجْعٌ بَع۪يدٌ


Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (yeniden dirileceğiz)? Bu (akla) uzak bir dönüştür.

50-Kaf 3


50/4قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنْقُصُ الْاَرْضُ مِنْهُمْۚ وَعِنْدَنَا كِتَابٌ حَف۪يظٌ


Biz yerin (toprağın) onlardan ne eksilttiğini bilmişizdir. Katımızda (her şeyi) saklayıp-koruyan bir Kitab vardır.

50-Kaf 4


50/5بَلْ كَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَهُمْ فَهُمْ ف۪ٓي اَمْرٍ مَر۪يجٍ


Hayır, onlar hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar (ne yapacaklarını) şaşırmış bir haldedirler.

50-Kaf 5


50/6اَفَلَمْ يَنْظُرُٓوا اِلَى السَّمَٓاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا وَمَا لَهَا مِنْ فُرُوجٍ


Üstlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz onu nasıl (yükseltip) bina ettik ve onu nasıl donatıp-süsledik? Onun hiçbir çatlağı da yok.

50-Kaf 6


50/7وَالْاَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَه۪يجٍۙ


Yeri (nasıl) döşeyip yaydık? Onda sabit dağlar bıraktık ve onda her çiftten göz alıcı-ferahlatıcı (nice bitkiler) bitirdik.

50-Kaf 7


50/8تَبْصِرَةً وَذِكْرٰى لِكُلِّ عَبْدٍ مُن۪يبٍ


(Bunlar) Allah'a dönüp-yönelen her kul için bir basiret (gönül gözünü açma vesilesi) ve bir zikirdir (anıp-hatırlatmadır).

50-Kaf 8


50/9وَنَزَّلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً مُبَارَكاً فَاَنْبَتْنَا بِه۪ جَنَّاتٍ وَحَبَّ الْحَص۪يدِۙ


Gökten mübarek (bereketli) su indirdik de, onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik.

50-Kaf 9


50/10وَالنَّخْلَ بَاسِقَاتٍ لَهَا طَلْعٌ نَض۪يدٌۙ


Ve tomurcukları biribiri üstüne dizilmiş-kümelenmiş yüksek hurma ağaçları.

50-Kaf 10


50/11رِزْقاً لِلْعِبَادِۙ وَاَحْيَيْنَا بِه۪ بَلْدَةً مَيْتاًۜ كَذٰلِكَ الْخُرُوجُ


Kullara rızık olmak üzere. Ve onunla (o suyla) ölü bir beldeyi dirilttik. İşte (yeniden dirilip) çıkış da böyledir.

50-Kaf 11


50/12كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَاَصْحَابُ الرَّسِّ وَثَمُودُۙ


Onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semud da yalanladı.

50-Kaf 12


50/13وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَاِخْوَانُ لُوطٍۙ


Ad, Firavun ve Lut'un kardeşleri de.

50-Kaf 13


50/14وَاَصْحَابُ الْاَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍۜ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَع۪يدِ


Eyke halkı ve Tübba kavmi de. Hepsi resulleri yalanladı böylece Benim vaadim-tehdidim (onların üzerine) hak oldu.

50-Kaf 14


50/15اَفَعَي۪ينَا بِالْخَلْقِ الْاَوَّلِۜ بَلْ هُمْ ف۪ي لَبْسٍ مِنْ خَلْقٍ جَد۪يدٍ۟


Yoksa Biz ilk yaratılışta aciz mi kaldık ki (yeniden diriltmede aciz kalalım)? Hayır, onlar yaratılıştan (yaratılış gerçeğinden) kuşku içindedirler.

50-Kaf 15


50/16وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِه۪ نَفْسُهُۚ وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَر۪يدِ


Andolsun ki insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.

50-Kaf 16


50/17اِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَم۪ينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَع۪يدٌ


Onun sağında ve solunda oturan iki tesbit edip-yazıcı (onun bütün yaptıklarını) tesbit edip-yazmaktadır.

50-Kaf 17


50/18مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ اِلَّا لَدَيْهِ رَق۪يبٌ عَت۪يدٌ


O hiçbir söz söylemez ki, yanında hazır bir gözetleyici olmasın.

50-Kaf 18


50/19وَجَٓاءَتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّۜ ذٰلِكَ مَا كُنْتَ مِنْهُ تَح۪يدُ


Ölüm sarhoşluğu bir hak-bir gerçek olarak geldiğinde (insana) "İşte bu senin kaçıp durduğun şeydir" (denir).

50-Kaf 19


50/20وَنُفِـخَ فِي الصُّورِۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْوَع۪يدِ


Sur'a üfürülmüştür. İşte bu (geleceği) vadedilen gündür.

50-Kaf 20


50/21وَجَٓاءَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَعَهَا سَٓائِقٌ وَشَه۪يدٌ


Her nefis yanında (kendisini sevkeden) bir sürücü ve şahidle gelmiştir.

50-Kaf 21


50/22لَقَدْ كُنْتَ ف۪ي غَفْلَةٍ مِنْ هٰذَا فَـكَشَفْنَا عَنْكَ غِطَٓاءَكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَد۪يدٌ


(Ona denilir ki) "Andolsun ki sen bundan gaflet içindeydin. İşte senin üzerindeki (gaflet) perdeni kaldırdık. Artık bugün görüş-gücün keskindir."

50-Kaf 22


50/23وَقَالَ قَر۪ينُهُ هٰذَا مَا لَدَيَّ عَت۪يدٌۜ


Onun yakını dedi ki "İşte bu yanımda olan hazırdır."

50-Kaf 23


50/24اَلْقِيَا ف۪ي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَن۪يدٍۙ


(Allah buyurur ki) "Her inatçı kafiri atın cehennemin içine."

50-Kaf 24


50/25مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ مُر۪يبٍۙ


Hayra engel olan, haddi aşan-saldırgan şüpheciyi.

50-Kaf 25


50/26اَلَّذ۪ي جَعَلَ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَ فَاَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّد۪يدِ


Ki o, Allah'la beraber başka ilah edinmişti. Artık ikiniz, onu şiddetli azabın içine atın.

50-Kaf 26


50/27قَالَ قَر۪ينُهُ رَبَّنَا مَٓا اَطْغَيْتُهُ وَلٰكِنْ كَانَ ف۪ي ضَلَالٍ بَع۪يدٍ


Onun yakını dedi ki "Rabbimiz, onu ben azdırmadım. Fakat kendisi (haktan) uzak bir sapıklık içindeydi."

50-Kaf 27


50/28قَالَ لَا تَخْتَصِمُوا لَدَيَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ اِلَيْكُمْ بِالْوَع۪يدِ


(Allah buyurur ki) "Benim huzurumda çekişip-durmayın. Ben size önceden vaadimi (tehdidimi) gönderip-bildirmiştim."

50-Kaf 28


50/29مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَٓا اَنَا۬ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِ۟


(Artık Benim) huzurumda söz değiştirilmez ve Ben kullara zulmedici değilim.

50-Kaf 29


50/30يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلَأْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِنْ مَز۪يدٍ


O gün cehenneme "Doldun mu?" diyeceğiz. O da "Daha fazla var mı"? diyecek.

50-Kaf 30


50/31وَاُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّق۪ينَ غَيْرَ بَع۪يدٍ


Cennet de muttakiler (korkup-sakınanlar) için uzak olmaksızın yakınlaştırılmıştır.

50-Kaf 31


50/32هٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ اَوَّابٍ حَف۪يظٍۚ


Bu size vadolunandır. (Allah'a) dönüp-yönelen, koruyan,

50-Kaf 32


50/33مَنْ خَشِيَ الرَّحْمٰنَ بِالْغَيْبِ وَجَٓاءَ بِقَلْبٍ مُن۪يبٍ


Görmediği halde Rahman'a karşı huşu (saygı dolu korku) duyan ve Allah'a yönelmiş bir kalp ile gelen içindir.

50-Kaf 33


50/34اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ


Ona selametle (esenlik ve barışla) girin. Bu ebedilik günüdür.

50-Kaf 34


50/35لَهُمْ مَا يَشَٓاؤُ۫نَ ف۪يهَا وَلَدَيْنَا مَز۪يدٌ


Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızda daha fazlası da (vardır).

50-Kaf 35


50/36وَكَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍ هُمْ اَشَدُّ مِنْهُمْ بَطْشاً فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِۜ هَلْ مِنْ مَح۪يصٍ


Biz bunlardan önce nice nesilleri yıkıma uğrattık ki onlar zorbaca yakalamak (yakıp-yıkmak) bakımından kendilerinden daha kuvvetliydiler. Şehirlerde (dolaşıp) delikler aradılar. Kaçıp-kurtulacak yer var mı?

50-Kaf 36


50/37اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَذِكْرٰى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ اَوْ اَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَه۪يدٌ


Muhakkak ki bunda kalbi olan ya da şahid olarak kulak veren kimse için elbette bir zikir (öğüt-hatırlatma) vardır.

50-Kaf 37


50/38وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍۗ وَمَا مَسَّنَا مِنْ لُغُوبٍ


Andolsun ki Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.

50-Kaf 38


50/39فَاصْبِرْ عَلٰى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِۚ


Artık sen onların dediklerine sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile (şükür dolu övgüyle) tesbih et.

50-Kaf 39


50/40وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاَدْبَارَ السُّجُودِ


Gecenin bir bölümünde ve secdelerin ardından da O'nu tesbih et.

50-Kaf 40


50/41وَاسْتَمِــعْ يَوْمَ يُنَادِ الْمُنَادِ مِنْ مَكَانٍ قَر۪يبٍۙ


Seslenip-çağıranın yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver.

50-Kaf 41


50/42يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ


O gün bu sayhayı-sesi bir hak (apaçık bir gerçek) olarak işitirler. İşte bu (kabirlerden) çıkış günüdür.

50-Kaf 42


50/43اِنَّا نَحْنُ نُحْـي۪ وَنُم۪يتُ وَاِلَيْنَا الْمَص۪يرُۙ


Muhakkak ki dirilten ve öldüren Biziz, Biz. Ve dönüş Bizedir.

50-Kaf 43

50/44يَوْمَ تَشَقَّقُ الْاَرْضُ عَنْهُمْ سِرَاعاًۜ ذٰلِكَ حَشْرٌ عَلَيْنَا يَس۪يرٌ


O gün yer onlardan çatlayıp-ayrılır da (onlar) hızla koşarlar. İşte bu Bize göre oldukça kolay olan haşirdir (çıkıp-toplanmadır).

50-Kaf 44


50/45نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِجَبَّارٍ فَذَكِّرْ بِالْقُرْاٰنِ مَنْ يَخَافُ وَع۪يدِ


Biz onların neler söylemekte olduklarını biliyoruz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin. O halde vaadimden-tehdidimden korkanlara Kur'an ile hatırlatıp-öğüt ver.

50-Kaf 45


51-Zâriyât Suresi


51/1وَالذَّارِيَاتِ ذَرْواًۙ


Esip savuranlara.

51-Zâriyât 1


51/2فَالْحَامِلَاتِ وِقْراًۙ


Derken ağırlık yüklenip-taşıyanlara.

51-Zâriyât 2


51/3فَالْجَارِيَاتِ يُسْراًۙ


Sonra kolaylıkla akıp gidenlere.

51-Zâriyât 3


51/4فَالْمُقَسِّمَاتِ اَمْراًۙ


Sonra işi ayırıp-taksim edenlere andolsun.

51-Zâriyât 4


51/5اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌۙ


Size vaadedilen kesinlikle doğrudur.

51-Zâriyât 5


51/6وَاِنَّ الدّ۪ينَ لَوَاقِـعٌۜ


Şüphesiz din (günü hesap ve ceza) mutlaka gerçekleşecektir.

51-Zâriyât 6


51/7وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الْحُبُكِۙ


(Hareli-kıvrımlı) yollara-yörüngelere sahip göğe andolsun ki.

51-Zâriyât 7


51/8اِنَّكُمْ لَف۪ي قَوْلٍ مُخْتَلِفٍۙ


Siz gerçekten ihtilaflı-çelişkili bir söz içindesiniz.

51-Zâriyât 8


51/9يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ اُفِكَۜ


Çevrilip-döndürülecek olan ondan (ayetlerimizden) döndürülür.

51-Zâriyât 9


51/10قُتِلَ الْخَرَّاصُونَۙ


Canı çıksın-kahrolsun (ayetlerimize rağmen zan ve tahminle) yalan söyleyenler.

51-Zâriyât 10


51/11اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي غَمْرَةٍ سَاهُونَۙ


Onlar cehalet içinde kalmış gafillerdir.

51-Zâriyât 11


51/12يَسْـَٔلُونَ اَيَّانَ يَوْمُ الدّ۪ينِۜ


Din günü (hesap ve ceza) ne zaman? diye sorarlar.

51-Zâriyât 12


51/13يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ


O (gün) onların ateşe sokulacakları gündür.

51-Zâriyât 13


51/14ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْۜ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَسْتَعْجِلُونَ


Tadın fitnenizi (fitnenizin cezasını). İşte sizin acele edip-istediğiniz şey budur.

51-Zâriyât 14


51/15اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ


Şüphesiz ki muttaki olanlar (korkup-sakınanlar), cennetlerde ve pınarlardadırlar.

51-Zâriyât 15


51/16اٰخِذ۪ينَ مَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُحْسِن۪ينَۜ


Rablerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak. Çünkü onlar bundan önce de muhsinlerdi (iyilik yapıp-güzel davrananlardı).

51-Zâriyât 16


51/17كَانُوا قَل۪يلاً مِنَ الَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ


Gecenin az bir kısmında uyurlardı.

51-Zâriyât 17


51/18وَبِالْاَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ


Onlar seher vakitlerinde istiğfar edip-bağışlanma dilerlerdi.

51-Zâriyât 18


51/19وَف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِ


Onların mallarında isteyen (veya istemekten utanan) yoksul için bir hak vardır.

51-Zâriyât 19


51/20وَفِي الْاَرْضِ اٰيَاتٌ لِلْمُوقِن۪ينَۙ


Yakinen (kesin olarak) inananlar için arzda-yerde ayetler vardır.

51-Zâriyât 20


51/21وَف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ اَفَلَا تُبْصِرُونَ


Ve kendi nefislerinizde de (ayetler vardır). Hiç görmüyor musunuz?

51-Zâriyât 21


51/22وَفِي السَّمَٓاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ


Gökte de rızkınız ve size vaadolunan şey vardır.

51-Zâriyât 22


51/23فَوَرَبِّ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ اِنَّهُ لَحَقٌّ مِثْلَ مَٓا اَنَّكُمْ تَنْطِقُونَ۟


Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki, o (vaad) sizin konuşmanız (konuşabilmeniz) gibi kesin bir haktır-gerçektir.

51-Zâriyât 23


51/24هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَ الْمُكْرَم۪ينَۢ


İbrahim'in şerefli-ikram edilen konuklarının haberi sana geldi mi?

51-Zâriyât 24


51/25اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَاماًۜ قَالَ سَلَامٌۚ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ


Hani onun yanına girdiklerinde "Selam" demişlerdi. O da "Selam" demişti. (İçinden) "Yabancı-tanınmamış bir topluluk" (diye geçirmişti).

51-Zâriyât 25


51/26فَرَاغَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ فَجَٓاءَ بِعِجْلٍ سَم۪ينٍۙ


Hemen (onlara) sezdirmeden ailesinin yanına giderek (çok geçmeden) semiz bir buzağı getirdi.

51-Zâriyât 26


51/27فَقَرَّبَهُٓ اِلَيْهِمْ قَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۘ


Onlara yaklaştırıp (ikram ederek) "Yemez misiniz?" dedi.

51-Zâriyât 27


51/28فَاَوْجَسَ مِنْهُمْ خ۪يفَةًۜ قَالُوا لَا تَخَفْۜ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ


Fakat (yemediklerini görünce) onlardan endişelenip-korku duydu. "Korkma" dediler ve ona (evdeki hanımından) bilgi sahibi bir erkek çocuk müjdesini verdiler.

51-Zâriyât 28


51/29فَاَقْبَلَتِ امْرَاَتُهُ ف۪ي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَق۪يمٌ


(Bunu işiten) karısı çığlık atarak geldi ve yüzüne vurarak "Kısır bir yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış)?" dedi.

51-Zâriyât 29


51/30قَالُوا كَذٰلِكِۙ قَالَ رَبُّكِۜ اِنَّهُ هُوَ الْحَك۪يمُ الْعَل۪يمُ


Dediler ki "Bu böyledir. (Bunu) senin Rabbin buyurdu. Muhakkak ki O Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir), Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir)."

51-Zâriyât 30





26. Cüz ​(45-Câsiye 33 İle 51-Zâriyât 30 Arası)




insandergisi.com