Allah, eşi konusunda seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunanın sözünü işitmiştir. Allah sizin konuşmanızı işitir. Şüphesiz ki Allah Semi'dir (herşeyi işitendir), Basir'dir (hakkıyle görendir).
İçinizden zıhar yapanların (eşlerini annelerinin sırtına benzetip, kendilerine haram kılanların) kadınları onların anneleri değildir. Anneleri yalnızca kendilerini doğuranlardır. Şüphesiz ki onlar çirkin ve yalan (bir söz) söylüyorlar. Muhakkak ki Allah Afüvv'dür (çok affedendir), Gafur'dur (çok bağışlayandır).
Kadınlarına zıharda bulunup sonra da söylediklerinden (tevbe ve pişmanlıkla) geri dönenlerin, birbirleriyle temas etmeden önce bir köleyi azad etmeleri gerekir. İşte size bununla öğüt verilmektedir. Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
Ancak buna (imkan) bulamayan eşiyle temas etmeden önce kesintisiz iki ay oruç tutsun, buna da güç yetiremeyenler altmış yoksulu doyursun. Bu (kolaylıklar) Allah'a ve O'nun Resulüne iman etmeniz dolayısıyladır. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. (Bunları inkar eden) kafirler içinse acı bir azab vardır.
Muhakkak ki Allah'a ve Resulüne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılmışlardır. Biz apaçık ayetler indirdik, (bunları inkar eden) kafirler için alçaltıcı azab vardır.
Allah onların hepsini dirilteceği gün, onlara neler yaptıklarını haber verecektir. Allah onları (bütün yaptıklarıyla bir bir) saymıştır, onlar ise onu (yaptıklarını) unutmuşlardır. Allah her şeye şahid olandır.
Allah'ın göklerde ve yerde olanların hepsini hakkıyle bilmekte olduğunu görmüyor musun? (Gizli toplantılarda) fısıldaşmakta olan üç kişiden dördüncüleri mutlaka O'dur, beşin altıncısı da mutlaka O'dur. Bundan az veya çok olsunlar, her nerede olsalar O mutlaka kendileriyle beraberdir. Sonra kıyamet günü kendilerine bütün yaptıklarını haber verecektir. Muhakkak ki Allah (Alim'dir) herşeyi hakkıyle bilendir.
Gizli konuşmaktan menedildikten sonra yine o menedildikleri şeye dönerek günah, düşmanlık ve Resule karşı gelmeyi (aralarında) fısıldaşmakta olanları görmüyor musun? Onlar sana geldikleri zaman (düşmanlıklarını gizleyip) seni Allah'ın selamlamadığı bir şekilde selamlıyorlar. Ve kendi kendilerine "(Arkasından gizlice) söylediklerimiz yüzünden Allah bize azab etse ya" derler. Onlara cehennem yeter, oraya gireceklerdir. (Orası) ne kötü bir gidiş yeridir.
Ey iman edenler. Kendi aranızda gizli konuşmalarda bulunacağınız zaman günah, düşmanlık ve Resule karşı gelmeyi fısıldaşıp-konuşmayın. Birri (iyiliği) ve takvayı konuşun. Huzuruna toplanacağınız Allah'tan korkup-sakının.
Gizli konuşmalar-fısıldaşmalar şeytandandır. Bu iman edenleri üzmek içindir. Oysa Allah'ın izni olmaksızın o (şeytan), onlara hiçbir şeyle zarar verecek değildir. Mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etsinler.
Ey iman edenler. Size meclislerde "Yer açın" dendiği zaman yer açın ki Allah da size (cennette) yer açsın (genişlik versin). Size "Kalkın" denilince de kalkın ki Allah sizden inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Ey iman edenler. Resulle gizli bir şey konuşacağınız zaman bu konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet (buna imkan) bulamazsanız elbette ki Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).
Gizli konuşmanızdan önce sadaka vermekten çekinip-korktunuz da mı yerine getirmediniz? Fakat Allah sizin tevbelerinizi kabul etti. O halde namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve O'nun Resulüne itaat edin. Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
Allah'ın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli (dost ve müttefik) edinmekte olanları görmedin mi? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Kendileri de bildikleri halde yalan yere yemin etmektedirler.
Onlara ne malları, ne de çocukları Allah'a karşı kendilerine hiçbir şeyde yarar sağlayamaz. Onlar ateş ashabıdır-halkıdır ve orada ebedi kalacaklardır.
Allah'ın onların hepsini dirilteceği gün, (onlar) sizlere yemin ettikleri gibi O'na da yemin edecekler ve kendilerinin bir şey üzerine olduklarını sanacaklardır. İyi bilin ki onlar gerçekten yalancıdırlar.
Şeytan onları sarıp-kuşatmış böylelikle onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar hizbuş şeytandır (şeytanın fırkasıdır). İyi bilin ki şeytanın fırkası, hüsrana (ebedi ziyana) uğrayanların ta kendileridir.
Allah "Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz. diye yazmıştır. Muhakkak ki Allah Kavi'dir (her kuvvetin gerçek Sahibidir), Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır).
Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim-topluluk bulamazsın ki onlar -ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun- Allah'a ve Resulüne karşı haddi aşıp-karşı gelen kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar. Onlar öyle kimselerdir ki (Allah) onların kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedi olarak kalacaklardır. Allah onlardan razı-hoşnut olmuş, onlar da O'ndan razı-hoşnut olmuşlardır. İşte onlar Hizbullah'dır (Allah'ın fırkasıdır). İyi bilin ki Allah'ın fırkası, felaha (kurtuluşa) erecek olanlardır.
Kitab ehlinden küfredenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin kendilerini Allah'dan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah (azabıyla) onlara hiç beklemedikleri (hesaba katmadıkları) bir yerden geldi. Yüreklerine öyle korku salıverdi ki evlerini kendi elleriyle ve mü'minlerin elleriyle tahrip ediyorlardı. Ey basiret sahibleri artık ibret alın.
Bu, onların Allah'a ve O'nun Resulüne karşı 'başkaldırıp ayrılık çıkarmaları' sebebiyledir. Kim Allah'a karşı başkaldırıp-ayrılık çıkarırsa, muhakkak ki Allah'ın ikabı (azabla sonuçlandırması) çok şiddetlidir.
Hurma ağaçlarından her neyi kesmişseniz veya kökleri üzerinde her neyi bırakmışsanız Allah'ın izniyledir ve (bunlara izin vermesi) fasıkları rezil etmek içindir.
Allah'ın onlardan resulüne verdiği feye (savaşsız ganimete) gelince, siz buna karşı (bunu elde etmek için) ne at, ne de deve sürdünüz. Ancak Allah Kendi resullerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah herşeye kadirdir (güç yetirendir).
Allah'ın o (fethedilen) şehir halkından Resulüne verdiği fey (savaşsız ganimet) Allah'a, resulüne, (onun) yakınlarına-akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. (Eşit paylaşımla herkese değil, adil paylaşımla bunlara verilecektir ki, mal ve servet) içinizden zenginler arasında dönüp-dolaşan bir şey olmasın. Artık Resul size ne verirse onu alın, sizi neden sakındırsa ondan da sakının ve Allah'dan korkun. Muhakkak ki Allah'ın ikabı (azabla sonuçlandırması) çok şiddetlidir.
(Ayrıca bu ganimetler) muhacir-hicret eden fakirleredir. Ki onlar Allah'dan bir fazl (lutuf ve ihsan) arayıp Allah'a ve onun Resulüne yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından sürülüp-çıkarılmışlardır. İşte sadık olanlar bunlardır.
Onlardan önce (Medine'yi) yurt edinmiş ve (gönüllerine) imanı yerleştirmiş olanlar, kendilerine hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı da içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) kendi nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar felah (kurtuluş) bulanlardır.
Onlardan sonra gelenler derler ki "Rabbimiz bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, muhakkak ki Sen Rauf'sun (şefkat edensin), Rahim'sin (rahmetinle çok esirgeyensin)."
Münafıklık edenleri görmüyor musun? Kitab ehlinden küfre sapan kardeşlerine "Andolsun ki eğer siz (yurtlarınızdan) sürülüp-çıkarılacak olursanız mutlaka biz de sizinle birlikte çıkarız ve size karşı hiç kimseye asla itaat etmeyiz. Eğer sizinle savaşırlarsa elbette size yardım ederiz" diyorlar. Allah şahidlik etmektedir ki, onlar gerçekten yalancıdırlar.
Andolsun ki onlar sürülüp-çıkarılacak olurlarsa, kendileri onlarla birlikte çıkmazlar. Onlarla savaşılsa onlara asla yardım etmezler. Yardım etseler bile (arkalarını) dönüp-kaçarlar sonra kendilerine de yardım edilmez.
Onlar iyice korunmuş şehirlerde veya duvarlar arkasında olmaksızın sizinle toplu halde savaşamazlar. Kendi aralarındaki çekişip-çarpışmaları ise şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın oysa kalpleri darmadağınıktır. Böyledir çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.
(Yahudileri kışkırtan bu münafıkların durumu) şeytanın durumuna benzer ki (şeytan) insana "Küfret" der, (insan) küfredince de "Doğrusu ben senden uzağım. Ben gerçekten alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" der.
Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının. Herkes yarın için (ahirete) neyi takdim edip-gönderdiğine baksın. Allah'tan korkup-sakının. Muhakkak ki Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
Şayet Biz bu Kur'an'ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun ki onu Allah korkusundan huşuyla-saygıyla baş eğerek parça parça olmuş görürdün. İşte Biz (bunu işitip) düşünürler diye insanlara böyle emsaller vermekteyiz.
O Allah ki O'ndan başka ilah yoktur. Gaybı da (görünmeyeni de), görüneni de bilendir. Rahman (yarattıklarına rahmet eden), Rahim (rahmetiyle çok esirgeyen) O'dur.
O Allah ki O'ndan başka ilah yoktur. Melik'dir (her şeyin mutlak hakimidir), Kuddüs'dür (eksiklikten münezzeh ve mukaddesdir), Selam'dır (esenlik ve huzurun kaynağıdır), Mü'min'dir (iman nurunun sahibidir), Müheymin'dir (her şeyi ilmiyle denetleyen, gözetip-koruyandır), Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Cebbar'dır (istediğini gerekirse zorla yaptırandır), Mütekebbir'dir (büyüklüğünü gösteren ve büyüklükte eşi olmayandır). Allah (sübhandır), (müşriklerin) şirk koşmakta olduklarından münezzehtir-yücedir.
O Allah ki Halik'dir (yaratandır), Bari'dir (yarattığını uygun kılandır), Musavvir'dir (tasvir eden, şekil ve suret verendir). En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olan her şey O'nu tesbih etmektedir. O Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).
Ey iman edenler. Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler-dostlar edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz oysa onlar haktan size gelene küfretmişlerdir. Rabbiniz olan Allah'a inanmanızdan dolayı Resulü de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp-çıkarıyorlar. Eğer siz Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız, onlara karşı hala nasıl sevgi gösterirsiniz? Ben sizin gizlemekte olduklarınızı da, açığa vurduklarınızı da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, doğru yoldan sapmış olur.
Eğer onlar sizi ele geçirecek olurlarsa, size düşman kesilirler, ellerini ve dillerini kötülükle size uzatırlar. Onlar sizin küfre sapmanızı arzu edip-isterler.
Ne yakınlarınız-akrabalarınız, ne de çocuklarınız kıyamet günü size bir yarar sağlayamaz. (Allah soy bağlarını koparıp) sizin aranızı ayıracaktır. Allah yaptıklarınızı görendir.
İbrahim ve onunla birlikte olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani onlar kendi kavimlerine demişlerdi ki "Biz sizlerden ve Allah'ın dışında tapmakta olduklarınızdan uzağız. Sizi (yakınlarımız olarak) tanımıyoruz. Sizinle bizim aramızda, siz Allah'a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve bir öfke baş göstermiştir." Ancak İbrahim'in (daha önceden) babasına "Sana bağışlanma dileyeceğim ama Allah'tan gelecek herhangi bir şeye karşı (önlemeye) gücüm yetmez." demesi hariç. (O mü'minler dediler ki) "Ey Rabbimiz. Biz Sana tevekkül ettik ve Sana yöneldik. Dönüş de ancak Sana'dır."
"Rabbimiz, bizi küfredenler için bir fitne (konusu) kılma ve bizi bağışla Rabbimiz. Şüphesiz Aziz (üstün ve güçlü) ve Hakim (hüküm ve hikmet sahibi) olan Sensin."
Andolsun ki onlarda sizler için, Allah'ı ve ahiret gününü umud edenler için güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirecek olursa muhakkak ki Allah Gani'dir (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan zengindir), Hamid'dir (en çok övülen ve övülmeye en layık olandır).
Belki de Allah (ilerde) sizinle onlardan düşman olduklarınız arasında (hayra vesile) bir sevgi-bağı kılar. Allah Kadir'dir (her şeye güç yetirendir). Ve Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).
Allah sizinle din konusunda savaşmayanlara, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi yasaklamaz. Çünkü Allah adaletli olanları sever.
Allah ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkıp-destek verenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onları dost edinirse, işte onlar zalim olanlardır.
Ey iman edenler. Mü'min kadınlar hicret ederek size geldikleri zaman onları imtihan edin. Allah onların imanlarını iyi bilendir. Şayet onların (gerçekten) mü'min olduklarını öğrenirseniz, artık onları sakın kafirlere geri çevirmeyin. (Çünkü) ne bunlar onlara helaldir, ne onlar bunlara helaldir. Onlara (kafir kocalarına, bu mü'mineler için) harcadıklarını verin. Ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde, onları (hicret eden mü'min kadınları) nikahlamanızda sizin için bir vebal-günah yoktur. (Ayrılmak isteyen) kafirleri de (kafir kadınları da) nikahınızda tutmayın ve (onlar için) harcadıklarınızı isteyin. Onlar da harcadıklarını istesinler. Allah'ın hükmü budur. Sizin aranızda O hükmeder. Allah Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).
Eğer (kafirlere kaçmalarından dolayı) eşlerinizden herhangi bir şey kafirlere geçer, siz de (savaşta onları yenip) ganimete kavuşursanız, eşleri (kaçıp) gidenlere (mehir olarak) harcadıkları kadarını (ayrıca) verin. İman ettiğiniz Allah'tan korkup sakının.
Ey peygamber. Mü'min kadınlar Allah'a hiçbir şeyi şirk koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ve ayakları arasında bir iftira düzüp-uydurmamak, ma'ruf (iyilik ve güzellik) konusunda sana isyan etmemek üzere, sana biat etmeye geldikleri zaman onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret (bağışlanma) dile. Şüphesiz Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).
Ey iman edenler. Allah'ın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli-dost edinmeyin. Onlar, kafirlerin mezar halkından umud kesmeleri gibi ahiretten umud kesmişlerdir.
Hani Musa kavmine "Ey kavmim. Benim sizin için Allah'tan gönderilmiş bir resul-elçi olduğumu gerçekten bildiğiniz halde niçin bana eziyet ediyorsunuz?" demişti. Onlar eğrilip-sapınca Allah da onların kalplerini eğriltip-saptırmış oldu. Allah, fasık olan bir kavmi hidayete (doğru yola) erdirmez.
Hani Meryem oğlu İsa da "Ey İsrailoğulları. Gerçekten ben sizin için Allah'tan gönderilmiş-bir resulüm-elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "Ahmed" olan bir Resulün de müjdeleyicisiyim" demişti. Fakat o kendilerine apaçık belgelerle gelince "Bu açıkça bir sihirdir" dediler.
(Böyle yaparsanız) O da sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve oldukça hoş-güzel olan Adn cennetlerindeki konaklara yerleştirir. İşte en büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.
Ey iman edenler, Allah'ın yardımcıları olun. Nitekim Meryem oğlu İsa havarilere "Allah (için) bana yardım edecekler kimdir?" demişti. Havariler de "Allah'ın yardımcıları bizleriz" demişlerdi. Bunun üzerine İsrailoğullarından bir topluluk iman etmiş, bir topluluk da küfretmişti. Sonunda Biz de iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik, onlar da üstün geldiler.
Göklerde ve yerde olanların hepsi Melik (her şeyin mutlak hakimi), Kuddüs (eksiklikten münezzeh ve mukaddes), Aziz (üstün ve güçlü) ve Hakim (hüküm ve hikmet sahibi) olan Allah'ı tesbih etmektedir.
Ümmiler içinde kendilerinden olan ve onlara (Allah'ın) ayetlerini okuyan, onları arındırıp-temizleyen ve onlara Kitab ve hikmeti öğreten bir Resul gönderen O'dur. Halbuki onlar daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.
Ve onlardan henüz kendilerine ulaşıp-katılmamış bulunan diğerlerine de (peygamber olarak gönderilmiştir). O (Allah) Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).
Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu (iman ve salih amelle) taşımayanların durumu, (ciltlerce) kitabları yüklenen eşeğin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalanlayan kavmin durumu ne kötüdür. Allah, zalim olan bir kavmi hidayete (doğru yola) erdirmez.
De ki "Ey Yahudi olanlar. Eğer siz (diğer) insanlardan ayrı olarak yalnızca sizlerin Allah'ın velileri (dost ve sevgili kulları) olduğunuzu sanıyorsanız ve sözünüzde sadık iseniz (bu Dostunuza kavuşmak için) ölümü temenni edin."
De ki "Sizin kendisinden kaçmakta olduğunuz ölüm, mutlaka sizi bulacaktır. Sonra gaybı da (görünmeyeni de), görüneni de bilene döndürüleceksiniz. O size yaptıklarınızı haber verecektir."
Ey iman edenler. Cum'a günü namaz için çağrı yapıldığı zaman hemen Allah'ı zikretmeye koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allah'ın fazlından (lutuf ve ihsanından nasibinizi) isteyip-arayın. Allah'ı çokça zikredin ki felaha (kurtuluşa) eresiniz.
Onlar (namazın önemini bilmeyenler) bir ticaret ya da eğlence gördükleri zaman (hemen dağılıp) ona gittiler ve seni ayakta bıraktılar. De ki "Allah'ın katında bulunan şey eğlenceden de, ticaretten de daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır."
Münafıklar sana geldikleri zaman "Biz gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesinlikle Allah'ın resulüsün-elçisisin" derler. Allah da bilmektedir ki sen elbette O'nun resulüsün. Ancak Allah (söyledikleri söze inanmayan) münafıkların gerçekten yalan söylemekte olduklarına şahidlik etmektedir.
İşte bu (durumları), onların önce iman edip sonra küfretmeleri dolayısıyladır. Bu yüzden kalplerinin üzerine mühür vurulmuştur. Artık onlar anlayıp-kavramazlar.
Sen onları gördüğün zaman cisimleri (düzgün yapıları) hoşuna gider. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) onlar dayandırılmış-giydirilmiş kütük gibidir. (Kuşkularından dolayı da) her yüksek sesi-gürültüyü kendileri aleyhine sanırlar. Onlar düşmandırlar, onlardan sakın. Allah onları katletsin (kahretsin), nasıl da çevriliyorlar.
Onlara "Gelin Allah'ın Resulü sizin için mağfiret (bağışlanma) dilesin" denildiği zaman başlarını iki yana sallayıp-çevirirler. Sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.
Onlar için mağfiret (bağışlanma) dilesen de, mağfiret dilemesen de birdir. Allah onlara asla mağfiret etmeyecektir. Çünkü Allah fasık (yoldan çıkmış) bir kavimi hidayete erdirmez.
Onlar (öyle kimselerdir ki) "Allah'ın Resulü yanında bulunanlara hiçbir infakda (harcamada) bulunmayın ki dağılıp-gitsinler" derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Ancak münafıklar anlayıp-kavramazlar.
Onlar "Andolsun ki eğer Medine'ye dönersek üstün olan zayıf olanı oradan mutlaka sürüp çıkaracaktır" derler. Oysa izzet (güç-şeref ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resulünün ve mü'minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar.
Ey iman edenler. Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı zikretmekten (anıp-hatırlamaktan) alıkoymasın. Kim bunu yaparsa, işte onlar hüsrana-ziyana uğrayanlardır.
Sizden birinize ölüm gelip de "Rabbim beni yakın bir süreye kadar erteleyip-geciktirsen de sadaka versem ve salihlerden olsam" demezden önce size rızık olarak verdiklerimizden infak edin.
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih etmektedir. Mülk O'nundur, hamd (şükür dolu övgü) O'na mahsustur. O her şeye kadirdir (güç yetirendir).
Önceden (önceki nesillerden) inkar etmiş olanların haberi size gelmedi mi? Onlar işlerinin-yaptıklarının vebalini (kötü karşılığını dünyada) tattılar. (Ahirette de) onlar için elim-acı bir azab vardır.
Bu (azabın sebebi), kendilerine apaçık belgelerle resul geldiği halde onların "Bizi bir beşer mi hidayete (doğru yola) ulaştıracak?" demeleri ve bu yüzden küfre saparak yüz çevirmeleri nedeniyledir. Allah da müstağni olduğunu (onlara ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Allah Gani'dir (hiçbir şeye ihtiyacı yoktur), Hamid'dir (en çok övülen ve övülmeye en layık olandır).
Küfredenler (öldükten sonra) kendilerinin kesinlikle diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler. De ki "Hayır, Rabbime andolsun ki diriltileceksiniz sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu Allah'a göre kolaydır."
Sizi toplanma günü için toplayacağı gün, işte bu teğabün (aldanma) günüdür. (Ancak) kim Allah'a iman edip salih amelde bulunursa, (Allah) onun kötülüklerini örter ve içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte en büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.
Küfredip ayetlerimizi yalan sayanlara gelince, onlar da içinde sürekli kalıcılar olmak üzere ateş ashabıdır-halkıdır. Orası gidilip-varılacak ne kötü bir yerdir.
Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet (hiç kimseye) isabet etmez. Kim Allah'a iman ederse (Allah) onun kalbini hidayete (doğru yola) yöneltir. Allah (Alim'dir) herşeyi hakkıyle bilendir.
Ey iman edenler. Sizin eşlerinizden ve çocuklarınızdan bir kısmı sizler için (birer) düşmandırlar. Onlardan sakının. Eğer (ıslah yoluna gidip) affeder, (kusurlarını) hoş görür ve bağışlarsanız, muhakkak ki Allah (da sizin için) Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).
Öyleyse gücünüzün yettiği kadar Allah'tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize hayır (en büyük yarar) olmak üzere infakta bulunun. Kim nefsinin bencil-tutkularından korunursa, işte onlar felah (kurtuluş) bulanlardır.
Eğer Allah'a güzel bir borç verirseniz, (Allah) onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar. Allah Şekür'dür (şükrü kabul edip çok ihsan edendir), Halim'dir (rahmetiyle yumuşak davranandır).
Ey peygamber, kadınları boşadığınız zaman iddetleri içinde boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz olan Allah'tan korkup sakının. Apaçık bir hayasızlık yapmaları hali bir yana onları evlerinden çıkarmayın kendileri de çıkmasınlar. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sınırını aşarsa, şüphesiz kendi nefsine zulmetmiş olur. Sen (iddet sürecinin sonucunu) bilmezsin, olur ki Allah bundan sonra (yeni) bir durum meydana getirir.
Onlar (iddet) sürelerine ulaştıkları zaman artık onları ya ma'ruf (güzel bir tarz) üzere tutun, ya da maruf üzere onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahid yapın. Şahidliği Allah için (dosdoğru) yapın. İşte bu, Allah'a ve ahiret gününe inananlara verilen öğüttür. Kim Allah'tan korkup sakınırsa, (Allah) ona bir çıkış yolu sağlar.
Ve onu hesaba katmadığı bir yerden rızıklandırır. Kim Allah'a tevekkül ederse, O ona yeter. Muhakkak ki Allah emrini yerine getirip-gerçekleştirendir. Allah her şey için bir kader-ölçü kılmıştır.
Kadınlarınızdan adetten kesilmiş olanlarla (rüşdüne ermesine rağmen değişik sebeblerle) adet görmemiş bulunanların iddetleri -eğer şüpheye düşerseniz- üç aydır. Hamile kadınların bekleme süresi ise yüklerini bırakmalarıdır. Kim Allah'tan korunup sakınırsa, (Allah) ona işinde kolaylık sağlar.
(Boşadığınız) kadınları, gücünüz oranında oturmakta olduğunuz yerin bir yanında oturtun, onları 'darlık ve sıkıntıya düşürmek amacıyla' zarar vermeye kalkışmayın. Eğer onlar hamile iseler yüklerini bırakıncaya (doğum yapıncaya) kadar onlara nafaka verin. Şayet sizler için (çocuğu) emzirirlerse, onlara ücretini ödeyin. Kendi aranızda ma'ruf (güzel ve İslam'a uygun bir tarz) üzere görüşüp konuşun. Eğer (annesi yüksek süt ücreti isteyip) güçlük içine girerseniz, bu durumda onu (çocuğu) bir başkası emzirebilir.
Geniş imkanları olan, nafakayı geniş imkanlarına göre yapsın. Rızkı kendisine kısıtlı tutulan da, Allah'ın kendisine verdiği kadarıyla versin. Allah hiçbir nefse, ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah bir güçlüğün ardından bir kolaylık yaratacaktır.
Rablerinin ve O'nun resullerinin emrine karşı gelip azmış nice memleketler vardır ki, Biz onları çetin bir hesaba çekmiş ve onları benzeri görülmedik bir azabla azablandırmışızdır.
Allah onlar için (ahirette de) şiddetli bir azab hazırlamıştır. Ey iman eden ulul elbab (zikir, hikmet ve hayır sahibleri), Allah'tan korkup-sakının. Gerçekten Allah sizin için bir zikir (uyarıp-hatırlatan ve öğüt veren Kur'an) indirmiştir.
İman edip salih amellerde bulunanları karanlıklardan nura çıkarması için Allah'ın apaçık ayetlerini size okuyan bir Resul de (göndermiştir). Kim iman edip salih amellerde bulunursa, (Allah) onu içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Allah ona gerçekten en güzel rızkı vermiştir.
Allah yedi göğü ve yerden de bir o kadarını yaratandır. Emir (Allah'ın dilediği bütün işler) bunlar arasında (devamlı) inip durmaktadır ki Allah'ın her şeye kadir olduğunu ve Allah'ın ilmiyle her şeyi sarıp-kuşattığını bilesiniz.
Ey peygamber. Eşlerinin rızasını-hoşnutluğunu gözeterek, Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin (kendine) haram kılıyorsun? Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).
Allah (böylesi) yeminlerinizin (keffaretle) çözülmesini size farz kılmıştır. Allah sizin mevlanızdır (veliniz ve sahibinizdir). O Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).
Hani peygamber, eşlerinden birine gizli bir söz söylemişti. Derken o (eşi) bunu (başkalarına açıp) haber vermiş, Allah da bunu (sırrın ifşa edildiğini) peygambere açıklayınca (peygamber ona) bunun bir kısmını bildirmiş bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu kendisine haber verince (eşi) "Bunu sana kim haber verdi?" dedi. O da "Bana bilen, (her şeyden) haberdar olan haber verdi" dedi.
Eğer sizler (peygamberin iki eşi) Allah'a tevbe ederseniz (iyi olur) çünkü kalpleriniz eğrilik gösterdi. Şayet ona karşı birbirinize destek olursanız (bilin ki) Allah onun Mevlasıdır (velisi ve sahibidir). Cibril de, mü'minlerin salih olanı da ve bunların ardından melekler de ona yardımcıdırlar.
Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona sizden daha hayırlı, müslüman, mü'min, gönülden itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan dul ve bakire eşler de verebilir.
Ey iman edenler. Kendinizi ve ailenizi (yakınlarınızı) ateşten koruyun. Ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun üzerinde oldukça sert-haşin melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse karşı gelmezler ve emredildiklerini yerine getirirler.
Ey iman edenler. Allah'a nasuh (samimi-kesin) bir tevbe ile tevbe edin. Umulur ki Allah sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyeceği günde sizi altından ırmaklar akan cennetlere sokar. (O gün onların) nurları önlerinde ve sağ yanlarında koşup-parıldar. Derler ki "Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz ki Sen her şeye kadirsin."
Ey peygamber. Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı 'sert ve caydırıcı' davran. Onların barınma yeri cehennemdir. Orası gidilip-varılacak ne kötü bir yerdir.
Allah inkar edenlere Nuh'un karısını ve Lut'un karısını misal verdi. İkisi de kullarımızdan iki salih kulumuzun (nikahları-himayeleri) altındaydı ancak onlara hainlik ettiler. (Kocaları peygamber de olsa) Allah'tan gelen hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıramadı. İkisine de "Ateşe girenlerle birlikte siz de girin" denildi.
Allah iman edenlere de Firavun'un karısını örnek gösterdi. Hani (güvenli bir yuva hasretiyle) demişti ki "Rabbim bana Kendi katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar."
İmran'ın kızı Meryem'i de (örnek gösterdi). Ki o ırzını-iffetini korumuştu. Biz ona ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitablarını tasdik etti. O, (Allah'a) gönülden itaat edenlerdendi.