Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin.


17. Cüz ​(21-Enbiyâ 1 İle 22-Hac 78 Arası)


21-Enbiyâ Suresi


21/1اِقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ ف۪ي غَفْلَةٍ مُعْرِضُونَۚ


İnsanların hesab zamanı yaklaştı, onlar ise gaflet içinde yüz çevirmektedirler.

21-Enbiyâ 1


21/2مَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنْ رَبِّهِمْ مُحْدَثٍ اِلَّا اسْتَمَعُوهُ وَهُمْ يَلْعَبُونَۙ


Rablerinden kendilerine yeni bir hatırlatma gelmeyiversin, onlar bunu alaya alarak dinlemektedirler.

21-Enbiyâ 2


21/3لَاهِيَةً قُلُوبُهُمْۜ وَاَسَرُّوا النَّجْوٰىۗ اَلَّذ۪ينَ ظَلَمُواۗ هَلْ هٰذَٓا اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْۚ اَفَتَأْتُونَ السِّحْرَ وَاَنْتُمْ تُبْصِرُونَ


Onların kalpleri oyun-eğlencededir. O zalimler gizlice (şöyle) fısıldaştılar "Bu sizin benzeriniz olan bir beşer değil mi? Siz göz göre göre sihre mi kapılacaksınız?"

21-Enbiyâ 3


21/4قَالَ رَبّ۪ي يَعْلَمُ الْقَوْلَ فِي السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۘ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ


(Peygamber onlara) dedi ki "Benim Rabbim, gökte ve yerde söylenen-sözü bilir. O Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyle bilendir)."

21-Enbiyâ 4


21/5بَلْ قَالُٓوا اَضْغَاثُ اَحْلَامٍ بَلِ افْتَرٰيهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌۚ فَلْيَأْتِنَا بِاٰيَةٍ كَمَٓا اُرْسِلَ الْاَوَّلُونَ


(Onlar) "Hayır (bunlar) karmakarışık düşlerdir, hayır onu kendisi uydurmuştur, hayır o bir şairdir. (Eğer böyle değilse) öncekilere gönderildiği gibi (o da) bize bir ayet (mucize) getirsin" dediler.

21-Enbiyâ 5


21/6مَٓا اٰمَنَتْ قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْيَةٍ اَهْلَكْنَاهَاۚ اَفَهُمْ يُؤْمِنُونَ


Kendilerinden evvel helak ettiğimiz hiçbir ülke (gönderdiğimiz ayetlere) iman etmemişti. Şimdi bunlar mı iman edecekler?

21-Enbiyâ 6


21/7وَمَٓا اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ اِلَّا رِجَالاً نُوح۪ٓي اِلَيْهِمْ فَسْـَٔلُٓوا اَهْلَ الذِّكْرِ اِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ


Biz senden önce de kendilerine vahyettiğimiz erkekler dışında peygamber göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir (kitab) ehline sorun.

21-Enbiyâ 7


21/8وَمَا جَعَلْنَاهُمْ جَسَداً لَا يَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَمَا كَانُوا خَالِد۪ينَ


Biz onları yemek yemez birer ceset kılmadık ve onlar ölümsüz de değillerdi.

21-Enbiyâ 8


21/9ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَاَنْجَيْنَاهُمْ وَمَنْ نَشَٓاءُ وَاَهْلَكْنَا الْمُسْرِف۪ينَ


Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik (doğruluğunu gösterdik). Kendilerini ve dilediklerimizi kurtardık, haddi aşanları da helak ettik.

21-Enbiyâ 9


21/10لَقَدْ اَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكُمْ كِتَاباً ف۪يهِ ذِكْرُكُمْۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟


Andolsun ki size (geçmiş ve geleceğinizle ilgili) zikrinizin içinde bulunduğu bir Kitab indirdik. Yine de akletmiyor musunuz?

21-Enbiyâ 10


21/11وَكَمْ قَصَمْنَا مِنْ قَرْيَةٍ كَانَتْ ظَالِمَةً وَاَنْشَأْنَا بَعْدَهَا قَوْماً اٰخَر۪ينَ


Biz (kavmi) zalim olan ülkelerden nicesini kırıp geçirdik ve ardından başka kavimler var ettik.

21-Enbiyâ 11


21/12فَلَمَّٓا اَحَسُّوا بَأْسَنَٓا اِذَا هُمْ مِنْهَا يَرْكُضُونَۜ


Bizim zorlu-azabımızı hissettikleri zaman oradan kaçmaya koyuluyorlardı.

21-Enbiyâ 12


21/13لَا تَرْكُضُوا وَارْجِعُٓوا اِلٰى مَٓا اُتْرِفْتُمْ ف۪يهِ وَمَسَاكِنِكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْـَٔلُونَ


(Onlara denilir ki) "Koşup-kaçmayın, içinde bulunduğunuz refaha ve yurtlarınıza dönün, sorguya çekileceksiniz."

21-Enbiyâ 13


21/14قَالُوا يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ


Vay başımıza gelenlere. Gerçekten biz zalimmişiz dediler.

21-Enbiyâ 14


21/15فَمَا زَالَتْ تِلْكَ دَعْوٰيهُمْ حَتّٰى جَعَلْنَاهُمْ حَص۪يداً خَامِد۪ينَ


Onların bu sözlerle feryat edip-yakınmaları, Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar devam etti.

21-Enbiyâ 15


21/16وَمَا خَلَقْنَا السَّمَٓاءَ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ


Biz göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları bir 'oyun ve eğlence konusu' olsun diye yaratmadık.

21-Enbiyâ 16


21/17لَوْ اَرَدْنَٓا اَنْ نَتَّخِذَ لَهْواً لَاتَّخَذْنَاهُ مِنْ لَدُنَّاۗ اِنْ كُنَّا فَاعِل۪ينَ


Eğer Biz bir eğlence edinmek isteseydik, bunu Kendi katımızdan edinirdik. Biz (bunu) yapanlardan değiliz.

21-Enbiyâ 17


21/18بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَاِذَا هُوَ زَاهِقٌۜ وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ


Hayır, Biz hakkı batılın tepesine çarparız da (batılın) beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o yok olup gitmiştir. (Allah'a) yakıştırdığınız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size.

21-Enbiyâ 18


21/19وَلَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَمَنْ عِنْدَهُ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِه۪ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَۚ


Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. O'nun katında olanlar, O'na ibadette büyüklüğe kapılmazlar ve bıkmazlar-yorulmazlar.

21-Enbiyâ 19


21/20يُسَبِّحُونَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ


Gece ve gündüz, usanıp-durmaksızın tesbih ederler.

21-Enbiyâ 20


21/21اَمِ اتَّخَذُٓوا اٰلِهَةً مِنَ الْاَرْضِ هُمْ يُنْشِرُونَ


Yoksa onlar yerden birtakım ilahlar edindiler de, onlar mı (ölüleri) diriltecekler?

21-Enbiyâ 21


21/22لَوْ كَانَ ف۪يهِمَٓا اٰلِهَةٌ اِلَّا اللّٰهُ لَفَسَدَتَاۚ فَسُبْحَانَ اللّٰهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ


Eğer her ikisinde (gökte ve yerde) Allah'ın dışında ilahlar olsaydı, ikisi de muhakkak fesada uğramış (birliğe dayalı nizamı bozulmuş) olurdu. (Yer ve göklerin ötesinde büyük) arşın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir (beri ve yücedir).

21-Enbiyâ 22


21/23لَا يُسْـَٔلُ عَمَّا يَفْعَلُ وَهُمْ يُسْـَٔلُونَ


O, yaptıklarından sorumlu olmaz onlar ise sorumlu tutulacaklardır.

21-Enbiyâ 23


21/24اَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اٰلِهَةًۜ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْۚ هٰذَا ذِكْرُ مَنْ مَعِيَ وَذِكْرُ مَنْ قَبْل۪يۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَۙ الْحَقَّ فَهُمْ مُعْرِضُونَ


Yoksa O'ndan başka ilahlar mı edindiler? De ki "Burhanınızı (kesin delilinizi) getirin. İşte benimle birlikte olanların zikri (Kitabı) ve benden öncekilerin de zikri." Hayır (getiremezler), onların çoğu hakkı bilmezler de onun için yüz çevirirler.

21-Enbiyâ 24


21/25وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا نُوح۪ٓي اِلَيْهِ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاعْبُدُونِ


Senden önce hiçbir resul göndermedik ki, ona "Ben'den başka ilah yoktur, öyleyse (yalnız) Bana ibadet edin" diye vahyetmiş olmayalım.

21-Enbiyâ 25


21/26وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمٰنُ وَلَداً سُبْحَانَهُۜ بَلْ عِبَادٌ مُكْرَمُونَۙ


Rahman (olan Allah melekleri ve bazı resulleri) evlat edindi dediler. Haşa. O sübhandır (münezzehtir-yücedir). Onlar (ihsana mazhar olmuş) ikrama layık görülmüş kullardır.

21-Enbiyâ 26


21/27لَا يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُمْ بِاَمْرِه۪ يَعْمَلُونَ


Onlar sözle (bile olsa) O'nun önüne geçmezler ve onlar O'nun emriyle hareket ederler.

21-Enbiyâ 27


21/28يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَۙ اِلَّا لِمَنِ ارْتَضٰى وَهُمْ مِنْ خَشْيَتِه۪ مُشْفِقُونَ


O (onların) önlerindekini de, arkalarındakini de bilmektedir. Onlar (İlahi) rızaya ulaşandan başkasına şefaat etmezler ve O'nun korkusundan titrerler.

21-Enbiyâ 28


21/29وَمَنْ يَقُلْ مِنْهُمْ اِنّ۪ٓي اِلٰهٌ مِنْ دُونِه۪ فَذٰلِكَ نَجْز۪يهِ جَهَنَّمَۜ كَذٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِم۪ينَ۟


Onlardan her kim ki "Ben O'nun dışında bir ilahım" diyecek olsa, Biz onu cehennemle cezalandırırız. İşte Biz zalimleri böyle cezalandırırız.

21-Enbiyâ 29


21/30اَوَلَمْ يَرَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنَّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ كَانَتَا رَتْقاً فَفَتَقْنَاهُمَاۜ وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَٓاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّۜ اَفَلَا يُؤْمِنُونَ


O küfre sapanlar görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) gökler ile yer birbiriyle bitişik iken (mekanları yokken), Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de (düşünüp) inanmayacaklar mı?

21-Enbiyâ 30


21/31وَجَعَلْنَا فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِهِمْ وَجَعَلْنَا ف۪يهَا فِجَاجاً سُبُلاً لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ


Onları sarsmasın-sarsıntıya uğratmasın diye yeryüzünde (köklü) sabit dağlar yarattık ve (istedikleri yerlere) gidebilsinler diye (aralarında) geniş yollar açtık. (21-Enbiya 31)

21-Enbiyâ 31


21/32وَجَعَلْنَا السَّمَٓاءَ سَقْفاً مَحْفُوظاًۚ وَهُمْ عَنْ اٰيَاتِهَا مُعْرِضُونَ


Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık. Onlar ise bunun (gökyüzünün) ayetlerinden yüz çevirmektedirler.

21-Enbiyâ 32


21/33وَهُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ كُلٌّ ف۪ي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ


Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur. Herbiri bir felekte (döndüğü yörünge bölgesinde) yüzüp gitmektedir.

21-Enbiyâ 33


21/34وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِنْ قَبْلِكَ الْخُلْدَۜ اَفَا۬ئِنْ مِتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ


Senden önce hiçbir beşere (dünyada) ebedilik-ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen onlar (dünyada) ebedi mi kalacaklar?

21-Enbiyâ 34


21/35كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِۜ وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةًۜ وَاِلَيْنَا تُرْجَعُونَ


Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi şerle de, hayırla da deneyerek-imtihan etmekteyiz ve siz Bize döndürüleceksiniz.

21-Enbiyâ 35


21/36وَاِذَا رَاٰكَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ يَتَّخِذُونَكَ اِلَّا هُزُواًۜ اَهٰذَا الَّذ۪ي يَذْكُرُ اٰلِهَتَكُمْۚ وَهُمْ بِذِكْرِ الرَّحْمٰنِ هُمْ كَافِرُونَ


Küfre sapanlar seni gördüklerinde "Sizin ilahlarınızı (putlarınızı inkar edip) diline dolayan bu mu?" diyerek seni hep alaya alırlar. Oysa kendileri (putların değil) Rahman'ın sözünü (Kitabını) inkar ediyorlar.

21-Enbiyâ 36


21/37خُلِقَ الْاِنْسَانُ مِنْ عَجَلٍۜ سَاُر۪يكُمْ اٰيَات۪ي فَلَا تَسْتَعْجِلُونِ


İnsan aceleden (aceleci olarak) yaratıldı. Size ayetlerimi (yakında) göstereceğim (yine) acele etmeyin.

21-Enbiyâ 37


21/38وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ


(Azabda acele edenler) "Eğer doğru (sözlü) iseniz bu vaad (edilen azab) ne zaman?" derler.

21-Enbiyâ 38


21/39لَوْ يَعْلَمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ح۪ينَ لَا يَكُفُّونَ عَنْ وُجُوهِهِمُ النَّارَ وَلَا عَنْ ظُهُورِهِمْ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ


O küfredenler yüzlerinden ve sırtlarından ateşi savıp-engelleyemeyecekleri ve hiç yardım alamayacakları zamanı bir bilselerdi (hiç acele etmezlerdi).

21-Enbiyâ 39


21/40بَلْ تَأْت۪يهِمْ بَغْتَةً فَتَبْهَتُهُمْ فَلَا يَسْتَط۪يعُونَ رَدَّهَا وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ


Doğrusu o aniden (hiç ummadıkları anda) gelecek ve onları şaşırtacaktır. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ve ne de onlara mühlet verilecektir.

21-Enbiyâ 40


21/41وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذ۪ينَ سَخِرُوا مِنْهُمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟


Andolsun ki senden önceki resullerle de alay edildi. (Çok geçmeden) alay edenleri, o alaya aldıkları (azab) sarıp-kuşatıverdi.

21-Enbiyâ 41


21/42قُلْ مَنْ يَكْلَؤُ۬كُمْ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ مِنَ الرَّحْمٰنِۜ بَلْ هُمْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّهِمْ مُعْرِضُونَ


De ki "Gece ve gündüz sizi Rahman'dan kim koruyabilir?" Hayır onlar, Rablerini zikirden yüz çevirenlerdir.

21-Enbiyâ 42


21/43اَمْ لَهُمْ اٰلِهَةٌ تَمْنَعُهُمْ مِنْ دُونِنَاۜ لَا يَسْتَط۪يعُونَ نَصْرَ اَنْفُسِهِمْ وَلَا هُمْ مِنَّا يُصْحَبُونَ


Yoksa kendilerini Bize karşı savunup-koruyabilecek ilahları mı var? Onların (onlara bu vaadde bulunanların) kendi nefislerine bile yardıma güçleri yetmez ve onlar Bizden yakınlık (ilgi ve destek) bulamazlar.

21-Enbiyâ 43


21/44بَلْ مَتَّعْنَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَاٰبَٓاءَهُمْ حَتّٰى طَالَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُۜ اَفَلَا يَرَوْنَ اَنَّا نَأْتِي الْاَرْضَ نَنْقُصُهَا مِنْ اَطْرَافِهَاۜ اَفَهُمُ الْغَالِبُونَ


Biz onları da, atalarını da yaşatıp-yararlandırdık. Öyle ki ömür onlara (hiç bitmeyecekmiş gibi) uzun geldi. Onlar Bizim gerçekten arza (yere) gelip onu etrafından eksiltmekte olduğumuzu görmüyorlar mı? Galip-üstün gelenler onlar mı?

21-Enbiyâ 44


21/45قُلْ اِنَّـمَٓا اُنْذِرُكُمْ بِالْوَحْيِۘ وَلَا يَسْمَعُ الصُّمُّ الدُّعَٓاءَ اِذَا مَا يُنْذَرُونَ


De ki "Ben sizi (İlahi) vahiyle uyarıp-korkutmaktayım. Ancak sağır olanlar, uyarıldıkları zaman çağrıyı işitmezler."

21-Enbiyâ 45


21/46وَلَئِنْ مَسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِنْ عَذَابِ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ


Andolsun ki onlara Rabbinin azabından 'ufak bir esinti' dokunacak olsa hiç şüphesiz "Eyvahlar bize, biz gerçekten zalimlermişiz" diyeceklerdir.

21-Enbiyâ 46


21/47وَنَضَعُ الْمَوَاز۪ينَ الْقِسْطَ لِيَوْمِ الْقِيٰمَةِ فَلَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْـٔاًۜ وَاِنْ كَانَ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ اَتَيْنَا بِهَاۜ وَكَفٰى بِنَا حَاسِب۪ينَ


Biz kıyamet günü için doğru-duyarlı teraziler kurarız. Hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. (İşlenen amel) bir hardal tanesi bile olsa onu (teraziye) getiririz. Hesap görenler olarak Biz yeteriz.

21-Enbiyâ 47


21/48وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسٰى وَهٰرُونَ الْفُرْقَانَ وَضِيَٓاءً وَذِكْراً لِلْمُتَّق۪ينَۙ


Andolsun ki Biz Musa'ya ve Harun'a muttakiler (korkup-sakınanlar) için bir ziya (ışık-aydınlık) ve bir zikir (öğüt) olarak (hak ile batılı birbirinden ayıran) Furkan'ı verdik.

21-Enbiyâ 48


21/49اَلَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ وَهُمْ مِنَ السَّاعَةِ مُشْفِقُونَ


Onlar (o takva sahipleri) Rablerine karşı (O'nu görmedikleri halde) gayb ile bir haşyet (saygı dolu korku) içindedirler ve onlar (kıyamet) saatinden içleri (korkuyla) titreyen kimselerdir.

21-Enbiyâ 49


21/50وَهٰذَا ذِكْرٌ مُبَارَكٌ اَنْزَلْنَاهُۜ اَفَاَنْتُمْ لَهُ مُنْكِرُونَ۟


Bu (Kur'an) da Bizim ona indirdiğimiz mübarek bir zikirdir. Şimdi siz onu inkar mı ediyorsunuz?

21-Enbiyâ 50


21/51وَلَقَدْ اٰتَيْنَٓا اِبْرٰه۪يمَ رُشْدَهُ مِنْ قَبْلُ وَكُنَّا بِه۪ عَالِم۪ينَۚ


Andolsun ki Biz daha önce İbrahim'e de rüşdünü (anlayış olgunluğunu) vermiştik ve Biz onu (ne olup-ne olmadığını önceden) bilenlerdik.

21-Enbiyâ 51


21/52اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَا هٰذِهِ التَّمَاث۪يلُ الَّت۪ٓي اَنْتُمْ لَهَا عَاكِفُونَ


Hani babasına ve kavmine "Sizin karşılarında (saygıyla) durup-tapındığınız bu temsili heykeller nedir?" demişti.

21-Enbiyâ 52


21/53قَالُوا وَجَدْنَٓا اٰبَٓاءَنَا لَهَا عَابِد۪ينَ


(Onlar) "Biz atalarımızı bunlara tapıyor olarak bulduk" dediler.

21-Enbiyâ 53


21/54قَالَ لَقَدْ كُنْتُمْ اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ


Dedi ki "Andolsun ki siz de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz."

21-Enbiyâ 54


21/55قَالُٓوا اَجِئْتَنَا بِالْحَقِّ اَمْ اَنْتَ مِنَ اللَّاعِب۪ينَ


Onlar "Sen bize gerçeği mi getirdin yoksa (bizimle) oynayıp-eğleniyor musun?" dediler.

21-Enbiyâ 55


21/56قَالَ بَلْ رَبُّكُمْ رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ الَّذ۪ي فَطَرَهُنَّۘ وَاَنَا۬ عَلٰى ذٰلِكُمْ مِنَ الشَّاهِد۪ينَ


(İbrahim) "Hayır (sizinle eğlenmiyorum)" dedi. "Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir, onları Kendisi yaratmıştır ve ben de buna inanıp-şahidlik edenlerdenim."

21-Enbiyâ 56


21/57وَتَاللّٰهِ لَاَك۪يدَنَّ اَصْنَامَكُمْ بَعْدَ اَنْ تُوَلُّوا مُدْبِر۪ينَ


Allah'a andolsun ki sizler arkanızı dönüp gittikten sonra ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım.

21-Enbiyâ 57


21/58فَجَعَلَهُمْ جُذَاذاً اِلَّا كَب۪يراً لَهُمْ لَعَلَّهُمْ اِلَيْهِ يَرْجِعُونَ


Derken yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti, belki ona başvururlar diye (büyük olanı bıraktı).

21-Enbiyâ 58


21/59قَالُوا مَنْ فَعَلَ هٰذَا بِاٰلِهَتِنَٓا اِنَّهُ لَمِنَ الظَّالِم۪ينَ


(Parçalanmış putları görünce) "Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? O gerçekten zalimlerden biridir" dediler.

21-Enbiyâ 59


21/60قَالُوا سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَـهُٓ اِبْرٰه۪يمُۜ


Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını (ilahlarımıza dil uzattığını) duyduk dediler.

21-Enbiyâ 60


21/61قَالُوا فَأْتُوا بِه۪ عَلٰٓى اَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ


Dediler ki "O halde onu insanların gözü önüne getirin ki (belki kendisini tanıyıp, ilahlarımız hakkında söylediklerine) şahidlik ederler."

21-Enbiyâ 61


21/62قَالُٓوا ءَاَنْتَ فَعَلْتَ هٰذَا بِاٰلِهَتِنَا يَٓا اِبْرٰه۪يمُۜ


Dediler ki "Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?"

21-Enbiyâ 62


21/63قَالَ بَلْ فَعَلَهُۗ كَب۪يرُهُمْ هٰذَا فَسْـَٔلُوهُمْ اِنْ كَانُوا يَنْطِقُونَ


(İbrahim) "Hayır (bana sormayın), belki onu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa onlara (kırana ve kırılanlara) sorun" dedi.

21-Enbiyâ 63


21/64فَرَجَعُٓوا اِلٰٓى اَنْفُسِهِمْ فَقَالُٓوا اِنَّكُمْ اَنْتُمُ الظَّالِمُونَۙ


Bunun üzerine kendi vicdanlarına dönerek "Doğrusu zalim olanlar sizlersiniz" dediler.

21-Enbiyâ 64


21/65ثُمَّ نُكِسُوا عَلٰى رُؤُ۫سِهِمْۚ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ يَنْطِقُونَ


Sonra (vicdanlarından) kafalarına döndüler ve "Andolsun ki bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin" dediler.

21-Enbiyâ 65


21/66قَالَ اَفَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَنْفَعُكُمْ شَيْـٔاً وَلَا يَضُرُّكُمْۜ


(İbrahim) dedi ki "(O halde) Allah'ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?"

21-Enbiyâ 66


21/67اُفٍّ لَكُمْ وَلِمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ


Yuh size ve Allah'tan başka taptıklarınıza. Siz (hiç) akletmiyecek misiniz?

21-Enbiyâ 67


21/68قَالُوا حَرِّقُوهُ وَانْصُرُٓوا اٰلِهَتَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ فَاعِل۪ينَ


(Küfre sapanlar, şaşkınlara) dediler ki "Eğer (iyi bir şey) yapacaksanız, onu yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun."

21-Enbiyâ 68


21/69قُلْنَا يَا نَارُ كُون۪ي بَرْداً وَسَلَاماً عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَۙ


Biz de dedik ki "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol."

21-Enbiyâ 69


21/70وَاَرَادُوا بِه۪ كَيْداً فَجَعَلْنَاهُمُ الْاَخْسَر۪ينَۚ


Ona (zarar vermek için) bir düzen-tuzak kurmak istediler fakat Biz (onu değil) kendilerini daha fazla hüsrana (zarara) uğrattık.

21-Enbiyâ 70


21/71وَنَجَّيْنَاهُ وَلُوطاً اِلَى الْاَرْضِ الَّت۪ي بَارَكْنَا ف۪يهَا لِلْعَالَم۪ينَ


Onu ve Lut'u kurtarıp, içinde alemler için mübarek (kutsal ve bereketli) kıldığımız yere çıkardık.

21-Enbiyâ 71


21/72وَوَهَبْنَا لَـهُٓ اِسْحٰقَۜ وَيَعْقُوبَ نَافِلَةًۜ وَكُلاًّ جَعَلْنَا صَالِح۪ينَ


Ona İshak'ı armağan ettik, üstüne de Yakub'u (ihsan ettik). Ve herbirini salihler kıldık.

21-Enbiyâ 72


21/73وَجَعَلْنَاهُمْ اَئِمَّةً يَهْدُونَ بِاَمْرِنَا وَاَوْحَيْنَٓا اِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ وَاِقَامَ الصَّلٰوةِ وَا۪يتَٓاءَ الزَّكٰوةِۚ وَكَانُوا لَنَا عَابِد۪ينَۙ


Onları Kendi emrimizle hidayete (doğru yola) yönelten imamlar-önderler kıldık ve onlara hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar Bize kulluk (itaat ve ibadet) eden kimselerdi.

21-Enbiyâ 73


21/74 وَلُوطاً اٰتَيْنَاهُ حُكْماً وَعِلْماً وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْقَرْيَةِ الَّت۪ي كَانَتْ تَعْمَلُ الْخَبَٓائِثَۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَاسِق۪ينَۙ


Lut'a da hüküm ve ilim verdik, onu çirkin işler yapmakta olan şehirden kurtardık. Doğrusu onlar fasık (yoldan çıkmış) kötü bir kavimdi.

21-Enbiyâ 74


21/75وَاَدْخَلْنَاهُ ف۪ي رَحْمَتِنَاۜ اِنَّهُ مِنَ الصَّالِح۪ينَ۟


Onu rahmetimizin içine aldık. O salihlerdendi.

21-Enbiyâ 75


21/76وَنُوحاً اِذْ نَادٰى مِنْ قَبْلُ فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۚ


Nuh'u da (zikret). O (bunlardan) daha önce dua etmişti. Biz de onun duasını kabul edip, onu ve ehlini (iman yakınlarını) büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık.

21-Enbiyâ 76


21/77وَنَصَرْنَاهُ مِنَ الْقَوْمِ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَاَغْرَقْنَاهُمْ اَجْمَع۪ينَ


Onu ayetlerimizi yalanlayan kavimden koruyup-yardım ettik. Onlar kötü bir kavimdi, Biz de hepsini birden (önce suya sonra ateşe) gömdük.

21-Enbiyâ 77


21/78وَدَاوُ۫دَ وَسُلَيْمٰنَ اِذْ يَحْكُمَانِ فِي الْحَرْثِ اِذْ نَفَشَتْ ف۪يهِ غَنَمُ الْقَوْمِۚ وَكُنَّا لِحُكْمِهِمْ شَاهِد۪ينَۙ


Davud ve Süleyman'ı da (zikret). Hani onlar kavmin hayvanlarının içine girip-yayıldığı ekin konusunda (karşılıklı) hüküm yürütüyorlardı. Biz onların hükmüne şahidler idik.

21-Enbiyâ 78


21/79فَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمٰنَۚ وَكُلاًّ اٰتَيْنَا حُكْماً وَعِلْماًۘ وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُ۫دَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَۜ وَكُنَّا فَاعِل۪ينَ


Biz bunu (olayın içyüzünü ve hükmünü) Süleyman'a kavrattık. Herbirine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. (Bunları) yapanlar Biz idik.

21-Enbiyâ 79


21/80وَعَلَّمْنَاهُ صَنْعَةَ لَبُوسٍ لَكُمْ لِتُحْصِنَكُمْ مِنْ بَأْسِكُمْۚ فَهَلْ اَنْتُمْ شَاكِرُونَ


Biz ona (Davud'a), sizi savaşta koruması için zırh yapma sanatını öğrettik. Şükredecek misiniz?

21-Enbiyâ 80


21/81وَلِسُلَيْمٰنَ الرّ۪يحَ عَاصِفَةً تَجْر۪ي بِاَمْرِه۪ٓ اِلَى الْاَرْضِ الَّت۪ي بَارَكْنَا ف۪يهَاۜ وَكُنَّا بِكُلِّ شَيْءٍ عَالِم۪ينَ


Süleyman'a da şiddetle esen rüzgarı müsahhar (emre hazır-hizmetine uygun) kıldık. Onun (Süleyman'ın) emriyle (kendisini) içinde bereketler kıldığımız yere (yumuşacık) akıp-giderdi. Biz her şeyi bilenleriz.

21-Enbiyâ 81


21/82وَمِنَ الشَّيَاط۪ينِ مَنْ يَغُوصُونَ لَهُ وَيَعْمَلُونَ عَمَلاً دُونَ ذٰلِكَۚ وَكُنَّا لَهُمْ حَافِظ۪ينَۙ


Şeytanlar arasından onun için dalgıçlık eden (derin sulara dalan) ve bundan başka (özel-gizli) işler görenler de vardı. Biz onları (sıkı) gözetim altında tutuyorduk.

21-Enbiyâ 82


21/83وَاَيُّوبَ اِذْ نَادٰى رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَۚ


Eyyub'u da (zikret). Hani o Rabbine (çağrıda bulunmuş) "Şüphe yok, bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın" diye niyaz etmişti.

21-Enbiyâ 83


21/84فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِه۪ مِنْ ضُرٍّ وَاٰتَيْنَاهُ اَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنَا وَذِكْرٰى لِلْعَابِد۪ينَ


Biz de onun duasını kabul etmiş ve kendisindeki derdi-sıkıntıyı kaldırmıştık. Ona katımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere hem ailesini, hem de bir katını daha vermiştik.

21-Enbiyâ 84


21/85وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِدْر۪يسَ وَذَا الْكِفْلِۜ كُلٌّ مِنَ الصَّابِر۪ينَۚ


İsmail, İdris ve (iki nasib-iki pay sahibi olan) Zülkifl'i de (zikret). Hepsi sabredenlerdendi.

21-Enbiyâ 85


21/86وَاَدْخَلْنَاهُمْ ف۪ي رَحْمَتِنَاۜ اِنَّهُمْ مِنَ الصَّالِح۪ينَ


Onları rahmetimizin içine aldık. Onlar salihlerdendi.

21-Enbiyâ 86


21/87وَذَا النُّونِ اِذْ ذَهَبَ مُغَاضِباً فَظَنَّ اَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادٰى فِي الظُّلُمَاتِ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَۗ اِنّ۪ي كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَۚ


Zünnun'u da (balık sahibi Yunus'u da zikret). Hani o (kavmine) kızıp-öfkelenerek (çekip) gitmişti de, Bizim kendisini (haklı görüp sıkıştırmaya) güç yetirmeyeceğimizi sanmıştı. (Sonra balığın karnındaki) karanlıklar içinde "Senden başka ilah yoktur, Sen sübhansın (münezzehsin-yücesin) ben gerçekten zalimlerden oldum" diye niyaz etmişti.

21-Enbiyâ 87


21/88فَاسْتَجَبْنَا لَهُۙ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّۜ وَكَذٰلِكَ نُنْجِي الْمُؤْمِن۪ينَ


Biz de onun duasını kabul edip, onu (derin) üzüntüden kurtardık. Biz iman edenleri böyle kurtarırız.

21-Enbiyâ 88


21/89وَزَكَرِيَّٓا اِذْ نَادٰى رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْن۪ي فَرْداً وَاَنْتَ خَيْرُ الْوَارِث۪ينَۚ


Zekeriyya'yı da (zikret). Hani Rabbine (çağrıda bulunmuş) "Rabbim. Beni yalnız başıma bırakma, Sen varislerin en hayırlısısın" diye niyaz etmişti.

21-Enbiyâ 89


21/90فَاسْتَجَبْنَا لَهُۘ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيٰى وَاَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَيَدْعُونَنَا رَغَباً وَرَهَباًۜ وَكَانُوا لَنَا خَاشِع۪ينَ


Biz de duasını kabul ederek kendisine Yahya'yı ihsan (armağan) ettik, eşini de salih (bedenen ıslah edip-doğurmaya elverişli) kıldık. Onlar hayırlarda yarışırlar, umarak ve korkarak Bize dua ederler, Bize karşı huşu (kalplerinde saygı dolu korku) duyarlardı.

21-Enbiyâ 90


21/91وَالَّت۪ٓي اَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا ف۪يهَا مِنْ رُوحِنَا وَجَعَلْنَاهَا وَابْنَهَٓا اٰيَةً لِلْعَالَم۪ينَ


Irzını koruyanı da (Meryem'i de zikret). Biz ona ruhumuzdan üfledik, onu ve çocuğunu alemlere ayet kıldık.

21-Enbiyâ 91


21/92اِنَّ هٰذِه۪ٓ اُمَّتُكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةًۘ وَاَنَا۬ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ


İşte sizin bu (geçmişten bugüne gelen tevhid) ümmetiniz, tek bir ümmettir. Ben de sizin (tek) Rabbinizim. Yalnız Bana ibadet edin.

21-Enbiyâ 92


21/93وَتَقَطَّعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْۜ كُلٌّ اِلَيْنَا رَاجِعُونَ۟


Onlar ise kendi aralarında, işlerinde (bütünlüğü bozup) bölük bölük oldular. Hepsi Bize döneceklerdir.

21-Enbiyâ 93


21/94فَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا كُفْرَانَ لِسَعْيِه۪ۚ وَاِنَّا لَهُ كَاتِبُونَ


Kim bir mü'min olarak salih amellerde bulunursa, onun emeğine-ameline küfran (inkar) yoktur. Biz onu yazmaktayız.

21-Enbiyâ 94


21/95وَحَرَامٌ عَلٰى قَرْيَةٍ اَهْلَكْنَاهَٓا اَنَّهُمْ لَا يَرْجِعُونَ


Helak ettiğimiz (ve yer üstünden uzaklık verdiğimiz) bir belde (halkı) için artık (yer üstüne geri dönüş) haramdır. Onlar (kendi imkanlarıyla da) geri dönemeyeceklerdir.

21-Enbiyâ 95


21/96حَتّٰٓى اِذَا فُتِحَتْ يَأْجُوجُ وَمَأْجُوجُ وَهُمْ مِنْ كُلِّ حَدَبٍ يَنْسِلُونَ


Ancak Ye'cuc ve Me'cuc (sedleri) açıldığında, onlar herbir tepeden (yer üstüne) akın edip-çıkarlar.

21-Enbiyâ 96


21/97وَاقْتَرَبَ الْوَعْدُ الْحَقُّ فَاِذَا هِيَ شَاخِصَةٌ اَبْصَارُ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ يَا وَيْلَنَا قَدْ كُنَّا ف۪ي غَفْلَةٍ مِنْ هٰذَا بَلْ كُنَّا ظَالِم۪ينَ


Ve gerçek olan vaad (kıyamet) yaklaştığında küfre sapanların gözleri (dehşetle) belerip-donakalacak, "Eyvahlar bize. Biz bundan tam bir gaflet içindeydik, biz gerçekten zalimlerden olduk" (diyeceklerdir).

21-Enbiyâ 97


21/98اِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ حَصَبُ جَهَنَّمَۜ اَنْتُمْ لَهَا وَارِدُونَ


Siz de, Allah'ın dışında taptıklarınız da cehennem odunusunuz. Siz oraya gireceksiniz.

21-Enbiyâ 98


21/99لَوْ كَانَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اٰلِهَةً مَا وَرَدُوهَاۜ وَكُلٌّ ف۪يهَا خَالِدُونَ


Eğer onlar (sizin tapınmanızı kabul edenler, gerçek) ilahlar olsalardı oraya girmezlerdi. Onların hepsi (tapanlar da tapılanlar da) orada ebedi kalacaklardır.

21-Enbiyâ 99


21/100لَهُمْ ف۪يهَا زَف۪يرٌ وَهُمْ ف۪يهَا لَا يَسْمَعُونَ


Orada kendileri için inim inim inlemeler vardır. Onlar orada (cehennemin uğultusundan başka bir şey) duymazlar.

21-Enbiyâ 100


21/101اِنَّ الَّذ۪ينَ سَبَقَتْ لَهُمْ مِنَّا الْحُسْنٰٓىۙ اُو۬لٰٓئِكَ عَنْهَا مُبْعَدُونَۙ


Bizden kendilerine güzellik (vaadi-sözü) geçmiş olanlar ise ondan (cehennemden) uzaklaştırılmış olanlardır.

21-Enbiyâ 101


21/102لَا يَسْمَعُونَ حَس۪يسَهَاۚ وَهُمْ ف۪ي مَا اشْتَهَتْ اَنْفُسُهُمْ خَالِدُونَۚ


Onun (cehennemin) uğultusunu duymazlar. Onlar nefislerinin dileyip-arzuladığı (yer ve nimetler) içinde ebedi kalırlar.

21-Enbiyâ 102


21/103لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْاَكْبَرُ وَتَتَلَقّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُۜ هٰذَا يَوْمُكُمُ الَّذ۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ


(Cehennemin etrafında toplanan herkesteki) o en büyük korku (bile) onları (rahmetten umud kestirip) tasalandırmaz. Melekler onları "Size vaadedilen gün işte bugündür" diyerek karşılarlar.

21-Enbiyâ 103


21/104يَوْمَ نَطْوِي السَّمَٓاءَ كَطَيِّ السِّجِلِّ لِلْكُتُبِۜ كَمَا بَدَأْنَٓا اَوَّلَ خَلْقٍ نُع۪يدُهُۜ وَعْداً عَلَيْنَاۜ اِنَّا كُنَّا فَاعِل۪ينَ


Göğü, kitabın sahifelerini dürer gibi dürüp-kapatacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız (günkü) gibi yine onu (önceki yokluk durumuna) iade edeceğiz. (Bu) üzerimize aldığımız bir vaiddir. (Bunu) yapanlar Biziz.

21-Enbiyâ 104


21/105وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِنْ بَعْدِ الذِّكْرِ اَنَّ الْاَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ


Andolsun ki Biz zikirden sonra Zebur'da da "Arz'a ancak salih kullarım varis olacaktır" diye yazdık.

21-Enbiyâ 105


21/106اِنَّ ف۪ي هٰذَا لَبَلَاغاً لِقَوْمٍ عَابِد۪ينَۜ


Kulluk-ibadet eden bir topluluk için bunda (yazdığımız bu takdirimizde) bir belağ (açık bir tebliğ-mesaj) vardır.

21-Enbiyâ 106


21/107وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ


(Ey Muhammed) Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.

21-Enbiyâ 107


21/108قُلْ اِنَّمَا يُوحٰٓى اِلَيَّ اَنَّـمَٓا اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَهَلْ اَنْتُمْ مُسْلِمُونَ


De ki "Bana sizin ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor. (Bu gerçeği kabul edip) müslüman olacak mısınız?"

21-Enbiyâ 108


21/109فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ اٰذَنْتُكُمْ عَلٰى سَوَٓاءٍۜ وَاِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ اَمْ بَع۪يدٌ مَا تُوعَدُونَ


Eğer yüz çevirecek olurlarsa, de ki "Ben size (aranızda ayırım yapmadan) eşit olarak (aynı tebliği) duyurup-bildirdim. Size vadedilen (tehdid) yakın mı, uzak mı bilemem."

21-Enbiyâ 109


21/110اِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ مِنَ الْقَوْلِ وَيَعْلَمُ مَا تَكْتُمُونَ


Şüphesiz O, sözün açığa vurulanını da bilir, gizlediklerinizi de bilir.

21-Enbiyâ 110


21/111وَاِنْ اَدْر۪ي لَعَلَّهُ فِتْنَةٌ لَكُمْ وَمَتَاعٌ اِلٰى ح۪ينٍ


Ben bilemem. Belki bu (sürenin açıklanmaması) sizin için bir fitne (deneme) ve belli bir vakte kadar metalanmadır (geçinip-yararlanmadır).

21-Enbiyâ 111


21/112قَالَ رَبِّ احْكُمْ بِالْحَقِّۜ وَرَبُّنَا الرَّحْمٰنُ الْمُسْتَعَانُ عَلٰى مَا تَصِفُونَ


Dedi ki "Rabbim, hak ile hükmet. Bizim Rabbimiz Rahman'dır (yarattıklarına rahmet eden Allah'dır). Sizin her türlü (batıl) nitelendirmelerinize karşı yardımına sığınılacak ancak O'dur."

21-Enbiyâ 112


22-Hac Suresi


22/1يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْۚ اِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظ۪يمٌ


Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının. (Kıyamet) saatinin sarsıntısı çok büyük (müthiş) bir şeydir.

22-Hac 1


22/2يَوْمَ تَرَوْنَهَا تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّٓا اَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وَتَرَى النَّاسَ سُكَارٰى وَمَا هُمْ بِسُكَارٰى وَلٰكِنَّ عَذَابَ اللّٰهِ شَد۪يدٌ


Onu gördüğünüz gün, her emzikli kendi emzirdiğini unutup-geçecek ve her yüklü (gebe) kendi yükünü düşürecektir. İnsanları da (dehşetin şiddetinden) sarhoş (gibi) görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir ancak Allah'ın azabı pek şiddetlidir.

22-Hac 2


22/3وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَر۪يدٍۙ


İnsanlardan kimi, Allah hakkında bilgisi olmaksızın tartışır-durur ve her azgın şeytanın ardına düşer.

22-Hac 3


22/4كُتِبَ عَلَيْهِ اَنَّهُ مَنْ تَوَلَّاهُ فَاَنَّهُ يُضِلُّهُ وَيَهْد۪يهِ اِلٰى عَذَابِ السَّع۪يرِ


Ona (şöyle) yazılmıştır ki "Kim onu veli edinirse, o (şeytan) onu saptırır ve onu alevli ateşin azabına götürür."

22-Hac 4


22/5يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنْ كُنْتُمْ ف۪ي رَيْبٍ مِنَ الْبَعْثِ فَاِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ مِنْ مُضْغَةٍ مُخَلَّقَةٍ وَغَيْرِ مُخَلَّقَةٍ لِنُبَيِّنَ لَكُمْۜ وَنُقِرُّ فِي الْاَرْحَامِ مَا نَشَٓاءُ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلاً ثُمَّ لِتَبْلُغُٓوا اَشُدَّكُمْۚ وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفّٰى وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ اِلٰٓى اَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِنْ بَعْدِ عِلْمٍ شَيْـٔاًۜ وَتَرَى الْاَرْضَ هَامِدَةً فَاِذَٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَٓاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَاَنْبَتَتْ مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَه۪يجٍ


Ey insanlar. Eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, size (kudretimizi) açıkça göstermek için Biz sizi topraktan, sonra bir nutfeden-damladan, sonra bir kan pıhtısından, sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından yarattık. Dilediğimizi belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyor sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de bildikten sonra hiçbir şey bilmemek üzere ömrün en fena (en aciz) dönemine geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru-ölü gibi görürsün fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir.

22-Hac 5


22/6ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْحَقُّ وَاَنَّهُ يُحْـيِ الْمَوْتٰى وَاَنَّهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌۙ


(Bunları akledenler için) Allah hakkın ta kendisidir. Ölüleri O diriltir ve O her şeye kadirdir (güç yetirendir).

22-Hac 6


22/7وَاَنَّ السَّاعَةَ اٰتِيَةٌ لَا رَيْبَ ف۪يهَاۙ وَاَنَّ اللّٰهَ يَبْعَثُ مَنْ فِي الْقُبُورِ


(Kıyamet) saati yaklaşarak gelmektedir. Onda hiçbir şüphe yoktur. Allah kabirlerde olanları diriltecektir.

22-Hac 7


22/8وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُن۪يرٍۙ


İnsanlardan kimi hiçbir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı bir kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışır-durur.

22-Hac 8


22/9ثَانِيَ عِطْفِه۪ لِيُضِلَّ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ لَهُ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَنُذ۪يقُهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عَذَابَ الْحَر۪يقِ


(Bu tartışmayı) Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırmak amacıyla (gerçeklerin özüne uzanamadan) yanını eğip bükerek (yapar). Dünyada onun için rezillik-aşağılanma vardır, kıyamet günü ise ona yakıcı azabı taddıracağız.

22-Hac 9


22/10ذٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَاَنَّ اللّٰهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِ۟


(O gün ona) "Bunlar senin ellerinle yapıp ettiklerin yüzündendir" (denilir). Allah, kullarına zulmedici değildir.

22-Hac 10


22/11وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللّٰهَ عَلٰى حَرْفٍۚ فَاِنْ اَصَابَهُ خَيْرٌۨ اطْمَاَنَّ بِه۪ۚ وَاِنْ اَصَابَتْهُ فِتْنَةٌۨ انْقَلَبَ عَلٰى وَجْهِه۪۠ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةَۜ ذٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُب۪ينُ


İnsanlardan kimi de, Allah'a (kulluğun) ucundan-kenarından (dünyevi beklentisi için) ibadet eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa bununla yatışır-tatmin bulur, eğer kendisine bir fitne (denenmesi için bir musibet) isabet edecek olursa (dinden) yüz üstü dönüverir. (O) dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu apaçık bir hüsrandır (kayıptır).

22-Hac 11


22/12يَدْعُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَضُرُّهُ وَمَا لَا يَنْفَعُهُۜ ذٰلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَع۪يدُ


Allah'ı (ve O'na ibadeti) bırakıp kendisine ne zarar, ne de fayda veremeyecek şeylere yalvarır. İşte bu (irtidad-dinden dönme) en uzak-en derin bir sapıklıktır.

22-Hac 12


22/13يَدْعُوا لَمَنْ ضَرُّهُٓ اَقْرَبُ مِنْ نَفْعِه۪ۜ لَبِئْسَ الْمَوْلٰى وَلَبِئْسَ الْعَش۪يرُ


Zararı, faydasından daha yakın olana yalvarır. O (yalvardığı) ne kötü yardımcı ve ne kötü yoldaştır.

22-Hac 13


22/14اِنَّ اللّٰهَ يُدْخِلُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۜ اِنَّ اللّٰهَ يَفْعَلُ مَا يُر۪يدُ


Allah, iman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Şüphesiz ki Allah dilediğini yapar.

22-Hac 14


22/15مَنْ كَانَ يَظُنُّ اَنْ لَنْ يَنْصُرَهُ اللّٰهُ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ اِلَى السَّمَٓاءِ ثُمَّ لْيَقْطَعْ فَلْيَنْظُرْ هَلْ يُذْهِبَنَّ كَيْدُهُ مَا يَغ۪يظُ


Kim Allah'ın ona dünyada ve ahirette kesin olarak yardım etmeyeceğini sanıyorsa, durmaksızın göğe bir sebeb uzatsın sonra kesiversin de bir bakıversin, kurduğu hileli-düzen onun öfkesini giderebilecek mi?

22-Hac 15


22/16وَكَذٰلِكَ اَنْزَلْنَاهُ اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍۙ وَاَنَّ اللّٰهَ يَهْد۪ي مَنْ يُر۪يدُ


Biz onu (Kur'an'ı) ayetler, beyyineler (açıklamalar) olarak indirdik. Allah dilediğini hidayete (doğruya) yöneltir.

22-Hac 16


22/17اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَالَّذ۪ينَ هَادُوا وَالصَّابِـ۪ٔينَ وَالنَّصَارٰى وَالْمَجُوسَ وَالَّذ۪ينَ اَشْرَكُواۗ اِنَّ اللّٰهَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدٌ


İman edenler, yahudiler, sabiiler, hıristiyanlar, mecusiler (ateşe tapanlar) ve müşrikler (şirk koşanlar var ya), Allah kıyamet günü (bunlar hakkındaki) hükmünü verip-aralarını ayıracaktır. Allah (bunların yaptığı) her şeye şahid olandır.

22-Hac 17


22/18

اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يَسْجُدُ لَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَٓابُّ وَكَث۪يرٌ مِنَ النَّاسِۜ وَكَث۪يرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُۜ وَمَنْ يُهِنِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُكْرِمٍۜ اِنَّ اللّٰهَ يَفْعَلُ مَا يَشَٓاءُ


Görmedin mi göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah'a secde etmektedirler. Birçoğu üzerine de azab hak olmuştur. Allah kimi hor ve aşağılık kılarsa artık onu değerli kılacak yoktur. Şüphesiz ki Allah dilediğini yapar.

22-Hac 18


22/19هٰذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا ف۪ي رَبِّهِمْۘ فَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِنْ نَارٍۜ يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُؤُ۫سِهِمُ الْحَم۪يمُۚ


Şu iki (fırka-taraf), Rableri hakkında çekişen iki hasımdır (düşmandır). Küfredenler için ateşten elbiseler biçilmiştir, başları üstünden de kaynar su dökülür.

22-Hac 19


22/20يُصْهَرُ بِه۪ مَا ف۪ي بُطُونِهِمْ وَالْجُلُودُۜ


Bununla karınları içinde olanlar ve derileri eritilir.

22-Hac 20


22/21وَلَهُمْ مَقَامِعُ مِنْ حَد۪يدٍ


Onlar için demirden kamçılar vardır.

22-Hac 21


22/22كُلَّمَٓا اَرَادُٓوا اَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا مِنْ غَمٍّ اُع۪يدُوا ف۪يهَا وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَر۪يقِ۟


Ne zaman oradan, o sarsıcı-ızdıraptan çıkmak isteseler, oraya geri çevrilirler ve (onlara) "Yakıcı azabı tadın" (denilir).

22-Hac 22


22/23اِنَّ اللّٰهَ يُدْخِلُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ ف۪يهَا مِنْ اَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤً۬اۜ وَلِبَاسُهُمْ ف۪يهَا حَر۪يرٌ


Allah iman edenleri ve salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere sokar, orada altın bilezikler ve inciler takınırlar, oradaki elbiseleri de ipektir.

22-Hac 23


22/24وَهُدُٓوا اِلَى الطَّيِّبِ مِنَ الْقَوْلِۗ وَهُدُٓوا اِلٰى صِرَاطِ الْحَم۪يدِ


Onlar sözün en güzeline (Kur'an ve kelime-i tevhide) hidayet edilmişler, çok hamdedilenin (çok övülenin) dosdoğru yoluna iletilmişlerdir.

22-Hac 24


22/25اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ الَّذ۪ي جَعَلْنَاهُ لِلنَّاسِ سَوَٓاءًۨ الْعَاكِفُ ف۪يهِ وَالْبَادِۜ وَمَنْ يُرِدْ ف۪يهِ بِـاِلْحَادٍ بِظُـلْمٍ نُذِقْهُ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ۟


İnkar edenler, Allah'ın yolundan ve yerli veya yolculara eşit kılınan Mescid-i Haram'dan alıkoyanlar (bilmelidir ki) her kim orada zulümle ilhada (oranın hakkından sapıp-saptırmaya) yeltenirse, ona elim-acıklı bir azab taddırırız.

22-Hac 25


22/26وَاِذْ بَوَّأْنَا لِاِبْرٰه۪يمَ مَكَانَ الْبَيْتِ اَنْ لَا تُشْرِكْ ب۪ي شَيْـٔاً وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّٓائِف۪ينَ وَالْقَٓائِم۪ينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ


Hani Biz İbrahim'e Ev'in (Ka'be'nin) yerini belirtip-hazırladığımız zaman (şöyle emretmiştik) "Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rüku ve secdeye varanlar için Evimi tertemiz tut."

22-Hac 26


22/27وَاَذِّنْ فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالاً وَعَلٰى كُلِّ ضَامِرٍ يَأْت۪ينَ مِنْ كُلِّ فَجٍّ عَم۪يقٍۙ


İnsanlar içinde haccı duyur. Gerek yaya, gerekse derin (vadileri)-uzak yolları aşarak yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler.

22-Hac 27


22/28لِيَشْهَدُوا مَنَافِـعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ ف۪ٓي اَيَّامٍ مَعْلُومَاتٍ عَلٰى مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَه۪يمَةِ الْاَنْعَامِۚ فَكُلُوا مِنْهَا وَاَطْعِمُوا الْـبَٓائِسَ الْفَق۪يرَۘ


Kendileri için yararlara şahid olsunlar ve Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine belli günlerde (kurban ederken) O'nun adını ansınlar. Siz de bunlardan yeyin ve zorluk çeken yoksulu da doyurun.

22-Hac 28


22/29ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَت۪يقِ


Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyti Atik'i (en eski Ev'i) tavaf etsinler.

22-Hac 29


22/30ذٰلِكَۗ وَمَنْ يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللّٰهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ عِنْدَ رَبِّه۪ۜ وَاُحِلَّتْ لَكُمُ الْاَنْعَامُ اِلَّا مَا يُتْلٰى عَلَيْكُمْ فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ الْاَوْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِۙ


İşte böyledir. Her kim Allah'ın hurumatına (emir ve yasaklarına) saygı gösterirse, Rabbinin katında kendisi için hayırlıdır. Size (haklarında yasaklar) okunanlar dışındaki hayvanlar helal kılındı. O halde murdardan (leş ve domuz etinden), putlardan (putlar adına kesilenlerden) ve (hayvanlarınızı keserken veya yerken) yalan sözden sakının.

22-Hac 30


22/31حُنَفَٓاءَ لِلّٰهِ غَيْرَ مُشْرِك۪ينَ بِه۪ۜ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَكَاَنَّمَا خَرَّ مِنَ السَّمَٓاءِ فَتَخْطَفُهُ الطَّيْرُ اَوْ تَهْو۪ي بِهِ الرّ۪يحُ ف۪ي مَكَانٍ سَح۪يقٍ


Hanifler (Allah'ı birleyenler) olarak O'na şirk koşmaksızın (kesin ve yeyin). Kim Allah'a ortak koşarsa, (sanki) o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu uzak-ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir.

22-Hac 31


22/32ذٰلِكَۗ وَمَنْ يُعَظِّمْ شَعَٓائِرَ اللّٰهِ فَاِنَّهَا مِنْ تَقْوَى الْقُلُوبِ


İşte böyledir. Kim Allah'ın şeairine (nişanelerine-alametlerine) saygı gösterirse, bu (saygı) kalplerin takvasındandır.

22-Hac 32


22/33لَكُمْ ف۪يهَا مَنَافِـعُ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى ثُمَّ مَحِلُّـهَٓا اِلَى الْبَيْتِ الْعَت۪يقِ۟


Onlarda (o nişane ve kurbanlıklarda) sizin için belli bir süreye kadar bir takım yararlar vardır. Sonra varacakları yer Beyt-i Atik'tir.

22-Hac 33


22/34وَلِكُلِّ اُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكاً لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ عَلٰى مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَه۪يمَةِ الْاَنْعَامِۜ فَاِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌ فَلَـهُٓ اَسْلِمُواۜ وَبَشِّرِ الْمُخْبِت۪ينَۙ


Biz her ümmet için mensek (kurban kesmeyi yer ve yöntemiyle meşru-gerekli) kıldık ki O'nun kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine Allah'ın adını ansınlar. Sizin ilahınız bir tek ilahtır artık yalnızca O'na teslim olun. Sen mütevazı (alçak gönüllü) olanları müjdele.

22-Hac 34


22/35اَلَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِر۪ينَ عَلٰى مَٓا اَصَابَهُمْ وَالْمُق۪يمِي الصَّلٰوةِۙ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ


Onlar ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Kendilerine isabet eden musibetlere sabrederler, namazı kılarlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.

22-Hac 35


22/36وَالْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُمْ مِنْ شَعَٓائِرِ اللّٰهِ لَكُمْ ف۪يهَا خَيْرٌۗ فَاذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ عَلَيْهَا صَوَٓافَّۚ فَاِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا فَكُلُوا مِنْهَا وَاَطْعِمُوا الْقَانِـعَ وَالْمُعْتَرَّۜ كَذٰلِكَ سَخَّرْنَاهَا لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ


Biz (kurbanlık) sığırları ve develeri de sizin için Allah'ın şeairinden (nişane ve işaretlerinden) kıldık, onlarda sizin için hayır vardır. Onları ayakları üzerinde durur vaziyette kurban ederken Allah'ın ismini anın. Yan üstü yere düştüklerinde ise artık onlardan hem kendiniz yeyin hem de ihtiyacını gizleyen-gizlemeyen fakirlere yedirin. Şükredersiniz diye onları sizin emrinize-yararınıza verdik (müsahhar kıldık).

22-Hac 36


22/37لَنْ يَنَالَ اللّٰهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَٓاؤُ۬هَا وَلٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوٰى مِنْكُمْۜ كَذٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْۜ وَبَشِّرِ الْمُحْسِن۪ينَ


Onların etleri ve kanları Allah'a ulaşmaz, sizden O'na ancak takva ulaşır. Sizi hidayete erdirdiği için Allah'ı tekbir edesiniz diye O bunları size müsahhar (emrinize-yararınıza uygun) kılmıştır. Muhsinleri (iyilik yapıp-güzel davrananları) müjdele.

22-Hac 37


22/38اِنَّ اللّٰهَ يُدَافِـعُ عَنِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ۟


Allah iman edenleri savunup-korumaktadır. Allah, hain ve nankör olan hiç kimseyi sevmez.

22-Hac 38


22/39اُذِنَ لِلَّذ۪ينَ يُقَاتَلُونَ بِاَنَّهُمْ ظُلِمُواۜ وَاِنَّ اللّٰهَ عَلٰى نَصْرِهِمْ لَقَد۪يرٌۙ


Kendilerine savaş açılanlara, zulme uğramış olmaları sebebiyle (savaş konusunda) izin verildi. Allah onlara yardım etmeye elbette kadirdir (güç yetirendir).

22-Hac 39


22/40اَلَّذ۪ينَ اُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بِغَيْرِ حَقٍّ اِلَّٓا اَنْ يَقُولُوا رَبُّنَا اللّٰهُۜ وَلَوْلَا دَفْعُ اللّٰهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَهُدِّمَتْ صَوَامِــعُ وَبِيَعٌ وَصَلَوَاتٌ وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ ف۪يهَا اسْمُ اللّٰهِ كَث۪يراًۜ وَلَيَنْصُرَنَّ اللّٰهُ مَنْ يَنْصُرُهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَقَوِيٌّ عَز۪يزٌ


Onlar sadece "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı haksız yere yurtlarından sürgün edilip-çıkarıldılar. Eğer Allah insanların bir kısmıyla bir kısmını defetmeseydi, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler yıkılır-giderdi. Allah Kendisine yardım edenlere mutlaka yardım eder. Şüphesiz Allah Kavi'dir (her kuvvetin gerçek Sahibidir), Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır).

22-Hac 40


22/41اَلَّذ۪ينَ اِنْ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْاَرْضِ اَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ وَاَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَلِلّٰهِ عَاقِبَةُ الْاُمُورِ


Onlar ki, kendilerini yeryüzünde yerleştirip iktidar sahibi kılarsak namazı kılarlar, zekatı verirler, ma'rufu (iyiliği) emrederler, münkerden (kötülükten) sakındırırlar. Bütün işlerin sonu (neticesi ve karşılığı) Allah'a aittir.

22-Hac 41


22/42وَاِنْ يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَثَمُودُۙ


Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan önce Nuh, Ad, Semud kavmi de (peygamberlerini) yalanlamıştı.

22-Hac 42


22/43وَقَوْمُ اِبْرٰه۪يمَ وَقَوْمُ لُوطٍۙ


İbrahim'in kavmi ve Lut'un kavmi de.

22-Hac 43


22/44وَاَصْحَابُ مَدْيَنَۚ وَكُذِّبَ مُوسٰى فَاَمْلَيْتُ لِلْكَافِر۪ينَ ثُمَّ اَخَذْتُهُمْۚ فَكَيْفَ كَانَ نَك۪يرِ


Medyen halkı da (Şuayb'ı yalanlamış), Musa da yalanlanmıştı. Ben o küfre sapanlara bir süre tanıdım sonra onları yakalayıverdim. (Bir bak, inkarcıları) inkarım nasıl oldu?

22-Hac 44


22/45فَكَاَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ اَهْلَكْنَاهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ فَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلٰى عُرُوشِهَا وَبِئْرٍ مُعَطَّـلَةٍ وَقَصْرٍ مَش۪يدٍ


(Halkı) zulmediyorken helak ettiğimiz nice ülkeler vardır. Onların (yurtları) altları üstlerine gelmiş ıpıssız durmakta, kullanılamaz durumdaki kuyuları ve (yıkılıp-terkedilmiş) yüksek sarayları.

22-Hac 45


22/46اَفَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ بِهَٓا اَوْ اٰذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَاۚ فَاِنَّهَا لَا تَعْمَى الْاَبْصَارُ وَلٰكِنْ تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّت۪ي فِي الصُّدُورِ


Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki (orada olanları) akledecek kalbleri, işitecek kulakları olsun. Gerçek şu ki gözler (fiziki anlamda) kör olmaz ancak sinelerdeki kalpler kör olur.

22-Hac 46


22/47وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَنْ يُخْلِفَ اللّٰهُ وَعْدَهُۜ وَاِنَّ يَوْماً عِنْدَ رَبِّكَ كَاَلْفِ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ


Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. (Azabdan şüpheye düşüp-merakla acele etmesinler) Allah vaadinden (sözünden) asla dönmez. Rabbinin katında (yaşayacağınız) bir gün, sizin (dünya hayatında) saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.

22-Hac 47


22/48وَكَاَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ اَمْلَيْتُ لَهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ ثُمَّ اَخَذْتُهَاۚ وَاِلَيَّ الْمَص۪يرُ۟


Nice ülkeler vardır ki (halkı) zulmediyorken Ben kendilerine bir süre tanıdım sonra (onları) yakalayıverdim. Dönüş yalnızca Bana'dır.

22-Hac 48


22/49قُلْ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّـمَٓا اَنَا۬ لَكُمْ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۚ


De ki "Ey insanlar, ben sizin için ancak bir uyarıcı-korkutucuyum."

22-Hac 49


22/50فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌ


İman edip salih amellerde bulunanlar için mağfiret (bağışlanma) ve kerim (üstün-kusursuz) bir rızık vardır.

22-Hac 50


22/51وَالَّذ۪ينَ سَعَوْا ف۪ٓي اٰيَاتِنَا مُعَاجِز۪ينَ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ


Ayetlerimiz hakkında (mü'minleri şaşırtıp) acze düşürmek için (birbirleriyle) yarışıp-koşuşturanlar ise işte onlar alevli ateşin ashabıdır (cehennem halkıdır).

22-Hac 51


22/52وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ وَلَا نَبِيٍّ اِلَّٓا اِذَا تَمَنّٰٓى اَلْقَى الشَّيْطَانُ ف۪ٓي اُمْنِيَّتِه۪ۚ فَيَنْسَخُ اللّٰهُ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ ثُمَّ يُحْكِمُ اللّٰهُ اٰيَاتِه۪ۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌۙ


Biz senden önce hiçbir Resul ve Nebi göndermiş olmayalım ki, o bir temennide bulunduğu zaman şeytan onun dileğine (bir vesvese, bir acelecilik) katıp-bırakmış olmasın. Allah (ise rahmetiyle) şeytanın katıp-bırakmalarını giderir sonra ayetlerini (onların mü'min kalblerinde) sağlamlaştırıp-pekiştirir. Allah Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

22-Hac 52


22/53لِيَجْعَلَ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ فِتْنَةً لِلَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْۜ وَاِنَّ الظَّالِم۪ينَ لَف۪ي شِقَاقٍ بَع۪يدٍۙ


Şeytanın (Allah'ın müsaadesiyle bu tür) katıp-bırakmaları, kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri katılaşanlara (Allah'ın bir imtihan vesilesi) bir deneme kılması içindir. Hiç şüphesiz ki zalimler (haktan) oldukça uzak-derin bir ayrılık içindedirler.

22-Hac 53


22/54وَلِيَعْلَمَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَيُؤْمِنُوا بِه۪ فَتُخْبِتَ لَهُ قُلُوبُهُمْۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَهَادِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ


(Bir de) kendilerine ilim verilenlerin, bunun (Kur'an'ın) hiç tartışmasız Rabbinden gelen bir hak (gerçek) olduğunu bilmeleri içindir ki ona iman etsinler ve kalpleri tatmin bulmuş olarak ona saygıyla bağlansın. Allah, iman edenleri elbette ki dosdoğru yola yöneltip-iletmektedir.

22-Hac 54


22/55وَلَا يَزَالُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ف۪ي مِرْيَةٍ مِنْهُ حَتّٰى تَأْتِيَهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً اَوْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَق۪يمٍ


Küfredenler ise (kıyamet) saati onlara ansızın gelinceye ya da akim (kendileri için devamı olmayan, kısır) bir günün azabı çatıncaya kadar ondan (Kur'an'dan) yana devamlı şüphe içinde kalacaklardır.

22-Hac 55


22/56اَلْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ لِلّٰهِۜ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْۜ فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ


O gün mülk (her türlü tasarrufuyla) yalnızca Allah'ındır. O (onların) aralarında hükmedecektir. İman edip salih amellerde bulunanlar, (nimetlerle donatılmış) Naim cennetleri içindedirler.

22-Hac 56


22/57وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا فَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌ


Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince onlar için aşağılatıcı bir azab vardır.

22-Hac 57


22/58وَالَّذ۪ينَ هَاجَرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ ثُمَّ قُتِلُٓوا اَوْ مَاتُوا لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللّٰهُ رِزْقاً حَسَناًۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَهُوَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ


Allah yolunda hicret edip de öldürülen veya ölenleri, Allah elbette ki güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.

22-Hac 58


22/59لَيُدْخِلَنَّهُمْ مُدْخَلاً يَرْضَوْنَهُۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَعَل۪يمٌ حَل۪يمٌ


(Allah) onları hoşnut kalacakları bir yere girdirecektir. Allah Alim'dir (hakkıyle bilendir), Halim'dir (rahmetiyle yumuşak davranandır).

22-Hac 59


22/60ذٰلِكَۚ وَمَنْ عَاقَبَ بِمِثْلِ مَا عُوقِبَ بِه۪ ثُمَّ بُغِيَ عَلَيْهِ لَيَنْصُرَنَّهُ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ


İşte böyledir. Kim kendisine yapılan haksızlığın benzeriyle karşılık verir sonra kendisine yine 'azgınlık ve saldırıda' bulunulursa, Allah ona mutlaka yardım edecektir. Allah Afüvv'dür (çok affedendir), Gafur'dur (çok bağışlayandır).

22-Hac 60


22/61ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِ وَاَنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌ


İşte böyledir. Çünkü Allah, geceyi gündüze girdirip katar ve gündüzü de geceye girdirip-katar. Allah Semi'dir (herşeyi işitendir), Basir'dir (hakkıyle görendir).

22-Hac 61


22/62ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْحَقُّ وَاَنَّ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ هُوَ الْبَاطِلُ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَب۪يرُ


İşte böyledir. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir. O'nu bırakıp da taptıkları şeyler ise batıldır. Allah Aliyy'dir (çok yücedir), Kebir'dir (büyüklüğü sınırsızdır).

22-Hac 62


22/63اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءًۘ فَتُصْبِـحُ الْاَرْضُ مُخْضَرَّةًۜ اِنَّ اللّٰهَ لَط۪يفٌ خَب۪يرٌۚ


Görmedin mi, Allah gökten su indirdi de böylece yeryüzü yemyeşil olmaktadır. Allah Latif'tir (lutfedicidir), Habir'dir (her şeyden haberdar olandır).

22-Hac 63


22/64لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَهُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ۟


Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Allah Gani'dir (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan zengindir), Hamid'dir (en çok övülen ve övülmeye en layık olandır).

22-Hac 64


22/65اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي الْاَرْضِ وَالْفُلْكَ تَجْر۪ي فِي الْبَحْرِ بِاَمْرِه۪ۜ وَيُمْسِكُ السَّمَٓاءَ اَنْ تَقَعَ عَلَى الْاَرْضِ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ


Görmedin mi, Allah yerdekileri ve denizde O'nun emriyle akıp gitmekte olan gemileri sizin buyruğunuza-hizmetinize verdi. Göğü de izni olmaksızın yerin üstüne düşmekten (O) tutuyor. Allah insanlara karşı Rauf'tur (şefkat edendir), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

22-Hac 65


22/66وَهُوَ الَّـذ۪ٓي اَحْيَاكُمْۘ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْۜ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَكَفُورٌ


Sizi hayat verip-dirilten sonra öldürecek sonra yine diriltecek olan O'dur. Gerçekten insan çok nankördür.

22-Hac 66


22/67لِكُلِّ اُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكاً هُمْ نَاسِكُوهُ فَلَا يُنَازِعُنَّكَ فِي الْاَمْرِ وَادْعُ اِلٰى رَبِّكَۜ اِنَّكَ لَعَلٰى هُدًى مُسْتَق۪يمٍ


Biz her ümmete uygulayacakları bir mensek (ibadet tarzı) kıldık. O halde emirde (ibadetle ilgili işde) seninle tartışıp-çekişmesinler. Sen Rabbine çağır. Şüphesiz ki sen dosdoğru bir yol (hidayet) üzerindesin.

22-Hac 67


22/68وَاِنْ جَادَلُوكَ فَقُلِ اللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ


Eğer seninle tartışmaya girişirlerse "Allah (ne maksatla ne) yaptığınızı çok iyi bilmektedir" de.

22-Hac 68


22/69اَللّٰهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ


İhtilafa düştüğünüz şeyler hakkında Allah kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir.

22-Hac 69


22/70اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّ ذٰلِكَ ف۪ي كِتَابٍۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ


Bilmez misin ki Allah gökte ve yerde olanların hepsini bilir. Bu (bütün yaratılmışlara ait her bilgi) bir Kitab'tadır. (Bütün) bunlar Allah için kolaydır.

22-Hac 70


22/71وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِه۪ سُلْطَاناً وَمَا لَيْسَ لَهُمْ بِه۪ عِلْمٌۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ نَص۪يرٍ


Onlar Allah'ı bırakıp da (Allah'ın) haklarında hiçbir hüccet-delil indirmediği ve kendilerinde de (geçerli hiçbir) bilgi bulunmayan şeylere tapmaktadırlar. Zulmedenler için hiçbir yardımcı yoktur.

22-Hac 71


22/72وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ تَعْرِفُ ف۪ي وُجُوهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا الْمُنْكَرَۜ يَكَادُونَ يَسْطُونَ بِالَّذ۪ينَ يَتْلُونَ عَلَيْهِمْ اٰيَاتِنَاۜ قُلْ اَفَاُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذٰلِكُمْۜ اَلنَّارُۜ وَعَدَهَا اللّٰهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ۟


Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğu zaman o küfredenlerin yüzlerinde (kalplerindeki) inkarı görüp-tanırsın. Kendilerine ayetlerimizi okuyanların üzerine nerdeyse saldırıverecekler. De ki "Size bundan (hoşunuza gitmeyen bu ayetlerden başka sizin için) daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş. Allah onu küfredenlere vaad etmiştir. Orası gidilip-varılacak ne kötü bir yerdir."

22-Hac 72


22/73يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ فَاسْتَمِعُوا لَهُۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَاباً وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُۜ وَاِنْ يَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَيْـٔاً لَا يَسْتَنْقِذُوهُ مِنْهُۜ ضَعُفَ الطَّالِبُ وَالْمَطْلُوبُ


Ey insanlar, (size) bir misal verildi şimdi onu dinleyin. Sizin Allah'ı bırakıp da tapmakta olduklarınız bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de aciz, istenen de.

22-Hac 73


22/74مَا قَدَرُوا اللّٰهَ حَقَّ قَدْرِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ لَقَوِيٌّ عَز۪يزٌ


Onlar Allah'ın kadrini (tekliğini-yüceliğini ve onların Rabbi oluşunu) gereği gibi takdir edemediler (anlayıp-bilemediler). Şüphesiz Allah Kavi'dir (her kuvvetin gerçek Sahibidir), Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır).

22-Hac 74


22/75اَللّٰهُ يَصْطَف۪ي مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ رُسُلاً وَمِنَ النَّاسِۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌۚ


Allah meleklerden elçiler seçer, insanlardan da. Hiç kuşkusuz Allah Semi'dir (herşeyi işitendir), Basir'dir (hakkıyle görendir).

22-Hac 75


22/76يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ


O (onların yaptıklarını da yapacaklarını da) önlerindekini de, arkalarındakini de bilmektedir. Bütün işler Allah'a döndürülür.

22-Hac 76


22/77

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ


Ey iman edenler. Rüku edin, secdeye varın, Rabbinize kulluk-ibadet edin ve hayır işleyin ki felaha (kurtuluşa) eresiniz.

22-Hac 77


22/78وَجَاهِدُوا فِي اللّٰهِ حَقَّ جِهَادِه۪ۜ هُوَ اجْتَبٰيكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدّ۪ينِ مِنْ حَرَجٍۜ مِلَّةَ اَب۪يكُمْ اِبْرٰه۪يمَۜ هُوَ سَمّٰيكُمُ الْمُسْلِم۪ينَ مِنْ قَبْلُ وَف۪ي هٰذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَه۪يداً عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَٓاءَ عَلَى النَّاسِۚ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللّٰهِۜ هُوَ مَوْلٰيكُمْۚ فَنِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ


Allah uğrunda gerektiği gibi cihad (mücahede ve mücadele) edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir zorluk yüklememiştir. Atanız İbrahim'in dini (de böyleydi). Bundan daha önce de, bunda da (Kur'an'da da, Allah) sizi "müslümanlar" olarak isimlendirdi ki resul sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız. Namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a sarılın, sizin mevlanız (veliniz ve sahibiniz) O'dur. O ne güzel mevla ve ne güzel yardımcıdır.

22-Hac 78


17. Cüz ​(21-Enbiyâ 1 İle 22-Hac 78 Arası)




insandergisi.com