Eski Masaüstü Görünüm

Ayet altı "Oku" ikonu bazı kullanıcılarda çalışmamaktadır. Sorun ile ilgili çalışmalarımız devam etmektedir.
Fâtiha Suresi1Bakara Suresi2Âl-i İmrân Suresi3Nisâ Suresi4Mâide Suresi5En'âm Suresi6A'râf Suresi7Enfâl Suresi8Tevbe Suresi9Yunus Suresi10Hûd Suresi11Yusuf Suresi12Ra'd Suresi13İbrahim Suresi14Hicr Suresi15Nahl Suresi16İsrâ Suresi17Kehf Suresi18Meryem Suresi19Tâ-Hâ Suresi20Enbiyâ Suresi21Hac Suresi22Mü'minûn Suresi23Nûr Suresi24Furkan Suresi25Şuarâ Suresi26Neml Suresi27Kasas Suresi28Ankebût Suresi29Rûm Suresi30Lokman Suresi31Secde Suresi32Ahzâb Suresi33Sebe Suresi34Fâtır Suresi35Yâsin Suresi36Sâffât Suresi37Sâd Suresi38Zümer Suresi39Mü'min Suresi40Fussilet Suresi41Şûrâ Suresi42Zuhruf Suresi43Duhân Suresi44Câsiye Suresi45Ahkaf Suresi46Muhammed Suresi47Fetih Suresi48Hucurât Suresi49Kaf Suresi50Zâriyât Suresi51Tûr Suresi52Necm Suresi53Kamer Suresi54Rahmân Suresi55Vâkıa Suresi56Hadid Suresi57Mücâdele Suresi58Haşr Suresi59Mümtehine Suresi60Saf Suresi61Cum'a Suresi62Münâfikûn Suresi63Teğabün Suresi64Talâk Suresi65Tahrim Suresi66Mülk Suresi67Kalem Suresi68Hâkka Suresi69Meâric Suresi70Nuh Suresi71Cin Suresi72Müzzemmil Suresi73Müddessir Suresi74Kıyamet Suresi75İnsan Suresi76Mürselât Suresi77Nebe Suresi78Nâziât Suresi79Abese Suresi80Tekvir Suresi81İnfitâr Suresi82Mutaffifin Suresi83İnşikak Suresi84Bürûc Suresi85Târık Suresi86A'lâ Suresi87Ğâşiye Suresi88Fecr Suresi89Beled Suresi90Şems Suresi91Leyl Suresi92Duhâ Suresi93İnşirâh Suresi94Tin Suresi95Alak Suresi96Kadir Suresi97Beyyine Suresi98Zilzâl Suresi99Âdiyât Suresi100Kâria Suresi101Tekâsür Suresi102Asr Suresi103Hümeze Suresi104Fil Suresi105Kureyş Suresi106Mâ'ûn Suresi107Kevser Suresi108Kâfirûn Suresi109Nasr Suresi110Tebbet Suresi111İhlâs Suresi112Felâk Suresi113Nâs Suresi114
A'lâ Suresi87A'râf Suresi7Abese Suresi80Âdiyât Suresi100Ahkaf Suresi46Ahzâb Suresi33Âl-i İmrân Suresi3Alak Suresi96Ankebût Suresi29Asr Suresi103Bakara Suresi2Beled Suresi90Beyyine Suresi98Bürûc Suresi85Câsiye Suresi45Cin Suresi72Cum'a Suresi62Duhâ Suresi93Duhân Suresi44En'âm Suresi6Enbiyâ Suresi21Enfâl Suresi8Fâtiha Suresi1Fâtır Suresi35Fecr Suresi89Felâk Suresi113Fetih Suresi48Fil Suresi105Furkan Suresi25Fussilet Suresi41Ğâşiye Suresi88Hac Suresi22Hadid Suresi57Hâkka Suresi69Haşr Suresi59Hicr Suresi15Hucurât Suresi49Hûd Suresi11Hümeze Suresi104İbrahim Suresi14İhlâs Suresi112İnfitâr Suresi82İnsan Suresi76İnşikak Suresi84İnşirâh Suresi94İsrâ Suresi17Kadir Suresi97Kaf Suresi50Kâfirûn Suresi109Kalem Suresi68Kamer Suresi54Kâria Suresi101Kasas Suresi28Kehf Suresi18Kevser Suresi108Kıyamet Suresi75Kureyş Suresi106Leyl Suresi92Lokman Suresi31Mâ'ûn Suresi107Mâide Suresi5Meâric Suresi70Meryem Suresi19Mü'min Suresi40Mü'minûn Suresi23Mücâdele Suresi58Müddessir Suresi74Muhammed Suresi47Mülk Suresi67Mümtehine Suresi60Münâfikûn Suresi63Mürselât Suresi77Mutaffifin Suresi83Müzzemmil Suresi73Nahl Suresi16Nâs Suresi114Nasr Suresi110Nâziât Suresi79Nebe Suresi78Necm Suresi53Neml Suresi27Nisâ Suresi4Nuh Suresi71Nûr Suresi24Ra'd Suresi13Rahmân Suresi55Rûm Suresi30Sâd Suresi38Saf Suresi61Sâffât Suresi37Sebe Suresi34Secde Suresi32Şems Suresi91Şuarâ Suresi26Şûrâ Suresi42Tâ-Hâ Suresi20Tahrim Suresi66Talâk Suresi65Târık Suresi86Tebbet Suresi111Teğabün Suresi64Tekâsür Suresi102Tekvir Suresi81Tevbe Suresi9Tin Suresi95Tûr Suresi52Vâkıa Suresi56Yâsin Suresi36Yunus Suresi10Yusuf Suresi12Zâriyât Suresi51Zilzâl Suresi99Zuhruf Suresi43Zümer Suresi39
Alak Suresi96Kalem Suresi68Müzzemmil Suresi73Müddessir Suresi74Fâtiha Suresi1Tebbet Suresi111Tekvir Suresi81A'lâ Suresi87Leyl Suresi92Fecr Suresi89Duhâ Suresi93İnşirâh Suresi94Asr Suresi103Âdiyât Suresi100Kevser Suresi108Tekâsür Suresi102Mâ'ûn Suresi107Kâfirûn Suresi109Fil Suresi105Felâk Suresi113Nâs Suresi114İhlâs Suresi112Necm Suresi53Abese Suresi80Kadir Suresi97Şems Suresi91Bürûc Suresi85Tin Suresi95Kureyş Suresi106Kâria Suresi101Kıyamet Suresi75Hümeze Suresi104Mürselât Suresi77Kaf Suresi50Beled Suresi90Târık Suresi86Kamer Suresi54Sâd Suresi38A'râf Suresi7Cin Suresi72Yâsin Suresi36Furkan Suresi25Fâtır Suresi35Meryem Suresi19Tâ-Hâ Suresi20Vâkıa Suresi56Şuarâ Suresi26Neml Suresi27Kasas Suresi28İsrâ Suresi17Yunus Suresi10Hûd Suresi11Yusuf Suresi12Hicr Suresi15En'âm Suresi6Sâffât Suresi37Lokman Suresi31Sebe Suresi34Zümer Suresi39Mü'min Suresi40Fussilet Suresi41Şûrâ Suresi42Zuhruf Suresi43Duhân Suresi44Câsiye Suresi45Ahkaf Suresi46Zâriyât Suresi51Ğâşiye Suresi88Kehf Suresi18Nahl Suresi16Nuh Suresi71İbrahim Suresi14Enbiyâ Suresi21Mü'minûn Suresi23Secde Suresi32Tûr Suresi52Mülk Suresi67Hâkka Suresi69Meâric Suresi70Nebe Suresi78Nâziât Suresi79İnfitâr Suresi82İnşikak Suresi84Rûm Suresi30Ankebût Suresi29Mutaffifin Suresi83Bakara Suresi2Enfâl Suresi8Âl-i İmrân Suresi3Ahzâb Suresi33Mümtehine Suresi60Nisâ Suresi4Zilzâl Suresi99Hadid Suresi57Muhammed Suresi47Ra'd Suresi13Rahmân Suresi55İnsan Suresi76Talâk Suresi65Beyyine Suresi98Haşr Suresi59Nûr Suresi24Hac Suresi22Münâfikûn Suresi63Mücâdele Suresi58Hucurât Suresi49Tahrim Suresi66Teğabün Suresi64Saf Suresi61Cum'a Suresi62Fetih Suresi48Mâide Suresi5Tevbe Suresi9Nasr Suresi110

Ankebût Suresi


Ankebût Suresi 69 ayettir. Nüzulü Mekke'de olup 85. sure olarak inmiştir.
Kur'an-ı Kerim'de 395 sayfa numarasında yer almaktadır.

Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin.

. ayet ile . ayet arasını

بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

الٓمٓ ۠



Elif, Lam, Mim.
-1

وَلَقَدْ فَتَنَّا الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَلَيَعْلَمَنَّ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ صَدَقُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْكَاذِب۪ينَ



Andolsun ki Biz onlardan öncekileri de (bu sözleriyle) deneyip-imtihan ettik. (Herşeyi bilen) Allah ('İman ettik' sözündeki) doğruları da ortaya çıkaracak ve yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.
-3

مَنْ كَانَ يَرْجُوا لِقَٓاءَ اللّٰهِ فَاِنَّ اَجَلَ اللّٰهِ لَاٰتٍۜ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ



Kim Allah'a kavuşmayı umuyorsa, Allah'ın tayin ettiği süre kesinlikle yaklaşıp-gelmektedir. O Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyle bilendir).
-5

وَمَنْ جَاهَدَ فَاِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ لَغَنِيٌّ عَنِ الْعَالَم۪ينَ



Kim cihad ederse ancak kendisi için cihad etmiş olur. Allah, alemlerden müstağnidir (hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır).
-6

وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ حُسْناًۜ وَاِنْ جَاهَدَاكَ لِتُشْرِكَ ب۪ي مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَاۜ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ



Biz insana anne-babasına 'iyi ve güzel davranmasını' tavsiye ettik. Eğer onlar hakkında bilgin olmayan bir şeyi Bana ortak koşman için (seni) zorlarlarsa, (bu hususta) onlara itaat etme. Dönüşünüz Bana'dır. (O zaman dünyada) yapmış olduklarınızı size haber vereceğim.
-8

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ فَاِذَٓا اُو۫ذِيَ فِي اللّٰهِ جَعَلَ فِتْنَةَ النَّاسِ كَعَذَابِ اللّٰهِۜ وَلَئِنْ جَٓاءَ نَصْرٌ مِنْ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ اِنَّا كُنَّا مَعَكُمْۜ اَوَلَيْسَ اللّٰهُ بِاَعْلَمَ بِمَا ف۪ي صُدُورِ الْعَالَم۪ينَ



İnsanlardan öylesi vardır ki "Allah'a iman ettik" der fakat Allah uğrunda eziyet gördüğü zaman insanların fitnesini (geçici eziyetini) Allah'ın azabı gibi tutar ama Rabbinden bir nusret (yardım ve zafer) gelirse mutlaka (mü'minlere) "Biz gerçekten sizlerle birlikteydik" derler. Allah alemlerin (bütün yaratılmışların) sinelerinde olanı daha iyi bilen değil midir?
-10

وَلَيَعْلَمَنَّ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْمُنَافِق۪ينَ



Allah elbette ki ('İman ettik' diyenlerden gerçekten) iman edenleri de bilmekte ve münafıkları da kesinlikle bilmektedir.
-11

وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّبِعُوا سَب۪يلَنَا وَلْنَحْمِلْ خَطَايَاكُمْۜ وَمَا هُمْ بِحَامِل۪ينَ مِنْ خَطَايَاهُمْ مِنْ شَيْءٍۜ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ



Küfredenler iman edenlere "Siz bizim yolumuzu izleyin, sizin günahlarınızı biz yüklenelim" derler. Oysa (Biz izin versek bile) kendileri onların günahlarından hiçbir şeyi yüklenecek değillerdir. Onlar kesinlikle yalan söylemektedirler.
-12

وَلَيَحْمِلُنَّ اَثْقَالَهُمْ وَاَثْقَالاً مَعَ اَثْقَالِهِمْۘ وَلَيُسْـَٔلُنَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عَمَّا كَانُوا يَفْتَرُونَ۟



Onlar (yüklenmek istemeseler de) hem kendi yüklerini, hem de kendi yükleriyle birlikte (saptırdıklarının yüklendiğine benzer) daha nice yükleri de yüklenecekler ve kıyamet günü (dünyada) düzüp-uydurdukları şeylerden mutlaka sorguya çekileceklerdir.
-13

وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحاً اِلٰى قَوْمِه۪ فَلَبِثَ ف۪يهِمْ اَلْفَ سَنَةٍ اِلَّا خَمْس۪ينَ عَاماًۜ فَاَخَذَهُمُ الطُّوفَانُ وَهُمْ ظَالِمُونَ



Andolsun ki Biz Nuh'u kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik, o da aralarında elli yılı eksik olmak üzere bin sene kaldı. Sonunda onlar zulmetmekte devam ederken tufan kendilerini yakalayıverdi.
-14

وَاِبْرٰه۪يمَ اِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللّٰهَ وَاتَّقُوهُۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ



İbrahim de (gönderilmişti). Hani kavmine demişti ki "(Yalnızca) Allah'a kulluk edin ve O'ndan korkup-sakının. Bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır."
-16

وَاِنْ تُكَذِّبُوا فَقَدْ كَذَّبَ اُمَمٌ مِنْ قَبْلِكُمْۜ وَمَا عَلَى الرَّسُولِ اِلَّا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ



Eğer yalanlarsanız, sizden önceki ümmetler de yalanlamışlardır (ve akibetleri ortadadır). Resule düşen yalnızca apaçık bir tebliğdir.
-18

اَوَلَمْ يَرَوْا كَيْفَ يُبْدِئُ اللّٰهُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ



Onlar görmediler mi ki, Allah yaratmayı (yokluktan) nasıl başlatıyor sonra da onu (yokluğa) nasıl iade edecek? Bu, Allah'a kolaydır.
-19

قُلْ س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ بَدَاَ الْخَلْقَ ثُمَّ اللّٰهُ يُنْشِئُ النَّشْاَةَ الْاٰخِرَةَۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌۚ



De ki "Yeryüzünde gezip dolaşın da (ezeli hiçbir şey olmadığını görerek) yaratmaya (yoktan) nasıl başladığını bilip-anlayın. Allah (yokluğa iadeden) sonra ahiret yaratmasını da (yeniden) yaratacaktır. Allah her şeye kadirdir (güç yetirendir).
-20

فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا اقْتُلُوهُ اَوْ حَرِّقُوهُ فَاَنْجٰيهُ اللّٰهُ مِنَ النَّارِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ



(Kendilerini Allah'a çağıran İbrahim'e) kavminin cevabı ise "Onu öldürün ya da yakın" demelerinden ibaret oldu. Allah da onu ateşten kurtardı. Bunda, iman eden bir kavim için elbette ayetler vardır.
-24

وَقَالَ اِنَّمَا اتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْثَاناًۙ مَوَدَّةَ بَيْنِكُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ ثُمَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكْفُرُ بَعْضُكُمْ بِبَعْضٍ وَيَلْعَنُ بَعْضُكُمْ بَعْضاًۘ وَمَأْوٰيكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَۗ



(Ateşten salimen çıkan İbrahim) dedi ki "Siz Allah'ı bırakıp, dünya hayatında aranızda (ortak) bir sevgi bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. (Ama) sonra kıyamet günü bir kısmınız bir kısmınızı inkar edip-tanımayacak ve bir kısmınız bir kısmınıza lanet edeceksiniz. Sizin varacağınız yer ateştir ve hiçbir yardımcınız da yoktur."
-25

فَاٰمَنَ لَهُ لُوطٌۢ وَقَالَ اِنّ۪ي مُهَاجِرٌ اِلٰى رَبّ۪يۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ



Bunun üzerine Lut ona iman etti ve (İbrahim) dedi ki "Ben Rabbime hicret edeceğim. Hiç şüphesiz O Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).
-26

وَلُوطاً اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَۘ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ



Lut'u da (göndermiştik). Hani kavmine demişti ki "Siz gerçekten, sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı 'iğrenç bir utanmazlığı' yapıyorsunuz."
-28

اَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ وَتَقْطَعُونَ السَّب۪يلَ وَتَأْتُونَ ف۪ي نَاد۪يكُمُ الْمُنْكَرَۜ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا ائْتِنَا بِعَذَابِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ



Siz (yine de) erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve bir araya gelişlerinizde meşru olmayanı (iğrenç çirkinlikleri) ille de yapacak mısınız? Bunun üzerine kavminin cevabı "Eğer doğru söyleyen kimselerdensen bize Allah'ın azabını getir" demeleri oldu."
-29

قَالَ رَبِّ انْصُرْن۪ي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِد۪ينَ۟



(Lut) dedi ki "Rabbim fesat (bozgunculuk) çıkaranlara karşı bana yardım et."
-30

قَالَ اِنَّ ف۪يهَا لُـوطاًۜ قَالُوا نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَنْ ف۪يهَاۘ لَنُنَجِّيَنَّهُ وَاَهْلَـهُٓ اِلَّا امْرَاَتَهُۘ كَانَتْ مِنَ الْغَابِر۪ينَ



(İbrahim) dedi ki "Orada Lut da vardır." Dediler ki "Orada kimin olduğunu biz daha iyi bilmekteyiz. Kendi karısı dışında onu da, ailesini de elbette kurtaracağız. O (karısı) arkada kalacak olanlardandır."
-32

وَلَمَّٓا اَنْ جَٓاءَتْ رُسُلُنَا لُـوطاً س۪ٓيءَ بِهِمْ وَضَـاقَ بِهِمْ ذَرْعاً وَقَالُوا لَا تَخَفْ وَلَا تَحْزَنْ۠ اِنَّا مُنَجُّوكَ وَاَهْلَكَ اِلَّا امْرَاَتَكَ كَانَتْ مِنَ الْغَابِر۪ينَ



Elçilerimiz Lut'a geldikleri zaman onlar hakkında tasalandı ve (duyduğu endişeyle) göğsü daraldı. Dediler ki "Korkma ve tasalanma. Karın dışında seni de, aileni de muhakkak kurtaracağız. O ise arkada kalacak olanlardandır."
-33

اِنَّا مُنْزِلُونَ عَلٰٓى اَهْلِ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ رِجْزاً مِنَ السَّمَٓاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ



Fasıklık yapmalarından (yoldan çıkmalarından) dolayı bu memleket halkının üstüne gökten (feci-ağır) bir azab indireceğiz.
-34

وَلَقَدْ تَرَكْنَا مِنْهَٓا اٰيَةً بَيِّنَةً لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ



Andolsun ki Biz akledebilecek bir kavim için oradan (geriye kalan) apaçık bir ayet bırakmışızdır.
-35

فَكَذَّبُوهُ فَاَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَاَصْبَحُوا ف۪ي دَارِهِمْ جَاثِم۪ينَۘ



Fakat onu yalanladılar. Derken kendilerini amansız bir sarsıntı-titreme yakalayıverdi ve kendi yurtlarında dizüstü çökekaldılar.
-37

وَعَاداً وَثَمُودَا۬ وَقَدْ تَبَيَّنَ لَكُمْ مِنْ مَسَاكِنِهِمْ۠ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّب۪يلِ وَكَانُوا مُسْتَبْصِر۪ينَۙ



Ad'ı ve Semud'u da (helak ettik). Oturdukları yerlerden (onların başına ne geldiği) size belli olmaktadır. Şeytan onlara (kötü) amellerini güzel gösterip, onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar (yine de uyarıyı) görüp-anlayabilecek kimselerdi.
-38

وَقَارُونَ وَفِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مُوسٰى بِالْبَيِّنَاتِ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْاَرْضِ وَمَا كَانُوا سَابِق۪ينَۚ



Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da (helak ettik). Andolsun ki Musa onlara apaçık delillerle gelmişti ancak onlar yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (büyüklenerek Bizim ve azabımızın önüne) geçebilecek değillerdi.
-39

مَثَلُ الَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْلِيَٓاءَ كَمَثَلِ الْعَنْكَبُوتِۚ اِتَّخَذَتْ بَيْتاًۜ وَاِنَّ اَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنْكَبُوتِۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ



Allah'dan başka veliler-dostlar edinenlerin misali, kendine ev yapan örümceğin misali gibidir. (Oysa) evlerin en çürüğü-dayanıksız olanı (birçok yere bağlanıp-bağımlanan) örümcek evidir. (Bunu) anlayıp-bilselerdi.
-41

اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ مِنْ شَيْءٍۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ



Allah onların Kendisini bırakıp da hangi şeye yalvarıp-tapmakta olduklarını şüphesiz bilmektedir. O Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).
-42

وَتِلْكَ الْاَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِۚ وَمَا يَعْقِلُـهَٓا اِلَّا الْعَالِمُونَ



İşte Biz bu emsalleri insanlar için vermekteyiz. (Ancak) alimlerden başkası (bunları gereği gibi) akledip-kavrayamaz.
-43

اُتْلُ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَاَقِمِ الصَّلٰوةَۜ اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِۜ وَلَذِكْرُ اللّٰهِ اَكْبَرُۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ



Sana Kitab'tan vahyedileni oku ve namazı kıl. Muhakkak ki (gereği gibi kılınan) namaz hayasızlıktan (çirkince utanmazlıklardan) ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek ise elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah (bütün) yaptıklarınızı bilir.
-45

وَلَا تُجَادِلُٓوا اَهْلَ الْكِتَابِ اِلَّا بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۗ اِلَّا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ وَقُولُٓوا اٰمَنَّا بِالَّـذ۪ٓي اُنْزِلَ اِلَيْنَا وَاُنْزِلَ اِلَيْكُمْ وَاِلٰهُنَا وَاِلٰهُكُمْ وَاحِدٌ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ



İçlerinden zulmetmekte olanlar hariç olmak üzere Kitab ehliyle en güzel olanın (ayetlerle bildirilen rahmetli yaklaşımın) dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki "Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim ilahımız da, sizin ilahınız da birdir ve biz O'na teslim olanlarız."
-46

وَكَذٰلِكَ اَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَۜ فَالَّذ۪ينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يُؤْمِنُونَ بِه۪ۚ وَمِنْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ مَنْ يُؤْمِنُ بِه۪ۜ وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا الْكَافِرُونَ



İşte Biz sana (hakkı açıklayan) böyle bir Kitab indirdik. Bundan dolayı kendilerine Kitab verdiklerimiz (bu hakkı görerek) ona iman etmektedirler. Bunlardan da (ehl-i kitab olmayanlardan da) ona iman edecek olanlar vardır. Ayetlerimizi kafirlerden başkası bile bile inkar etmez.
-47

وَمَا كُنْتَ تَتْلُوا مِنْ قَبْلِه۪ مِنْ كِتَابٍ وَلَا تَخُطُّهُ بِيَم۪ينِكَ اِذاً لَارْتَابَ الْمُبْطِلُونَ



Bundan önce sen ne bir yazı-kitab okur, ne de onu (sağ) elinle yazardın. Öyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.
-48

بَلْ هُوَ اٰيَاتٌ بَيِّنَاتٌ ف۪ي صُدُورِ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَۜ وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا الظَّالِمُونَ



Hayır o (Kur'an) kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde (açılıp-yer eden) apaçık ayetlerdir. Ayetlerimizi ancak zalimler bile bile inkar eder.
-49

وَقَالُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ اٰيَاتٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ قُلْ اِنَّمَا الْاٰيَاتُ عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاِنَّـمَٓا اَنَا۬ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ



Dediler ki "Ona Rabbinden ayetler (birtakım mucizeler) indirmeli değil miydi?" De ki "Ayetler yalnızca Allah'ın katındadır. Ben sadece apaçık bir uyarıcı-korkutucuyum."
-50

وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِۜ وَلَوْلَٓا اَجَلٌ مُسَمًّى لَجَٓاءَهُمُ الْعَذَابُۜ وَلَيَأْتِيَنَّهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ



Senden azabı çarçabuk (acele getirmeni) istiyorlar. Eğer belirlenmiş bir süre-ecel olmasaydı, azab onlara elbette gelmiş olurdu. (Fakat bilmezler ki) kendileri hiç farkında değilken (azab) onlara ansızın gelecektir.
-53

يَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِۜ وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمُح۪يطَةٌ بِالْكَافِر۪ينَۙ



(Onlar) senden azabı çarçabuk (acele getirmeni) istiyorlar. (Oysa) cehennem, o küfre sapanları (an be an) kuşatıp-durmaktadır.
-54

يَا عِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ اَرْض۪ي وَاسِعَةٌ فَاِيَّايَ فَاعْبُدُونِ



Ey iman eden kullarım, şüphesiz Benim arzım geniştir. (Gerekirse hicret ederek) yalnızca Bana ibadet edin.
-56

وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُبَوِّئَنَّهُمْ مِنَ الْجَنَّةِ غُرَفاً تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ نِعْمَ اَجْرُ الْعَامِل۪ينَۗ



İman edip salih amellerde bulunanları, (işte) onları altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. (Salih) amellerde bulunanların ecri-mükafatı ne güzeldir.
-58

وَكَاَيِّنْ مِنْ دَٓابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَاۗ اَللّٰهُ يَرْزُقُهَا وَاِيَّاكُمْۘ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ



Kendi rızkını (biriktirip yanında) taşıyamayan nice canlı vardır ki onları da, sizi de Allah rızıklandırmaktadır. O Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyle bilendir).
-60

وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۚ فَاَنّٰى يُؤْفَكُونَ



Andolsun ki onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim müsahhar (emre hazır-yararınıza uygun) kıldı?" diye soracak olursan, şüphesiz "Allah" derler. (Bildikleri halde haktan) nasıl da çevrilip-döndürülüyorlar?
-61

اَللّٰهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ وَيَقْدِرُ لَهُۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ



Allah kullarından dilediğine rızkı bol verip-genişletir, (dilediğine de) kısar. Şüphesiz ki Allah (Alim'dir) herşeyi hakkıyle bilendir.
-62

وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ نَزَّلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ مِنْ بَعْدِ مَوْتِهَا لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ۟



Andolsun ki onlara "Gökten su indirip de ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?" diye soracak olursan, şüphesiz "Allah" derler. De ki "Hamd (bunları gerçekleştiren) Allah'a mahsustur." Hayır, onların çoğu (bu gerçekleri) düşünüp-akletmezler.
-63

وَمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌۜ وَاِنَّ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ



(Onlar için) bu dünya hayatı yalnızca bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. (Dikkate almadıkları) ahiret yurdu ise (işte) asıl hayat odur. (Onlar bunu) bilmiş olsalardı.
-64

فَاِذَا رَكِبُوا فِي الْفُلْكِ دَعَوُا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۚ فَلَمَّا نَجّٰيهُمْ اِلَى الْبَرِّ اِذَا هُمْ يُشْرِكُونَۙ



Onlar gemiye bindikleri zaman (denizde bir sıkıntıyla karşılaşınca) dini yalnızca O'na 'has kılan gönülden bağlılar' olarak Allah'a yalvarıp-yakarırlar. Ama onları karaya çıkarıp kurtarınca da, hemen şirk koşarlar.
-65

لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۙ وَلِيَتَمَتَّعُوا۠ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ



Kendilerine verdiğimize (yardım ve nimetlere) nankörlük etsinler ve yararlanıp-oyalansınlar (bakalım). (Ancak onlar ne yaptıklarını ve ne yapacağımızı) yakında bileceklerdir.
-66

اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّا جَعَلْنَا حَرَماً اٰمِناً وَيُتَخَطَّفُ النَّاسُ مِنْ حَوْلِهِمْۜ اَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَةِ اللّٰهِ يَكْفُرُونَ



Çevrelerindeki insanlar kapılıp-götürülürken, Bizim (Mekke'yi) emin bir harem (güvenli ve dokunulmaz bir yer) kıldığımızı görmediler mi? Onlar (yine de) batıla inanıp, Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
-67

وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِباً اَوْ كَذَّبَ بِالْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَهُۜ اَلَيْسَ ف۪ي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْكَافِر۪ينَ



Allah'a karşı yalan-iftira uydurandan veya kendisine hak geldiği halde onu yalan sayandan daha zalim kimdir? (Bizden korkup-sakınmayan bu) kafirlere cehennemde yer mi yok?
-68

وَالَّذ۪ينَ جَاهَدُوا ف۪ينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَاۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَمَعَ الْمُحْسِن۪ينَ



Bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette Kendi yollarımıza eriştireceğiz. Allah muhsinlerle (iyilik yapıp-güzel davrananlarla) beraberdir.
-69