Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin.


8. Cüz ​(6-En'âm 111 İle 7-A'râf 87 Arası)


6-En'âm Suresi


6/111وَلَوْ اَنَّـنَا نَزَّلْـنَٓا اِلَيْهِمُ الْمَلٰٓئِكَةَ وَكَلَّمَهُمُ الْمَوْتٰى وَحَشَرْنَا عَلَيْهِمْ كُلَّ شَيْءٍ قُبُلاً مَا كَانُوا لِيُؤْمِنُٓوا اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ يَجْهَلُونَ


Eğer Biz onlara melekleri indirseydik, ölüler kendileriyle konuşsaydı ve her şeyi karşılarına toplasaydık, Allah dilemedikçe onlar yine de inanacak değillerdi. Fakat onların çoğu (bunu) bilmez.

6-En'âm 111


6/112وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُواًّ شَيَاط۪ينَ الْاِنْسِ وَالْجِنِّ يُوح۪ي بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُوراًۜ وَلَوْ شَٓاءَ رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ


Böylece Biz her peygambere, insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar birbirini aldatmak için cazip-süslü sözlerle vesvese verirler. Rabbin dileseydi (müstehak görüp-izin vermeseydi) bunu yapamazlardı. Artık onları uydurdukları (iftiralar) ile başbaşa bırak.

6-En'âm 112


6/113وَلِتَصْغٰٓى اِلَيْهِ اَفْـِٔدَةُ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ وَلِيَرْضَوْهُ وَلِيَقْتَرِفُوا مَا هُمْ مُقْتَرِفُونَ


Bir de ahirete inanmayanların kalpleri ona meyletsin de ondan (cazip ve süslü sözlerden) hoşlansınlar ve işledikleri kötülükleri işlemeye devam etsinler (diye).

6-En'âm 113


6/114اَفَغَيْرَ اللّٰهِ اَبْتَغ۪ي حَكَماً وَهُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ اِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلاًۜ وَالَّذ۪ينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ اَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَر۪ينَ


(De ki) Allah'tan başka bir hakem mi arıyayım? Oysa O, size Kitab'ı mufassal (ayrı ayrı açıklanmış) olarak indirmiştir. Kendilerine Kitab verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler. Şu halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma.

6-En'âm 114


6/115وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقاً وَعَدْلاًۜ لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِه۪ۚ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ


Rabbinin sözü doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyle bilendir).

6-En'âm 115


6/116وَاِنْ تُطِـعْ اَكْثَرَ مَنْ فِي الْاَرْضِ يُضِلُّوكَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَاِنْ هُمْ اِلَّا يَخْرُصُونَ


Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar sadece zanna uyarlar ve onlar ancak (zan ve tahminle) yalan söylerler.

6-En'âm 116


6/117اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ مَنْ يَضِلُّ عَنْ سَب۪يلِه۪ۚ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ


Şüphesiz ki Rabbin Kendi yolundan sapanları (herkesten) daha iyi bilendir. O dosdoğru yolda olanları da (çoğunluktan) daha iyi bilendir.

6-En'âm 117


6/118فَكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللّٰهِ عَلَيْهِ اِنْ كُنْتُمْ بِاٰيَاتِه۪ مُؤْمِن۪ينَ


Eğer O'nun ayetlerine inanıyorsanız, üzerine yalnızca Allah'ın adı anılanlardan yeyin.

6-En'âm 118


6/119وَمَا لَكُمْ اَلَّا تَأْكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللّٰهِ عَلَيْهِ وَقَدْ فَصَّلَ لَكُمْ مَا حَرَّمَ عَلَيْكُمْ اِلَّا مَا اضْطُرِرْتُمْ اِلَيْهِۜ وَاِنَّ كَث۪يراً لَيُضِلُّونَ بِاَهْوَٓائِهِمْ بِغَيْرِ عِلْمٍۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِالْمُعْتَد۪ينَ


Allah size kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalmanız dışında haram kıldıklarını ayrı ayrı açıklamışken, size ne oluyor ki üzerine Allah'ın adı anılan şeyleri yemiyorsunuz? Gerçekten bir çokları hiçbir ilim olmaksızın kendi hevalarıyla (keyfi görüşleriyle kimilerini) saptırıyorlar. Şüphesiz ki senin Rabbin, haddi aşanları en iyi bilendir.

6-En'âm 119


6/120وَذَرُوا ظَاهِرَ الْاِثْمِ وَبَاطِنَهُۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْسِبُونَ الْاِثْمَ سَيُجْزَوْنَ بِمَا كَانُوا يَقْتَرِفُونَ


Günahın açığını da gizlisini de terkedin. Çünkü günah kazananlar, kazandıkları nedeniyle ceza göreceklerdir.

6-En'âm 120


6/121وَلَا تَأْكُلُوا مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللّٰهِ عَلَيْهِ وَاِنَّهُ لَفِسْقٌۜ وَاِنَّ الشَّيَاط۪ينَ لَيُوحُونَ اِلٰٓى اَوْلِيَٓائِهِمْ لِيُجَادِلُوكُمْۚ وَاِنْ اَطَعْتُمُوهُمْ اِنَّكُمْ لَمُشْرِكُونَ۟


Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Çünkü bu bir fısk'tır (yoldan çıkıştır). Gerçek şu ki şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına telkinlerde (gizli çağrılarda) bulunurlar. Onlara uyarsanız, şüphesiz siz de müşrikler olursunuz.

6-En'âm 121


6/122اَوَمَنْ كَانَ مَيْتاً فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُوراً يَمْش۪ي بِه۪ فِي النَّاسِ كَمَنْ مَثَلُهُ فِي الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِنْهَاۜ كَذٰلِكَ زُيِّنَ لِلْكَافِر۪ينَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ


Ölü iken kendisini dirilttiğimiz ve ona insanlar içinde yürümesi için bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, karanlıklarda kalıp oradan bir çıkış bulamıyanın durumu gibi midir? İşte böyle (olmasına rağmen) kafirlere yapmakta oldukları süslü ve çekici gösterilmiştir.

6-En'âm 122


6/123وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَا ف۪ي كُلِّ قَرْيَةٍ اَكَابِرَ مُجْرِم۪يهَا لِيَمْكُرُوا ف۪يهَاۜ وَمَا يَمْكُرُونَ اِلَّا بِاَنْفُسِهِمْ وَمَا يَشْعُرُونَ


Böylece Biz -orada hileli düzenler kursunlar diye- her ülkenin önde gelenlerini oranın mücrimleri (suçlu günahkarları) kıldık. Oysa onlar, hileli düzeni ancak kendilerine kurarlar da bunun farkına varmazlar.

6-En'âm 123


6/124وَاِذَا جَٓاءَتْهُمْ اٰيَةٌ قَالُوا لَنْ نُؤْمِنَ حَتّٰى نُؤْتٰى مِثْلَ مَٓا اُو۫تِيَ رُسُلُ اللّٰهِۜ اَللّٰهُ اَعْلَمُ حَيْثُ يَجْعَلُ رِسَالَتَهُۜ سَيُص۪يبُ الَّذ۪ينَ اَجْرَمُوا صَغَارٌ عِنْدَ اللّٰهِ وَعَذَابٌ شَد۪يدٌ بِمَا كَانُوا يَمْكُرُونَ


Onlara bir ayet geldiği zaman "Allah'ın elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilene kadar biz kesinlikle inanmayacağız" derler. Allah, elçiliği nereye vereceğini daha iyi bilir. Mücrimlere (suçlu günahkarlara) kurdukları hileli düzenleri nedeniyle Allah katından bir zillet ve şiddetli bir azab erişecektir.

6-En'âm 124


6/125فَمَنْ يُرِدِ اللّٰهُ اَنْ يَهْدِيَهُ يَشْرَحْ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِۚ وَمَنْ يُرِدْ اَنْ يُضِلَّهُ يَجْعَلْ صَدْرَهُ ضَيِّقاً حَرَجاً كَاَنَّمَا يَصَّعَّدُ فِي السَّمَٓاءِۜ كَذٰلِكَ يَجْعَلُ اللّٰهُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ


Allah kimi hidayete (doğru yola) eriştirmek isterse, onun göğsünü İslam'a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun göğsünü -sanki göğe yükseliyormuş gibi- dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle murdarlık (pislik) çökertir.

6-En'âm 125


6/126وَهٰذَا صِرَاطُ رَبِّكَ مُسْتَق۪يماًۜ قَدْ فَصَّلْنَا الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ


İşte bu Rabbinin dosdoğru olan yoludur. Biz hatırlayıp-öğüt alan bir topluluk için ayetleri geniş (ayrıntılı) bir şekilde açıkladık.

6-En'âm 126


6/127لَهُمْ دَارُ السَّلَامِ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَهُوَ وَلِيُّهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ


Onlar için Rableri katında selamet (barış ve esenlik) yurdu vardır. Yaptıkları iyi amellerden dolayı Allah onların velisidir.

6-En'âm 127


6/128وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَم۪يعاًۚ يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ قَدِ اسْتَكْثَرْتُمْ مِنَ الْاِنْسِۚ وَقَالَ اَوْلِيَٓاؤُ۬هُمْ مِنَ الْاِنْسِ رَبَّـنَا اسْتَمْتَعَ بَعْضُنَا بِبَعْضٍ وَبَلَغْنَٓا اَجَلَنَا الَّـذ۪ٓي اَجَّلْتَ لَنَاۜ قَالَ النَّارُ مَثْوٰيكُمْ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اِلَّا مَا شَٓاءَ اللّٰهُۜ اِنَّ رَبَّكَ حَك۪يمٌ عَل۪يمٌ


Onların hepsini toplayacağı gün "Ey cin topluluğu, insanlardan çoğunu ayartıp-yoldan çıkardınız" (diyecek). İnsanlardan onların dostları olanlar ise "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlandık ve bizim için takdir ettiğin ecelimize ulaştık" derler. (Allah) diyecek ki "Allah'ın dilediği hariç olmak üzere içinde ebedi kalacağınız konaklama yeriniz ateştir." Şüphesiz Rabbin Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir), Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir).

6-En'âm 128


6/129وَكَذٰلِكَ نُوَلّ۪ي بَعْضَ الظَّالِم۪ينَ بَعْضاً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ۟


Böylece Biz kazandıkları (günahlar) nedeniyle zalimlerin bir kısmını bir kısmının peşine takar (dost ederiz).

6-En'âm 129


6/130يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ اٰيَات۪ي وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَاۜ قَالُوا شَهِدْنَا عَلٰٓى اَنْفُسِنَا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَشَهِدُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ اَنَّهُمْ كَانُوا كَافِر۪ينَ


Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi anlatan ve size bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp-korkutan elçiler gelmedi mi? (denildiğinde) onlar "Kendi aleyhimize şahitlik ederiz (ki geldi)" derler. Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kafir olduklarına dair kendi nefisleri aleyhine şahitlik ettiler.

6-En'âm 130


6/131ذٰلِكَ اَنْ لَمْ يَكُنْ رَبُّكَ مُهْلِكَ الْقُرٰى بِظُلْمٍ وَاَهْلُهَا غَافِلُونَ


İşte bunun (bu tebliğin) nedeni, halkı gafil haldeler iken Rabbinin ülkeleri zulüm ile helak edici olmadığındandır.

6-En'âm 131


6/132وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِمَّا عَمِلُواۜ وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ


Herkesin yaptıklarına karşılık (iyilik veya kötülük) dereceleri vardır. Rabbin, onların yaptıklarından habersiz değildir.

6-En'âm 132


6/133وَرَبُّكَ الْغَنِيُّ ذُوالرَّحْمَةِۜ اِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَسْتَخْلِفْ مِنْ بَعْدِكُمْ مَا يَشَٓاءُ كَمَٓا اَنْشَاَكُمْ مِنْ ذُرِّيَّةِ قَوْمٍ اٰخَر۪ينَۜ


Rabbin müstağni (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan) ve rahmet sahibidir. Sizi bir başka kavmin soyundan (inşa edip) ortaya çıkardığı gibi dilerse sizi de yok edip, sizden sonra yerinize dilediğini getirir.

6-En'âm 133


6/134اِنَّ مَا تُوعَدُونَ لَاٰتٍۙ وَمَٓا اَنْتُمْ بِمُعْجِز۪ينَ


Hiç şüphesiz ki size vadedilen mutlaka gelecektir. Ve siz (bunu engelleyecek, O'nu) aciz bırakacak değilsiniz.

6-En'âm 134


6/135قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلٰى مَكَانَتِكُمْ اِنّ۪ي عَامِلٌۚ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَۙ مَنْ تَكُونُ لَهُ عَاقِبَةُ الدَّارِۜ اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ


De ki "Ey kavmim bütün yapabileceğinizi yapın, şüphesiz ben de yapıyorum. Bu yurdun (dünyanın) sonu kimindir, bilip-öğreneceksiniz. Gerçek şu ki zalimler felaha (kurtuluşa) ermezler."

6-En'âm 135


6/136وَجَعَلُوا لِلّٰهِ مِمَّا ذَرَاَ مِنَ الْحَرْثِ وَالْاَنْعَامِ نَص۪يباً فَقَالُوا هٰذَا لِلّٰهِ بِزَعْمِهِمْ وَهٰذَا لِشُرَكَٓائِنَاۚ فَمَا كَانَ لِشُرَكَٓائِهِمْ فَلَا يَصِلُ اِلَى اللّٰهِۚ وَمَا كَانَ لِلّٰهِ فَهُوَ يَصِلُ اِلٰى شُرَكَٓائِهِمْۜ سَٓاءَ مَا يَحْكُمُونَ


O'nun yarattığı (üretip-türettiği) ekin ve hayvanlardan Allah için de bir pay ayırdılar sonra kendi zanlarınca "Bu Allah'ındır, bu da ortaklarımızındır" dediler. Kendi ortakları için olan (pay), Allah tarafına geçmez ama Allah'a aid olan kendi ortaklarının tarafına geçer. Ne kötü hüküm veriyorlar?

6-En'âm 136


6/137وَكَذٰلِكَ زَيَّنَ لِكَث۪يرٍ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ قَتْلَ اَوْلَادِهِمْ شُرَكَٓاؤُ۬هُمْ لِيُرْدُوهُمْ وَلِيَلْبِسُوا عَلَيْهِمْ د۪ينَهُمْۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ


Yine bunun gibi onların ortakları hem onları helake düşürmek, hem de kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık kılmak için müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdi. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Sen onları düzmekte oldukları iftiralarla başbaşa bırak.

6-En'âm 137


6/138وَقَالُوا هٰذِه۪ٓ اَنْعَامٌ وَحَرْثٌ حِجْرٌۘ لَا يَطْعَمُهَٓا اِلَّا مَنْ نَشَٓاءُ بِزَعْمِهِمْ وَاَنْعَامٌ حُرِّمَتْ ظُهُورُهَا وَاَنْعَامٌ لَا يَذْكُرُونَ اسْمَ اللّٰهِ عَلَيْهَا افْتِرَٓاءً عَلَيْهِۜ سَيَجْز۪يهِمْ بِمَا كَانُوا يَفْتَرُونَ


Ve kendi zanlarınca "Bu hayvanlar ve ekinler haramdır (dokunulmazdır). Onları bizim dilediğimizden başkası yiyemez. (Şu) hayvanların da sırtları (sırtlarına binilmesi) haram kılınmıştır" dediler. Bir kısım hayvanlar da vardır ki -O'na iftira etmek suretiyle- üzerlerine Allah'ın adını anmazlar. Yapmakta oldukları iftiraları yüzünden Allah onları cezalandıracaktır.

6-En'âm 138


6/139وَقَالُوا مَا ف۪ي بُطُونِ هٰذِهِ الْاَنْعَامِ خَالِصَةٌ لِذُكُورِنَا وَمُحَرَّمٌ عَلٰٓى اَزْوَاجِنَاۚ وَاِنْ يَكُنْ مَيْتَةً فَهُمْ ف۪يهِ شُرَكَٓاءُۜ سَيَجْز۪يهِمْ وَصْفَهُمْۜ اِنَّهُ حَك۪يمٌ عَل۪يمٌ


Bir de dediler ki "Bu hayvanların karınlarında olan yalnızca bizim erkeklerimize aittir, kadınlarımıza ise haramdır. Eğer ölü doğarsa hepsi ona ortaktırlar." Allah (bu yakıştırmalarının) düzmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir), Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir).

6-En'âm 139


6/140قَدْ خَسِرَ الَّذ۪ينَ قَتَلُٓوا اَوْلَادَهُمْ سَفَهاً بِغَيْرِ عِلْمٍ وَحَرَّمُوا مَا رَزَقَهُمُ اللّٰهُ افْتِرَٓاءً عَلَى اللّٰهِۜ قَدْ ضَلُّوا وَمَا كَانُوا مُهْتَد۪ينَ۟


Çocuklarını hiç bir bilgiye dayanmaksızın ahmakça öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar gerçekten şaşırıp sapmışlar ve doğru yolu bulamamışlardır.

6-En'âm 140


6/141وَهُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْشَاَ جَنَّاتٍ مَعْرُوشَاتٍ وَغَيْرَ مَعْرُوشَاتٍ وَالنَّخْلَ وَالزَّرْعَ مُخْتَلِفاً اُكُلُهُ وَالزَّيْتُونَ وَالرُّمَّانَ مُتَشَابِهاً وَغَيْرَ مُتَشَابِهٍۜ كُلُوا مِنْ ثَمَرِه۪ٓ اِذَٓا اَثْمَرَ وَاٰتُوا حَقَّهُ يَوْمَ حَصَادِه۪ۘ وَلَا تُسْرِفُواۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِف۪ينَۙ


Çardaklı ve çardaksız bağları, çeşit çeşit ekin ve hurmaları, zeytin ve narı birbirine benzer ve benzemez şekilde yaratıp-yetiştirmiş olan O'dur. (O halde) ürün verdiğinde ürününden yeyin ve hasat günü de (yoksulun) hakkını verin, israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.

6-En'âm 141


6/142وَمِنَ الْاَنْعَامِ حَمُولَةً وَفَرْشاًۜ كُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِۜ اِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُب۪ينٌۙ


Hayvanlardan yük taşıyan ve (yünlerinden, tüylerinden) döşek yapılanları da (yaratan O'dur). Allah'ın size verdiği rızıktan yeyin ve şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.

6-En'âm 142

6/143ثَمَانِيَةَ اَزْوَاجٍۚ مِنَ الضَّأْنِ اثْنَيْنِ وَمِنَ الْمَعْزِ اثْنَيْنِۜ قُلْ آٰلذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ اَمِ الْاُنْثَيَيْنِ اَمَّا اشْتَمَلَتْ عَلَيْهِ اَرْحَامُ الْاُنْثَيَيْنِۜ نَبِّؤُ۫ن۪ي بِعِلْمٍ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَۙ


(Dişi ve erkek olarak) sekiz eş (yarattı), koyundan iki, keçiden de iki. De ki "(Koyun veya keçiden) iki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi, ya da o iki dişinin rahimlerinde bulunanları mı? Eğer sadıklardan (doğru sözlüler) iseniz bana bir ilimle haber verin."

6-En'âm 143


6/144وَمِنَ الْاِبِلِ اثْنَيْنِ وَمِنَ الْبَقَرِ اثْنَيْنِۜ قُلْ آٰلذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ اَمِ الْاُنْثَيَيْنِ اَمَّا اشْتَمَلَتْ عَلَيْهِ اَرْحَامُ الْاُنْثَيَيْنِۜ اَمْ كُنْتُمْ شُهَدَٓاءَ اِذْ وَصّٰيكُمُ اللّٰهُ بِهٰذَاۚ فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِباً لِيُضِلَّ النَّاسَ بِغَيْرِ عِلْمٍۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ۟


Deveden de iki, sığırdan da iki (yarattı). De ki "(Allah, deve veya sığırdan) iki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi, ya da o iki dişinin rahimlerinde bulunanları mı? Yoksa Allah'ın size böyle vasiyet ettiğine şahitler mi oldunuz?" Hiçbir bilgiye dayanmaksızın insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir? Şüphesiz ki Allah, zalimler topluluğunu hidayete (doğru yola) erdirmez.

6-En'âm 144


6/145قُلْ لَٓا اَجِدُ ف۪ي مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيَّ مُحَرَّماً عَلٰى طَاعِمٍ يَطْعَمُهُٓ اِلَّٓا اَنْ يَكُونَ مَيْتَةً اَوْ دَماً مَسْفُوحاً اَوْ لَحْمَ خِنْز۪يرٍ فَاِنَّهُ رِجْسٌ اَوْ فِسْقاً اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ۚ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَاِنَّ رَبَّكَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ


De ki "Bana vahyolunanda (bu dediklerinizi) yiyen kimse için haram edilmiş bir şey bulamıyorum. Ancak leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki bu gerçekten murdardır- yahut Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvan olursa bunlar haramdır. Ama kim çaresiz kalırsa (başkasının hakkına) tecavüz etmemek ve zaruret sınırını aşmamak üzere (bunlardan yiyebilir)" Şüphesiz ki Rabbin Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

6-En'âm 145


6/146وَعَلَى الَّذ۪ينَ هَادُوا حَرَّمْنَا كُلَّ ذ۪ي ظُفُرٍۚ وَمِنَ الْبَقَرِ وَالْغَنَمِ حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ شُحُومَهُمَٓا اِلَّا مَا حَمَلَتْ ظُهُورُهُمَٓا اَوِ الْحَوَايَٓا اَوْ مَا اخْتَلَطَ بِعَظْمٍۜ ذٰلِكَ جَزَيْنَاهُمْ بِبَغْيِهِمْۘ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ


Yahudi olanlara bütün tırnaklıları haram kıldık. Sırtlarında yahut bağırsaklarında bulunan ya da kemiğe karışan yağlar dışında sığır ve koyunun iç yağlarını da onlara haram ettik. Zulümleri (azgınlık ve haddi aşmaları) nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz elbette ki (her söylediğimizde) sadık-doğru olanlarız.

6-En'âm 146


6/147فَاِنْ كَذَّبُوكَ فَقُلْ رَبُّكُمْ ذُورَحْمَةٍ وَاسِعَةٍۚ وَلَا يُرَدُّ بَأْسُهُ عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِم۪ينَ


Şayet seni yalanlayacak olurlarsa de ki "Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. (Bununla beraber) O'nun şiddetli çarpması mücrimler (suçlu- günahkarlar) topluluğundan geri çevrilemez."

6-En'âm 147


6/148سَيَقُولُ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُوا لَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ مَٓا اَشْرَكْنَا وَلَٓا اٰبَٓاؤُ۬نَا وَلَا حَرَّمْنَا مِنْ شَيْءٍۜ كَذٰلِكَ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ حَتّٰى ذَاقُوا بَأْسَنَاۜ قُلْ هَلْ عِنْدَكُمْ مِنْ عِلْمٍ فَتُخْرِجُوهُ لَنَاۜ اِنْ تَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَاِنْ اَنْتُمْ اِلَّا تَخْرُصُونَ


Şirk koşanlar diyecekler ki "Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne de atalarımız ve hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de Bizim zorlu-azabımızı tadıncaya kadar böyle söyleyip-yalanladılar. De ki "Sizin yanınızda, bize karşı çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak (zan ve tahminle) yalan söylüyorsunuz."

6-En'âm 148


6/149قُلْ فَلِلّٰهِ الْحُجَّةُ الْبَالِغَةُۚ فَلَوْ شَٓاءَ لَهَدٰيكُمْ اَجْمَع۪ينَ


De ki "En kesin ve üstün hüccet-delil Allah'ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi hidayete (doğru yola) yöneltip-iletirdi."

6-En'âm 149


6/150قُلْ هَلُمَّ شُهَدَٓاءَكُمُ الَّذ۪ينَ يَشْهَدُونَ اَنَّ اللّٰهَ حَرَّمَ هٰذَاۚ فَاِنْ شَهِدُوا فَلَا تَشْهَدْ مَعَهُمْۚ وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَالَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ وَهُمْ بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ۟


De ki "Gerçekten Allah'ın bunu (söylediklerinizi) haram kıldığına şehadet edecek şahidlerinizi getirin." Şayet onlar şahitlik ederlerse sen onlarla beraber şahitlik etme. Ayetlerimizi yalan sayanların ve ahirete inanmayanların hevalarına (nefsi arzularına) uyma. Onlar (birtakım şeyleri) Rablerine denk tutmaktadırlar.

6-En'âm 150


6/151قُلْ تَعَالَوْا اَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ اَلَّا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـٔاًۜ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَاناًۚ وَلَا تَقْتُلُٓوا اَوْلَادَكُمْ مِنْ اِمْلَاقٍۜ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَاِيَّاهُمْۚ وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَۚ وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّت۪ي حَرَّمَ اللّٰهُ اِلَّا بِالْحَقِّۜ ذٰلِكُمْ وَصّٰيكُمْ بِه۪ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ


De ki "Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anne-babaya iyilik edin, yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. (Allah buyuruyor ki) sizin de, onların da rızıklarını Biz vermekteyiz. Çirkince kötülüklerin açığına da, gizli olanına da yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında, Allah'ın (öldürülmesini) haram kıldığı kimseyi öldürmeyin. İşte bunlar Allah'ın size emrettikleridir, böylece (anlayıp) akıl erdirirsiniz."

6-En'âm 151


6/152وَلَا تَقْرَبُوا مَالَ الْيَت۪يمِ اِلَّا بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُ حَتّٰى يَبْلُغَ اَشُدَّهُۚ وَاَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْم۪يزَانَ بِالْقِسْطِۚ لَا نُكَلِّفُ نَفْساً اِلَّا وُسْعَهَا وَاِذَا قُلْتُمْ فَاعْدِلُوا وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰىۚ وَبِعَهْدِ اللّٰهِ اَوْفُواۜ ذٰلِكُمْ وَصّٰيكُمْ بِه۪ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَۙ


Ergenlik çağına erişinceye kadar yetimin malına -en güzel şeklin dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yapın. (Allah buyuruyor ki) Biz hiçbir nefse gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa- adaleti gözetin. Allah'ın ahdine de vefa gösterin. İşte (Allah) size bunları emretti ki böylece düşünüp-öğüt alırsınız.

6-En'âm 152


6/153وَاَنَّ هٰذَا صِرَاط۪ي مُسْتَق۪يماً فَاتَّبِعُوهُۚ وَلَا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَب۪يلِه۪ۜ ذٰلِكُمْ وَصّٰيكُمْ بِه۪ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ


Hiç şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur (siz de) ona uyun. Sizi O'nun yolundan ayıracak (başka) yollara uymayın. (Allah) size bunları emretti ki böylece korkup-sakınırsınız.

6-En'âm 153


6/154ثُمَّ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ تَمَاماً عَلَى الَّـذ۪ٓي اَحْسَنَ وَتَفْص۪يلاً لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً لَعَلَّهُمْ بِلِقَٓاءِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ۟


Sonra Biz iyilik edenlere (nimetimizi) tamamlamak, her şeyi açıklamak ve bir hidayet ve rahmet olmak üzere Musa'ya Kitabı verdik. (Düşünüp-anlayanlar) böylece Rablerine kavuşacaklarına inanırlar.

6-En'âm 154


6/155وَهٰذَا كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ فَاتَّبِعُوهُ وَاتَّقُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَۙ


Bu indirdiğimiz mübarek bir Kitab'tır. Şu halde ona uyun ve korkup-sakının ki rahmet (merhamet) olunasınız.

6-En'âm 155


6/156اَنْ تَقُولُٓوا اِنَّـمَٓا اُنْزِلَ الْكِتَابُ عَلٰى طَٓائِفَتَيْنِ مِنْ قَبْلِنَاۖ وَاِنْ كُنَّا عَنْ دِرَاسَتِهِمْ لَغَافِل۪ينَۙ


Bizden önce Kitab yalnız iki topluluğa indirildi, biz ise onların okuduklarından habersizlerdik demeyesiniz.

6-En'âm 156


6/157اَوْ تَقُولُوا لَوْ اَنَّٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا الْكِتَابُ لَكُنَّٓا اَهْدٰى مِنْهُمْۚ فَقَدْ جَٓاءَكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌۚ فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَصَدَفَ عَنْهَاۜ سَنَجْزِي الَّذ۪ينَ يَصْدِفُونَ عَنْ اٰيَاتِنَا سُٓوءَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يَصْدِفُونَ


Ya da "Kitab bize de indirilseydi, şüphesiz onlardan daha çok hidayette (doğru yolda) olurduk" dememeniz (için) işte size Rabbinizden apaçık bir hüccet (kesin delil), bir hidayet ve bir rahmet gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve onlardan yüzçevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden yüzçevirenleri, yüzçevirmelerinden dolayı azabın en kötüsüyle cezalandıracağız.

6-En'âm 157


6/158هَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّٓا اَنْ تَأْتِيَهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ اَوْ يَأْتِيَ رَبُّكَ اَوْ يَأْتِيَ بَعْضُ اٰيَاتِ رَبِّكَۜ يَوْمَ يَأْت۪ي بَعْضُ اٰيَاتِ رَبِّكَ لَا يَنْفَعُ نَفْساً ا۪يمَانُهَا لَمْ تَكُنْ اٰمَنَتْ مِنْ قَبْلُ اَوْ كَسَبَتْ ف۪ٓي ا۪يمَانِهَا خَيْراًۜ قُلِ انْتَظِرُٓوا اِنَّا مُنْتَظِرُونَ


Onlar kendilerine meleklerin gelmesini mi, ya da Rabbinin gelmesini mi veya Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Oysa Rabbinin bazı ayetlerinin geleceği gün daha önce iman etmemiş veya imanıyla bir hayır kazanmamış kimseye (o günkü) imanı yarar sağlamaz. De ki "Bekleyin, şüphesiz biz de beklemekteyiz."

6-En'âm 158


6/159اِنَّ الَّذ۪ينَ فَرَّقُوا د۪ينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعاً لَسْتَ مِنْهُمْ ف۪ي شَيْءٍۜ اِنَّـمَٓا اَمْرُهُمْ اِلَى اللّٰهِ ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا كَانُوا يَفْعَلُونَ


Gerçek şu ki dinlerini parça parça edip kendileri de grup grup olanlar (var ya), senin onlarla hiçbir ilişkin (alakan) yoktur. Onların işi Allah'a aittir. Sonra O, yaptıklarını kendilerine haber verecektir.

6-En'âm 159


6/160مَنْ جَٓاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ اَمْثَالِهَاۚ وَمَنْ جَٓاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزٰٓى اِلَّا مِثْلَهَا وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ


Kim bir iyilikle gelirse, kendisine bunun on katı vardır. Kim de bir kötülükle gelirse, sadece getirdiğinin misliyle (dengiyle) cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.

6-En'âm 160


6/161قُلْ اِنَّن۪ي هَدٰين۪ي رَبّ۪ٓي اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍۚ د۪يناً قِيَماً مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفاًۚ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ


De ki "Şüphesiz ki Rabbim beni dosdoğru bir yola iletti, dimdik duran bir dine, (muvahhid olan) İbrahim'in hanif (tevhid) dinine. O (İbrahim) müşriklerden değildi."

6-En'âm 161


6/162قُلْ اِنَّ صَلَات۪ي وَنُسُك۪ي وَمَحْيَايَ وَمَمَات۪ي لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ


De ki "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir."

6-En'âm 162


6/163لَا شَر۪يكَ لَهُۚ وَبِذٰلِكَ اُمِرْتُ وَاَنَا۬ اَوَّلُ الْمُسْلِم۪ينَ


O'nun hiçbir ortağı yoktur. Ben böyle emrolundum ve ben müslüman olanların ilkiyim.

6-En'âm 163


6/164قُلْ اَغَيْرَ اللّٰهِ اَبْغ۪ي رَباًّ وَهُوَ رَبُّ كُلِّ شَيْءٍۜ وَلَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ اِلَّا عَلَيْهَاۚ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۚ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ


De ki "O, her şeyin Rabbi iken ben Allah'tan başka bir Rab mi arayayım? Herkesin kazandığı kendisine aittir. Kendi (günah) yükünü yüklenen hiç kimse, bir başkasının (günah) yükünü taşımaz. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. O size, hakkında ayrılığa-anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir."

6-En'âm 164


6/165وَهُوَ الَّذ۪ي جَعَلَكُمْ خَلَٓائِفَ الْاَرْضِ وَرَفَعَ بَعْضَكُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَبْلُوَكُمْ ف۪ي مَٓا اٰتٰيكُمْۜ اِنَّ رَبَّكَ سَر۪يعُ الْعِقَابِۘ وَاِنَّهُ لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ


Sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiklerinde (verdiği nimetler konusunda) sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz ki Rabbin cezası (sonuçlandırması) pek çabuk olandır ve O Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

6-En'âm 165


7-A'râf Suresi


7/1الٓمٓصٓۜ


Elif, Lam, Mim, Sad.

7-A'râf 1


7/2 كِتَابٌ اُنْزِلَ اِلَيْكَ فَلَا يَكُنْ ف۪ي صَدْرِكَ حَرَجٌ مِنْهُ لِتُنْذِرَ بِه۪ وَذِكْرٰى لِلْمُؤْمِن۪ينَ


(Bu) kendisiyle insanları uyarıp korkutman ve mü'minlere de bir zikir (öğüt-hatırlatma) olmak üzere sana indirilen bir Kitab'dır. Artık bu hususta göğsünde bir sıkıntı olmasın.

7-A'râf 2


7/3اِتَّبِعُوا مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ وَلَا تَتَّبِعُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءَۜ قَل۪يلاً مَا تَذَكَّرُونَ


Rabbinizden size indirilene uyun, Ondan başka velilere uymayın. Ne kadar az öğüt alıyorsunuz?

7-A'râf 3


7/4وَكَمْ مِنْ قَرْيَةٍ اَهْلَكْنَاهَا فَجَٓاءَهَا بَأْسُنَا بَيَاتاً اَوْ هُمْ قَٓائِلُونَ


Biz nice ülkeleri yıkıma uğrattık. Geceleri uyurlarken ya da gündüzün dinlenirlerken zorlu azabımız onlara geliverdi.

7-A'râf 4


7/5فَمَا كَانَ دَعْوٰيهُمْ اِذْ جَٓاءَهُمْ بَأْسُنَٓا اِلَّٓا اَنْ قَالُٓوا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ


Azabımız onlara geliverince "Biz gerçekten zulme sapanlardandık" demelerinden başka yakarıp-çağırışları olmadı.

7-A'râf 5


7/6فَلَنَسْـَٔلَنَّ الَّذ۪ينَ اُرْسِلَ اِلَيْهِمْ وَلَنَسْـَٔلَنَّ الْمُرْسَل۪ينَۙ


Andolsun ki kendilerine (resul) gönderilenlere soracağız ve onlara gönderilenlere de (resullere de) soracağız.

7-A'râf 6


7/7فَلَنَقُصَّنَّ عَلَيْهِمْ بِعِلْمٍ وَمَا كُنَّا غَٓائِب۪ينَ


Andolsun ki (yaptıkları her şeyi) onlara bir ilimle mutlaka haber vereceğiz. Çünkü biz gaibler (onlardan habersizler) değildik.

7-A'râf 7


7/8وَالْوَزْنُ يَوْمَئِذٍۨ الْحَقُّۚ فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَاز۪ينُهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ


O gün tartı haktır. Kimin (sevap) tartıları ağır basarsa, işte onlar felaha (kurtuluşa) erenlerdir.

7-A'râf 8


7/9وَمَنْ خَفَّتْ مَوَاز۪ينُهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ بِمَا كَانُوا بِاٰيَاتِنَا يَظْلِمُونَ


Kimin de tartıları hafif gelirse, bunlar da ayetlerimize zulüm (haksızlık) etmelerinden dolayı nefislerini hüsrana uğratanlardır.

7-A'râf 9


7/10وَلَقَدْ مَكَّنَّاكُمْ فِي الْاَرْضِ وَجَعَلْنَا لَكُمْ ف۪يهَا مَعَايِشَۜ قَل۪يلاً مَا تَشْكُرُونَ۟


Andolsun ki sizi yeryüzünde yerleştirdik ve orada size geçimlikler yarattık. Ne kadar az şükrediyorsunuz?

7-A'râf 10


7/11وَلَقَدْ خَلَقْنَاكُمْ ثُمَّ صَوَّرْنَاكُمْ ثُمَّ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَۗ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ لَمْ يَكُنْ مِنَ السَّاجِد۪ينَ


Sizi yarattık sonra size suret (biçim-şekil-özellik) verdik sonra da meleklere "Adem'e secde edin" dedik. Onlar hemen secde ettiler ancak İblis müstesna. O secde edenlerden olmadı.

7-A'râf 11


7/12قَالَ مَا مَنَعَكَ اَلَّا تَسْجُدَ اِذْ اَمَرْتُكَۜ قَالَ اَنَا۬ خَيْرٌ مِنْهُۚ خَلَقْتَن۪ي مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ ط۪ينٍ


(Allah) "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten engelleyen neydi?" buyurdu. (İblis) "Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten yarattın onu ise çamurdan yarattın" dedi.

7-A'râf 12


7/13قَالَ فَاهْبِطْ مِنْهَا فَمَا يَكُونُ لَكَ اَنْ تَتَكَبَّرَ ف۪يهَا فَاخْرُجْ اِنَّكَ مِنَ الصَّاغِر۪ينَ


(Allah) "Öyleyse oradan in, orada büyüklenmek senin hakkın-haddin değildir. Hemen çık çünkü sen zelil (aşağılık) olanlardansın" (buyurdu).

7-A'râf 13


7/14قَالَ اَنْظِرْن۪ٓي اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ


O da "Bana (insanların) yeniden dirilecekleri güne kadar mühlet ver" dedi.

7-A'râf 14


7/15قَالَ اِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَر۪ينَ


(Allah) "Sen mühlet verilenlerdensin" dedi.

7-A'râf 15


7/16قَالَ فَبِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَق۪يمَۙ


Dedi ki "Öyle ise beni (onunla) azdırmana karşılık, and içerim ki ben de (onu ve soyunu) saptırmak için Senin doğru yolunun üstüne oturacağım."

7-A'râf 16


7/17ثُمَّ لَاٰتِيَنَّهُمْ مِنْ بَيْنِ اَيْد۪يهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ اَيْمَانِهِمْ وَعَنْ شَمَٓائِلِهِمْۜ وَلَا تَجِدُ اَكْثَرَهُمْ شَاكِر۪ينَ


Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Sen onların çoğunu şükredici bulmayacaksın.

7-A'râf 17


7/18قَالَ اخْرُجْ مِنْهَا مَذْؤُ۫ماً مَدْحُوراًۜ لَمَنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنْكُمْ اَجْمَع۪ينَ


(Allah) "Yerilmiş (alçaltılmış) ve kovulmuş olarak ordan çık. Andolsun ki onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım" buyurdu.

7-A'râf 18


7/19وَيَٓا اٰدَمُ اسْكُنْ اَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ فَكُلَا مِنْ حَيْثُ شِئْتُمَا وَلَا تَقْرَبَا هٰذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِم۪ينَ


(Adem'e de) "Ey Adem. Sen ve eşin cennete yerleşip-oturun. İkiniz de dilediğiniz yerden yeyin ancak şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz" (buyurdu).

7-A'râf 19


7/20فَوَسْوَسَ لَهُمَا الشَّيْطَانُ لِيُبْدِيَ لَهُمَا مَا وُ۫رِيَ عَنْهُمَا مِنْ سَوْاٰتِهِمَا وَقَالَ مَا نَهٰيكُمَا رَبُّكُمَا عَنْ هٰذِهِ الشَّجَرَةِ اِلَّٓا اَنْ تَكُونَا مَلَكَيْنِ اَوْ تَكُونَا مِنَ الْخَالِد۪ينَ


Derken şeytan, kendilerine gizli kalan çirkin yerlerini (fücurlarını) açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."

7-A'râf 20


7/21وَقَاسَمَـهُمَٓا اِنّ۪ي لَكُمَا لَمِنَ النَّاصِح۪ينَۙ


Ve onlara "Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin etti.

7-A'râf 21


7/22فَدَلّٰيهُمَا بِغُرُورٍۚ فَلَمَّا ذَاقَا الشَّجَرَةَ بَدَتْ لَهُمَا سَوْاٰتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِنْ وَرَقِ الْجَنَّةِۜ وَنَادٰيهُمَا رَبُّهُمَٓا اَلَمْ اَنْهَكُمَا عَنْ تِلْكُمَا الشَّجَرَةِ وَاَقُلْ لَكُمَٓا اِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمَا عَدُوٌّ مُب۪ينٌ


Böylece onları aldatarak (bulundukları mevkiden) düşürdü. Ağacı tattıkları anda çirkin yerleri (fücurları) kendilerine açılıverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. Rableri de kendilerine "Ben sizi bu ağaçtan men etmemiş miydim? Ve şeytanın da sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?" diye nida etti.

7-A'râf 22


7/23قَالَا رَبَّـنَا ظَلَمْنَٓا اَنْفُسَنَا وَاِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ


Dediler ki "Ey Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamazsan ve bize merhamet etmezsen, muhakkak ki hüsrana uğrayanlardan oluruz."

7-A'râf 23


7/24قَالَ اهْبِطُوا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّۚ وَلَكُمْ فِي الْاَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ اِلٰى ح۪ينٍ


(Allah) dedi ki "Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde belli bir vakte kadar sizin için bir yerleşim ve meta (geçim) vardır."

7-A'râf 24


7/25قَالَ ف۪يهَا تَحْيَوْنَ وَف۪يهَا تَمُوتُونَ وَمِنْهَا تُخْرَجُونَ۟


Dedi ki "Orada yaşayacak, orada ölecek ve oradan çıkarılacaksınız."

7-A'râf 25


7/26يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ قَدْ اَنْزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاساً يُوَار۪ي سَوْاٰتِكُمْ وَر۪يشاً۠ وَلِبَاسُ التَّقْوٰى ذٰلِكَ خَيْرٌۜ ذٰلِكَ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ


Ey Ademoğulları, Biz sizin çirkin yerlerinizi (fücrunuzu) örtecek elbiseyle bir de size süs kazandıracak elbise indirdik (varettik). (Nefislerdeki fücru örten) takva elbisesi elbette daha hayırlıdır. Bunlar Allah'ın ayetlerindendir. (İman edenler) böylece hatırlayıp-öğüt alırlar.

7-A'râf 26


7/27يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ لَا يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ كَمَٓا اَخْرَجَ اَبَوَيْكُمْ مِنَ الْجَنَّةِ يَنْزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْاٰتِهِمَاۜ اِنَّهُ يَرٰيكُمْ هُوَ وَقَب۪يلُهُ مِنْ حَيْثُ لَا تَرَوْنَهُمْۜ اِنَّا جَعَلْنَا الشَّيَاط۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ لِلَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ


Ey Ademoğulları. Şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini (fücurlarını) kendilerine göstermek için (takva) elbiselerini açarak onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de (aldatıp) bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizleri görmektedirler. Biz şeytanları, iman etmeyenlerin velileri (dostları) kıldık.

7-A'râf 27


7/28وَاِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً قَالُوا وَجَدْنَا عَلَيْهَٓا اٰبَٓاءَنَا وَاللّٰهُ اَمَرَنَا بِهَاۜ قُلْ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَأْمُرُ بِالْفَحْشَٓاءِۜ اَتَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ


Onlar 'çirkin bir hayasızlık' işlediklerinde "Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah da bunu bize emretti" derler. De ki "Şüphesiz Allah, 'çirkince hayasızlıkları' emretmez. Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?"

7-A'râf 28


7/29قُلْ اَمَرَ رَبّ۪ي بِالْقِسْطِ۠ وَاَق۪يمُوا وُجُوهَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَادْعُوهُ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۜ كَمَا بَدَاَكُمْ تَعُودُونَۜ


De ki "Rabbim adaleti emretti. Her mescidde (secde yerinde) yüzlerinizi (O'na) doğrultun ve dini yalnız Allah'a halis kılarak O'na dua edin. Sizi ilkin yarattığı gibi (yalın ve yalnız olarak yine O'na) döneceksiniz."

7-A'râf 29


7/30فَر۪يقاً هَدٰى وَفَر۪يقاً حَقَّ عَلَيْهِمُ الضَّلَالَةُۜ اِنَّهُمُ اتَّخَذُوا الشَّيَاط۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَيَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ مُهْتَدُونَ


(Allah) bir kısmına hidayet verdi, bir kısmı da sapıklığı haketti. Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytanları veli edindiler ve kendilerinin doğru yolda olduklarını sanarlar.

7-A'râf 30


7/31يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ خُذُوا ز۪ينَتَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلَا تُسْرِفُواۚ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِف۪ينَ۟


Ey Ademoğulları, her mescide zinetli (değerli ve güzel elbiselerinizi) giyinerek gidin. Yeyin, için ama israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.

7-A'râf 31


7/32قُلْ مَنْ حَرَّمَ ز۪ينَةَ اللّٰهِ الَّت۪ٓي اَخْرَجَ لِعِبَادِه۪ وَالطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِۜ قُلْ هِيَ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا خَالِصَةً يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ كَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ


De ki "Allah'ın kulları için çıkardığı zineti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?" De ki "Bunlar dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır." Bilen bir topluluk için ayetleri böyle (ayrıntılı biçimde) açıklıyoruz.

7-A'râf 32


7/33قُلْ اِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّيَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَالْاِثْمَ وَالْبَغْيَ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَاَنْ تُشْرِكُوا بِاللّٰهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِه۪ سُلْطَاناً وَاَنْ تَقُولُوا عَلَى اللّٰهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ


De ki "Rabbim açık ya da gizli çirkin-hayasızlıkları, günah işlemeyi, haksız yere 'isyan ve saldırıyı', hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a şirk koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır."

7-A'râf 33


7/34وَلِكُلِّ اُمَّةٍ اَجَلٌۚ فَاِذَا جَٓاءَ اَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ


Her ümmet için bir ecel vardır. O ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar, ne de bir an ileri gidebilirler.

7-A'râf 34


7/35يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ اِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ اٰيَات۪يۙ فَمَنِ اتَّقٰى وَاَصْلَحَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ


Ey Ademoğulları. İçinizden size ayetlerimi haber veren resuller geldiğinde, kim korkup-sakınırsa ve (halini-davranışlarını) düzeltirse işte onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.

7-A'râf 35


7/36وَالَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ


Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, işte onlar ateş ashabıdır-halkıdır. Onlar orada ebedi kalacaklardır.

7-A'râf 36


7/37فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِباً اَوْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِه۪ۜ اُو۬لٰٓئِكَ يَنَالُهُمْ نَص۪يبُهُمْ مِنَ الْكِتَابِۜ حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُنَا يَتَوَفَّوْنَهُمْۙ قَالُٓوا اَيْنَ مَا كُنْتُمْ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا وَشَهِدُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ اَنَّهُمْ كَانُوا كَافِر۪ينَ


Allah'a karşı yalan yere iftira düzenden ya da ayetlerini yalan sayandan daha zalim kimdir? İşte onlara Kitab'taki nasibleri erişecektir. Sonunda kendilerine gönderdiğimiz elçilerimiz gelip canlarını alırken (onlara) "Allah'tan başka tapmakta olduklarınız nerede?" dediklerinde "Onlar bizi (yüzüstü) bırakıp kayboldular" derler. Ve onlar gerçekten kafir olduklarına kendi aleyhlerine şahitlik ederler.

7-A'râf 37


7/38قَالَ ادْخُلُوا ف۪ٓي اُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِكُمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ فِي النَّارِۜ كُلَّمَا دَخَلَتْ اُمَّةٌ لَعَنَتْ اُخْتَهَاۜ حَتّٰٓى اِذَا ادَّارَكُوا ف۪يهَا جَم۪يعاًۙ قَالَتْ اُخْرٰيهُمْ لِاُو۫لٰيهُمْ رَبَّنَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اَضَلُّونَا فَاٰتِهِمْ عَذَاباً ضِعْفاً مِنَ النَّارِۜ قَالَ لِكُلٍّ ضِعْفٌ وَلٰكِنْ لَا تَعْلَمُونَ


(Allah onlara) "Cinlerden ve insanlardan sizden önce gelip-geçmiş ümmetlerle birlikte ateşe girin" buyuracak. Her ümmet girdikçe yoldaşlarına lanet edecekler. Hepsi birbiri ardından orada (cehennemde) toplanınca sonrakiler öncekiler için "Rabbimiz, işte bunlar bizi saptırdı. Öyleyse (onlara) ateşten kat kat artırılmış bir azab ver" diyecekler. (Allah da) "Herkes için kat kattır. Ancak siz bilmezsiniz" diyecek.

7-A'râf 38


7/39وَقَالَتْ اُو۫لٰيهُمْ لِاُخْرٰيهُمْ فَمَا كَانَ لَكُمْ عَلَيْنَا مِنْ فَضْلٍ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْسِبُونَ۟


Öncekiler de sonrakilere "Sizin bize göre (hayırda) bir üstünlüğünüz (kötülükte bizden bir farkınız) yoktur. O halde yaptıklarınızın karşılığı olan azabı tadın" derler.

7-A'râf 39


7/40اِنَّ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَا لَا تُفَتَّحُ لَهُمْ اَبْوَابُ السَّمَٓاءِ وَلَا يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتّٰى يَلِجَ الْجَمَلُ ف۪ي سَمِّ الْخِيَاطِۜ وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِم۪ينَ


Şüphesiz ayetlerimizi yalan sayanlar ve onlara karşı büyüklenenler (var ya), işte onlar için göğün kapıları açılmaz ve deve de iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete giremezler. Biz mücrimleri (suçlu- günahkarları) işte böyle cezalandırırız.

7-A'râf 40


7/41لَهُمْ مِنْ جَهَنَّمَ مِهَادٌ وَمِنْ فَوْقِهِمْ غَوَاشٍۜ وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِم۪ينَ


Onlar için cehennem ateşinden döşekler ve üstlerine de (yine ateşten) örtüler vardır. Biz zulme sapanları işte böyle cezalandırırız.

7-A'râf 41


7/42وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَا نُكَلِّفُ نَفْساً اِلَّا وُسْعَهَاۘ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ


İman edenlere ve salih amellerde bulunanlara gelince -ki Biz hiç kimseye gücünün yeteceğinden başkasını-fazlasını yüklemeyiz- işte onlar da cennet ashabı-halkı olanlardır. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır.

7-A'râf 42


7/43وَنَزَعْنَا مَا ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهِمُ الْاَنْهَارُۚ وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي هَدٰينَا لِهٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلَٓا اَنْ هَدٰينَا اللّٰهُۚ لَقَدْ جَٓاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّۜ وَنُودُٓوا اَنْ تِلْكُمُ الْجَنَّةُ اُو۫رِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ


Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa söküp-atarız. Altlarından ırmaklar akar ve derler ki "Bizi buna hidayet eden (ulaştıran) Allah'a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi, biz hidayete erecek değildik. Andolsun ki Rabbimizin elçileri hak ile geldiler." Onlara "Yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennet işte budur" diye seslenilecek.

7-A'râf 43


7/44وَنَادٰٓى اَصْحَابُ الْجَنَّةِ اَصْحَابَ النَّارِ اَنْ قَدْ وَجَدْنَا مَا وَعَدَنَا رَبُّنَا حَقاًّ فَهَلْ وَجَدْتُمْ مَا وَعَدَ رَبُّكُمْ حَقاًّۜ قَالُوا نَعَمْۚ فَاَذَّنَ مُؤَذِّنٌ بَيْنَهُمْ اَنْ لَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الظَّالِم۪ينَۙ


Cennet ashabı (halkı) cehennem ashabına "Biz Rabbimizin vadettiğini hak (gerçek) olarak bulduk, siz de Rabbinizin vadettiğini hak (gerçek) olarak buldunuz mu?" diye seslenirler. Onlar da "Evet (bulduk)" derler. Bunun üzerine aralarında bir çağırıcı "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun" diye bağırır.

7-A'râf 44


7/45اَلَّذ۪ينَ يَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجاًۚ وَهُمْ بِالْاٰخِرَةِ كَافِرُونَۜ


Onlar Allah'ın yolundan alıkoyanlar ve onu eğri göstermek isteyenlerdir. Ve onlar ahireti de inkar edenlerdir.

7-A'râf 45


7/46وَبَيْنَـهُمَا حِجَابٌۚ وَعَلَى الْاَعْرَافِ رِجَالٌ يَعْرِفُونَ كُلاًّ بِس۪يمٰيهُمْۚ وَنَادَوْا اَصْحَابَ الْجَنَّةِ اَنْ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ لَمْ يَدْخُلُوهَا وَهُمْ يَطْمَعُونَ


İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A'raf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır. Cennete gireceklere "Size selam olsun" derler ki bunlar henüz girmeyen fakat (girmeyi şiddetle arzu edip) umanlardır.

7-A'râf 46


7/47وَاِذَا صُرِفَتْ اَبْصَارُهُمْ تِلْقَٓاءَ اَصْحَابِ النَّارِۙ قَالُوا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ۟


Gözleri cehennem halkından yana çevrilince de "Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla beraber bulundurma" derler.

7-A'râf 47


7/48وَنَادٰٓى اَصْحَابُ الْاَعْرَافِ رِجَالاً يَعْرِفُونَهُمْ بِس۪يمٰيهُمْ قَالُوا مَٓا اَغْنٰى عَنْكُمْ جَمْعُكُمْ وَمَا كُنْتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ


A'raf ashabı-halkı, kendilerini simalarından tanıdıkları (ileri gelen birtakım) adamlara seslenerek "Ne (malca ve sayıca) çokluğunuz, ne de büyüklük taslamalarınız (istikbarınız) size bir yarar sağlamadı" derler.

7-A'râf 48


7/49اَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذ۪ينَ اَقْسَمْتُمْ لَا يَنَالُهُمُ اللّٰهُ بِرَحْمَةٍۜ اُدْخُلُوا الْجَنَّةَ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمْ وَلَٓا اَنْتُمْ تَحْزَنُونَ


Allah onları hiç bir rahmete erdirmeyecek diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (derler ve dünya hayatında hor görülen o kimselere) "Girin cennete artık sizin için hiçbir korku yoktur ve siz mahzun da olmayacaksınız" (denilir).

7-A'râf 49


7/50وَنَادٰٓى اَصْحَابُ النَّارِ اَصْحَابَ الْجَنَّةِ اَنْ اَف۪يضُوا عَلَيْنَا مِنَ الْمَٓاءِ اَوْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُۜ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ حَرَّمَهُمَا عَلَى الْكَافِر۪ينَۙ


Cehennem ashabı (halkı) cennet ashabına "Bize biraz sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan akıtıp-verin" diye seslenirler. Onlar da "Allah bunların ikisini de kafirlere haram (yasak) kılmıştır" derler.

7-A'râf 50


7/51اَلَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا د۪ينَهُمْ لَهْواً وَلَعِباً وَغَرَّتْهُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۚ فَالْيَوْمَ نَنْسٰيهُمْ كَمَا نَسُوا لِقَٓاءَ يَوْمِهِمْ هٰذَاۙ وَمَا كَانُوا بِاٰيَاتِنَا يَجْحَدُونَ


Onlar dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) edindiler ve dünya hayatı da onları aldattı. Onlar bugüne kavuşacaklarını nasıl unuttular ve ayetlerimizi nasıl inkar ettilerse, Biz de bugün onları (ateşte) unuturuz.

7-A'râf 51


7/52وَلَقَدْ جِئْنَاهُمْ بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلٰى عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ


Andolsun ki Biz onlara bir Kitab indirdik. İman edecek bir topluluğa bir hidayet ve bir rahmet olmak üzere, onu bir ilim üzere çeşitli biçimlerde açıkladık.

7-A'râf 52


7/53هَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّا تَأْو۪يلَهُۜ يَوْمَ يَأْت۪ي تَأْو۪يلُهُ يَقُولُ الَّذ۪ينَ نَسُوهُ مِنْ قَبْلُ قَدْ جَٓاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّۚ فَهَلْ لَنَا مِنْ شُفَعَٓاءَ فَيَشْفَعُوا لَـنَٓا اَوْ نُرَدُّ فَنَعْمَلَ غَيْرَ الَّذ۪ي كُنَّا نَعْمَلُۜ قَدْ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ۟


Onlar illa ki onun (gerçekleşecek) tevilini mi bekliyorlar? Onun tevilinin geleceği (haberlerin gerçekleşeceği) gün daha önce onu unutanlar "Gerçekten Rabbimizin resulleri bize hakkı getirmişler. Şimdi bize şefaat edecek şefaatçiler var mıdır? Veya geri döndürülmemiz mümkün mü ki işlediklerimizden başkasını yapsak" diyeceklerdir. Onlar gerçekten kendilerini hüsrana uğratmışlardır ve uydurdukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp-kaybolmuşlardır.

7-A'râf 53


7/54اِنَّ رَبَّكُمُ اللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي الَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَث۪يثاًۙ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِاَمْرِه۪ۜ اَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْاَمْرُۜ تَبَارَكَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَم۪ينَ


Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan sonra da arşı istiva eden (mekandan münezzeh kudretiyle kuşatan) Allah'tır. Gündüzü kendisini durmaksızın kovalayan geceyle örten, güneşi, ayı ve yıldızları kendi buyruğuyla müsahhar (emre hazır-yararınıza uygun) kılandır. Haberiniz olsun yaratmak da, emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah çok yücedir-mukaddestir.

7-A'râf 54


7/55اُدْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعاً وَخُفْيَةًۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَد۪ينَۚ


Rabbinize yalvara yalvara ve gizlice (içten) dua edin. O, haddi aşanları sevmez.

7-A'râf 55


7/56وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْاَرْضِ بَعْدَ اِصْلَاحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفاً وَطَمَعاًۜ اِنَّ رَحْمَتَ اللّٰهِ قَر۪يبٌ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ


Islah edilmesinden sonra yeryüzünde fesad (bozgunculuk) çıkarmayın. O'na korkarak ve umud taşıyarak dua edin. Allah'ın rahmeti muhsinlere (iyilik yapıp-güzel davrananlara) elbette ki çok yakındır.

7-A'râf 56


7/57وَهُوَ الَّذ۪ي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْراً بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِه۪ۜ حَتّٰٓى اِذَٓا اَقَلَّتْ سَحَاباً ثِقَالاً سُقْنَاهُ لِبَلَدٍ مَيِّتٍ فَاَنْزَلْنَا بِهِ الْمَٓاءَ فَاَخْرَجْنَا بِه۪ مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِۜ كَذٰلِكَ نُخْرِجُ الْمَوْتٰى لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ


Rahmetinin önünde rüzgarları bir müjdeci olarak gönderen O'dur. Bunlar ağırca bulutları kaldırıp yüklendiğinde, onları (kuraklıktan) ölmüş bir beldeye sürükleyiveririz ve bununla oraya su indiririz de böylelikle bütün ürünlerden çıkarırız. İşte Biz ölüleri de böyle diriltip-çıkarırız. Ola ki düşünüp-ibret alırsınız.

7-A'râf 57


7/58وَالْبَلَدُ الطَّيِّبُ يَخْرُجُ نَبَاتُهُ بِاِذْنِ رَبِّه۪ۚ وَالَّذ۪ي خَبُثَ لَا يَخْرُجُ اِلَّا نَكِداًۜ كَذٰلِكَ نُصَرِّفُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَشْكُرُونَ۟


Güzel beldenin bitkisi Rabbinin izniyle (güzel) çıkar, kötü olandan ise faydası az olandan başkası çıkmaz. İşte Biz şükreden bir topluluk için ayetleri böyle çeşitli biçimlerde açıklıyoruz.

7-A'râf 58


7/59لَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحاً اِلٰى قَوْمِه۪ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ


Andolsun ki biz Nuh'u kendi kavmine (toplumuna) gönderdik. Dedi ki "Ey kavmim. Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Doğrusu ben, sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım."

7-A'râf 59


7/60قَالَ الْمَلَأُ مِنْ قَوْمِه۪ٓ اِنَّا لَنَرٰيكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ


Kavminin önde gelenleri "Gerçekten biz seni apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz" dediler.

7-A'râf 60


7/61قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ ب۪ي ضَلَالَةٌ وَلٰكِنّ۪ي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ


O "Ey kavmim, bende bir sapıklık yoktur. Ben ancak alemlerin Rabbinden (gönderilmiş) bir resulüm" dedi.

7-A'râf 61


7/62اُبَلِّغُكُمْ رِسَالَاتِ رَبّ۪ي وَاَنْصَحُ لَكُمْ وَاَعْلَمُ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ


Size Rabbimin risaletini (vahyettiği gerçekleri) tebliğ ediyor, size öğüt veriyor ve sizin bilmediklerinizi Allah'tan (gelen vahiy ile) biliyorum.

7-A'râf 62


7/63اَوَعَجِبْتُمْ اَنْ جَٓاءَكُمْ ذِكْرٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَلٰى رَجُلٍ مِنْكُمْ لِيُنْذِرَكُمْ وَلِتَتَّقُوا وَلَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ


Sizi uyararak sakınmanız ve böylece rahmete kavuşturulmanız için aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbinizden size zikrin (hatırlatmanın) gelmesine şaşırdınız mı?

7-A'râf 63


7/64فَكَذَّبُوهُ فَاَنْجَيْنَاهُ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَاَغْرَقْنَا الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْماً عَم۪ينَ۟


Onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık, ayetlerimizi yalan sayanları da (suda) boğduk. Çünkü onlar kör bir kavimdi.

7-A'râf 64


7/65وَاِلٰى عَادٍ اَخَاهُمْ هُوداًۜ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اَفَلَا تَتَّقُونَ


Ad'a da (Ad toplumuna da) kardeşleri Hud'u (gönderdik). (Hud) "Ey kavmim. Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Hala korkup-sakınmayacak mısınız?" dedi.

7-A'râf 65


7/66قَالَ الْمَلَأُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَوْمِه۪ٓ اِنَّا لَنَرٰيكَ ف۪ي سَفَاهَةٍ وَاِنَّا لَنَظُنُّكَ مِنَ الْكَاذِب۪ينَ


Kavminin önde gelenlerinden küfre sapanlar dediler ki "Gerçekte biz seni 'sefihlik-ahmaklık' içinde görüyoruz ve doğrusu biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz."

7-A'râf 66


7/67قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ ب۪ي سَفَاهَةٌ وَلٰكِنّ۪ي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ


(Hud) "Ey kavmim" dedi. "Bende 'sefihlik-ahmaklık' yoktur. Ben ancak alemlerin Rabbinden (gönderilmiş) bir resulüm" dedi.

7-A'râf 67


7/68اُبَلِّغُكُمْ رِسَالَاتِ رَبّ۪ي وَاَنَا۬ لَكُمْ نَاصِحٌ اَم۪ينٌ


Size Rabbimin risaletini (vahyettiği gerçekleri) tebliğ ediyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm.

7-A'râf 68


7/69اَوَعَجِبْتُمْ اَنْ جَٓاءَكُمْ ذِكْرٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَلٰى رَجُلٍ مِنْكُمْ لِيُنْذِرَكُمْۜ وَاذْكُرُٓوا اِذْ جَعَلَكُمْ خُلَـفَٓاءَ مِنْ بَعْدِ قَوْمِ نُوحٍ وَزَادَكُمْ فِي الْخَلْقِ بَصْۣـطَةًۚ فَاذْكُرُٓوا اٰلَٓاءَ اللّٰهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ


Sizi uyarıp-korkutmak için aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikrin (hatırlatmanın) gelmesine şaşırdınız mı? (Allah'ın) Nuh kavminden sonra sizi halifeler kıldığını ve sizin yaratılışta gelişiminizi arttırdığını-üstün kıldığını hatırlayın. O halde Allah'ın nimetlerini zikredip-hatırlayın ki felaha (kurtuluşa) eresiniz.

7-A'râf 69


7/70 قَالُٓوا اَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ اللّٰهَ وَحْدَهُ وَنَذَرَ مَا كَانَ يَعْبُدُ اٰبَٓاؤُ۬نَاۚ فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَٓا اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ


Dediler ki "Sen bize yalnızca tek Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer gerçekten sadıklardan (doğru sözlülerden) isen bize vadettiğin şeyi getir."

7-A'râf 70


7/71قَالَ قَدْ وَقَعَ عَلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ رِجْسٌ وَغَضَبٌۜ اَتُجَادِلُونَن۪ي ف۪ٓي اَسْمَٓاءٍ سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَا نَزَّلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ فَانْتَظِرُٓوا اِنّ۪ي مَعَكُمْ مِنَ الْمُنْتَظِر۪ينَ


(Hud) "Artık sizin üzerinize Rabbinizden bir azab ve gazab gerekli kılındı (kesinleşti). Allah'ın kendileri hakkında hiçbir ispatlı delil indirmediği ve sizin ile babalarınızın (düzüp uydurarak) isimlendirdiği birtakım isimler (düzme ilahlar) adına mı benimle mücadele ediyorsunuz? Öyleyse bekleyedurun, şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim."

7-A'râf 71


7/72فَاَنْجَيْنَاهُ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا وَقَطَعْنَا دَابِرَ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَمَا كَانُوا مُؤْمِن۪ينَ۟


Böylece onu ve onunla birlikte olanları katımızdan bir rahmetle kurtardık. Ayetlerimizi yalan sayarak inanmamış olanların da kökünü kuruttuk.

7-A'râf 72


7/73وَاِلٰى ثَمُودَ اَخَاهُمْ صَـالِـحاًۢ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ قَدْ جَٓاءَتْكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْۜ هٰذِه۪ نَاقَةُ اللّٰهِ لَكُمْ اٰيَةً فَذَرُوهَا تَأْكُلْ ف۪ٓي اَرْضِ اللّٰهِ وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُٓوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ


Semud'a da kardeşleri Salih'i (gönderdik. Salih onlara) "Ey kavmim. Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir delil gelmiştir. Allah'ın bu dişi devesi size bir ayettir (mucizedir). Onu salıverin de Allah'ın arzında otlasın. Sakın ona kötülükle dokunmayın sonra sizi elim-acıklı bir azab yakalar" dedi.

7-A'râf 73


7/74وَاذْ‌كُرُٓوا اِذْ جَعَلَكُمْ خُلَـفَٓاءَ مِنْ بَعْدِ عَادٍ وَبَوَّاَكُمْ فِي الْاَرْضِ تَتَّخِذُونَ مِنْ سُهُولِهَا قُصُوراً وَتَنْحِتُونَ الْجِبَالَ بُيُوتاًۚ فَاذْكُـرُٓوا اٰلَٓاءَ اللّٰهِ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْاَرْضِ مُفْسِد۪ينَ


(Allah'ın) Ad'dan (Ad kavminden) sonra sizi halifeler kıldığını ve sizi yeryüzünde (güç ve servetle) yerleştirdiğini düşünüp-hatırlayın. Ki onun düzlüklerinde köşkler kuruyor, dağlarında evler yontuyordunuz. Şu halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın da, yeryüzünde fesatçılar (bozguncular) olarak karışıklık çıkarmayın.

7-A'râf 74


7/75قَالَ الْمَلَأُ الَّذ۪ينَ اسْتَكْبَرُوا مِنْ قَوْمِه۪ لِلَّذ۪ينَ اسْتُضْعِفُوا لِمَنْ اٰمَنَ مِنْهُمْ اَتَعْلَمُونَ اَنَّ صَالِحاً مُرْسَلٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ قَالُٓوا اِنَّا بِمَٓا اُرْسِلَ بِه۪ مُؤْمِنُونَ


Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler), içlerinden iman edip de onlarca zayıf bırakılanlara (mustaz'aflara) "Salih'in gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" dediler. Onlar da "Biz gerçekten onunla gönderilene inananlarız" dediler.

7-A'râf 75


7/76قَالَ الَّذ۪ينَ اسْتَكْبَرُٓوا اِنَّا بِالَّـذ۪ٓي اٰمَنْتُمْ بِه۪ كَافِرُونَ


Büyüklük taslayanlar (müstekbirler) ise "Biz de sizin inandığınızı inkar edenleriz" dediler.

7-A'râf 76


7/77فَعَقَرُوا النَّاقَةَ وَعَتَوْا عَنْ اَمْرِ رَبِّهِمْ وَقَالُوا يَا صَالِحُ ائْتِنَا بِمَا تَعِدُنَٓا اِنْ كُنْتَ مِنَ الْمُرْسَل۪ينَ


Derken dişi deveyi öldürdüler ve Rablerininin emrine karşı çıkıp (Salih'e) "Ey Salih eğer gerçekten gönderilenlerden (peygamberlerden) isen vadettiğin şeyi getir" dediler.

7-A'râf 77


7/78فَاَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَاَصْبَحُوا ف۪ي دَارِهِمْ جَاثِم۪ينَ


Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da kendi yurtlarında diz üstü çökekaldılar.

7-A'râf 78


7/79فَتَوَلّٰى عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ اَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبّ۪ي وَنَصَحْتُ لَـكُمْ وَلٰكِنْ لَا تُحِبُّونَ النَّاصِح۪ينَ


O da onlardan yüz çevirdi ve "Ey kavmim. Andolsun ki size Rabbimin risaletini (vahyettiği gerçekleri) tebliğ ettim ve size öğüt verdim. Fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz" dedi.

7-A'râf 79


7/80وَلُوطاً اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ


Lut'u da (gönderdik), kavmine dedi ki "Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı fuhşu mu yapıyorsunuz?"

7-A'râf 80


7/81اِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِنْ دُونِ النِّسَٓاءِۜ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ مُسْرِفُونَ


Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz haddi aşan (azgın) bir kavimsiniz.

7-A'râf 81


7/82وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُٓوا اَخْرِجُوهُمْ مِنْ قَرْيَتِكُمْۚ اِنَّهُمْ اُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ


Kavminin cevabı "Onları (Lut ailesini) memleketinizden sürüp çıkarın. Çünkü bunlar çokça temizlenen insanlarmış!" demelerinden başka bir şey olmadı.

7-A'râf 82


7/83فَاَنْجَيْنَاهُ وَاَهْلَهُٓ اِلَّا امْرَاَتَهُۘ كَانَتْ مِنَ الْغَابِر۪ينَ


Bunun üzerine Biz de karısı dışında onu ve ailesini kurtardık. O (karısı) ise geride kalanlardandı.

7-A'râf 83


7/84وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَراًۜ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِم۪ينَ۟


Ve onların üzerine bir (azab) sağanağı yağdırdık. Mücrimlerin (suçlu-günahkarların) uğradıkları sona bir bak.

7-A'râf 84


7/85وَاِلٰى مَدْيَنَ اَخَاهُمْ شُعَيْباًۜ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ قَدْ جَٓاءَتْكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ فَاَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْم۪يزَانَ وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ اَشْيَٓاءَهُمْ وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْاَرْضِ بَعْدَ اِصْلَاحِهَاۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَۚ


Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik. Şuayb onlara) dedi ki "Ey kavmim. Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir delil gelmiştir. Artık ölçüyü ve tartıyı tam tutun, insanların eşyasını (gerçek değerinden) düşürüp-eksiltmeyin ve ıslah edilmesinden (düzene konulmasından) sonra yeryüzünde fesad (bozgunculuk) çıkarmayın. Eğer inanıyorsanız, bunlar sizin için daha hayırlıdır."

7-A'râf 85


7/86وَلَا تَقْعُدُوا بِكُلِّ صِرَاطٍ تُوعِدُونَ وَتَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ بِه۪ وَتَبْغُونَهَا عِوَجاًۚ وَاذْكُرُٓوا اِذْ كُنْتُمْ قَل۪يلاً فَكَثَّرَكُمْۖ وَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِد۪ينَ


O'na iman edenleri tehdit ederek, Allah'ın yolundan alıkoyarak ve onu eğri göstermek isteyerek her yolun başında oturmayın. Hatırlayın ki siz az (ve güçsüz) iken O sizi çoğalttı. Fesad (bozgunculuk) çıkaranların nasıl bir sona (akibete) uğradıklarına bir bakın.

7-A'râf 86


7/87وَاِنْ كَانَ طَٓائِفَةٌ مِنْكُمْ اٰمَنُوا بِالَّـذ۪ٓي اُرْسِلْتُ بِه۪ وَطَٓائِفَةٌ لَمْ يُؤْمِنُوا فَاصْبِرُوا حَتّٰى يَحْكُمَ اللّٰهُ بَيْنَنَاۚ وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِم۪ينَ


İçinizden bir grup benimle gönderilene inanmışken diğer bir grup inanmıyorsa, Allah aramızda hükmedinceye kadar sabredin. O hakimlerin (hüküm verenlerin) en hayırlısıdır.

7-A'râf 87





8. Cüz ​(6-En'âm 111 İle 7-A'râf 87 Arası)




insandergisi.com