Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin.


29. Cüz ​(67-Mülk 1 İle 77-Mürselât 50 Arası)


67-Mülk Suresi


67/1تَبَارَكَ الَّذ۪ي بِيَدِهِ الْمُلْكُۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌۙ


Mülk elinde olan (Allah) çok yücedir-mukaddestir. O, her şeye kadirdir (güç yetirendir).

67-Mülk 1


67/2اَلَّذ۪ي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلاًۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْغَفُورُۙ


O, hanginizin daha güzel amelde-işde bulunacağını denemek (ortaya çıkarmak) için ölümü ve hayatı yarattı. O Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Gafur'dur (çok bağışlayandır).

67-Mülk 2


67/3اَلَّذ۪ي خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقاًۜ مَا تَرٰى ف۪ي خَلْقِ الرَّحْمٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍۜ فَارْجِعِ الْبَصَرَۙ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ


O, yedi göğü kat kat (ayrı tabakalar halinde) yaratmıştır. Rahman'ın yaratmasında hiçbir uygunsuzluk (düzensizlik) göremezsin. Gözünü çevir de bir bak (iki gök-iki tabaka arasında) bir yarık-bir çatlak görüyor musun?

67-Mülk 3


67/4ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنْقَلِبْ اِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِئاً وَهُوَ حَس۪يرٌ


Sonra gözünü iki kere (tekrar tekrar) çevirip-bak. (Sonunda) o göz (ufak bir çatlak bulamamaktan) şaşkın-aciz ve yorgun olarak sana dönecektir.

67-Mülk 4


67/5وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِمَصَاب۪يحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُوماً لِلشَّيَاط۪ينِ وَاَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّع۪يرِ


Andolsun ki Biz yakın göğü (dünya göğünü) kandillerle süsleyip-donattık. Onu şeytanlar için (atılan) taşlar kıldık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.

67-Mülk 5


67/6وَلِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ


Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. Orası gidilip-varılacak ne kötü bir yerdir.

67-Mülk 6


67/7اِذَٓا اُلْقُوا ف۪يهَا سَمِعُوا لَهَا شَه۪يقاً وَهِيَ تَفُورُۙ


İçine atıldıkları zaman onun kaynar haldeki uğultusunu işitirler.

67-Mülk 7


67/8تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِۜ كُلَّمَٓا اُلْقِيَ ف۪يهَا فَوْجٌ سَاَلَهُمْ خَزَنَتُهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذ۪يرٌ


Neredeyse (içindeki cehennemliklere duyduğu) öfkesinden çatlayacak. Herbir grup içine atıldığında, bekçileri onlara "Size bir uyarıcı-korkutucu gelmedi mi?" diye sorarlar.

67-Mülk 8


67/9قَالُوا بَلٰى قَدْ جَٓاءَنَا نَذ۪يرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍۚ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ كَب۪يرٍ


Onlar "Evet. Bize gerçekten uyarıcı-korkutucu geldi. Fakat biz yalanladık ve 'Allah hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir şaşkınlık-sapıklık içindesiniz' dedik" derler.

67-Mülk 9


67/10وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ اَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا ف۪ٓي اَصْحَابِ السَّع۪يرِ


Ve derler ki "Eğer kulak verip-dinlemiş veya akıl etmiş olsaydık, bu alevli ateşin halkı arasında olmazdık."

67-Mülk 10


67/11فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْۚ فَسُحْقاً لِاَصْحَابِ السَّع۪يرِ


Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık alevli ateşin halkı (rahmetten ve umuddan) uzak olsun.

67-Mülk 11


67/12اِنَّ الَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ كَب۪يرٌ


Rablerinden gaybda (O'nu görmedikleri halde) huşu duyanlara (kalpleri saygıyla titreyenlere) gelince, onlar için elbette mağfiret (bağışlanma) ve büyük ecir-mükafat vardır.

67-Mülk 12


67/13وَاَسِرُّوا قَوْلَكُمْ اَوِ اجْهَرُوا بِه۪ۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ


Sözünüzü ister gizleyin, ister onu açığa vurun. Muhakkak ki O, sinelerin özünde olanı bilendir.

67-Mülk 13


67/14اَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَۜ وَهُوَ اللَّط۪يفُ الْخَب۪يرُ۟


Yaratan (yarattığını) bilmez mi? O Latif'tir (kullarına karşı çok ince-hassas ve lutfedicidir), Habir'dir (her şeyden haberdar olandır).

67-Mülk 14


67/15هُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ ذَلُولاً فَامْشُوا ف۪ي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِه۪ۜ وَاِلَيْهِ النُّشُورُ


Sizin için yeryüzüne boyun eğdiren O'dur. Böylece onun omuzlarında yürüyün ve O'nun rızkından yeyin. Sonunda dönüş O'nadır.

67-Mülk 15


67/16ءَاَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الْاَرْضَ فَاِذَا هِيَ تَمُورُۙ


Gökte olanın sizi yere geçirmeyeceğinden emin misiniz? O zaman o sarsılıp-sallanmaktadır.

67-Mülk 16


67/17اَمْ اَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِباًۜ فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذ۪يرِ


Yoksa gökte olanın üzerinize taş yağdıran (kuşlar) göndermeyeceğinden emin misiniz? Siz yakında Benim uyarmam nasılmış bilip-öğreneceksiniz.

67-Mülk 17


67/18وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَك۪يرِ


Andolsun ki kendilerinden öncekiler de (Lut kavmi, Eyke halkı ve Fil ashabı da bunlar gibi) yalanladı. (Bir bak, inkarcıları) inkarım nasıl oldu?

67-Mülk 18


67/19اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَٓافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَۜ مَا يُمْسِكُهُنَّ اِلَّا الرَّحْمٰنُۜ اِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَص۪يرٌ


Onlar, üstlerinde kanat açıp kapayarak dizi dizi uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman'dan başkası (engelleyip) tutmuyor. Muhakkak ki O, her şeyi hakkıyla görendir.

67-Mülk 19


67/20اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ يَنْصُرُكُمْ مِنْ دُونِ الرَّحْمٰنِۜ اِنِ الْكَافِرُونَ اِلَّا ف۪ي غُرُورٍۚ


Veya (kuşları tutup-engelleyen) Rahman'dan başka ona (taş yağdırana) karşı size yardım edecek ordunuz-askerleriniz kimdir? Kafirler ancak (kendilerini aldatan) bir gurur içindedirler.

67-Mülk 20


67/21اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي يَرْزُقُكُمْ اِنْ اَمْسَكَ رِزْقَهُۚ بَلْ لَجُّوا ف۪ي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ


Eğer O, rızkınızı tutup-kesecek olsa sizin rızkınızı verecek olan kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefret içinde direnip durmaktadırlar.

67-Mülk 21


67/22اَفَمَنْ يَمْش۪ي مُكِباًّ عَلٰى وَجْهِه۪ٓ اَهْدٰٓى اَمَّنْ يَمْش۪ي سَوِياًّ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ


Yüzükoyun sürünüp-giden mi daha çok hidayete ermiştir yoksa dosdoğru yol üzerinde dümdüz yürümekte olan mı?

67-Mülk 22


67/23قُلْ هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْشَاَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلاً مَا تَشْكُرُونَ


De ki "Sizi inşa edip yaratan, size (genelde aynı) işitme, görme (duyusu) ve (özelde ayrı) gönüller veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz?"

67-Mülk 23


67/24قُلْ هُوَ الَّذ۪ي ذَرَاَكُمْ فِي الْاَرْضِ وَاِلَيْهِ تُحْشَرُونَ


De ki "Sizi yeryüzünde çoğaltıp-yayan O'dur. Siz O'nun huzuruna gelip-toplanacaksınız"

67-Mülk 24


67/25وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ


Derler ki "Eğer sadıklardan (doğru sözlülerden) iseniz bu vaad-tehdit ne zaman (gerçekleşecek)?"

67-Mülk 25


67/26قُلْ اِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِۖ وَاِنَّمَٓا اَنَا۬ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ


De ki "(Bununla ilgili) ilim-bilgi ancak Allah'ın katındandır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcı-korkutucuyum."

67-Mülk 26


67/27فَلَمَّا رَاَوْهُ زُلْفَةً س۪ٓيـَٔتْ وُجُوهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَق۪يلَ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَدَّعُونَ


Fakat onu yakın olarak gördüklerinde, inkar edenlerin yüzleri kötüleşip-kararır ve onlara "İşte sizin (alay ederek) isteyip durduğunuz budur" denir.

67-Mülk 27


67/28قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَهْلَكَنِيَ اللّٰهُ وَمَنْ مَعِيَ اَوْ رَحِمَنَاۙ فَمَنْ يُج۪يرُ الْكَافِر۪ينَ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ


De ki "Bana (görüşünüzü) söyler misiniz? Beni ve benimle birlikte olanları Allah (dilerse) helak eder veya rahmetiyle esirger. (Peki sizi, siz) kafirleri acıklı azabdan kurtaracak olan kimdir?"

67-Mülk 28


67/29قُلْ هُوَ الرَّحْمٰنُ اٰمَنَّا بِه۪ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَاۚ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ


De ki "O Rahman'dır (rahmetiyle esirgeyip-koruyandır). Biz O'na iman ettik ve O'na tevekkül ettik. Siz kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında bilip-öğreneceksiniz."

67-Mülk 29


67/30قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَصْبَحَ مَٓاؤُ۬كُمْ غَوْراً فَمَنْ يَأْت۪يكُمْ بِمَٓاءٍ مَع۪ينٍ


De ki "Bana (görüşünüzü) söyler misiniz? Eğer (jeoterm derecesi düşerek) suyunuz yerin dibine geçecek olsa, bu durumda kim size (yerin dibinden) bir akar su getirebilir?

67-Mülk 30


68-Kalem Suresi


68/1نٓ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَۙ


Nun. Kaleme ve (satır satır) yazdıklarına andolsun.

68-Kalem 1


68/2مَٓا اَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍۚ


Sen, Rabbinin nimetiyle bir mecnun değilsin.

68-Kalem 2


68/3وَاِنَّ لَكَ لَاَجْراً غَيْرَ مَمْنُونٍۚ


Gerçekten senin için kesintisi olmayan bir ecir-mükafat vardır.

68-Kalem 3


68/4وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ


Şüphesiz ki sen azim (çok büyük) bir ahlak üzerindesin.

68-Kalem 4


68/5فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَۙ


Yakında göreceksin ve onlar da görmüş olacaklar.

68-Kalem 5


68/6بِاَيِّكُمُ الْمَفْتُونُ


Sizden hanginizin 'fitneye tutulup-şaşırdığını'.

68-Kalem 6


68/7اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ۖ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ


Muhakkak ki senin Rabbin, Kendi yolundan kimin şaşırıp-saptığını daha iyi bilendir. Ve O kimin hidayete (doğru yola) erdiğini de daha iyi bilendir.

68-Kalem 7


68/8فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّب۪ينَ


O halde yalanlayanlara itaat etme.

68-Kalem 8


68/9وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ


Onlar isterler ki sen (onların dinlerine ve yaptıklarına) yumuşak davranasın da, onlar da sana yumuşak davransınlar.

68-Kalem 9


68/10وَلَا تُطِـعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَه۪ينٍۙ


Durmaksızın yemin edip durana, aşağılık olana itaat etme.

68-Kalem 10


68/11هَمَّازٍ مَشَّٓاءٍ بِنَم۪يمٍۙ


Devamlı kusur arayıp ayıplayan, (dedikodu ve gammazlıkla) söz getirip götüren.

68-Kalem 11


68/12مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ اَث۪يمٍۙ


Hayra hep engel olan, saldırgan, olabildiğince günahkar.

68-Kalem 12


68/13عُتُلٍّ بَعْدَ ذٰلِكَ زَن۪يمٍۙ


(İnsanları küçümseyen) kaba-saygısız sonra da soysuz-kulağı kesik (kötülükle damgalı).

68-Kalem 13


68/14اَنْ كَانَ ذَا مَالٍ وَبَن۪ينَۜ


Mal ve oğullar sahibi oldu diye

68-Kalem 14


68/15اِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا قَالَ اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ


Kendisine ayetlerimiz okunduğu zaman "(Bunlar) eskilerin uydurma masallarıdır" diyen.

68-Kalem 15


68/16سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ


Yakında biz onun hortumu (burnu) üzerine damga vuracağız.

68-Kalem 16


68/17اِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَٓا اَصْحَابَ الْجَنَّةِۚ اِذْ اَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِح۪ينَۙ


Biz o bahçe sahiblerine bela verdiğimiz gibi bunlara da bela verdik. Hani onlar sabah vakti onu (kimse görmeden bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi.

68-Kalem 17


68/18وَلَا يَسْتَثْنُونَ


(Bu konuda) hiçbir istisna da yapmıyorlardı.

68-Kalem 18


68/19فَطَافَ عَلَيْهَا طَٓائِفٌ مِنْ رَبِّكَ وَهُمْ نَٓائِمُونَ


Fakat onlar uyuyorken, Rabbinden gelen bir bela onun üstünü sarıp-kuşatıverdi.

68-Kalem 19


68/20فَاَصْبَحَتْ كَالصَّر۪يمِ


Böylece (bahçe) kuruyup-kapkara kesildi.

68-Kalem 20


68/21فَتَنَادَوْا مُصْبِح۪ينَۙ


Derken sabah vakti birbirlerine seslendiler

68-Kalem 21


68/22اَنِ اغْدُوا عَلٰى حَرْثِكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَارِم۪ينَ


Eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden kalkıp-gidin.

68-Kalem 22


68/23فَانْطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَۙ


Sonra aralarında fısıldaşarak (gizlice) çıkıp-gittiler.

68-Kalem 23


68/24اَنْ لَا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُمْ مِسْك۪ينٌ


Bugün sakın oraya bir yoksul girip de yanınıza sokulmasın (diyorlardı).

68-Kalem 24


68/25وَغَدَوْا عَلٰى حَرْدٍ قَادِر۪ينَ


(Ürünlerindeki eksilmeyi) engellemeğe güçleri yetecek gibi erkenden gittiler.

68-Kalem 25


68/26فَلَمَّا رَاَوْهَا قَالُٓوا اِنَّا لَضَٓالُّونَۙ


Ama onu (bahçeyi) görünce "Muhakkak ki biz (yolumuzu) şaşırdık" dediler.

68-Kalem 26


68/27بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ


Hayır (yolumuzu şaşırmadık). Biz mahrum-yoksun bırakıldık (dediler).

68-Kalem 27


68/28قَالَ اَوْسَطُهُمْ اَلَمْ اَقُلْ لَـكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ


(İçlerinden) mutedil-makul olan biri dedi ki "Ben size dememiş miydim? (Allah'ı) tesbih edip yüceltmeniz gerekmez miydi?"

68-Kalem 28


68/29قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ


Dediler ki "Rabbimiz sübhandır (münezzehtir-yücedir). Gerçekten biz zalimlerden olmuşuz."

68-Kalem 29


68/30فَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ


Ardından birbirlerini kınamaya-suçlamaya başladılar.

68-Kalem 30


68/31قَالُوا يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا طَاغ۪ينَ


Yazıklar olsun bize. Biz gerçekten haddi aşan-azgınlarmışız dediler.

68-Kalem 31


68/32عَسٰى رَبُّنَٓا اَنْ يُبْدِلَنَا خَيْراً مِنْهَٓا اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا رَاغِبُونَ


Belki Rabbimiz bize onun yerine ondan daha hayırlısını verir. Şüphesiz biz Rabbimize rağbet eden (O'ndan dileyen) kimseleriz.

68-Kalem 32


68/33كَذٰلِكَ الْعَذَابُۜ وَلَعَذَابُ الْاٰخِرَةِ اَكْبَرُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ۟


İşte azab böyledir. Ahiret azabı ise muhakkak çok daha büyüktür. Onlar bilselerdi.

68-Kalem 33


68/34اِنَّ لِلْمُتَّق۪ينَ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّع۪يمِ


Şüphesiz ki muttakiler (korkup-sakınanlar) için Rableri katında (nimetlerle donatılmış) Naim cennetleri vardır.

68-Kalem 34


68/35اَفَنَجْعَلُ الْمُسْلِم۪ينَ كَالْمُجْرِم۪ينَۜ


Biz müslümanları hiç mücrimler (suçlu günahkarlar) gibi tutar mıyız?

68-Kalem 35


68/36مَا لَـكُمْ۠ كَيْفَ تَحْكُمُونَۚ


Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz?

68-Kalem 36


68/37اَمْ لَـكُمْ كِتَابٌ ف۪يهِ تَدْرُسُونَۙ


Yoksa sizin (elinizde) okumakta olduğunuz bir kitab mı var?

68-Kalem 37


68/38اِنَّ لَـكُمْ ف۪يهِ لَمَا تَخَيَّرُونَۚ


İçinde "Seçip beğendiğiniz her şey mutlaka sizindir" diye (mi yazılı)?

68-Kalem 38


68/39اَمْ لَـكُمْ اَيْمَانٌ عَلَيْنَا بَالِغَةٌ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۙ اِنَّ لَـكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَۚ


Yoksa kıyamet gününe kadar üzerimizde size verilmiş sözler-yeminler mi var ki "Siz neye-nasıl hüküm verirseniz mutlaka sizindir" diye.

68-Kalem 39


68/40سَلْهُمْ اَيُّهُمْ بِذٰلِكَ زَع۪يمٌۚۛ


Onlara sor "Onlardan hangisi (buna kefil olup) bunun savunuculuğunu yapacak?"

68-Kalem 40


68/41اَمْ لَهُمْ شُرَكَٓاءُۚۛ فَلْيَأْتُوا بِشُرَكَٓائِهِمْ اِنْ كَانُوا صَادِق۪ينَ


Yoksa onların (bunu vaadeden) ortakları mı var? Eğer doğru sözlü kimselerse ortaklarını getirsinler.

68-Kalem 41


68/42يَوْمَ يُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ اِلَى السُّجُودِ فَلَا يَسْتَط۪يعُونَۙ


Ayağın-sırların açılacağı ve onların secdeye çağrılacakları gün artık (secdeye) güç yetiremezler.

68-Kalem 42


68/43خَاشِعَةً اَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۜ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ اِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ


Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşmüş' bir halde kendilerini zillet sarıp-kaplamıştır. Oysa onlar (dünya hayatında) sapasağlam iken secdeye davet ediliyorlardı.

68-Kalem 43


68/44فَذَرْن۪ي وَمَنْ يُكَذِّبُ بِهٰذَا الْحَد۪يثِۜ سَنَسْتَدْرِجُهُمْ مِنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَۙ


Artık bu sözü yalanlayanı sen Bana bırak. Biz onları bilmedikleri bir yerden derece derece (azaba) yaklaştıracağız.

68-Kalem 44


68/45وَاُمْل۪ي لَهُمْۜ اِنَّ كَيْد۪ي مَت۪ينٌ


Ben onlara mühlet veriyorum. Muhakkak ki Ben'im düzenim (cezalandırmam) sağlamdır.

68-Kalem 45


68/46اَمْ تَسْـَٔلُهُمْ اَجْراً فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَۚ


Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da, onlar (bu yüzden) ağır-haksız bir borç altında mı kalmışlar?

68-Kalem 46


68/47اَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ


Yoksa gayb (görünmeyenin bilgisi) onların yanında mıdır ki, kendileri (istedikleri gibi) yazıp duruyorlar?

68-Kalem 47


68/48فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِۢ اِذْ نَادٰى وَهُوَ مَكْظُومٌۜ


Artık sen Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma. Hani o 'içi gam-kahır dolu' olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.

68-Kalem 48


68/49لَوْلَٓا اَنْ تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِنْ رَبِّه۪ لَنُبِذَ بِالْعَرَٓاءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ


Eğer Rabbinden ona bir nimet ulaşıp-yetişmeseydi mutlaka kınanmış olarak çıplak bir yere (sahile) atılmış olacaktı.

68-Kalem 49


68/50فَاجْتَبٰيهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِح۪ينَ


Fakat Rabbi onu seçti ve onu salihlerden kıldı.

68-Kalem 50


68/51وَاِنْ يَكَادُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِاَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ اِنَّهُ لَمَجْنُونٌۢ


O inkar edenler zikri (Kur'an'ı) işittikleri zaman seni neredeyse gözleriyle yıkıp-devireceklerdi. (Senin için) "O gerçekten bir delidir" diyorlardı.

68-Kalem 51


68/52وَمَا هُوَ اِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَم۪ينَ


Halbuki o (Kur'an) alemlere bir zikirden (öğüt ve hatırlatmadan) başka bir şey değildir.

68-Kalem 52


69-Hâkka Suresi


69/1اَلْحَٓاقَّةُۙ


'Muhakkak gerçekleşecek olan'

69-Hâkka 1


69/2مَا الْحَٓاقَّةُۚ


Nedir o 'muhakkak gerçekleşecek olan?'

69-Hâkka 2


69/3وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْحَٓاقَّةُۜ


O gerçekleşecek olanı sana bildiren nedir?

69-Hâkka 3


69/4كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌ بِالْقَارِعَةِ


Semud ve Ad (kavimleri) kariayı (çarpan felaketi) yalan saydılar.

69-Hâkka 4


69/5فَاَمَّا ثَمُودُ فَاُهْلِكُوا بِالطَّاغِيَةِ


Böylece Semud korkunç bir sesle helak edildi.

69-Hâkka 5


69/6وَاَمَّا عَادٌ فَاُهْلِكُوا بِر۪يحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍۙ


Ad (kavmi) ise uğultulu azgın bir kasırga ile helak edildiler.

69-Hâkka 6


69/7سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَانِيَةَ اَيَّامٍۙ حُسُوماً فَتَرَى الْقَوْمَ ف۪يهَا صَرْعٰىۙ كَاَنَّهُمْ اَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍۚ


(Allah) onu (o kasırgayı) yedi gece ve sekiz gün hiç aralıksız onların üzerine musallat etti. Öyle ki o kavmi sanki onlar içi boş hurma kütükleriymiş gibi orada çarpılıp yere yıkıldığını görürsün.

69-Hâkka 7


69/8فَهَلْ تَرٰى لَهُمْ مِنْ بَاقِيَةٍ


Şimdi onlardan hiç geriye kalan (bir şey) görüyor musun?

69-Hâkka 8


69/9وَجَٓاءَ فِرْعَوْنُ وَمَنْ قَبْلَهُ وَالْمُؤْتَفِكَاتُ بِالْخَاطِئَةِۚ


Firavun (kavmi), ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler (halkı da hep) o büyük hata ile (Bizim karşımıza) geldiler.

69-Hâkka 9


69/10فَعَصَوْا رَسُولَ رَبِّهِمْ فَاَخَذَهُمْ اَخْذَةً رَابِيَةً


Rablerinin elçisine isyan ettiler. Bunun üzerine (Allah da) onları pek şiddetli bir yakalayışla yakaladı.

69-Hâkka 10


69/11اِنَّا لَمَّا طَغَا الْمَٓاءُ حَمَلْنَاكُمْ فِي الْجَارِيَةِۙ


Muhakkak ki su taştığı zaman sizi 'akıp giden gemide' Biz taşıdık.

69-Hâkka 11


69/12لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَٓا اُذُنٌ وَاعِيَةٌ


Ki bunu sizlere bir ibret kılalım. Duyup-belleyen kulaklar da onu anlayıp-bellesin.

69-Hâkka 12


69/13فَاِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ نَفْخَةٌ وَاحِدَةٌۙ


Sur'a tek üflemeyle üflendiği

69-Hâkka 13


69/14وَحُمِلَتِ الْاَرْضُ وَالْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَاحِدَةً


Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp, tek bir çarpma ile (birbirine) çarpılıp parçalandığı zaman

69-Hâkka 14


69/15فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ


İşte o gün vakıa (beklenen olay) vuku bulmuştur.

69-Hâkka 15


69/16وَانْشَقَّتِ السَّمَٓاءُ فَهِيَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌۙ


Gök de yarılmış, o gün za'fa uğramıştır.

69-Hâkka 16


69/17وَالْمَلَكُ عَلٰٓى اَرْجَٓائِهَاۜ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌۜ


O melek, onun (göğün) çevresi üzerindedir. O gün Rabbinin arşını, onların üstünde sekiz (melek) taşır.

69-Hâkka 17


69/18يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفٰى مِنْكُمْ خَافِيَةٌ


O gün (hesap için Allah'a) arz olunursunuz. Sizden (size ait) hiçbir sır, gizli kalmaz.

69-Hâkka 18


69/19فَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِيَم۪ينِه۪ فَيَقُولُ هَٓاؤُ۬مُ اقْرَؤُ۫ا كِتَابِيَهْۚ


Artık kitabı sağ tarafından verilen kişi der ki "Alın, kitabımı okuyun."

69-Hâkka 19


69/20اِنّ۪ي ظَنَنْتُ اَنّ۪ي مُلَاقٍ حِسَابِيَهْۚ


Ben gerçekten hesabıma kavuşacağımı (inanıp) sanıyordum.

69-Hâkka 20


69/21فَهُوَ ف۪ي ع۪يشَةٍ رَاضِيَةٍۙ


Artık o razı-hoşnut olduğu bir hayat içindedir.

69-Hâkka 21


69/22ف۪ي جَنَّةٍ عَالِيَةٍۙ


Yüksek bir cennette.

69-Hâkka 22


69/23قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ


Olgun meyveleri sarkıp-yakınlaşmıştır.

69-Hâkka 23


69/24كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـٔاً بِمَٓا اَسْلَفْتُمْ فِي الْاَيَّامِ الْخَالِيَةِ


(Onlara denir ki) "Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin ve için."

69-Hâkka 24


69/25وَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِه۪ فَيَقُولُ يَا لَيْتَن۪ي لَمْ اُو۫تَ كِتَابِيَهْۚ


Kitab'ı sol tarafından verilen ise der ki "Bana kitabım keşke verilmeseydi."

69-Hâkka 25


69/26وَلَمْ اَدْرِ مَا حِسَابِيَهْۚ


Hesabımın ne olduğunu hiç bilmeseydim.

69-Hâkka 26


69/27يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَۚ


"Keşke onunla (ölümümle, her şey bitmiş) olsaydı."

69-Hâkka 27


69/28مَٓا اَغْنٰى عَنّ۪ي مَالِيَهْۚ


Malım bana hiçbir fayda sağlamadı.

69-Hâkka 28


69/29هَلَكَ عَنّ۪ي سُلْطَانِيَهْۚ


Güç ve kudretim de benden yok olup gitti.

69-Hâkka 29


69/30خُذُوهُ فَغُلُّوهُۙ


(Buyrulur ki) "Onu tutup bağlayın."

69-Hâkka 30


69/31ثُمَّ الْجَح۪يمَ صَلُّوهُۙ


Sonra onu alevli ateşe atın.

69-Hâkka 31


69/32ثُمَّ ف۪ي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعاً فَاسْلُكُوهُۜ


Sonra onu boyu yetmiş arşın olan zincire vurup gönderin.

69-Hâkka 32


69/33اِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ الْعَظ۪يمِۙ


Çünkü o, büyük olan Allah'a iman etmiyordu.

69-Hâkka 33


69/34وَلَا يَحُضُّ عَلٰى طَعَامِ الْمِسْك۪ينِۜ


Yoksulu yedirmeye teşvik etmiyordu.

69-Hâkka 34


69/35فَلَيْسَ لَهُ الْيَوْمَ هٰهُنَا حَم۪يمٌۙ


Artık bu gün kendisine hiçbir yakın dost yoktur.

69-Hâkka 35


69/36وَلَا طَعَامٌ اِلَّا مِنْ غِسْل۪ينٍۙ


Kanlı irinden başka bir yemek de yoktur.

69-Hâkka 36


69/37لَا يَأْكُلُهُٓ اِلَّا الْخَاطِؤُ۫نَ۟


Bunu (kanlı irini) büyük hata-günah işleyenlerden başkası yemez.

69-Hâkka 37


69/38فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَا تُبْصِرُونَۙ


Gördüklerinize andolsun

69-Hâkka 38


69/39وَمَا لَا تُبْصِرُونَۙ


Görmediklerinize de.

69-Hâkka 39


69/40اِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَر۪يمٍۚ


Muhakkak ki o, kerim-çok şerefli bir elçinin sözüdür.

69-Hâkka 40


69/41وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍۜ قَل۪يلاً مَا تُـؤْمِنُونَۙ


O (Kur'an) bir şair sözü değildir. Ne kadar az inanıyorsunuz?

69-Hâkka 41


69/42وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍۜ قَل۪يلاً مَا تَذَكَّرُونَۜ


Bir kahinin de sözü değildir. Ne kadar az düşünüp-öğüt alıyorsunuz?

69-Hâkka 42


69/43تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ


Alemlerin Rabbinden bir indirilmedir.

69-Hâkka 43


69/44وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْاَقَاو۪يلِۙ


Eğer o (peygamber) Bize isnat ederek bazı sözler uydurup-söylemiş olsaydı

69-Hâkka 44


69/45لَاَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَم۪ينِۙ


Elbette onu kuvvetle tutup-yakalardık.

69-Hâkka 45


69/46ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَت۪ينَۘ


Sonra onun can damarını mutlaka keserdik.

69-Hâkka 46


69/47فَمَا مِنْكُمْ مِنْ اَحَدٍ عَنْهُ حَاجِز۪ينَ


O zaman sizden hiçbiriniz bunu kendisinden engelleyip-uzaklaştıramazdınız.

69-Hâkka 47


69/48وَاِنَّهُ لَتَذْكِرَةٌ لِلْمُتَّق۪ينَ


Gerçek şu ki o (Kur'an), muttakiler (korkup-sakınanlar) için kesin bir öğüttür.

69-Hâkka 48


69/49وَاِنَّا لَنَعْلَمُ اَنَّ مِنْكُمْ مُكَذِّب۪ينَ


İçinizde yalanlayanların bulunduğunu elbette ki biliyoruz.

69-Hâkka 49


69/50وَاِنَّهُ لَحَسْرَةٌ عَلَى الْـكَافِر۪ينَ


Gerçekten o (Kur'an), kafirler için (ahirette dönüp kavuşmak-iman etmek isteyecekleri) bir hasrettir.

69-Hâkka 50


69/51وَاِنَّهُ لَحَقُّ الْيَق۪ينِ


Muhakkak ki o yakin (kesin olan) bir haktır-gerçektir.

69-Hâkka 51


69/52فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ


O halde Rabbini azim-yüce ismiyle tesbih et.

69-Hâkka 52


70-Meâric Suresi


70/1سَاَلَ سَٓائِلٌ بِعَذَابٍ وَاقِعٍۙ


İstekte bulunan biri, gerçekleşecek olan azabı istedi.

70-Meâric 1


70/2لِلْـكَافِر۪ينَ لَيْسَ لَهُ دَافِعٌۙ


Kafirler için onu savıp-önleyecek kimse yoktur.

70-Meâric 2


70/3مِنَ اللّٰهِ ذِي الْمَعَارِجِۜ


(Yüksek derecelere) yükselten yollar sahibi olan Allah'tandır.

70-Meâric 3


70/4تَعْرُجُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَالرُّوحُ اِلَيْهِ ف۪ي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْس۪ينَ اَلْفَ سَنَةٍۚ


Melekler ve ruh (bu yollar ile kendi hızlarına göre) süresi ellibin yıl olan bir günde O'na yükselip-çıkar.

70-Meâric 4


70/5فَاصْبِرْ صَبْراً جَم۪يلاً


O halde güzel bir sabırla sabret.

70-Meâric 5


70/6اِنَّهُمْ يَرَوْنَهُ بَع۪يداًۙ


Onlar gerçekten bunu (kıyameti) uzak görmektedirler.

70-Meâric 6


70/7وَنَرٰيهُ قَر۪يباًۜ


Biz ise onu yakın görmekteyiz.

70-Meâric 7


70/8يَوْمَ تَكُونُ السَّمَٓاءُ كَالْمُهْلِۙ


O gün gök erimiş maden gibi olur.

70-Meâric 8


70/9وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِۙ


Dağlar da (atılmış) rengarenk yün gibi olur.

70-Meâric 9


70/10وَلَا يَسْـَٔلُ حَم۪يمٌ حَم۪يماًۚ


(O gün) hiçbir yakın-dost, bir yakın-dostu sormaz.

70-Meâric 10


70/11يُبَصَّرُونَهُمْۜ يَوَدُّ الْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَد۪ي مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍ بِبَن۪يهِۙ


Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir mücrim (suçlu-günahkar) o günün azabından (kurtulmak için) oğullarını fidye olarak vermek ister.

70-Meâric 11


70/12وَصَاحِبَتِه۪ وَاَخ۪يهِۙ


Eşini ve kardeşini

70-Meâric 12


70/13وَفَص۪يلَتِهِ الَّت۪ي تُـْٔو۪يهِۙ


Ve kendisini barındıran aşiretini (soyunu)

70-Meâric 13


70/14وَمَنْ فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاًۙ ثُمَّ يُنْج۪يهِۙ


Yeryüzünde bulunanların hepsini (verse de) sonra kurtulsa.

70-Meâric 14


70/15كَلَّاۜ اِنَّهَا لَظٰىۙ


Hayır (asla kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem) alev alev yanan bir ateştir.

70-Meâric 15


70/16نَزَّاعَةً لِلشَّوٰىۚ


Başın derisini kavurup-soyar.

70-Meâric 16


70/17تَدْعُوا مَنْ اَدْبَرَ وَتَوَلّٰىۙ


Yüz çevirip arkasını döneni (kendisine) çağırır.

70-Meâric 17


70/18وَجَمَعَ فَاَوْعٰى


(Mal ve servet) toplayıp da bir yerde (üst üste) yığmakta olanı.

70-Meâric 18


70/19اِنَّ الْاِنْسَانَ خُلِقَ هَلُوعاًۙ


Gerçek şu ki insan haris (hırslı ve tamahkar) olarak yaratıldı.

70-Meâric 19


70/20اِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعاًۙ


Kendisine bir şer (kötülük) dokunduğu zaman (niye bana diye sızlanır) feryat eder.

70-Meâric 20


70/21وَاِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعاًۙ


Ona bir hayır dokunduğunda da (niye başkasına gitsin diye) engelleyici olur.

70-Meâric 21


70/22اِلَّا الْمُصَلّ۪ينَۙ


Ancak namaz kılanlar hariç.

70-Meâric 22


70/23اَلَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَاتِهِمْ دَٓائِمُونَۖ


Ki onlar namazlarında süreklidirler.

70-Meâric 23


70/24وَالَّذ۪ينَ ف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَعْلُومٌۙ


Ve onların mallarında belirli bir hak vardır.

70-Meâric 24


70/25لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِۖ


İsteyip-dilenenler ve (istemekten çekinen) yoksullar-yoksunlar için.

70-Meâric 25


70/26وَالَّذ۪ينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدّ۪ينِۖ


Onlar din gününü doğrulayıp-tasdik ederler.

70-Meâric 26


70/27وَالَّذ۪ينَ هُمْ مِنْ عَذَابِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَۚ


Onlar Rablerinin azabından korkup-çekinirler.

70-Meâric 27


70/28اِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍۚ


Rablerinin azabından elbette ki emin olunamaz.

70-Meâric 28


70/29وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَۙ


Ve onlar ferclerini (mahrem yerlerini-ırzlarını) korurlar.

70-Meâric 29


70/30اِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُوم۪ينَۚ


Ancak eşleri ve sağ ellerinin sahip olduğu (cariyeler) müstesna. Çünkü onlar (bunlardan dolayı) kınanmazlar.

70-Meâric 30


70/31فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَٓاءَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْعَادُونَۚ


Fakat bunun ötesini arayanlar artık onlar haddi aşanlardır.

70-Meâric 31


70/32وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِاَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَۖ


Onlar (kendilerine verilen) emanete ve verdikleri ahde riayet edenlerdir.

70-Meâric 32


70/33وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِشَهَادَاتِهِمْ قَٓائِمُونَۖ


Şahidliklerinde de dosdoğru davrananlardır.

70-Meâric 33


70/34وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَۜ


Namazlarını (titizlikle) koruyanlardır.

70-Meâric 34


70/35اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي جَنَّاتٍ مُكْرَمُونَۜ ۟


İşte onlar cennetlerde ağırlananlardır.

70-Meâric 35


70/36فَمَالِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا قِبَلَكَ مُهْطِع۪ينَۙ


O küfredenlere ne oluyor ki (boyunlarını uzatıp) sana doğru koşuyorlar.

70-Meâric 36


70/37عَنِ الْيَم۪ينِۙ وَعَنِ الشِّمَالِ عِز۪ينَ


Sağ yandan ve sol yandan bölükler halinde.

70-Meâric 37


70/38اَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ اَنْ يُدْخَلَ جَنَّةَ نَع۪يمٍۙ


Onlardan herbiri (nimetlerle donatılmış) Naim cennetine gireceğini mi umuyor?

70-Meâric 38


70/39كَلَّاۜ اِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِمَّا يَعْلَمُونَ


Hayır, asla. Gerçekten Biz onları bildikleri şeyden yarattık.

70-Meâric 39


70/40فَلَٓا اُقْسِمُ بِرَبِّ الْمَشَارِقِ وَالْمَغَارِبِ اِنَّا لَقَادِرُونَۙ


Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, muhakkak ki Biz güç yetirenleriz.

70-Meâric 40


70/41عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ خَيْراً مِنْهُمْۙ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَ


Onları kendilerinden daha hayırlı olanlarla değiştirmeye (elbette güç yetiririz) ve Biz önüne geçilecekler de değiliz.

70-Meâric 41


70/42فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتّٰى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذ۪ي يُوعَدُونَۙ


O halde sen onları bırak, kendilerine vaadedilen (azab) günlerine kavuşuncaya kadar dalıp-oynasınlar, oyalansınlar.

70-Meâric 42


70/43يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ الْاَجْدَاثِ سِرَاعاً كَاَنَّهُمْ اِلٰى نُصُبٍ يُوفِضُونَۙ


Kabirlerinden koşarcasına çıkacakları gün sanki onlar dikili bir şeye yönelmişler gibidir.

70-Meâric 43


70/44خَاشِعَةً اَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۜ ذٰلِكَ الْيَوْمُ الَّذ۪ي كَانُوا يُوعَدُونَ


Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşmüş' bir halde kendilerini zillet sarıp-kaplamıştır. İşte bu, kendilerine vaadedilmekte olan (kıyamet ve azab) günüdür.

70-Meâric 44


71-Nuh Suresi


71/1اِنَّٓا اَرْسَلْنَا نُوحاً اِلٰى قَوْمِه۪ٓ اَنْ اَنْذِرْ قَوْمَكَ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ


Biz Nuh'u "Kendilerine acıklı bir azab gelmeden önce kavmini uyarıp-korkut" diye kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik.

71-Nuh 1


71/2قَالَ يَا قَوْمِ اِنّ۪ي لَـكُمْ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۙ


Dedi ki "Ey kavmim, gerçekten ben size (gönderilmiş) apaçık bir uyarıcı-korkutucuyum."

71-Nuh 2


71/3اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ وَاتَّقُوهُ وَاَط۪يعُونِۙ


Allah'a kulluk edin, O'ndan korkup-sakının ve bana itaat edin.

71-Nuh 3


71/4يَغْفِرْ لَـكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۜ اِنَّ اَجَلَ اللّٰهِ اِذَا جَٓاءَ لَا يُؤَخَّرُۢ لَوْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ


Sizin günahlarınızı bağışlar ve sizi belirlenmiş bir süreye-ecele kadar erteler. Elbette Allah'ın takdir ettiği ecel geldiği zaman o ertelenmez. Bilmiş olsaydınız.

71-Nuh 4


71/5قَالَ رَبِّ اِنّ۪ي دَعَوْتُ قَوْم۪ي لَيْلاً وَنَهَاراًۙ


(Sonra Nuh) dedi ki "Rabbim, gerçekten ben kavmimi gece ve gündüz davet ettim."

71-Nuh 5


71/6فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَٓاء۪ٓي اِلَّا فِرَاراً


Fakat benim davetim, bir kaçıştan başkasını arttırmadı.

71-Nuh 6


71/7وَاِنّ۪ي كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُٓوا اَصَابِعَهُمْ ف۪ٓي اٰذَانِهِمْ وَاسْتَغْشَوْا ثِيَابَهُمْ وَاَصَرُّوا وَاسْتَكْبَرُوا اسْتِكْبَاراًۚ


Doğrusu ben Sen'in onları bağışlaman için her davet edişimde onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, örtülerine büründüler ve kibirlendikçe kibirlenip direttiler.

71-Nuh 7


71/8ثُمَّ اِنّ۪ي دَعَوْتُهُمْ جِهَاراًۙ


Sonra ben onları açıktan açığa davet ettim.

71-Nuh 8


71/9ثُمَّ اِنّ۪ٓي اَعْلَنْتُ لَهُمْ وَاَسْرَرْتُ لَهُمْ اِسْرَاراًۙ


Sonra (davetimi) onlara açıkça ilan ettim ve kendilerine gizli gizli de yanaşıp-konuştum.

71-Nuh 9


71/10فَقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ اِنَّهُ كَانَ غَفَّاراًۙ


Dedim ki artık Rabbinizden mağfiret (bağışlanma) dileyin. Gerçekten O çok bağışlayandır.

71-Nuh 10


71/11يُرْسِلِ السَّمَٓاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَاراًۙ


(Mağfiret dileyin ki) üzerinize gökten bol bol yağmur yağdırsın.

71-Nuh 11


71/12وَيُمْدِدْكُمْ بِاَمْوَالٍ وَبَن۪ينَ وَيَجْعَلْ لَكُمْ جَنَّاتٍ وَيَجْعَلْ لَكُمْ اَنْهَاراًۜ


Size mallar ve çocuklarla yardımda bulunsun. Size bağlar-bahçeler versin, ırmaklar kılsın-akıtsın.

71-Nuh 12


71/13مَا لَكُمْ لَا تَرْجُونَ لِلّٰهِ وَقَاراًۚ


Size ne oluyor ki Allah'a vakarı (azameti) yakıştırıp-korkmuyorsunuz?

71-Nuh 13


71/14وَقَدْ خَلَقَكُمْ اَطْوَاراً


Halbuki sizi halden hale-tavırdan tavıra geçirerek (Allah) yaratmıştır.

71-Nuh 14


71/15اَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللّٰهُ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقاًۙ


Görmüyor musunuz, Allah yedi kat gökleri (birbirleriyle uyumlu) tabakalar halinde nasıl yaratmıştır?

71-Nuh 15


71/16وَجَعَلَ الْقَمَرَ ف۪يهِنَّ نُوراً وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجاً


Ve ayı da bunlar içinde bir nur kılmış, güneşi de bir çerağ-kandil yapmıştır.

71-Nuh 16


71/17وَاللّٰهُ اَنْبَتَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ نَبَاتاًۙ


Allah sizi yerden bir bitki (gibi) bitirdi.

71-Nuh 17


71/18ثُمَّ يُع۪يدُكُمْ ف۪يهَا وَيُخْرِجُكُمْ اِخْرَاجاً


Sonra sizi yine ona döndürecek ve sizi (diriltici) bir çıkarışla diriltip-çıkaracaktır.

71-Nuh 18


71/19وَاللّٰهُ جَعَلَ لَـكُمُ الْاَرْضَ بِسَاطاًۙ


Allah yeri sizin için yaydı-yaygı kıldı.

71-Nuh 19


71/20لِتَسْلُكُوا مِنْهَا سُبُلاً فِجَاجاً۟


Gezip-dolaşmanız için onun içinde geniş yollar (bıraktı).

71-Nuh 20


71/21قَالَ نُوحٌ رَبِّ اِنَّهُمْ عَصَوْن۪ي وَاتَّبَعُوا مَنْ لَمْ يَزِدْهُ مَالُهُ وَوَلَدُهُٓ اِلَّا خَسَاراًۚ


Nuh (devamında dedi ki) "Rabbim. Gerçekten onlar bana isyan ettiler. Mal ve çocukları kendisine hasardan-ziyandan başka bir şey arttırmayan kimselere uydular."

71-Nuh 21


71/22وَمَكَرُوا مَكْراً كُبَّاراًۚ


Ve (birbirinden) büyük hileli-düzenler kurdular.

71-Nuh 22


71/23وَقَالُوا لَا تَذَرُنَّ اٰلِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَداًّ وَلَا سُوَاعاًۙ وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْراًۚ


Ve dediler ki Kendi ilahlarınızı bırakmayın. Ne Vedd'i, ne Suva'ı, ne Yeğus'u, ne Yeuk'u ve ne de Nesr'i asla bırakmayın."

71-Nuh 23


71/24وَقَدْ اَضَلُّوا كَث۪يراًۚ وَلَا تَزِدِ الظَّالِم۪ينَ اِلَّا ضَلَالاً


Böylece onlar çoğu kimseyi şaşırtıp-saptırdılar. Sen de o zalimlere (kendi soylarında) sapıklıktan başkasını arttırma.

71-Nuh 24


71/25مِمَّا خَط۪ٓيـَٔاتِهِمْ اُغْرِقُوا فَاُدْخِلُوا نَاراً فَلَمْ يَجِدُوا لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَنْصَاراً


Bunlar günahları yüzünden suda boğuldular sonra ateşe sokuldular. O zaman Allah'ın dışında hiçbir yardımcı bulamadılar.

71-Nuh 25


71/26وَقَالَ نُوحٌ رَبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْاَرْضِ مِنَ الْكَافِر۪ينَ دَيَّاراً


Nuh "Rabbim, yer üstünde kafirlerden yurt edinen hiçbir kimseyi bırakma" dedi.

71-Nuh 26


71/27اِنَّكَ اِنْ تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُٓوا اِلَّا فَاجِراً كَفَّاراً


Çünkü Sen onları bırakacak olursan, Sen'in kullarını şaşırtıp-saptırırlar ve onlar facirden (kötülükte sınırı aşan ahlaksızdan) kafirden başkasını doğurmazlar.

71-Nuh 27


71/28رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَنْ دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِناً وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ وَلَا تَزِدِ الظَّالِم۪ينَ اِلَّا تَبَاراً


Rabbim. Beni, annemi-babamı, mü'min olarak evime gireni, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalim olanlara da helaktan-yıkımdan başkasını arttırma.

71-Nuh 28


72-Cin Suresi


72/1قُلْ اُو۫حِيَ اِلَيَّ اَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ فَقَالُٓوا اِنَّا سَمِعْنَا قُرْاٰناً عَجَباًۙ


De ki "Bana cinlerden bir grubun (Kur'an'ı) dinleyip şöyle dedikleri vahyedildi. "Biz gerçekten hayret verici (harika) bir Kur'an dinledik."

72-Cin 1


72/2يَهْد۪ٓي اِلَى الرُّشْدِ فَاٰمَنَّا بِه۪ۜ وَلَنْ نُشْرِكَ بِرَبِّنَٓا اَحَداًۙ


O (Kur'an) 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Biz ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız.

72-Cin 2


72/3وَاَنَّهُ تَعَالٰى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَداًۙ


Elbette ki Rabbimizin şanı çok yücedir. O ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk."

72-Cin 3


72/4وَاَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَف۪يهُنَا عَلَى اللّٰهِ شَطَطاًۙ


"Doğrusu bizim 'sefih-ahmak' olanlarımız Allah'a karşı asılsız-gerçek dışı şeyler söylüyormuş."

72-Cin 4


72/5وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ تَقُولَ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللّٰهِ كَذِباًۙ


Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemiyeceklerini sanmıştık.

72-Cin 5


72/6وَاَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْاِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقاًۙ


Şu da bir gerçek ki insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığındılar. Böylece onların azgınlıklarını arttırdılar.

72-Cin 6


72/7وَاَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنْتُمْ اَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ اَحَداًۙ


Sizin zannettiğiniz gibi onlar da Allah'ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini zannettiler."

72-Cin 7


72/8وَاَنَّا لَمَسْنَا السَّمَٓاءَ فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَساً شَد۪يداً وَشُهُباًۙ


Doğrusu biz göğü yokladık fakat onu şiddetli-güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı-dolu bulduk.

72-Cin 8


72/9وَاَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِۜ فَمَنْ يَسْتَمِعِ الْاٰنَ يَجِدْ لَهُ شِهَاباً رَصَداًۙ


Oysa biz (önceden Mele-i A'la'yı) dinlemek için onun bazı mevkilerindeki oturma yerlerinde otururduk. Fakat şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur.

72-Cin 9


72/10وَاَنَّا لَا نَدْر۪ٓي اَشَرٌّ اُر۪يدَ بِمَنْ فِي الْاَرْضِ اَمْ اَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَداًۙ


Doğrusu (bu korumanın-gizliliğin hikmetini) bilmiyoruz, yerde olanlara bir kötülük mü istendi yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici) bir hayır mı diledi?

72-Cin 10


72/11وَاَنَّا مِنَّا الصَّالِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذٰلِكَۜ كُنَّا طَرَٓائِقَ قِدَداًۙ


Gerçek şu ki bizden salih olanlar da vardır ve bizden bunun dışında-aşağısında olanlar da. Biz çeşitli yollara (fırkalara) ayrıldık.

72-Cin 11


72/12وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ نُعْجِزَ اللّٰهَ فِي الْاَرْضِ وَلَنْ نُعْجِزَهُ هَرَباًۙ


Biz gerçekten anladık ki Allah'ı arzda-yerde asla aciz bırakamayacağız, kaçmakla da O'nu kesinlikle aciz bırakamayacağız.

72-Cin 12


72/13وَاَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدٰٓى اٰمَنَّا بِه۪ۜ فَمَنْ يُؤْمِنْ بِرَبِّه۪ فَلَا يَخَافُ بَخْساً وَلَا رَهَقاًۙ


Doğrusu biz hidayeti (yol gösterici Kur'an'ı) işitince ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden ve ne de haksızlığa uğrayacağından korkar.

72-Cin 13


72/14وَاَنَّا مِنَّا الْمُسْلِمُونَ وَمِنَّا الْقَاسِطُونَۜ فَمَنْ اَسْلَمَ فَاُو۬لٰٓئِكَ تَحَرَّوْا رَشَداً


Elbette bizden müslüman olanlar da var, zulmedenler de. Artık (Allah'a ve indirdiği bu Kitab'a) teslim olanlar, onlar 'gerçeği ve doğruyu' (samimiyetle) arayanlardır.

72-Cin 14


72/15وَاَمَّا الْقَاسِطُونَ فَكَانُوا لِجَهَنَّمَ حَطَباًۙ


Haktan sapıp-ayrılanlara gelince, onlar da cehenneme odun olmuşlardır.

72-Cin 15


72/16وَاَنْ لَوِ اسْتَقَامُوا عَلَى الطَّر۪يقَةِ لَاَسْقَيْنَاهُمْ مَٓاءً غَدَقاًۙ


Eğer (cinler, doğru) yol üzerinde 'dosdoğru bir istikamet tuttursalardı' Biz onlara mutlaka bol miktarda su verip-içirirdik.

72-Cin 16


72/17لِنَفْتِنَهُمْ ف۪يهِۚ وَمَنْ يُعْرِضْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّه۪ يَسْلُكْهُ عَذَاباً صَعَداًۙ


Ki kendilerini bununla denemek için. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Allah) onu 'şiddeti gittikçe artan' bir azaba sürükler.

72-Cin 17


72/18وَاَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلّٰهِ فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللّٰهِ اَحَداًۙ


Muhakkak ki mescidler Allah içindir. Öyleyse (oralarda) Allah ile beraber (peygamber de olsa) hiç kimseye dua edip-yalvarmayın.

72-Cin 18


72/19وَاَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللّٰهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَداًۜ۟


Allah'ın kulu (olan Muhammed, mescidde) O'na dua için kalktığında, (cinler dua ve şefaat için) neredeyse onun etrafında keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi.

72-Cin 19


72/20قُلْ اِنَّمَٓا اَدْعُوا رَبّ۪ي وَلَٓا اُشْرِكُ بِه۪ٓ اَحَداً


(Ey Muhammed) de ki "Ben sadece Rabbime dua ediyorum ve (bu duada) O'na hiç kimseyi ortak tutmuyorum?"

72-Cin 20


72/21قُلْ اِنّ۪ي لَٓا اَمْلِكُ لَكُمْ ضَراًّ وَلَا رَشَداً


De ki "Doğrusu (bana dua ederseniz) ben sizin için ne bir zarar, ne de bir yarar sağlayabilirim."

72-Cin 21


72/22قُلْ اِنّ۪ي لَنْ يُج۪يرَن۪ي مِنَ اللّٰهِ اَحَدٌ وَلَنْ اَجِدَ مِنْ دُونِه۪ مُلْتَحَداًۙ


De ki "Muhakkak ki beni (bile) Allah'tan (gelebilecek bir azaba karşı) hiç kimse asla koruyup-kurtaramaz ve O'nun dışında asla sığınacak (bir kimse de) bulamam."

72-Cin 22


72/23اِلَّا بَلَاغاً مِنَ اللّٰهِ وَرِسَالَاتِه۪ۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَاِنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ


(Benim görevim) ancak Allah'tan olanı ve O'nun gönderdiklerini duyurmak-tebliğ etmektir. Kim Allah'a ve O'nun Resulüne isyan ederse, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere onun için cehennem ateşi vardır.

72-Cin 23


72/24حَتّٰٓى اِذَا رَاَوْا مَا يُوعَدُونَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ اَضْعَفُ نَاصِراً وَاَقَلُّ عَدَداً


Sonunda onlar kendilerine vaadedileni gördükleri zaman yardımcı olmak bakımından kim daha zayıfmış ve sayıca kim daha azmış bilip-öğrenmiş olacaklardır?"

72-Cin 24


72/25قُلْ اِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ مَا تُوعَدُونَ اَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبّ۪ٓي اَمَداً


De ki "Ben bilmiyorum, size vaadedilen (kıyamet) yakın mı yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?"

72-Cin 25


72/26عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلٰى غَيْبِه۪ٓ اَحَداًۙ


O, gaybı bilendir. (Kıyamet saatiyle ilgili) gaybını kimseye zahir etmez-açmaz.

72-Cin 26


72/27اِلَّا مَنِ ارْتَضٰى مِنْ رَسُولٍ فَاِنَّهُ يَسْلُكُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِه۪ رَصَداًۙ


Ancak beğenip-seçtiği (açmayı dilediği) bir Resul bunun dışındadır. (Ona açıp-zahir ettiği için) onun önüne ve arkasına gözetleyiciler koyar.

72-Cin 27


72/28لِيَعْلَمَ اَنْ قَدْ اَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَاَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَاَحْصٰى كُلَّ شَيْءٍ عَدَداً


Ki Rablerinden gelen risaletin gereğince tebliğ edildiğini bilsin. (Allah) onların nezdinde olanları (hubren, evvel ve ahir ilmiyle) sarıp-kuşatmış ve her şeyi sayı olarak da sayıp-tesbit etmiştir.

72-Cin 28


73-Müzzemmil Suresi


73/1يَٓا اَيُّهَا الْمُزَّمِّلُۙ


Ey örtüsüne bürünen

73-Müzzemmil 1


73/2قُمِ الَّيْلَ اِلَّا قَل۪يلاًۙ


Birazı hariç olmak üzere geceleyin kalk.

73-Müzzemmil 2


73/3نِصْفَهُٓ اَوِ انْقُصْ مِنْهُ قَل۪يلاًۙ


Yarısı kadar ya da ondan biraz eksilt.

73-Müzzemmil 3


73/4اَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْاٰنَ تَرْت۪يلاًۜ


Veya arttır. Ve Kur'an'ı da tertil üzere (ağır ağır-tane tane) güzelce oku.

73-Müzzemmil 4


73/5اِنَّا سَنُلْق۪ي عَلَيْكَ قَوْلاً ثَق۪يلاًۜ


Doğrusu Biz senin üzerine ağır bir söz (vahiy) bırakacağız.

73-Müzzemmil 5


73/6اِنَّ نَاشِئَةَ الَّيْلِ هِيَ اَشَدُّ وَطْـٔاً وَاَقْوَمُ ق۪يلاًۜ


Şüphesiz gece kalkışı daha zorlu-daha etkili ve söyleyiş-okuyuş bakımından da daha sağlamdır.

73-Müzzemmil 6


73/7اِنَّ لَكَ فِي النَّهَارِ سَبْحاً طَو۪يلاًۜ


Çünkü gündüzde senin için uzun uğraşılar vardır.

73-Müzzemmil 7


73/8وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلْ اِلَيْهِ تَبْت۪يلاًۜ


Rabbinin ismini zikret ve her şeyden kendini çekerek yalnızca O'na yönel.

73-Müzzemmil 8


73/9رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ فَاتَّخِذْهُ وَك۪يلاً


(Allah) doğunun ve batının Rabbidir. O'ndan başka ilah yoktur. Öyleyse (yalnızca) O'nu vekil tut.

73-Müzzemmil 9


73/10وَاصْبِرْ عَلٰى مَا يَقُولُونَ وَاهْجُرْهُمْ هَجْراً جَم۪يلاً


Onların söylediklerine karşı sabret ve onlardan güzellikle (güzel bir ayrılma tarzıyla) ayrıl.

73-Müzzemmil 10


73/11وَذَرْن۪ي وَالْمُكَذِّب۪ينَ اُو۬لِي النَّعْمَةِ وَمَهِّلْهُمْ قَل۪يلاً


Yalanlamakta olan nimet (refah ve servet) sahiblerini Bana bırak ve onlara az bir süre tanı.

73-Müzzemmil 11


73/12اِنَّ لَدَيْنَٓا اَنْكَالاً وَجَح۪يماًۙ


Muhakkak ki Bizim yanımızda bukağılar-boyunduruklar ve alevli bir ateş vardır.

73-Müzzemmil 12


73/13وَطَعَاماً ذَا غُصَّةٍ وَعَذَاباً اَل۪يماً


Boğazı tıkayan bir yemek ve elim-acıklı bir azab vardır.

73-Müzzemmil 13


73/14يَوْمَ تَرْجُفُ الْاَرْضُ وَالْجِبَالُ وَكَانَتِ الْجِبَالُ كَث۪يباً مَه۪يلاً


O gün yer ve dağlar sarsılır ve dağlar dağılmış bir kum yığını olur.

73-Müzzemmil 14


73/15اِنَّٓا اَرْسَلْنَٓا اِلَيْكُمْ رَسُولاً شَاهِداً عَلَيْكُمْ كَمَٓا اَرْسَلْنَٓا اِلٰى فِرْعَوْنَ رَسُولاًۜ


Muhakkak ki Biz size, sizin üzerinize şahid olacak bir resul gönderdik. Firavun'a da bir resul gönderdiğimiz gibi.

73-Müzzemmil 15


73/16فَعَصٰى فِرْعَوْنُ الرَّسُولَ فَاَخَذْنَاهُ اَخْذاً وَب۪يلاً


Fakat Firavun Resule isyan etti. Biz de onu çok ağır-şiddetli bir şekilde yakalayıverdik.

73-Müzzemmil 16


73/17فَـكَيْفَ تَتَّقُونَ اِنْ كَفَرْتُمْ يَوْماً يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ ش۪يباًۗ


Eğer inkar ederseniz, çocukların saçlarını ağartan bir günden kendinizi nasıl koruyacaksınız?

73-Müzzemmil 17


73/18اَلسَّمَٓاءُ مُنْفَطِرٌ بِه۪ۜ كَانَ وَعْدُهُ مَفْعُولاً


Gök bile onunla (o günün şiddetinden) yarılıp-çatlamıştır. O'nun vaadi yerine gelmiştir.

73-Müzzemmil 18


73/19اِنَّ هٰذِه۪ تَذْكِرَةٌۚ فَمَنْ شَٓاءَ اتَّخَذَ اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلاً۟


Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol edinir.

73-Müzzemmil 19


73/20اِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ اَنَّكَ تَقُومُ اَدْنٰى مِنْ ثُلُثَيِ الَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَٓائِفَةٌ مِنَ الَّذ۪ينَ مَعَكَۜ وَاللّٰهُ يُقَدِّرُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَۜ عَلِمَ اَنْ لَنْ تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ فَاقْرَؤُ۫ا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْاٰنِۜ عَلِمَ اَنْ سَيَكُونُ مِنْكُمْ مَرْضٰىۙ وَاٰخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْاَرْضِ يَبْتَغُونَ مِنْ فَضْلِ اللّٰهِۙ وَاٰخَرُونَ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۘ فَاقْرَؤُ۫ا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُۙ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَقْرِضُوا اللّٰهَ قَرْضاً حَسَناًۜ وَمَا تُقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللّٰهِ هُوَ خَيْراً وَاَعْظَمَ اَجْراًۜ وَاسْتَغْفِرُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ


Gerçekten Rabbin senin gecenin üçte ikisinden biraz eksiğinde, yarısında ve üçte birinde (namaz için) kalktığını bilmektedir. Seninle birlikte olanlardan bir topluluğun da (kalktığını bilmektedir). Geceyi ve gündüzü Allah takdir etmektedir. Sizin bunu sayamayacağınızı bildiğinden tevbenizi kabul etti. O halde Kur'an'dan (bu konuda kendi durumunuza) kolay geleni okuyun. Allah içinizden hastalar olacağını, bir kısmının Allah'ın fazlından aramak için yeryüzünde gezip-dolaşacaklarını ve diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını elbetteki bilmektedir. Öyleyse ondan (Kur'an'daki bu tavsiyelerden kendinize) kolay geleni okuyun. Namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin. Hayır olarak kendi nefisleriniz için önceden takdim ettiğiniz şeyleri daha hayırlı ve karşılığı daha büyük olarak Allah katında bulursunuz. Allah'tan mağfiret (bağışlanma) dileyin. Şüphesiz Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

73-Müzzemmil 20


74-Müddessir Suresi


74/1يَٓا اَيُّهَا الْمُدَّثِّرُۙ


Ey örtüsüne bürünen

74-Müddessir 1


74/2قُمْ فَاَنْذِرْۙ


Kalk (ve) uyar.

74-Müddessir 2


74/3وَرَبَّكَ فَـكَبِّرْۙ


Rabbini tekbir et (yücelt).

74-Müddessir 3


74/4وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْۙ


Elbiseni temiz tut.

74-Müddessir 4


74/5وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْۙ


Ve kötü şeylerden kaçınıp-uzaklaş.

74-Müddessir 5


74/6وَلَا تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُۙ


Daha fazlasını istemek (başa kakmak) için iyilik yapma.

74-Müddessir 6


74/7وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْۜ


Rabbin için sabret.

74-Müddessir 7


74/8فَاِذَا نُقِرَ فِي النَّاقُورِۙ


O boruya (sur'a) üfürüldüğü zaman

74-Müddessir 8


74/9فَذٰلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَس۪يرٌۙ


İşte o gün pek zorlu bir gündür.

74-Müddessir 9


74/10عَلَى الْـكَافِر۪ينَ غَيْرُ يَس۪يرٍ


Kafirler için hiç kolay değildir.

74-Müddessir 10


74/11ذَرْن۪ي وَمَنْ خَلَقْتُ وَح۪يداًۙ


Kendisini tek olarak yarattığımı (o adamı) Bana bırak.

74-Müddessir 11


74/12وَجَعَلْتُ لَهُ مَالاً مَمْدُوداًۙ


Ki Ben ona geniş bir mal-servet verdim.

74-Müddessir 12


74/13وَبَن۪ينَ شُهُوداًۙ


Göz önünde-hazır çocuklar.

74-Müddessir 13


74/14وَمَهَّدْتُ لَهُ تَمْه۪يداًۙ


Ve ona (onun önüne) geniş imkanlar, bol fırsatlar yayıp-serdim.

74-Müddessir 14


74/15ثُمَّ يَطْمَعُ اَنْ اَز۪يدَۗ


Sonra daha da arttırmamı ister-tamah eder.

74-Müddessir 15


74/16كَلَّاۜ اِنَّهُ كَانَ لِاٰيَاتِنَا عَن۪يداًۜ


Hayır asla (beklemesin). Çünkü o Bizim ayetlerimize karşı alabildiğine inatçıdır.

74-Müddessir 16


74/17سَاُرْهِقُهُ صَعُوداًۜ


Onu sarp bir yokuşa sarıp-süreceğim.

74-Müddessir 17


74/18اِنَّهُ فَـكَّرَ وَقَدَّرَۙ


Doğrusu o düşündü ve (kendi ölçüsüyle) ölçüp biçti.

74-Müddessir 18


74/19فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَۙ


Canı çıkası-kahrolası nasıl ölçüp biçti.

74-Müddessir 19


74/20ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَۙ


Sonra canı çıkası-kahrolası (yine) nasıl ölçüp biçti.

74-Müddessir 20


74/21ثُمَّ نَظَرَۙ


Sonra bir baktı.

74-Müddessir 21


74/22ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَۙ


Sonra kaşlarını çattı ve suratını astı.

74-Müddessir 22


74/23ثُمَّ اَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَۙ


Sonra da sırt çevirip büyüklük tasladı.

74-Müddessir 23


74/24فَقَالَ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُۙ


(Ve) dedi ki "Bu yalnızca (geçmişten) aktarılan bir sihirdir."

74-Müddessir 24


74/25اِنْ هٰذَٓا اِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِۜ


Bu sadece bir beşer sözüdür.

74-Müddessir 25


74/26سَاُصْل۪يهِ سَقَرَ


Ben onu sekara (cehenneme) atacağım.

74-Müddessir 26


74/27وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا سَقَرُۜ


Sen bilir misin sekar nedir?

74-Müddessir 27


74/28لَا تُبْق۪ي وَلَا تَذَرُۚ


Hem (yakıp-tüketir, geriye bir şey) bırakmaz, hem de (tekrar azap etmekten) vazgeçmez.

74-Müddessir 28


74/29لَـوَّاحَةٌ لِلْبَشَرِۚ


(Günahkar) beşere delicesine susamıştır.

74-Müddessir 29


74/30عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَۜ


Onun üzerinde ondokuz vardır.

74-Müddessir 30


74/31وَمَا جَعَلْنَٓا اَصْحَابَ النَّارِ اِلَّا مَلٰٓئِكَةًۖ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ اِلَّا فِتْنَةً لِلَّذ۪ينَ كَـفَرُواۙ لِيَسْتَيْقِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْـكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا ا۪يمَاناً وَلَا يَرْتَابَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْـكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَۙ وَلِيَقُولَ الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْـكَافِرُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلاًۜ كَذٰلِكَ يُضِلُّ اللّٰهُ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَـهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ اِلَّا هُوَۜ وَمَا هِيَ اِلَّا ذِكْرٰى لِلْبَشَرِ۟


Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını da küfretmekte olanlar için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki kendilerine Kitab verilenler yakin (kesin) olarak inansın, iman edenlerin de imanları artsın. Kendilerine Kitab verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde hastalık olanlar ile kafirler de "Allah bu örnekle ne anlatmak istedi?" desin. İşte Allah dilediğini böyle şaşırtıp-saptırır, dilediğini de hidayete iletir. Rabbinin ordularını Kendisinden başkası bilmez. Bu beşer için ancak bir öğüttür.

74-Müddessir 31


74/32كَلَّا وَالْقَمَرِۙ


Hayır, aya andolsun

74-Müddessir 32


74/33وَالَّيْلِ اِذْ اَدْبَرَۙ


Dönüp gittiği an geceye

74-Müddessir 33


74/34وَالصُّبْحِ اِذَٓا اَسْفَرَۙ


Ağardığında sabaha.

74-Müddessir 34


74/35اِنَّهَا لَاِحْدَى الْـكُبَرِۙ


Muhakkak ki o (ayet olarak) büyüklerden biridir.

74-Müddessir 35


74/36نَذ۪يراً لِلْبَشَرِۙ


Beşer için bir uyarıp-korkutmadır.

74-Müddessir 36


74/37لِمَنْ شَٓاءَ مِنْكُمْ اَنْ يَتَقَدَّمَ اَوْ يَتَاَخَّرَۜ


Sizlerden öne geçmek veya geride kalmak isteyenler için.

74-Müddessir 37


74/38كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَه۪ينَةٌۙ


Her nefis, kazanmakta olduklarına karşılık bir rehinedir.

74-Müddessir 38


74/39اِلَّٓا اَصْحَابَ الْيَم۪ينِۜۛ


Ancak ashab-ı yemin hariç.

74-Müddessir 39


74/40ف۪ي جَنَّاتٍۜۛ يَتَسَٓاءَلُونَۙ


Onlar cennetlerdedirler (ve orada) sorarlar.

74-Müddessir 40


74/41عَنِ الْمُجْرِم۪ينَۙ


Mücrimlere (suçlu günahkarlara derler ki)

74-Müddessir 41


74/42مَا سَلَـكَكُمْ ف۪ي سَقَرَ


Sizi sekara (cehenneme) sürükleyip-sokan nedir?

74-Müddessir 42


74/43قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلّ۪ينَۙ


Onlar "Biz namaz kılanlardan değildik" dediler.

74-Müddessir 43


74/44وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْك۪ينَۙ


Yoksulu yedirip-doyurmazdık.

74-Müddessir 44


74/45وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَٓائِض۪ينَۙ


(Batıla) dalıp gidenlerle birlikte biz de dalıp giderdik.

74-Müddessir 45


74/46وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدّ۪ينِۙ


Din (hesab ve ceza) gününü yalanlardık.

74-Müddessir 46


74/47حَتّٰٓى اَتٰينَا الْيَق۪ينُۜ


Sonunda yakin (kesin bir gerçek olan ölüm) bize gelip-çattı.

74-Müddessir 47


74/48فَمَا تَنْفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِع۪ينَۜ


Artık şefaat edenlerin şefaati onlara bir yarar sağlamaz.

74-Müddessir 48


74/49فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِض۪ينَۙ


O halde bunlara ne oluyor ki (akibetlerini bildiren bu) öğütten yüz çevirip duruyorlar?

74-Müddessir 49


74/50كَاَنَّهُمْ حُمُرٌ مُسْتَنْفِرَةٌۙ


Sanki onlar ürkmüş yaban eşekleri gibidir.

74-Müddessir 50


74/51فَرَّتْ مِنْ قَسْوَرَةٍۜ


Arslandan (ürküp) kaçmaktalar.

74-Müddessir 51


74/52بَلْ يُر۪يدُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ اَنْ يُؤْتٰى صُحُفاً مُنَشَّرَةًۙ


Hayır, onlardan herbiri kendisine (özel) açılmış sahifelerin verilmesini ister.

74-Müddessir 52


74/53كَلَّاۜ بَلْ لَا يَخَافُونَ الْاٰخِرَةَۜ


Hayır. Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar.

74-Müddessir 53


74/54كَلَّٓا اِنَّهُ تَذْكِرَةٌۚ


Hayır, muhakkak ki o (Kur'an) bir öğüttür.

74-Müddessir 54


74/55فَمَنْ شَٓاءَ ذَكَرَهُۜ


Artık kim dilerse öğüt alıp-düşünür.

74-Müddessir 55


74/56وَمَا يَذْكُرُونَ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُۜ هُوَ اَهْلُ التَّقْوٰى وَاَهْلُ الْمَغْفِرَةِ


Allah dilemedikçe onlar öğüt almazlar. Takvanın sahibi (onu veren ve kabul eden) O'dur, mağfiretin (bağışlamanın) sahibi de O'dur.

74-Müddessir 56


75-Kıyamet Suresi


75/1لَٓا اُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيٰمَةِۙ


Hayır, kıyamet (kalkış) gününe and ederim.

75-Kıyamet 1


75/2وَلَٓا اُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ


Ve yine hayır, kendini kınayan nefse de and ederim.

75-Kıyamet 2


75/3اَيَحْسَبُ الْاِنْسَانُ اَلَّنْ نَجْمَعَ عِظَامَهُۜ


İnsan, onun kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı mı sanıyor?

75-Kıyamet 3


75/4بَلٰى قَادِر۪ينَ عَلٰٓى اَنْ نُسَوِّيَ بَنَانَهُ


Hayır, Biz onun parmak uçlarını dahi yeniden derleyip-düzenlemeye kadiriz (gücümüz yeter).

75-Kıyamet 4


75/5بَلْ يُر۪يدُ الْاِنْسَانُ لِيَفْجُرَ اَمَامَهُۚ


Fakat (pişmanlık duymayan) insan önündekini de (yaşayacağı günleri de) 'fücurla-günahla sürdürmek ister'.

75-Kıyamet 5


75/6يَسْـَٔلُ اَيَّانَ يَوْمُ الْقِيٰمَةِۜ


Kıyamet günü ne zamanmış diye sorar.

75-Kıyamet 6


75/7فَاِذَا بَرِقَ الْبَصَرُۙ


Ama göz kamaştığında

75-Kıyamet 7


75/8وَخَسَفَ الْقَمَرُۙ


Ay karardığında

75-Kıyamet 8


75/9وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُۙ


Güneş ve ay biraraya getirildiğinde

75-Kıyamet 9


75/10يَقُولُ الْاِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ اَيْنَ الْمَفَرُّۚ


İnsan o gün "Kaçış nereye?" der.

75-Kıyamet 10


75/11كَلَّا لَا وَزَرَۚ


Hayır, (artık kaçıp) sığınacak bir yer yok.

75-Kıyamet 11


75/12اِلٰى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍۨ الْمُسْتَقَرُّۜ


O gün karar kılınacak (varılıp-durulacak) yer Rabbinin huzurudur.

75-Kıyamet 12


75/13يُنَبَّؤُا الْاِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَاَخَّرَۜ


İnsana o gün önceden yapıp-takdim ettikleri ve (yapmayıp) erteledikleri şeylerle haber verilir.

75-Kıyamet 13


75/14بَلِ الْاِنْسَانُ عَلٰى نَفْسِه۪ بَص۪يرَةٌۙ


Hayır, insan kendi nefsine karşı basirdir (görendir).

75-Kıyamet 14


75/15وَلَوْ اَلْقٰى مَعَاذ۪يرَهُۜ


Mazeretlerini ortaya atsa bile.

75-Kıyamet 15


75/16لَا تُحَرِّكْ بِه۪ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِه۪ۜ


Onu (inen vahyi, kavrayıp bellemek için) aceleye kapılıp, dilini onunla hareket ettirip durma.

75-Kıyamet 16


75/17اِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْاٰنَهُۚ


Hiç şüphesiz onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana eksiksiz) okutmak Bize aittir.

75-Kıyamet 17


75/18فَاِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْاٰنَهُۚ


O halde Biz onu okuduğumuz zaman sen onun okunuşunu izle.

75-Kıyamet 18


75/19ثُمَّ اِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُۜ


Sonra onu açıklamak da Bize aittir.

75-Kıyamet 19


75/20كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَۙ


Hayır, siz çarçabuk geçmekte olanı seviyorsunuz.

75-Kıyamet 20


75/21وَتَذَرُونَ الْاٰخِرَةَۜ


Ve ahireti terkedip-bırakıyorsunuz.

75-Kıyamet 21


75/22وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاضِرَةٌۙ


O gün (bazı) yüzler vardır ki ışıl ışıl parlar.

75-Kıyamet 22


75/23اِلٰى رَبِّهَا نَاظِرَةٌۚ


Rablerine bakarlar.

75-Kıyamet 23


75/24وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ بَاسِرَةٌۙ


O gün öyle yüzler vardır ki asıktır-kararmıştır.

75-Kıyamet 24


75/25تَظُنُّ اَنْ يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌۜ


Kendisine 'beli büken-kıran işler' yapılacağını anlamıştır.

75-Kıyamet 25


75/26كَلَّٓا اِذَا بَلَغَتِ التَّرَاقِيَۙ


Hayır, can köprücük kemiğine gelip dayandığı zaman

75-Kıyamet 26


75/27وَق۪يلَ مَنْ۔ رَاقٍۙ


(Buna) çare bulacak kim denir.

75-Kıyamet 27


75/28وَظَنَّ اَنَّهُ الْفِرَاقُۙ


Artık kendisi de bir ayrılık olduğunu anlamıştır.

75-Kıyamet 28


75/29وَالْتَفَّتِ السَّاقُ بِالسَّاقِۙ


(Ölüm korkusuyla) ayaklar birbirine dolaşır.

75-Kıyamet 29


75/30اِلٰى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍۨ الْمَسَاقُۜ‌۟


O gün sevk yalnızca Rabbinedir.

75-Kıyamet 30


75/31فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلّٰىۙ


Fakat o ne doğrulamış, ne de namaz kılmıştı.

75-Kıyamet 31


75/32وَلٰـكِنْ كَذَّبَ وَتَوَلّٰىۙ


Lakin yalanlamış ve yüz çevirmişti.

75-Kıyamet 32


75/33ثُمَّ ذَهَبَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ يَتَمَطّٰىۜ


Sonra da çalım satarak yakınlarına gitmişti.

75-Kıyamet 33


75/34اَوْلٰى لَكَ فَاَوْلٰىۙ


Layıktır (o azab) sana layık.

75-Kıyamet 34


75/35ثُمَّ اَوْلٰى لَكَ فَاَوْلٰىۜ


Sonra (yine) layıktır sana layık.

75-Kıyamet 35


75/36اَيَحْسَبُ الْاِنْسَانُ اَنْ يُتْرَكَ سُدًىۜ


İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor?

75-Kıyamet 36


75/37اَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِنْ مَنِيٍّ يُمْنٰىۙ


Kendisi döküp-akıtılan meniden bir damla değil miydi?

75-Kıyamet 37


75/38ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوّٰىۙ


Sonra bir kan pıhtısı oldu. Derken Allah onu (insan biçiminde) yaratıp bir 'düzen içinde şekillendirdi'.

75-Kıyamet 38


75/39فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۜ


Böylece ondan erkek ve dişi olmak üzere iki eş (çift) kıldı.

75-Kıyamet 39


75/40اَلَيْسَ ذٰلِكَ بِقَادِرٍ عَلٰٓى اَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتٰى


(Bunları yapan Allah) ölüleri diriltmeye kadir değil midir?

75-Kıyamet 40


76-İnsan Suresi


76/1هَلْ اَتٰى عَلَى الْاِنْسَانِ ح۪ينٌ مِنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُنْ شَيْـٔاً مَذْكُوراً


İnsanın üzerinden daha kendisi zikredilen-anılan bir şey değilken sınırsız devirlerden-vakitlerden (ezelden bu yana) uzun bir dehr-zaman gelip geçti.

76-İnsan 1


76/2اِنَّا خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ اَمْشَاجٍۗ نَبْتَل۪يهِ فَجَعَلْنَاهُ سَم۪يعاً بَص۪يراً


Gerçek şu ki Biz insanı karışık olan bir nutfeden-damladan yarattık. Onu denemekteyiz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.

76-İnsan 2


76/3اِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّب۪يلَ اِمَّا شَا‌كِراً وَاِمَّا كَفُوراً


Biz ona yolu gösterdik. Ya şükredici olur, ya da nankör.

76-İnsan 3


76/4اِنَّٓا اَعْتَدْنَا لِلْـكَافِر۪ينَ سَلَاسِلَا۬ وَاَغْلَالاً وَسَع۪يراً


Doğrusu Biz kafirlere zincirler, halkalar ve alevli bir ateş hazırladık.

76-İnsan 4


76/5اِنَّ الْاَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِنْ كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُوراًۚ


Şüphesiz ki ebrar (iyi) olanlar, karışımı kafur olan bir kadehten içerler.

76-İnsan 5


76/6عَيْناً يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللّٰهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْج۪يراً


Allah'ın kullarının içtikleri bir kaynaktır ki, onu fışkırtıp-akıttıkça akıtırlar.

76-İnsan 6


76/7يُوفُونَ بِالنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْماً كَانَ شَرُّهُ مُسْتَط۪يراً


(Onlar) adaklarını yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar.

76-İnsan 7


76/8وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلٰى حُبِّه۪ مِسْك۪يناً وَيَت۪يماً وَاَس۪يراً


Onlar sevmelerine (canları çekmesine) rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler.

76-İnsan 8


76/9اِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللّٰهِ لَا نُر۪يدُ مِنْكُمْ جَزَٓاءً وَلَا شُكُوراً


(Derler ki) "Biz size ancak Allah'ın yüzü (rızası) için yedirmekteyiz. Sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne de bir teşekkür."

76-İnsan 9


76/10اِنَّا نَخَافُ مِنْ رَبِّنَا يَوْماً عَبُوساً قَمْطَر۪يراً


Çünkü biz asık suratlı ve zorlu bir günde Rabbimizden korkmaktayız.

76-İnsan 10


76/11فَوَقٰيهُمُ اللّٰهُ شَرَّ ذٰلِكَ الْيَوْمِ وَلَقّٰيهُمْ نَضْرَةً وَسُرُوراًۚ


Allah da onları işte böyle bir günün azabından korumuş ve (yüzlerine) parıltılı bir aydınlık (gönüllerine de) sevinç vermiştir.

76-İnsan 11


76/12وَجَزٰيهُمْ بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَر۪يراًۙ


Ve onları sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle mükafatlandırmıştır.

76-İnsan 12


76/13مُتَّكِـ۪ٔينَ ف۪يهَا عَلَى الْاَرَٓائِكِۚ لَا يَرَوْنَ ف۪يهَا شَمْساً وَلَا زَمْهَر۪يراًۚ


Orada tahtlara-sedirlere yaslanmışlardır. Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler.

76-İnsan 13


76/14وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلَالُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْل۪يلاً


(Cennet ağaçlarının) gölgeleri onlara pek yakın ve kolayca koparılabilen meyveleri de istifadelerine hazırdır.

76-İnsan 14


76/15وَيُطَافُ عَلَيْهِمْ بِاٰنِيَةٍ مِنْ فِضَّةٍ وَاَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَار۪يرَاۙ


Çevrelerinde gümüşten kaplar ve billur kadehler dolaştırılır.

76-İnsan 15


76/16قَوَار۪يرَ مِنْ فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْد۪يراً


Gümüşten billur kadehler ki, (içindekileri) belli bir ölçüyle tayin ve takdir ederler.

76-İnsan 16


76/17وَيُسْقَوْنَ ف۪يهَا كَأْساً كَانَ مِزَاجُهَا زَنْجَب۪يلاًۚ


Orada bir kadehten içirilir ki, onun karışımında zencefil vardır.

76-İnsan 17


76/18عَيْناً ف۪يهَا تُسَمّٰى سَلْسَب۪يلاً


Orada bir pınardır ki, ona Selsebil adı verilir.

76-İnsan 18


76/19وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۚ اِذَا رَاَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤ۬اً مَنْثُوراً


Çevrelerinde ebedi-ölümsüz kılınmış civanlar dolaşır. Sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın.

76-İnsan 19


76/20وَاِذَا رَاَيْتَ ثَمَّ رَاَيْتَ نَع۪يماً وَمُلْـكاً كَب۪يراً


Orada her nereye baksan, nimet ve büyük bir mülk görürsün.

76-İnsan 20


76/21عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُنْدُسٍ خُضْرٌ وَاِسْتَبْرَقٌۘ وَحُلُّٓوا اَسَاوِرَ مِنْ فِضَّةٍۚ وَسَقٰيهُمْ رَبُّهُمْ شَرَاباً طَهُوراً


Onların üzerinde ince yeşil ipekten ve atlastan elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir içki içirmiştir.

76-İnsan 21


76/22اِنَّ هٰذَا كَانَ لَـكُمْ جَزَٓاءً وَكَانَ سَعْيُكُمْ مَشْكُوراً۟


(Onlara denilir ki) "Şüphesiz bu sizin için (amellerinize) bir karşılıktır-mükafattır. Sizin gayretiniz-çalışmalarınız meşkur (şükre değer) görülmüştür."

76-İnsan 22


76/23اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْاٰنَ تَنْز۪يلاًۚ


Muhakkak ki Kur'an'ı sana safhalar halinde (bölüm bölüm) indiren Biziz.

76-İnsan 23


76/24فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ اٰثِماً اَوْ كَفُوراًۚ


O halde Rabbinin hükmüne sabret. Onlardan günahkar veya kafir-nankör olana itaat etme.

76-İnsan 24


76/25وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَاَص۪يلاًۚ


Ve sabah akşam Rabbinin adını zikret.

76-İnsan 25


76/26وَمِنَ الَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلاً طَو۪يلاً


Gecenin bir bölümünde O'na secde et ve gecenin uzun bölümünde O'nu tesbih et.

76-İnsan 26


76/27اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَيَذَرُونَ وَرَٓاءَهُمْ يَوْماً ثَق۪يلاً


Gerçek şu ki onlar çarçabuk geçmekte olanı seviyorlar ve (hesabı) ağır-zorlu bir günü arkalarına bırakıyorlar.

76-İnsan 27


76/28نَحْنُ خَلَقْنَاهُمْ وَشَدَدْنَٓا اَسْرَهُمْۚ وَاِذَا شِئْنَا بَدَّلْـنَٓا اَمْثَالَهُمْ تَبْد۪يلاً


Onları Biz yarattık ve onların (soy-genetik) bağlarını kuvvetlendirdik. Dilediğimiz zaman onların yerine benzerlerini getirip-değiştiririz.

76-İnsan 28


76/29اِنَّ هٰذِه۪ تَذْكِرَةٌۚ فَمَنْ شَٓاءَ اتَّخَذَ اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلاً


Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol edinir.

76-İnsan 29


76/30وَمَا تَشَٓاؤُ۫نَ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً حَك۪يماًۗ


Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Muhakkak ki Allah Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

76-İnsan 30


76/31يُدْخِلُ مَنْ يَشَٓاءُ ف۪ي رَحْمَتِه۪ۜ وَالظَّالِم۪ينَ اَعَدَّ لَهُمْ عَذَاباً اَل۪يماً


Dilediği kimseyi rahmetine sokar. Zalimlere gelince, onlar için elim-acıklı bir azab hazırlamıştır.

76-İnsan 31


77-Mürselât Suresi


77/1وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفاًۙ


Andolsun birbiri ardınca gönderilenlere

77-Mürselât 1


77/2فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفاًۙ


Şiddetle esip savuranlara

77-Mürselât 2


77/3وَالنَّاشِرَاتِ نَشْراًۙ


Yaydıkça yayanlara

77-Mürselât 3


77/4فَالْفَارِقَاتِ فَرْقاًۙ


Ayırdıkça ayıranlara

77-Mürselât 4


77/5فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْراًۙ


Zikr getirip-bırakanlara

77-Mürselât 5


77/6عُذْراً اَوْ نُذْراًۙ


Mazeret (kalmaması) veya uyarmak için.

77-Mürselât 6


77/7اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌۜ


Şüphesiz ki size vaadedilen mutlaka gerçekleşecektir.

77-Mürselât 7


77/8فَاِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْۙ


Yıldızlar sönüp-silindiği zaman

77-Mürselât 8


77/9وَاِذَا السَّمَٓاءُ فُرِجَتْۙ


Gök yarıldığı zaman

77-Mürselât 9


77/10وَاِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْۙ


Dağlar atılıp-dağıldığı zaman

77-Mürselât 10


77/11وَاِذَا الرُّسُلُ اُقِّتَتْۜ


Ve resuller (için belirlenen şahidlik) vakti geldiği zaman

77-Mürselât 11


77/12لِاَيِّ يَوْمٍ اُجِّلَتْۜ


(Bunlar) hangi güne ertelenmişti?

77-Mürselât 12


77/13لِيَوْمِ الْفَصْلِۚ


(Elbetteki) ayırma gününe.

77-Mürselât 13


77/14وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِۜ


(Bildin mi) bu ayırma gününü sana bildiren nedir?

77-Mürselât 14


77/15وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ


O gün yalanlayanların vay haline.

77-Mürselât 15


77/16اَلَمْ نُهْلِكِ الْاَوَّل۪ينَۜ


Biz öncekileri helak etmedik mi?

77-Mürselât 16


77/17ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْاٰخِر۪ينَ


Sonra arkadan gelenleri de onların ardına takacağız.

77-Mürselât 17


77/18كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ


İşte Biz mücrimlere (suçlu-günahkarlara) böyle yapmaktayız.

77-Mürselât 18


77/19وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ


O gün yalanlayanların vay haline.

77-Mürselât 19


77/20اَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَٓاءٍ مَه۪ينٍۙ


Biz sizi bayağı bir sudan yaratmadık mı?

77-Mürselât 20


77/21فَجَعَلْنَاهُ ف۪ي قَرَارٍ مَك۪ينٍۙ


Sonra onu sağlam-korunaklı bir karar yerine yerleştirdik.

77-Mürselât 21


77/22اِلٰى قَدَرٍ مَعْلُومٍۙ


Belirli bir süreye kadar.

77-Mürselât 22


77/23فَقَدَرْنَاۗ فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ


İşte bunu Biz takdir ettik. Biz ne güzel takdir edenleriz.

77-Mürselât 23


77/24وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ


O gün yalanlayanların vay haline.

77-Mürselât 24


77/25اَلَمْ نَجْعَلِ الْاَرْضَ كِفَاتاًۙ


Biz arzı-yeri bir toplanma yeri kılmadık mı?

77-Mürselât 25


77/26اَحْيَٓاءً وَاَمْوَاتاًۙ


Dirilere ve ölülere.

77-Mürselât 26


77/27وَجَعَلْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَاَسْقَيْنَاكُمْ مَٓاءً فُرَاتاًۜ


Ve orada sabit-yüksek dağlar var edip, size tatlı sular içirdik.

77-Mürselât 27


77/28وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ


O gün yalanlayanların vay haline.

77-Mürselât 28


77/29اِنْطَلِقُٓوا اِلٰى مَا كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَۚ


(İnkarcılara denir ki) kendisini yalanladığınız şeye (azaba) gidin.

77-Mürselât 29


77/30اِنْطَلِقُٓوا اِلٰى ظِلٍّ ذ۪ي ثَلٰثِ شُعَبٍۙ


Üç kola ayrılmış (çatallı) gölgeye gidin.

77-Mürselât 30


77/31لَا ظَل۪يلٍ وَلَا يُغْن۪ي مِنَ اللَّهَبِۜ


(Fakat bu sizi) ne gölgelendirir, ne de (yakıcı) alevden korur.

77-Mürselât 31


77/32اِنَّهَا تَرْم۪ي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِۚ


Gerçekten o (ateş, herbiri) saray gibi kıvılcımlar atar.

77-Mürselât 32


77/33كَاَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌۜ


Sanki o (kıvılcımlar) sarı develer gibidir.

77-Mürselât 33


77/34وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ


O gün yalanlayanların vay haline.

77-Mürselât 34


77/35هٰذَا يَوْمُ لَا يَنْطِقُونَۙ


Bu (onların) konuşamayacakları bir gündür.

77-Mürselât 35


77/36وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ


Ve onlara özür-mazeret beyan etmeleri için izin verilmez.

77-Mürselât 36


77/37وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ


O gün yalanlayanların vay haline.

77-Mürselât 37


77/38هٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِۚ جَمَعْنَاكُمْ وَالْاَوَّل۪ينَ


Bu ayırma günüdür. (İşte) sizi ve öncekileri bir arada topladık.

77-Mürselât 38


77/39فَاِنْ كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَك۪يدُونِ


Artık (kurtulmak için) kurabileceğiniz hileli bir düzeniniz varsa hemen Bana karşı kurun.

77-Mürselât 39


77/40وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ۟


O gün yalanlayanların vay haline.

77-Mürselât 40


77/41اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي ظِلَالٍ وَعُيُونٍۙ


Şüphesiz muttaki olanlar (korkup-sakınanlar) gölgeliklerde ve pınar başlarındadır.

77-Mürselât 41


77/42وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ


Ve canlarının çekip-arzu ettiği meyveler (arasında).

77-Mürselât 42


77/43كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـٔاً بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ


(Onlara denilir ki) yaptıklarınıza karşılık olmak üzere afiyetle yeyin ve için.

77-Mürselât 43


77/44اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ


Muhakkak ki Biz muhsinleri (iyilik yapıp-güzel davrananları) böyle mükafatlandırırız.

77-Mürselât 44


77/45وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ


O gün yalanlayanların vay haline.

77-Mürselât 45


77/46كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَل۪يلاً اِنَّكُمْ مُجْرِمُونَ


(Sadece dünyada) yeyin ve biraz metalanıp-yararlanın. Çünkü siz mücrim (suçlu- günahkar) olanlarsınız.

77-Mürselât 46


77/47وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ


O gün yalanlayanların vay haline.

77-Mürselât 47


77/48وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ


Onlara "(Allah'ın huzurunda) rüku edin" denildiği zaman eğilip-rüku etmezler.

77-Mürselât 48


77/49وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ


O gün yalanlayanların vay haline.

77-Mürselât 49


77/50فَبِاَيِّ حَد۪يثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ


Bundan sonra artık hangi söze inanacaklar?

77-Mürselât 50


29. Cüz ​(67-Mülk 1 İle 77-Mürselât 50 Arası)




insandergisi.com