Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin.


21. Cüz ​(29-Ankebût 46 İle 33-Ahzâb 30 Arası)


29-Ankebût Suresi


29/46وَلَا تُجَادِلُٓوا اَهْلَ الْكِتَابِ اِلَّا بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۗ اِلَّا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ وَقُولُٓوا اٰمَنَّا بِالَّـذ۪ٓي اُنْزِلَ اِلَيْنَا وَاُنْزِلَ اِلَيْكُمْ وَاِلٰهُنَا وَاِلٰهُكُمْ وَاحِدٌ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ


İçlerinden zulmetmekte olanlar hariç olmak üzere Kitab ehliyle en güzel olanın (ayetlerle bildirilen rahmetli yaklaşımın) dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki "Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim ilahımız da, sizin ilahınız da birdir ve biz O'na teslim olanlarız."

29-Ankebût 46


29/47وَكَذٰلِكَ اَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَۜ فَالَّذ۪ينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يُؤْمِنُونَ بِه۪ۚ وَمِنْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ مَنْ يُؤْمِنُ بِه۪ۜ وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا الْكَافِرُونَ


İşte Biz sana (hakkı açıklayan) böyle bir Kitab indirdik. Bundan dolayı kendilerine Kitab verdiklerimiz (bu hakkı görerek) ona iman etmektedirler. Bunlardan da (ehl-i kitab olmayanlardan da) ona iman edecek olanlar vardır. Ayetlerimizi kafirlerden başkası bile bile inkar etmez.

29-Ankebût 47


29/48وَمَا كُنْتَ تَتْلُوا مِنْ قَبْلِه۪ مِنْ كِتَابٍ وَلَا تَخُطُّهُ بِيَم۪ينِكَ اِذاً لَارْتَابَ الْمُبْطِلُونَ


Bundan önce sen ne bir yazı-kitab okur, ne de onu (sağ) elinle yazardın. Öyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.

29-Ankebût 48


29/49بَلْ هُوَ اٰيَاتٌ بَيِّنَاتٌ ف۪ي صُدُورِ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَۜ وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا الظَّالِمُونَ


Hayır o (Kur'an) kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde (açılıp-yer eden) apaçık ayetlerdir. Ayetlerimizi ancak zalimler bile bile inkar eder.

29-Ankebût 49


29/50وَقَالُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ اٰيَاتٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ قُلْ اِنَّمَا الْاٰيَاتُ عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاِنَّـمَٓا اَنَا۬ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ


Dediler ki "Ona Rabbinden ayetler (birtakım mucizeler) indirmeli değil miydi?" De ki "Ayetler yalnızca Allah'ın katındadır. Ben sadece apaçık bir uyarıcı-korkutucuyum."

29-Ankebût 50


29/51اَوَلَمْ يَكْفِهِمْ اَنَّٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ يُتْلٰى عَلَيْهِمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَرَحْمَةً وَذِكْرٰى لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ۟


Kendilerine okunmakta olan Kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Elbette ki bunda iman eden bir kavim için rahmet ve zikir (öğüt-hatırlatma) vardır.

29-Ankebût 51


29/52قُلْ كَفٰى بِاللّٰهِ بَيْن۪ي وَبَيْنَكُمْ شَه۪يداًۚ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِالْبَاطِلِ وَكَفَرُوا بِاللّٰهِۙ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ


De ki "Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanıp Allah'ı inkar edenler (var ya), işte onlar hüsrana (ebedi ziyana) uğrayanlardır."

29-Ankebût 52


29/53وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِۜ وَلَوْلَٓا اَجَلٌ مُسَمًّى لَجَٓاءَهُمُ الْعَذَابُۜ وَلَيَأْتِيَنَّهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ


Senden azabı çarçabuk (acele getirmeni) istiyorlar. Eğer belirlenmiş bir süre-ecel olmasaydı, azab onlara elbette gelmiş olurdu. (Fakat bilmezler ki) kendileri hiç farkında değilken (azab) onlara ansızın gelecektir.

29-Ankebût 53


29/54يَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِۜ وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمُح۪يطَةٌ بِالْكَافِر۪ينَۙ


(Onlar) senden azabı çarçabuk (acele getirmeni) istiyorlar. (Oysa) cehennem, o küfre sapanları (an be an) kuşatıp-durmaktadır.

29-Ankebût 54


29/55يَوْمَ يَغْشٰيهُمُ الْعَذَابُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ اَرْجُلِهِمْ وَيَقُولُ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ


Azabın onları üstlerinden ve ayaklarının altından sarıp-kaplayacağı gün, (Allah) "Yaptıklarınızı tadın" der.

29-Ankebût 55


29/56يَا عِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ اَرْض۪ي وَاسِعَةٌ فَاِيَّايَ فَاعْبُدُونِ


Ey iman eden kullarım, şüphesiz Benim arzım geniştir. (Gerekirse hicret ederek) yalnızca Bana ibadet edin.

29-Ankebût 56


29/57كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ اِلَيْنَا تُرْجَعُونَ


Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra Bize döndürüleceksiniz.

29-Ankebût 57


29/58وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُبَوِّئَنَّهُمْ مِنَ الْجَنَّةِ غُرَفاً تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ نِعْمَ اَجْرُ الْعَامِل۪ينَۗ


İman edip salih amellerde bulunanları, (işte) onları altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. (Salih) amellerde bulunanların ecri-mükafatı ne güzeldir.

29-Ankebût 58


29/59اَلَّذ۪ينَ صَبَرُوا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ


Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.

29-Ankebût 59


29/60وَكَاَيِّنْ مِنْ دَٓابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَاۗ اَللّٰهُ يَرْزُقُهَا وَاِيَّاكُمْۘ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ


Kendi rızkını (biriktirip yanında) taşıyamayan nice canlı vardır ki onları da, sizi de Allah rızıklandırmaktadır. O Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyle bilendir).

29-Ankebût 60


29/61وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۚ فَاَنّٰى يُؤْفَكُونَ


Andolsun ki onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim müsahhar (emre hazır-yararınıza uygun) kıldı?" diye soracak olursan, şüphesiz "Allah" derler. (Bildikleri halde haktan) nasıl da çevrilip-döndürülüyorlar?

29-Ankebût 61


29/62اَللّٰهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ وَيَقْدِرُ لَهُۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ


Allah kullarından dilediğine rızkı bol verip-genişletir, (dilediğine de) kısar. Şüphesiz ki Allah (Alim'dir) herşeyi hakkıyle bilendir.

29-Ankebût 62


29/63وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ نَزَّلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ مِنْ بَعْدِ مَوْتِهَا لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ۟


Andolsun ki onlara "Gökten su indirip de ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?" diye soracak olursan, şüphesiz "Allah" derler. De ki "Hamd (bunları gerçekleştiren) Allah'a mahsustur." Hayır, onların çoğu (bu gerçekleri) düşünüp-akletmezler.

29-Ankebût 63


29/64وَمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌۜ وَاِنَّ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ


(Onlar için) bu dünya hayatı yalnızca bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. (Dikkate almadıkları) ahiret yurdu ise (işte) asıl hayat odur. (Onlar bunu) bilmiş olsalardı.

29-Ankebût 64


29/65فَاِذَا رَكِبُوا فِي الْفُلْكِ دَعَوُا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۚ فَلَمَّا نَجّٰيهُمْ اِلَى الْبَرِّ اِذَا هُمْ يُشْرِكُونَۙ


Onlar gemiye bindikleri zaman (denizde bir sıkıntıyla karşılaşınca) dini yalnızca O'na 'has kılan gönülden bağlılar' olarak Allah'a yalvarıp-yakarırlar. Ama onları karaya çıkarıp kurtarınca da, hemen şirk koşarlar.

29-Ankebût 65


29/66لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۙ وَلِيَتَمَتَّعُوا۠ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ


Kendilerine verdiğimize (yardım ve nimetlere) nankörlük etsinler ve yararlanıp-oyalansınlar (bakalım). (Ancak onlar ne yaptıklarını ve ne yapacağımızı) yakında bileceklerdir.

29-Ankebût 66


29/67اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّا جَعَلْنَا حَرَماً اٰمِناً وَيُتَخَطَّفُ النَّاسُ مِنْ حَوْلِهِمْۜ اَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَةِ اللّٰهِ يَكْفُرُونَ


Çevrelerindeki insanlar kapılıp-götürülürken, Bizim (Mekke'yi) emin bir harem (güvenli ve dokunulmaz bir yer) kıldığımızı görmediler mi? Onlar (yine de) batıla inanıp, Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?

29-Ankebût 67


29/68وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِباً اَوْ كَذَّبَ بِالْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَهُۜ اَلَيْسَ ف۪ي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْكَافِر۪ينَ


Allah'a karşı yalan-iftira uydurandan veya kendisine hak geldiği halde onu yalan sayandan daha zalim kimdir? (Bizden korkup-sakınmayan bu) kafirlere cehennemde yer mi yok?

29-Ankebût 68


29/69وَالَّذ۪ينَ جَاهَدُوا ف۪ينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَاۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَمَعَ الْمُحْسِن۪ينَ


Bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette Kendi yollarımıza eriştireceğiz. Allah muhsinlerle (iyilik yapıp-güzel davrananlarla) beraberdir.

29-Ankebût 69


30-Rûm Suresi


30/1الٓمٓ۠


Elif, Lam, Mim.

30-Rûm 1


30/2غُلِبَتِ الرُّومُۙ


Rumlar yenilgiye uğradı.

30-Rûm 2


30/3ف۪ٓي اَدْنَى الْاَرْضِ وَهُمْ مِنْ بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَۙ


Yakın bir yerde. Onlar bu yenilgilerinden sonra yeneceklerdir.

30-Rûm 3


30/4ف۪ي بِضْعِ سِن۪ينَۜ لِلّٰهِ الْاَمْرُ مِنْ قَبْلُ وَمِنْ بَعْدُۜ وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَۙ


Birkaç yıl içinde. Bundan önce de, bundan sonra da emir Allah'ındır. O gün mü'minler sevineceklerdir.

30-Rûm 4


30/5بِنَصْرِ اللّٰهِۜ يَنْصُرُ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ


Allah'ın yardımıyla. O dilediğine yardım eder. O Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

30-Rûm 5


30/6وَعْدَ اللّٰهِۜ لَا يُخْلِفُ اللّٰهُ وَعْدَهُ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ


(Bu,) Allah'ın vaadidir, Allah vaadinden dönmez. Ancak insanların çoğu (takdirimizdeki hikmeti) bilmezler.

30-Rûm 6


30/7يَعْلَمُونَ ظَاهِراً مِنَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَهُمْ عَنِ الْاٰخِرَةِ هُمْ غَافِلُونَ


Onlar dünya hayatının (yaşanan olayların) dış yüzünü bilirler. Ahiretten ise gafil olanlardır.

30-Rûm 7


30/8اَوَلَمْ يَتَفَكَّرُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ۠ مَا خَلَقَ اللّٰهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَاَجَلٍ مُسَمًّىۜ وَاِنَّ كَث۪يراً مِنَ النَّاسِ بِلِقَٓائِ۬ رَبِّهِمْ لَكَافِرُونَ


Kendi nefisleri hakkında hiç düşünmediler mi? Allah gökleri, yeri ve bu ikisi arasında bulunanları ancak hak (adil ve gerçek) olarak ve belirlenmiş bir süre (ecel) için yaratmıştır. İnsanlardan çoğu Rablerine kavuşmayı inkar etmektedirler.

30-Rûm 8


30/9اَوَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَانُٓوا اَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَاَثَارُوا الْاَرْضَ وَعَمَرُوهَٓا اَكْثَرَ مِمَّا عَمَرُوهَا وَجَٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِۜ فَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَۜ


Yeryüzünde hiç gezip dolaşmadılar mı, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler. Onlar kendilerinden daha güçlü-kuvvetliydiler. Toprağı altüst etmişler (içindekileri bulup çıkarmışlar) ve onu kendilerinden daha çok imar etmişlerdi. Resulleri de onlara nice açık deliller getirmişti. Allah onlara zulmetmiyordu fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.

30-Rûm 9


30/10ثُمَّ كَانَ عَاقِبَةَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُا السُّٓوآٰى اَنْ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟


Sonra kötülük yapanların akıbeti, Allah'ın ayetlerini yalanlamaları ve onları alay konusu edinmeleri dolayısıyla çok kötü oldu.

30-Rûm 10


30/11اَللّٰهُ يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ


Allah ilkin yaratır sonra onu iade eder (önceki yokluk durumuna çevirir). Sonunda hepiniz (tekrar yaratılıp) O'na döndürüleceksiniz.

30-Rûm 11


30/12وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُبْلِسُ الْمُجْرِمُونَ


(Kıyamet) saatinin kopacağı gün, mücrimler (suçlu-günahkarlar) 'umudsuzluk içinde susacaklardır'.

30-Rûm 12


30/13وَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ مِنْ شُرَكَٓائِهِمْ شُفَعٰٓؤُ۬ا وَكَانُوا بِشُرَكَٓائِهِمْ كَافِر۪ينَ


(Allah'a eş koştukları) ortaklarından kendilerine şefaatçi olan yoktur. (O zaman bu) ortaklarını inkar edeceklerdir.

30-Rûm 13


30/14وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَتَفَرَّقُونَ


(Kıyamet) saatinin kopacağı gün (birbirlerinden) ayrılırlar.

30-Rûm 14


30/15فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَهُمْ ف۪ي رَوْضَةٍ يُحْبَرُونَ


İman edip salih amellerde bulunanlar, (cennet öncesi) bir bahçede (sevinç içinde) ağırlanırlar'.

30-Rûm 15


30/16وَاَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَلِقَٓائِ الْاٰخِرَةِ فَاُو۬لٰٓئِكَ فِي الْعَذَابِ مُحْضَرُونَ


Küfredip de ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalan sayanlar, işte onlar da (cehennem öncesi) azab için hazır bulundurulurlar.

30-Rûm 16


30/17فَسُبْحَانَ اللّٰهِ ح۪ينَ تُمْسُونَ وَح۪ينَ تُصْبِحُونَ


Akşama girdiğinizde ve sabaha erdiğinizde Allah'ı tesbih-tenzih edip yüceltin.

30-Rûm 17


30/18وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَعَشِياًّ وَح۪ينَ تُظْهِرُونَ


Göklerde, yerde, günün sonunda ve öğleye erdiğiniz de (her zaman ve her yerde) hamd O'na mahsustur.

30-Rûm 18


30/19يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَيُحْـيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ وَكَذٰلِكَ تُخْرَجُونَ۟


O ölüden diriyi çıkarır ve diriden de ölüyü çıkarır. Yeryüzünü ölümünden sonra da (O) diriltir. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız.

30-Rûm 19


30/20وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ اِذَٓا اَنْتُمْ بَشَرٌ تَنْتَشِرُونَ


Sizi topraktan yaratmış olması, O'nun ayetlerindendir. Sonra siz (yeryüzüne) yayılmakta olan bir beşer oldunuz.

30-Rûm 20


30/21وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً لِتَسْكُـنُٓوا اِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةًۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ


Kendileriyle 'sükun bulup-huzurla durulmanız' için size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da O'nun ayetlerindendir. Bunda elbetteki düşünen bir kavim için ayetler vardır.

30-Rûm 21


30/22وَمِنْ اٰيَاتِه۪ خَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافُ اَلْسِنَتِكُمْ وَاَلْوَانِكُمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْعَالِم۪ينَ


Göklerin ve yerin yaratılışı, dillerinizin ve renklerinizin ayrı (farklı ve değişik) oluşu da O'nun ayetlerindendir. Bunda elbetteki alimler-bilenler için ayetler vardır.

30-Rûm 22


30/23وَمِنْ اٰيَاتِه۪ مَنَامُكُمْ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَابْتِغَٓاؤُ۬كُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ


Geceleyin uyumanız, gündüz de O'nun fazlından (lutuf ve ihsanından rızık) aramanız O'nun ayetlerindendir. Bunda elbetteki dinleyip-işitebilen bir kavim için ayetler vardır.

30-Rûm 23


30/24وَمِنْ اٰيَاتِه۪ يُر۪يكُمُ الْبَرْقَ خَوْفاً وَطَمَعاً وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَيُحْـي۪ بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ


Size bir korku ve umud (işareti) olarak şimşeği göstermesi, gökten su indirip ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de O'nun ayetlerindendir. Bunda elbetteki aklını kullanan bir kavim için ayetler vardır.

30-Rûm 24


30/25وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ تَقُومَ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ بِاَمْرِه۪ۜ ثُمَّ اِذَا دَعَاكُمْ دَعْوَةً مِنَ الْاَرْضِ اِذَٓا اَنْتُمْ تَخْرُجُونَ


Göğün ve yerin O'nun emriyle durması da O'nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden tek bir davet ile çağırdığı zaman (görürsünüz ki) hemen çıkmışsınız.

30-Rûm 25


30/26وَلَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ كُلٌّ لَهُ قَانِتُونَ


Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur. Hepsi O'na boyun eğmiştir.

30-Rûm 26


30/27وَهُوَ الَّذ۪ي يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُ وَهُوَ اَهْوَنُ عَلَيْهِۜ وَلَهُ الْمَثَلُ الْاَعْلٰى فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ۟


Yaratmayı başlatan sonra onu (yokluğa) iade edecek olan O'dur. Bu O'na pek kolaydır. Göklerde ve yerde (tecelli eden) en yüce misal (en yüce sıfatlar) O'nundur. O Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

30-Rûm 27


30/28ضَرَبَ لَكُمْ مَثَلاً مِنْ اَنْفُسِكُمْۜ هَلْ لَكُمْ مِنْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ مِنْ شُرَكَٓاءَ ف۪ي مَا رَزَقْنَاكُمْ فَاَنْتُمْ ف۪يهِ سَوَٓاءٌ تَخَافُونَهُمْ كَخ۪يفَتِكُمْ اَنْفُسَكُمْۜ كَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ


(Allah) size kendi nefislerinizden misal vermektedir. Size rızık olarak Bizim verdiğimiz şeylerde (bile), sağ ellerinizin malik olduklarınızdan (kölelerinizden) ortaklarınız olmasını ve sizinle eşit (haklara sahip) olmalarını (kabul eder), onları kendi emsaliniz gibi sayıp (onlardan) çekinir misiniz? İşte Biz aklını kullanabilen bir kavim için ayetleri böyle açıklıyoruz.

30-Rûm 28


30/29بَلِ اتَّبَعَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُٓوا اَهْوَٓاءَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍۚ فَمَنْ يَهْد۪ي مَنْ اَضَلَّ اللّٰهُۜ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ


Hayır, zulmedenler hiçbir bilgiye dayanmaksızın kendi hevalarına (nefsi arzularına) uymuşlardır. Allah'ın (hidayet etmeyerek) saptırdığını kim hidayete erdirebilir? Onların hiçbir yardımcıları yoktur.

30-Rûm 29


30/30فَاَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ حَن۪يفاًۜ فِطْرَتَ اللّٰهِ الَّت۪ي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَاۜ لَا تَبْد۪يلَ لِخَلْقِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُۗ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَۗ


Sen yüzünü (Allah'ı birleyen) bir hanif olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir ki (bütün) insanları o fıtrat (İslam fıtratı) üzere yaratmıştır. Allah'ın (bu) yaratışında hiçbir değişme yoktur. İşte kayyum (doğru-kalıcı) olan din budur. Ancak insanların çoğu bilmezler.

30-Rûm 30


30/31مُن۪يب۪ينَ اِلَيْهِ وَاتَّقُوهُ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ


'Gönülden bağlılar' olarak O'na yönelin ve O'ndan korkup-sakının. Namazı kılın ve müşriklerden olmayın.

30-Rûm 31


30/32مِنَ الَّذ۪ينَ فَرَّقُوا د۪ينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعاًۜ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ


(Onlar) kendi dinlerini bölüp-parçalamışlar ve kendileri de fırka fırka olmuşlardır. Her fırka kendi elindeki (parça) ile övünüp-sevinç duymaktadır.

30-Rûm 32


30/33وَاِذَا مَسَّ النَّاسَ ضُرٌّ دَعَوْا رَبَّهُمْ مُن۪يب۪ينَ اِلَيْهِ ثُمَّ اِذَٓا اَذَاقَهُمْ مِنْهُ رَحْمَةً اِذَا فَر۪يقٌ مِنْهُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَۙ


İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman 'gönülden bağlılar' olarak Rablerine dua ederler. Sonra (Allah) onlara Kendi katından bir rahmet taddırınca, onlardan bir grup hemen Rablerine şirk koşarlar.

30-Rûm 33


30/34لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۜ فَتَمَتَّعُوا۠ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ


Kendilerine (rahmet olarak) verdiklerimize nankörlük etsinler diye. (Şimdilik) metalanıp-yararlanın, yakında bileceksiniz.

30-Rûm 34


30/35اَمْ اَنْزَلْنَا عَلَيْهِمْ سُلْطَاناً فَهُوَ يَتَكَلَّمُ بِمَا كَانُوا بِه۪ يُشْرِكُونَ


Yoksa Biz onlara bir sultan (kuvvetli delil) indirdik de, O'na ortak koşmalarını o mu söylüyor?

30-Rûm 35


30/36وَاِذَٓا اَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً فَرِحُوا بِهَاۜ وَاِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْ اِذَا هُمْ يَقْنَطُونَ


Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman onunla sevinip-övünürler. Kendi ellerinin önceden yaptığı (ve bağışlanma dilemedikleri) şeyler sebebiyle başlarına bir fenalık geldiğinde de, hemen (rahmetimizden) umudsuzluğa kapılıverirler.

30-Rûm 36


30/37اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ


Onlar görmüyorlar mı ki Allah kullarından dilediğine rızkı bol verip-genişletir, (dilediğine de) kısar. Bunda elbetteki iman etmekte olan bir kavim için ayetler vardır.

30-Rûm 37


30/38فَاٰتِ ذَا الْقُرْبٰى حَقَّهُ وَالْمِسْك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ لِلَّذ۪ينَ يُر۪يدُونَ وَجْهَ اللّٰهِۘ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ


Yakınlara, yoksula ve yolcuya hakkını ver. Allah'ın cemalini (yüzünü ve rızasını) isteyenler için bu (harcamalar) daha hayırlıdır ve felaha (kurtuluşa) erenler de onlardır.

30-Rûm 38


30/39وَمَٓا اٰتَيْتُمْ مِنْ رِباً لِيَرْبُوَ۬ا ف۪ٓي اَمْوَالِ النَّاسِ فَلَا يَرْبُوا عِنْدَ اللّٰهِۚ وَمَٓا اٰتَيْتُمْ مِنْ زَكٰوةٍ تُر۪يدُونَ وَجْهَ اللّٰهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُضْعِفُونَ


İnsanların malları (kendi) içinde artsın diye verdiğiniz faiz Allah katında artmaz. Allah'ın cemalini (yüzünü ve rızasını) isteyerek verdiğiniz zekat ise (böyle değildir), işte onlar (zekat verenler, sevaplarını) kat kat arttıranlardır.

30-Rûm 39


30/40اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ ثُمَّ رَزَقَكُمْ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْۜ هَلْ مِنْ شُرَكَٓائِكُمْ مَنْ يَفْعَلُ مِنْ ذٰلِكُمْ مِنْ شَيْءٍۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ۟


(O) Allah ki sizi yarattı sonra size rızık verdi sonra sizi öldürmekte ve daha sonra da sizi diriltmektedir. Sizin ortak koştuklarınızdan bunlardan herhangi birini yapacak var mı? Allah (sübhandır) onların şirk koşmakta olduklarından münezzeh ve yücedir.

30-Rûm 40


30/41ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ اَيْدِي النَّاسِ لِيُذ۪يقَهُمْ بَعْضَ الَّذ۪ي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ


İnsanların kendi elleriyle kazandıklarından dolayı karada ve denizde fesad ortaya çıktı. (Allah) onlara yapmakta olduklarının bir kısmını taddırmaktadır ki (bunu anlayanlar pişman olup-hakka) dönerler

30-Rûm 41


30/42قُلْ س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلُۜ كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُشْرِك۪ينَ


De ki "Yeryüzünde gezip dolaşın da (sizden) öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik olanlardı."

30-Rûm 42


30/43فَاَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ الْقَيِّمِ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللّٰهِ يَوْمَئِذٍ يَصَّدَّعُونَ


Allah'tan (İlahi takdir olarak) geri çevrilmesi mümkün olmayan gün gelmeden önce yüzünü kayyum (doğru-kalıcı) olan dine çevir. O gün (onlar) bölük bölük ayrılacaklardır.

30-Rûm 43


30/44مَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُۚ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحاً فَلِاَنْفُسِهِمْ يَمْهَدُونَۙ


Kim küfre saparsa onun küfrü kendi aleyhinedir. Kim de salih amelde bulunursa, onlar da kendileri için (cennetteki) yerlerini hazırlamış olurlar.

30-Rûm 44


30/45لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْكَافِر۪ينَ


(Bu durum) iman edip salih amellerde bulunanları (Allah'ın) Kendi fazlından (lutuf ve ihsanından) mükafatlandırması içindir. Allah kafirleri sevmez.

30-Rûm 45


30/46وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ يُرْسِلَ الرِّيَاحَ مُبَشِّرَاتٍ وَلِيُذ۪يقَكُمْ مِنْ رَحْمَتِه۪ وَلِتَجْرِيَ الْفُلْكُ بِاَمْرِه۪ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ


Size Kendi rahmetinden taddırması, O'nun fazlından (rızkınızı) aramanız için emriyle gemileri yürütmesi, şükredesiniz diye rüzgarları müjdeciler olarak göndermesi O'nun ayetlerindendir.

30-Rûm 46


30/47وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ رُسُلاً اِلٰى قَوْمِهِمْ فَجَٓاؤُ۫هُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَانْتَقَمْنَا مِنَ الَّذ۪ينَ اَجْرَمُواۜ وَكَانَ حَقاًّ عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِن۪ينَ


Andolsun ki Biz senden önce kendi kavimlerine nice resuller gönderdik de, onlara apaçık deliller-belgeler getirdiler. (Onlar ısrarla inkar edince) Biz de mücrimlerden (suçlu-günahkarlardan) intikam aldık. İman edenlere yardım etmek (onları helaktan kurtarmak) ise Bizim üzerimizde bir haktır.

30-Rûm 47


30/48اَللّٰهُ الَّذ۪ي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ فَتُث۪يرُ سَحَاباً فَيَبْسُطُهُ فِي السَّمَٓاءِ كَيْفَ يَشَٓاءُ وَيَجْعَلُهُ كِسَفاً فَتَرَى الْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَالِه۪ۚ فَاِذَٓا اَصَابَ بِه۪ مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ٓ اِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ


(O) Allah ki rüzgarları gönderip bulutu kaldırır, onu gökte dilediği gibi (dilediği yöne veya yere) yayar ve parça parça kılar. Nihayet onun arasından yağmurun çıktığını görürsün. Derken onu (bu yağmuru, hasretle bekleyen) kullarından dilediğine verince (onlar) hemen seviniverirler.

30-Rûm 48


30/49وَاِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلِ اَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ مِنْ قَبْلِه۪ لَمُبْلِس۪ينَ


Oysa onlar bundan (yağmur yağmazdan) önce üzerlerine (yağmurun) inmesinden umudlarını kesmişlerdi.

30-Rûm 49


30/50فَانْظُرْ اِلٰٓى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْـيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْـيِ الْمَوْتٰىۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ


Allah'ın rahmetinin eserlerine-işaretlerine bir bak. Ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltiyor? O, ölüleri de diriltecektir. (Çünkü) O, her şeye kadirdir (güç yetirendir).

30-Rûm 50


30/51وَلَئِنْ اَرْسَلْنَا ر۪يحاً فَرَاَوْهُ مُصْفَراًّ لَظَلُّوا مِنْ بَعْدِه۪ يَكْفُرُونَ


Andolsun ki Biz (onları denemek için) bir rüzgar göndersek de onu (ekini) sararmış görseler, ardından hemen nankörlüğe başlarlar.

30-Rûm 51


30/52فَاِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتٰى وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَٓاءَ اِذَا وَلَّوْا مُدْبِر۪ينَ


(Resulüm) sen ölülere (söz) işittiremezsin ve arkalarını dönüp giden (dinlemek istemeyen) sağırlara da daveti-çağrıyı duyuramazsın.

30-Rûm 52


30/53وَمَٓا اَنْـتَ بِهَادِ الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْۜ اِنْ تُسْمِعُ اِلَّا مَنْ يُؤْمِنُ بِاٰيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ۟


Kendi sapıklıkları içinde kör olanları da hidayete (doğru yola) iletemezsin. Sen ancak Bizim ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin ki onlar (hakka ve hakikate teslim olan) müslümanlardır.

30-Rûm 53


30/54اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفاً وَشَيْبَةًۜ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۚ وَهُوَ الْعَل۪يمُ الْقَد۪يرُ


Allah sizi bir zaaftan (güçsüz ve muhtaç olarak) yarattı sonra zaafın ardından (sizde) bir güç-kuvvet kıldı sonra da bu güç-kuvvetin ardından (tekrar) bir zaaf ve yaşlılık verdi. (Allah) dilediğini (dilediği şekilde) yaratmaktadır. O Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir), Kadir'dir (her şeye güç yetirendir).

30-Rûm 54


30/55وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُقْسِمُ الْمُجْرِمُونَۙ مَا لَبِثُوا غَيْرَ سَاعَةٍۜ كَذٰلِكَ كَانُوا يُؤْفَكُونَ


(Kıyamet) saatinin kopacağı gün mücrimler (suçlu-günahkarlar, yeni ve gerçek bir zaman anlayışıyla dünya hayatında) tek bir saatin dışında kalmadıklarına and içerler. İşte onlar (dünyada haktan) böyle çevriliyorlardı.

30-Rûm 55


30/56وَقَالَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ وَالْا۪يمَانَ لَقَدْ لَبِثْتُمْ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ اِلٰى يَوْمِ الْبَعْثِۘ فَهٰذَا يَوْمُ الْبَعْثِ وَلٰكِنَّكُمْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ


Kendilerine ilim ve iman verilenler ise (onlara) "Andolsun ki siz (dünyada) Allah'ın takdir ettiği diriliş gününe kadar kaldınız. İşte bu da dirilme günüdür. Ancak siz (hem inanmıyor, hem de) bilmiyordunuz" derler.

30-Rûm 56


30/57فَيَوْمَئِذٍ لَا يَنْفَعُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مَعْذِرَتُهُمْ وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ


Artık o gün zulmedenlerin (beyan edecekleri) mazeretleri fayda vermeyeceği gibi onlardan (Allah'ı) hoşnut etmeye çalışmaları da istenmez.

30-Rûm 57


30/58وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍۜ وَلَئِنْ جِئْتَهُمْ بِاٰيَةٍ لَيَقُولَنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا مُبْطِلُونَ


Andolsun ki Biz bu Kur'an'da insanlar için her çeşit misali getirip-gösterdik. Sen onlara bir ayetle geldiğin zaman o küfredenler mutlaka "Siz (bu getirdiklerinizle, atalarımızın yolunu ve değerlerini) ortadan kaldıran-iptalcilerden başkası değilsiniz" derler.

30-Rûm 58


30/59كَذٰلِكَ يَطْبَعُ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ


İşte Allah, (hakkı tanıyıp) bilmeyenlerin kalplerini böyle (kapatıp) mühürler.

30-Rûm 59


30/60فَاصْبِرْ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَلَا يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذ۪ينَ لَا يُوقِنُونَ


Sen sabret, bil ki Allah'ın vaadi haktır. Yakinen (kesin olarak) inanmayanlar sakın seni telaşa-gevşekliğe sürüklemesin.

30-Rûm 60


31-Lokman Suresi


31/1الٓمٓ۠


Elif, Lam, Mim.

31-Lokman 1


31/2تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْحَك۪يمِۙ


Bunlar Hakim (hüküm ve hikmet dolu muhkem) Kitab'ın ayetleridir.

31-Lokman 2


31/3هُدًى وَرَحْمَةً لِلْمُحْسِن۪ينَۙ


Muhsinlere (iyilik yapıp-güzel davrananlara) hidayet ve rahmettir.

31-Lokman 3


31/4اَلَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ


Onlar namazı kılarlar, zekatı verirler ve ahirete de yakinen (kesin olarak) inanırlar.

31-Lokman 4


31/5اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ


İşte onlar Rab'lerinden bir hidayet üzeredirler ve felaha (kurtuluşa) erecek olanlar da onlardır.

31-Lokman 5


31/6وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَر۪ي لَهْوَ الْحَد۪يثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍۙ وَيَتَّخِذَهَا هُزُواًۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌ


İnsanlardan öyleleri vardır ki, hiçbir bilgiye dayanmaksızın Allah'ın yolundan saptırmak ve onu bir eğlence konusu edinmek için sözün 'boş ve gayriciddi olanını' satın alırlar. İşte onlar için aşağılatıcı bir azab vardır.

31-Lokman 6


31/7وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا وَلّٰى مُسْتَكْبِراً كَاَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا كَاَنَّ ف۪ٓي اُذُنَيْهِ وَقْراًۚ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ


Ona ayetlerimiz okunduğunda sanki kulaklarında ağırlık varmış ve onları hiç işitmiyormuş gibi büyüklük taslayarak sırt çevirir. Ona çok acıklı bir azabı müjdele.

31-Lokman 7


31/8اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّع۪يمِۙ


İman edip salih amellerde bulunanlar için (nimetlerle donatılmış) Naim cennetleri vardır.

31-Lokman 8


31/9خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَعْدَ اللّٰهِ حَقاًّۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ


Orada ebedi olarak kalıcıdırlar. Allah'ın vaadi haktır. O Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

31-Lokman 9


31/10خَلَقَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا وَاَلْقٰى فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِكُمْ وَبَثَّ ف۪يهَا مِنْ كُلِّ دَٓابَّةٍۜ وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ


O, gökleri gördüğünüz gibi direksiz (dayanak olmaksızın) yaratmıştır. (Sarsılıp) sizi sarsmasın diye yere sabit (köklü) dağlar koydu ve orada her çeşit canlıyı türetip-yaydı. Gökten su indirip, orada her güzel çiftten bitkiler bitirdik.

31-Lokman 10


31/11هٰذَا خَلْقُ اللّٰهِ فَاَرُون۪ي مَاذَا خَلَقَ الَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ۜ بَلِ الظَّالِمُونَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ۟


Bunlar Allah'ın yaratmasıdır. O'nun dışında olanların ne yarattığını (varsa) Bana gösterin. Hayır (yoktur), zulmetmekte olanlar açık bir sapıklık içindedirler.

31-Lokman 11


31/12وَلَقَدْ اٰتَيْنَا لُقْمٰنَ الْحِكْمَةَ اَنِ اشْكُرْ لِلّٰهِۜ وَمَنْ يَشْكُرْ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ حَم۪يدٌ


Andolsun ki Biz Lokman'a "Allah'a şükret" diyerek hikmet verdik. Kim şükrederse kendisi için şükreder. Kim de küfre (nankörlüğe) saparsa bilsin ki (Allah) Gani'dir (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan zengindir), Hamid'dir (en çok övülen ve övülmeye en layık olandır).

31-Lokman 12


31/13وَاِذْ قَالَ لُقْمٰنُ لِابْنِه۪ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللّٰهِۜ اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظ۪يمٌ


Hani Lokman oğluna öğüt vererek "Ey oğlum, Allah'a şirk koşma. Şirk gerçekten büyük bir zulümdür" demişti.

31-Lokman 13


31/14وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِۚ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ وَهْناً عَلٰى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ ف۪ي عَامَيْنِ اَنِ اشْكُرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيْكَۜ اِلَيَّ الْمَص۪يرُ


Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmasını) tavsiye ettik. Annesi onu zaaf (zorluğun verdiği zayıflık) üstüne zaafla taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması da iki yıl içindedir. Bana ve ana-babana şükret (diye de tavsiye ettik). Dönüş ancak Bana'dır."

31-Lokman 14


31/15وَاِنْ جَاهَدَاكَ عَلٰٓى اَنْ تُشْرِكَ ب۪ي مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفاًۘ وَاتَّبِعْ سَب۪يلَ مَنْ اَنَابَ اِلَيَّۚ ثُمَّ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ


Şayet onların ikisi (annen ve baban) hakkında bilgin olmayan bir şeyi Bana şirk koşman için (seni) zorlarlarsa (bu hususta) onlara itaat etme. (Yine de) dünyada (dünya işlerinde yardımcı ol) onlarla iyi-güzel geçin ve Bana 'gönülden bağlı olarak yönelenin' yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz Bana'dır, Ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim.

31-Lokman 15


31/16يَا بُنَيَّ اِنَّـهَٓا اِنْ تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ فَتَكُنْ ف۪ي صَخْرَةٍ اَوْ فِي السَّمٰوَاتِ اَوْ فِي الْاَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَط۪يفٌ خَب۪يرٌ


(Lokman öğütlerine devamla şöyle demişti) "Ey oğlum, (yaptığın iş) bir hardal tanesi ağırlığında da olsa ve (bu iş) ister bir kayanın içinde ya da göklerde veya yerde de bulunsa Allah onu (senin karşına) getirir. Hiç şüphesiz Allah Latif'tir (kullarına karşı çok ince-hassas ve lutfedicidir), Habir'dir (her şeyden haberdar olandır)."

31-Lokman 16


31/17يَا بُنَيَّ اَقِمِ الصَّلٰوةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلٰى مَٓا اَصَابَكَۜ اِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِۚ


Ey oğulcuğum. Namazı kıl, ma'ruf (iyi-güzel) olanı emret, münker (kötü) olandan sakındır ve (İlahi takdirden) sana isabet edene (başına gelene) sabret. Bunlar azmedilmesi (kararlı bir şekilde yapılması) gereken işlerdendir.

31-Lokman 17


31/18وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحاًۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۚ


İnsanlara karşı (büyüklenerek) yanağını şişirip-yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Allah, kendini beğenip böbürleneni sevmez."

31-Lokman 18


31/19وَاقْصِدْ ف۪ي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَۜ اِنَّ اَنْكَرَ الْاَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَم۪يرِ۟


Yürüyüşünde mutedil (doğal, abartısız) ol, (konuşurken) sesini de kıs-alçalt (çok yükseltme) eksilt. Çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.

31-Lokman 19


31/20اَلَمْ تَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ وَاَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةًۜ وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُن۪يرٍ


Görmüyor musunuz ki, Allah göklerde ve yerde olanları size müsahhar (emre hazır-yararınıza uygun) kılmış, açık ve gizli olarak nimetlerini üzerinize genişletip-tamamlamıştır. İnsanlardan öyleleri vardır ki hiçbir ilme dayanmadan, (doğru) bir yol göstericisi ve aydınlatıcı bir kitabı da olmadan Allah hakkında mücadele edip durmaktadır.

31-Lokman 20


31/21وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَاۜ اَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ اِلٰى عَذَابِ السَّع۪يرِ


Onlara "Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (yola-değerlere) uyarız" derler. Şeytan onları (atalarını saptırıp) çılgınca yanan ateşin azabına çağırmış olsa da mı (onlara uyacaklar)?

31-Lokman 21


31/22وَمَنْ يُسْلِمْ وَجْهَهُٓ اِلَى اللّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۜ وَاِلَى اللّٰهِ عَاقِبَةُ الْاُمُورِ


Kim ihsanda (iyilikte-güzellikte) bulunarak yüzünü Allah'a (yöneltip) teslim ederse, o en sağlam kulpa (tutunacak yere) yapışmıştır. Bütün işlerin sonu Allah'a (aittir, O'na) dönüp-dayanır.

31-Lokman 22


31/23وَمَنْ كَفَرَ فَلَا يَحْزُنْكَ كُفْرُهُۜ اِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُواۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ


Kim de küfre saparsa, onun küfrü seni üzmesin. Onların dönüşü Bizedir, Biz de onlara yaptıklarını haber vereceğiz. Allah elbetteki sinelerin özünde saklı olanı bilendir.

31-Lokman 23


31/24نُمَتِّعُهُمْ قَل۪يلاً ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ اِلٰى عَذَابٍ غَل۪يظٍ


Biz onları az (bir şey ve süre) olarak metalandırıp-yararlandırır sonra da onları (kaçınılmaz) ağır bir azaba mecbur ederiz.

31-Lokman 24


31/25وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ


Andolsun ki onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olursan, şüphesiz "Allah" derler. De ki "Hamd (bunları yaratan) Allah'a mahsustur." Hayır, onların çoğu (bu gerçekleri) bilmezler.

31-Lokman 25


31/26لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ


Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Allah Gani'dir (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan zengindir), Hamid'dir (en çok övülen ve övülmeye en layık olandır).

31-Lokman 26


31/27وَلَوْ اَنَّ مَا فِي الْاَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ اَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِه۪ سَبْعَةُ اَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ


Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de ardından yedi deniz daha eklenerek (mürekkep) olsa yine de Allah'ın (sözleri değil) kelimeleri (yazmakla) tükenmez. Allah Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

31-Lokman 27


31/28مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌ


Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de tek bir kişinin (yaratılıp diriltmesi) gibidir. Allah Semi'dir (herşeyi işitendir), Basir'dir (hakkıyle görendir).

31-Lokman 28


31/29اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۘ كُلٌّ يَجْر۪ٓي اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى وَاَنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ


Görmüyor musun ki Allah geceyi gündüze girdirip-katar, gündüzü de geceye girdirip-katar. Güneş ile ayı da müsahhar (emre hazır-yararınıza uygun) kılmıştır. Her biri belirlenmiş bir süreye kadar (kendi yörüngesinde) akıp gitmektedir. Allah yapmakta olduklarınızdan haberdar olandır.

31-Lokman 29


31/30ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْحَقُّ وَاَنَّ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الْبَاطِلُۙ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَب۪يرُ۟


Bu (İlahi nizamın bozulmadan yürümesi) Allah'ın hak O'ndan başka yalvardıkları şeylerin ise batıl olmasındandır. Allah yücedir, büyüktür.

31-Lokman 30


31/31اَلَمْ تَرَ اَنَّ الْفُلْكَ تَجْر۪ي فِي الْبَحْرِ بِنِعْمَتِ اللّٰهِ لِيُرِيَكُمْ مِنْ اٰيَاتِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ


Size ayetlerinden (bazılarını) göstermesi için gemilerin Allah'ın nimetiyle denizde akıp-gittiğini görmüyor musun? Bunda elbetteki çok sabreden, çok şükreden kimseler için ayetler vardır.

31-Lokman 31


31/32وَاِذَا غَشِيَهُمْ مَوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۚ فَلَمَّا نَجّٰيهُمْ اِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌۜ وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ


Onları dağlar (kara bulutlar) gibi dalgalar sardığı zaman dini yalnızca O'na 'has kılan gönülden bağlılar' olarak Allah'a yalvarıp yakarırlar. Onları karaya çıkarıp-kurtarınca, onlardan bir kısmı (şükürde) orta yolu tutar. (Zaten) Bizim ayetlerimizi nankör gaddarlardan başkası (bile bile) inkar etmez.

31-Lokman 32


31/33يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْماً لَا يَجْز۪ي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِه۪ۘ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِه۪ شَيْـٔاًۜ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ


Ey insanlar. Rabbinizden korkup-sakının ve öyle bir günün azabından çekinip-korkun ki (o gün hiç) bir baba çocuğu adına karşılık veremez ve (hiç) bir çocuk da babası adına bir şey verebilecek değildir. (Hiç kuşku duymadan bilin ki) Allah'ın vaadi haktır. (O halde) dünya hayatı (ahireti unutturup) sizi aldatmasın ve (her türlü) aldatıcı da sizi Allah ile (Allah adına vaad ve yeminlerle) aldatmasın.

31-Lokman 33


31/34اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِۚ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَۚ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْاَرْحَامِۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَداًۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ بِاَيِّ اَرْضٍ تَمُوتُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ


(Kıyamet) saatinin bilgisi Allah katındadır. (Allah dilediği gibi) yağmuru yağdırır, rahimlerde olanı da (olmadan) bilir. (Sizden) hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse de (hangi vakit) hangi yerde öleceğini bilemez. (Mutlak anlamda sadece) Allah Alim'dir (her şeyi hakkıyle bilendir), Habir'dir (her şeyden haberdar olandır).

31-Lokman 34


32-Secde Suresi


32/1الٓـمٓ۠


Elif, Lam, Mim.

32-Secde 1


32/2تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ ف۪يهِ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ


Kendisinde şüphe olmayan bu Kitab'ın indirilişi alemlerin Rabbi tarafındandır.

32-Secde 2


32/3اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُۚ بَلْ هُوَ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ لِتُنْذِرَ قَوْماً مَٓا اَتٰيهُمْ مِنْ نَذ۪يرٍ مِنْ قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ


Yoksa "Bunu uydurdu" mu diyorlar? Hayır. O, senden önce kendilerine bir uyarıcı-korkutucu gelmemiş olan bir kavmi uyarıp-korkutman için Rabbinden gelen bir haktır. (Bunu anlayıp-iman edenler) hidayet bulurlar.

32-Secde 3


32/4اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِۜ مَا لَكُمْ مِنْ دُونِه۪ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا شَف۪يعٍۜ اَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ


Allah gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı sonra da arşa istiva etti (mekandan münezzeh kudretiyle kuşattı). Sizin O'nun dışında bir dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?

32-Secde 4


32/5يُدَبِّرُ الْاَمْرَ مِنَ السَّمَٓاءِ اِلَى الْاَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ اِلَيْهِ ف۪ي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُٓ اَلْفَ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ


Gökten yere (kadar) her işi O düzenleyip-yönetir. Sonra (bütün işler) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde O'na yükselir.

32-Secde 5


32/6ذٰلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُۙ


Gaybı da (görünmeyeni de) görüneni de bilen, Aziz (üstün ve güçlü olan) ve Rahim (rahmetiyle çok esirgeyen) O'dur.

32-Secde 6


32/7اَلَّـذ۪ٓي اَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ وَبَدَاَ خَلْقَ الْاِنْسَانِ مِنْ ط۪ينٍۚ


Ki O her şeyin yaratılışını güzel yapan ve insanı yaratmaya da bir çamurdan başlayandır.

32-Secde 7


32/8ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ مَٓاءٍ مَه۪ينٍۚ


Sonra onun soyunu bir sülale'den (süzülmüş bir özden), hakir-bayağı bir sudan yapmıştır.

32-Secde 8


32/9ثُمَّ سَوّٰيهُ وَنَفَخَ ف۪يهِ مِنْ رُوحِه۪ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلاً مَا تَشْكُرُونَ


Sonra onu düzeltip-tamamladı ve ona ruhundan üfledi. Sizin için (genelde aynı) işitme, görme (duyusu) ve (özelde ayrı) gönüller var etti. Ne kadar az şükrediyorsunuz?

32-Secde 9


32/10وَقَالُٓوا ءَاِذَا ضَلَلْنَا فِي الْاَرْضِ ءَاِنَّا لَف۪ي خَلْقٍ جَد۪يدٍۜ بَلْ هُمْ بِلِقَٓاءِ رَبِّهِمْ كَافِرُونَ


Dediler ki "Biz yerde (toprağa karışıp) kaybolduktan sonra gerçekten biz mi yeniden yaratılacakmışız?" Onlar Rablerine kavuşmayı inkar edenlerdir.

32-Secde 10


32/11قُلْ يَتَوَفّٰيكُمْ مَلَكُ الْمَوْتِ الَّذ۪ي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ۟


De ki "Size vekil kılınan (görevlendirilen) ölüm meleği canınızı alacak sonra da Rabbinize döndürüleceksiniz."

32-Secde 11


32/12وَلَوْ تَرٰٓى اِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُوا رُؤُ۫سِهِمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ رَبَّـنَٓا اَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا نَعْمَلْ صَـالِحاً اِنَّا مُوقِنُونَ


Mücrimleri (suçlu-günahkarları) Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak "Rabbimiz gördük ve işittik. Şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir de salih amelde bulunalım. Artık biz yakinen (kesin olarak) inananlarız" (derlerken) bir görsen.

32-Secde 12


32/13وَلَوْ شِئْنَا لَاٰتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدٰيهَا وَلٰكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنّ۪ي لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَ


Eğer Biz dilemiş olsaydık (hakeden-haketmeyen) her nefse hidayetini verirdik. Fakat Benden "Andolsun ki cehennemi cinlerden ve insanlardan (küfre sapanlarla) dolduracağım" sözü (çıkmış) hak olmuştur.

32-Secde 13


32/14فَذُوقُوا بِمَا نَس۪يتُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَاۚ اِنَّا نَس۪ينَاكُمْ وَذُوقُوا عَذَابَ الْخُلْدِ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ


(Onlara denilir ki) "Bu gününüzle karşılaşmayı unuttuğunuzdan dolayı tadın azabı. Biz de sizi unuttuk. Yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın."

32-Secde 14


32/15

اِنَّمَا يُؤْمِنُ بِاٰيَاتِنَا الَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّداً وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ


Bizim ayetlerimize ancak kendilerine (okunup) hatırlatıldığı zaman büyüklük taslamadan hemen secdeye kapananlar, Rablerini hamd ile tesbih edenler iman ederler.

32-Secde 15

32/16تَتَجَافٰى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفاً وَطَمَعاًۘ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ


Onların yanları (namaza kalkmak için) yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umudla dua ederler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.

32-Secde 16


32/17فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَٓا اُخْفِيَ لَهُمْ مِنْ قُرَّةِ اَعْيُنٍۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ


(Mü'minlerden) hiç kimse yaptıklarına karşılık olmak üzere kendileri için gözler aydınlığı olarak nelerin (hangi nimet ve lutufların) gizlenip-saklandığını bilemez.

32-Secde 17


32/18اَفَمَنْ كَانَ مُؤْمِناً كَمَنْ كَانَ فَاسِقاًۜ لَا يَسْتَوُ۫نَ


İman eden kimse, fasık olan (yoldan çıkmış) kimse gibi midir? Bunlar asla eşit olmazlar.

32-Secde 18


32/19اَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ جَنَّاتُ الْمَأْوٰىۘ نُزُلاً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ


İman edip salih amellerde bulunanlar, (işte) onlar için yaptıklarına karşılık olmak üzere bir konukluk (ağırlanma yeri) olarak Me'va (barınma) cennetleri vardır.

32-Secde 19


32/20وَاَمَّا الَّذ۪ينَ فَسَقُوا فَمَأْوٰيهُمُ النَّارُۜ كُلَّمَٓا اَرَادُٓوا اَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَٓا اُع۪يدُوا ف۪يهَا وَق۪يلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَ


Fasık olanlar (yoldan çıkanlar) ise onların da (ağırlanıp) barınacakları yer ateştir. Oradan (her) çıkmak istediklerinde oraya geri çevrilirler ve kendilerine "Yalanlamakta olduğunuz (yok dediğiniz) ateşin azabını tadın" denilir.

32-Secde 20


32/21وَلَنُذ۪يقَنَّهُمْ مِنَ الْعَذَابِ الْاَدْنٰى دُونَ الْعَذَابِ الْاَكْبَرِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ


Andolsun ki Biz onlara (anlayıp-hakka) dönerler diye o büyük azabdan önce yakın (dünyevi) azabdan tattıracağız.

32-Secde 21


32/22وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ ذُكِّرَ بِاٰيَاتِ رَبِّه۪ ثُمَّ اَعْرَضَ عَنْهَاۜ اِنَّا مِنَ الْمُجْرِم۪ينَ مُنْتَقِمُونَ۟


Kendisine Rabbinin ayetleri (okunup) hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenden daha zalim kimdir? Biz mücrimlerden (suçlu-günahkarlardan) elbette ki intikam alıcılarız.

32-Secde 22


32/23وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَلَا تَكُنْ ف۪ي مِرْيَةٍ مِنْ لِقَٓائِه۪ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۚ


Andolsun ki Biz Musa'ya Kitab vermiştik. Sen ona kavuşmakta kuşku içinde olma. Biz onu İsrailoğullarına hidayet (rehberi-yol gösterici) kılmıştık.

32-Secde 23


32/24وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ اَئِمَّةً يَهْدُونَ بِاَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُواۜ وَكَانُوا بِاٰيَاتِنَا يُوقِنُونَ


Onların içinden, sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola sevkeden rehberler-önderler kıldık. Onlar Bizim ayetlerimize yakinen (kesin olarak) inanıyorlardı.

32-Secde 24


32/25اِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ


Muhakkak ki Rabbin (onların) ihtilafa düştükleri şeyler konusunda kıyamet günü aralarında hükmedecektir.

32-Secde 25


32/26اَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ اَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ ف۪ي مَسَاكِنِهِمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍۜ اَفَلَا يَسْمَعُونَ


Yurtlarında gezip dolaşmakta oldukları nice nesilleri kendilerinden önce helak etmiş olmamız, onları doğru yola sevketmedi mi? (Oysa) bunda ayetler vardır, dinleyip-işitmezler mi?

32-Secde 26


32/27اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّا نَسُوقُ الْمَٓاءَ اِلَى الْاَرْضِ الْجُرُزِ فَنُخْرِجُ بِه۪ زَرْعاً تَأْكُلُ مِنْهُ اَنْعَامُهُمْ وَاَنْفُسُهُمْۜ اَفَلَا يُبْصِرُونَ


Görmüyorlar mı Biz suyu çorak toprağa sürüyoruz da onunla ekin bitiriyoruz. Ondan hayvanları da, kendileri de yemektedir? (Yine de) görmüyorlar mı?

32-Secde 27


32/28وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْفَتْحُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ


Derler ki "Doğru söyleyenler iseniz (size vadedilen) fetih ne zaman?"

32-Secde 28


32/29قُلْ يَوْمَ الْفَتْحِ لَا يَنْفَعُ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا ا۪يمَانُهُمْ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ


De ki "Fetih günü (geldiğinde) inkar edenlere inanmaları bir yarar sağlamaz ve onlara bir süre de tanınmaz."

32-Secde 29


32/30فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ وَانْتَظِرْ اِنَّهُمْ مُنْتَظِرُونَ


Sen onlardan yüz çevir ve bekle. Zaten onlar da beklemektedirler.

32-Secde 30


33-Ahzâb Suresi


33/1يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللّٰهَ وَلَا تُطِعِ الْكَافِر۪ينَ وَالْمُنَافِق۪ينَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً حَك۪يماًۙ


Ey Peygamber. Allah'tan kork, kafirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz Allah Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

33-Ahzâb 1


33/2وَاتَّبِعْ مَا يُوحٰٓى اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراًۙ


Rabbinden sana vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

33-Ahzâb 2


33/3وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً


Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.

33-Ahzâb 3


33/4مَا جَعَلَ اللّٰهُ لِرَجُلٍ مِنْ قَلْبَيْنِ ف۪ي جَوْفِه۪ۚ وَمَا جَعَلَ اَزْوَاجَكُمُ الّٰٓئ۪ تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ اُمَّهَاتِكُمْۚ وَمَا جَعَلَ اَدْعِيَٓاءَكُمْ اَبْنَٓاءَكُمْۜ ذٰلِكُمْ قَوْلُكُمْ بِاَفْوَاهِكُمْۜ وَاللّٰهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّب۪يلَ


Allah, bir kişinin içinde (sinesinde) iki kalp kılmadığı gibi zıhar yaptığınız (annelerinize benzeterek yaklaşmamaya yemin ettiğiniz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı ve evladlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız kılmadı. Bu (gibi boş sözler) sizin ağzınızla (gelişi güzel) söylediklerinizdir. Allah ise hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir.

33-Ahzâb 4


33/5اُدْعُوهُمْ لِاٰبَٓائِهِمْ هُوَ اَقْسَطُ عِنْدَ اللّٰهِۚ فَاِنْ لَمْ تَعْلَمُٓوا اٰبَٓاءَهُمْ فَاِخْوَانُكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَمَوَال۪يكُمْۜ وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ ف۪يمَٓا اَخْطَأْتُمْ بِه۪ۙ وَلٰكِنْ مَا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً


Onları (evlad edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın, Allah katında bu daha adildir. Eğer babalarını bilmiyorsanız onlar dinde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata olarak (yanılarak) yaptıklarınızda ise sizin için bir sakınca (bir vebal) yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt gözeterek (bilerek) yaptıklarınızda vardır. Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

33-Ahzâb 5


33/6اَلنَّبِيُّ اَوْلٰى بِالْمُؤْمِن۪ينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَاَزْوَاجُهُٓ اُمَّهَاتُهُمْۜ وَاُو۬لُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُهَاجِر۪ينَ اِلَّٓا اَنْ تَفْعَلُٓوا اِلٰٓى اَوْلِيَٓائِكُمْ مَعْرُوفاًۜ كَانَ ذٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُوراً


Peygamber, mü'minlere kendi nefislerinden daha evladır ve onun hanımları da onların anneleridir. Akraba olanlar Allah'ın Kitab'ına göre (mirasçılık bakımından) birbirlerine mü'minlerden ve (hicret eden) muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza ma'ruf (uygun bir vasiyet) yapmanız başkadır. Bunlar Kitab'da yazılmış bulunmaktadır.

33-Ahzâb 6


33/7وَاِذْ اَخَذْنَا مِنَ النَّبِيّ۪نَ م۪يثَاقَهُمْ وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَاِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۖ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ م۪يثَاقاً غَل۪يظاًۙ


Hani Biz peygamberlerden misaklarını (verilmiş sözlerini) almıştık. Senden, Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryemoğlu İsa'dan. Biz onlardan ağır bir misak (pek sağlam bir söz) almıştık.

33-Ahzâb 7


33/8لِيَسْـَٔلَ الصَّادِق۪ينَ عَنْ صِدْقِهِمْۚ وَاَعَدَّ لِلْكَافِر۪ينَ عَذَاباً اَل۪يماً۟


Sadık olanlara, sadakatlarını (doğruluk ve bağlılıklarını) sormak için (bu sözü aldı). O, kafirler için de elim-acıklı bir azab hazırladı.

33-Ahzâb 8


33/9يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَٓاءَتْكُمْ جُنُودٌ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحاً وَجُنُوداً لَمْ تَرَوْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يراًۚ


Ey iman edenler, Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size ordular gelmişti de Biz onların üzerine bir rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah yaptıklarınızı görüyordu.

33-Ahzâb 9


33/10اِذْ جَٓاؤُ۫كُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ اَسْفَلَ مِنْكُمْ وَاِذْ زَاغَتِ الْاَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللّٰهِ الظُّنُونَا


Hani onlar size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan geldikleri vakit gözler kaymış, yürekler gırtlağa-ağızlara gelip dayanmıştı da, siz Allah hakkında (türlü türlü) zanlarda bulunuyordunuz.

33-Ahzâb 10


33/11هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالاً شَد۪يداً


İşte orada iman edenler (ciddi bir) denemeden geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıyla sarsılmışlardı.

33-Ahzâb 11


33/12وَاِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُـهُٓ اِلَّا غُرُوراً


Hani münafıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar "Allah ve Resulü bize boş bir aldanıştan başka bir şey vadetmemiş" diyorlardı.

33-Ahzâb 12


33/13وَاِذْ قَالَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ يَٓا اَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَارْجِعُواۚ وَيَسْتَأْذِنُ فَر۪يقٌ مِنْهُمُ النَّبِيَّ يَقُولُونَ اِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ وَمَا هِيَ بِعَوْرَةٍۜ اِنْ يُر۪يدُونَ اِلَّا فِرَاراً


Hani onlardan bir grup demişti ki "Ey Yesrib (Medine) halkı. Sizin için (burada) tutunacak-duracak bir yer yok, hemen geri dönün." Onlardan bir topluluk da "Gerçekten evlerimiz (emniyette değil, düşmana) açıktır" diye peygamberden izin istiyordu. Oysa evleri açık değildi. Onlar sadece kaçmak istiyorlardı.

33-Ahzâb 13


33/14وَلَوْ دُخِلَتْ عَلَيْهِمْ مِنْ اَقْطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُوا الْفِتْنَةَ لَاٰتَوْهَا وَمَا تَلَبَّثُوا بِهَٓا اِلَّا يَس۪يراً


Eğer onların tarafından üzerlerine girilseydi sonra da kendilerinden fitne çıkarmaları (dönüp-kaçmaları) istenseydi, hemen buna yanaşırlar ve bunda pek azı dışında (kararsız) kalmazlardı.

33-Ahzâb 14


33/15وَلَقَدْ كَانُوا عَاهَدُوا اللّٰهَ مِنْ قَبْلُ لَا يُوَلُّونَ الْاَدْبَارَۜ وَكَانَ عَهْدُ اللّٰهِ مَسْؤُ۫لاً


Andolsun ki onlar daha önce 'arkalarını dönüp-kaçmayacaklarına' dair Allah'a söz vermişlerdi. Ve Allah'a verilen söz-ahid (ağır bir) sorumluluktur.

33-Ahzâb 15


33/16قُلْ لَنْ يَنْفَعَكُمُ الْفِرَارُ اِنْ فَرَرْتُمْ مِنَ الْمَوْتِ اَوِ الْقَتْلِ وَاِذاً لَا تُمَتَّعُونَ اِلَّا قَل۪يلاً


De ki "Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, bu kaçış size asla bir fayda sağlamaz. (Eceliniz burada değilse bile) o takdirde de pek az (bir süre) faydalandırılırsınız.

33-Ahzâb 16


33/17قُلْ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَعْصِمُكُمْ مِنَ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَ بِكُمْ سُٓوءاً اَوْ اَرَادَ بِكُمْ رَحْمَةًۜ وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراً


De ki "Size bir kötülük dileyecek olsa sizi Allah'tan koruyacak veya size bir rahmet dileyecek olsa (buna engelleyecek) kimdir?" Onlar kendileri için Allah ile beraber ne bir veli, ne de bir yardımcı bulamazlar.

33-Ahzâb 17


33/18قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الْمُعَوِّق۪ينَ مِنْكُمْ وَالْقَٓائِل۪ينَ لِاِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ اِلَيْنَاۚ وَلَا يَأْتُونَ الْبَأْسَ اِلَّا قَل۪يلاًۙ


Allah içinizden (savaştan) alıkoyanları ve kardeşlerine "Bize gelin" diyenleri elbette bilmektedir. (Zaten) pek azı dışında bunlar zorlu-savaşlara gelmezler.

33-Ahzâb 18


33/19اَشِحَّةً عَلَيْكُمْۚ فَاِذَا جَٓاءَ الْخَوْفُ رَاَيْتَهُمْ يَنْظُرُونَ اِلَيْكَ تَدُورُ اَعْيُنُهُمْ كَالَّذ۪ي يُغْشٰى عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِۚ فَاِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ سَلَقُوكُمْ بِاَلْسِنَةٍ حِدَادٍ اَشِحَّةً عَلَى الْخَيْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا فَاَحْبَطَ اللّٰهُ اَعْمَالَهُمْۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً


(Geldiklerinde de) size karşı oldukça 'cimri ve bencildirler.' Bunlara korku geldiği zaman üstüne ölüm baygınlığı çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince de hayra (iyiliğe ve ganimete) karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip) incitirler. Onlar iman etmemişlerdir ve Allah da (peygamberle birlikte savaşa katılmış olsalar bile) onların amellerini boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre pek kolaydır.

33-Ahzâb 19


33/20يَحْسَبُونَ الْاَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُواۚ وَاِنْ يَأْتِ الْاَحْزَابُ يَوَدُّوا لَوْ اَنَّهُمْ بَادُونَ فِي الْاَعْرَابِ يَسْـَٔلُونَ عَنْ اَنْبَٓائِكُمْۜ وَلَوْ كَانُوا ف۪يكُمْ مَا قَاتَلُٓوا اِلَّا قَل۪يلاً۟


Onlar ahzabı (düşman birliklerini) gitmedi sanıyorlardı. Eğer o birlikler bir daha (üzerinize) gelecek olursa çölde bedevi araplar içinde yer alıp, sizin haberlerinizi (başınıza gelenleri, uzaktan) sormayı istiyorlardı. (Zaten onlar) içinizde olsalar da (pek azı) çok az savaşırlardı.

33-Ahzâb 20


33/21لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يراًۜ


Andolsun ki Allah'ın Resulünde sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü (onlara kavuşmayı) isteyip-umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için güzel bir örnek vardır.

33-Ahzâb 21


33/22وَلَمَّا رَاَ الْمُؤْمِنُونَ الْاَحْزَابَۙ قَالُوا هٰذَا مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُۘ وَمَا زَادَهُمْ اِلَّٓا ا۪يمَاناً وَتَسْل۪يماًۜ


Mü'minler ahzabı (düşman birliklerini) gördükleri zaman "Bu Allah ve Resulü'nün bize vadettiği şeydir. Allah ve Resulü doğru söylemiştir" dediler. Bu (yaklaşım ve bu olay) onların sadece imanlarını ve teslimiyetlerini arttırmış oldu.

33-Ahzâb 22


33/23مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِۚ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُۘ وَمَا بَدَّلُوا تَبْد۪يلاًۙ


Mü'minlerden öyle erler vardır ki, Allah ile yaptıkları ahde (verdikleri söze) sadakat gösterdiler. Onlardan kimi adağını gerçekleştirdi (şehit veya gazi oldu), kimi de beklemektedir. Onlar (ahidlerini-sözlerini) hiçbir şekilde değiştirmediler.

33-Ahzâb 23


33/24لِيَجْزِيَ اللّٰهُ الصَّادِق۪ينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِق۪ينَ اِنْ شَٓاءَ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماًۚ


Allah (sözüne bağlı kalan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükafatlandıracak, münafıkları da dilerse azablandıracak veya (pişmanlık duyanların) tevbelerini kabul edecektir. Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

33-Ahzâb 24


33/25وَرَدَّ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِغَيْظِهِمْ لَمْ يَنَالُوا خَيْراًۜ وَكَفَى اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ الْقِتَالَۜ وَكَانَ اللّٰهُ قَوِياًّ عَز۪يزاًۚ


Allah küfredenleri hiçbir hayra (faydaya) ulaşamadan kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah savaşta mü'minlere yetti. Allah Kavi'dir (her kuvvetin gerçek sahibidir), Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır).

33-Ahzâb 25


33/26وَاَنْزَلَ الَّذ۪ينَ ظَاهَرُوهُمْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ صَيَاص۪يهِمْ وَقَذَفَ ف۪ي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ فَر۪يقاً تَقْتُلُونَ وَتَأْسِرُونَ فَر۪يقاًۚ


Kitab ehlinden onlara arka çıkanları da kalelerinden indirdi ve onların kalplerine korku düşürdü. Siz (onlardan) bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz.

33-Ahzâb 26


33/27وَاَوْرَثَكُمْ اَرْضَهُمْ وَدِيَارَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ وَاَرْضاً لَمْ تَطَؤُ۫هَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يراً۟


Sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha ayak basmadığınız yere de mirasçı kıldı. Allah her şeye kadirdir (güç yetirendir).

33-Ahzâb 27


33/28يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ اِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا وَز۪ينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ اُمَتِّعْكُنَّ وَاُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحاً جَم۪يلاً


Ey peygamber. Eşlerine de ki "Eğer siz dünya hayatını ve onun zinetini (süslü çekiciliğini) istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de hepinizi güzellikle salıvereyim."

33-Ahzâb 28


33/29وَاِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْاٰخِرَةَ فَاِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ اَجْراً عَظ۪يماً


Eğer Allah'ı, Resulü'nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız bilin ki Allah içinizden muhsinler (iyi ve güzel davrananlar) için büyük bir ecir-mükafat hazırlamıştır.

33-Ahzâb 29


33/30يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ مَنْ يَأْتِ مِنْكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً


Ey Peygamber kadınları. (Mü'minelere güzel birer örnek olmanız gerekirken) sizden kim açık bir edebsizlikte (çirkin-utanmazlıkta) bulunursa, onun azabı iki kat olarak arttırılır. Bu Allah'a kolaydır.

33-Ahzâb 30





21. Cüz ​(29-Ankebût 46 İle 33-Ahzâb 30 Arası)




insandergisi.com