Eski Masaüstü Görünüm

Ayet altı "Oku" ikonu bazı kullanıcılarda çalışmamaktadır. Sorun ile ilgili çalışmalarımız devam etmektedir.
Fâtiha Suresi1Bakara Suresi2Âl-i İmrân Suresi3Nisâ Suresi4Mâide Suresi5En'âm Suresi6A'râf Suresi7Enfâl Suresi8Tevbe Suresi9Yunus Suresi10Hûd Suresi11Yusuf Suresi12Ra'd Suresi13İbrahim Suresi14Hicr Suresi15Nahl Suresi16İsrâ Suresi17Kehf Suresi18Meryem Suresi19Tâ-Hâ Suresi20Enbiyâ Suresi21Hac Suresi22Mü'minûn Suresi23Nûr Suresi24Furkan Suresi25Şuarâ Suresi26Neml Suresi27Kasas Suresi28Ankebût Suresi29Rûm Suresi30Lokman Suresi31Secde Suresi32Ahzâb Suresi33Sebe Suresi34Fâtır Suresi35Yâsin Suresi36Sâffât Suresi37Sâd Suresi38Zümer Suresi39Mü'min Suresi40Fussilet Suresi41Şûrâ Suresi42Zuhruf Suresi43Duhân Suresi44Câsiye Suresi45Ahkaf Suresi46Muhammed Suresi47Fetih Suresi48Hucurât Suresi49Kaf Suresi50Zâriyât Suresi51Tûr Suresi52Necm Suresi53Kamer Suresi54Rahmân Suresi55Vâkıa Suresi56Hadid Suresi57Mücâdele Suresi58Haşr Suresi59Mümtehine Suresi60Saf Suresi61Cum'a Suresi62Münâfikûn Suresi63Teğabün Suresi64Talâk Suresi65Tahrim Suresi66Mülk Suresi67Kalem Suresi68Hâkka Suresi69Meâric Suresi70Nuh Suresi71Cin Suresi72Müzzemmil Suresi73Müddessir Suresi74Kıyamet Suresi75İnsan Suresi76Mürselât Suresi77Nebe Suresi78Nâziât Suresi79Abese Suresi80Tekvir Suresi81İnfitâr Suresi82Mutaffifin Suresi83İnşikak Suresi84Bürûc Suresi85Târık Suresi86A'lâ Suresi87Ğâşiye Suresi88Fecr Suresi89Beled Suresi90Şems Suresi91Leyl Suresi92Duhâ Suresi93İnşirâh Suresi94Tin Suresi95Alak Suresi96Kadir Suresi97Beyyine Suresi98Zilzâl Suresi99Âdiyât Suresi100Kâria Suresi101Tekâsür Suresi102Asr Suresi103Hümeze Suresi104Fil Suresi105Kureyş Suresi106Mâ'ûn Suresi107Kevser Suresi108Kâfirûn Suresi109Nasr Suresi110Tebbet Suresi111İhlâs Suresi112Felâk Suresi113Nâs Suresi114
A'lâ Suresi87A'râf Suresi7Abese Suresi80Âdiyât Suresi100Ahkaf Suresi46Ahzâb Suresi33Âl-i İmrân Suresi3Alak Suresi96Ankebût Suresi29Asr Suresi103Bakara Suresi2Beled Suresi90Beyyine Suresi98Bürûc Suresi85Câsiye Suresi45Cin Suresi72Cum'a Suresi62Duhâ Suresi93Duhân Suresi44En'âm Suresi6Enbiyâ Suresi21Enfâl Suresi8Fâtiha Suresi1Fâtır Suresi35Fecr Suresi89Felâk Suresi113Fetih Suresi48Fil Suresi105Furkan Suresi25Fussilet Suresi41Ğâşiye Suresi88Hac Suresi22Hadid Suresi57Hâkka Suresi69Haşr Suresi59Hicr Suresi15Hucurât Suresi49Hûd Suresi11Hümeze Suresi104İbrahim Suresi14İhlâs Suresi112İnfitâr Suresi82İnsan Suresi76İnşikak Suresi84İnşirâh Suresi94İsrâ Suresi17Kadir Suresi97Kaf Suresi50Kâfirûn Suresi109Kalem Suresi68Kamer Suresi54Kâria Suresi101Kasas Suresi28Kehf Suresi18Kevser Suresi108Kıyamet Suresi75Kureyş Suresi106Leyl Suresi92Lokman Suresi31Mâ'ûn Suresi107Mâide Suresi5Meâric Suresi70Meryem Suresi19Mü'min Suresi40Mü'minûn Suresi23Mücâdele Suresi58Müddessir Suresi74Muhammed Suresi47Mülk Suresi67Mümtehine Suresi60Münâfikûn Suresi63Mürselât Suresi77Mutaffifin Suresi83Müzzemmil Suresi73Nahl Suresi16Nâs Suresi114Nasr Suresi110Nâziât Suresi79Nebe Suresi78Necm Suresi53Neml Suresi27Nisâ Suresi4Nuh Suresi71Nûr Suresi24Ra'd Suresi13Rahmân Suresi55Rûm Suresi30Sâd Suresi38Saf Suresi61Sâffât Suresi37Sebe Suresi34Secde Suresi32Şems Suresi91Şuarâ Suresi26Şûrâ Suresi42Tâ-Hâ Suresi20Tahrim Suresi66Talâk Suresi65Târık Suresi86Tebbet Suresi111Teğabün Suresi64Tekâsür Suresi102Tekvir Suresi81Tevbe Suresi9Tin Suresi95Tûr Suresi52Vâkıa Suresi56Yâsin Suresi36Yunus Suresi10Yusuf Suresi12Zâriyât Suresi51Zilzâl Suresi99Zuhruf Suresi43Zümer Suresi39
Alak Suresi96Kalem Suresi68Müzzemmil Suresi73Müddessir Suresi74Fâtiha Suresi1Tebbet Suresi111Tekvir Suresi81A'lâ Suresi87Leyl Suresi92Fecr Suresi89Duhâ Suresi93İnşirâh Suresi94Asr Suresi103Âdiyât Suresi100Kevser Suresi108Tekâsür Suresi102Mâ'ûn Suresi107Kâfirûn Suresi109Fil Suresi105Felâk Suresi113Nâs Suresi114İhlâs Suresi112Necm Suresi53Abese Suresi80Kadir Suresi97Şems Suresi91Bürûc Suresi85Tin Suresi95Kureyş Suresi106Kâria Suresi101Kıyamet Suresi75Hümeze Suresi104Mürselât Suresi77Kaf Suresi50Beled Suresi90Târık Suresi86Kamer Suresi54Sâd Suresi38A'râf Suresi7Cin Suresi72Yâsin Suresi36Furkan Suresi25Fâtır Suresi35Meryem Suresi19Tâ-Hâ Suresi20Vâkıa Suresi56Şuarâ Suresi26Neml Suresi27Kasas Suresi28İsrâ Suresi17Yunus Suresi10Hûd Suresi11Yusuf Suresi12Hicr Suresi15En'âm Suresi6Sâffât Suresi37Lokman Suresi31Sebe Suresi34Zümer Suresi39Mü'min Suresi40Fussilet Suresi41Şûrâ Suresi42Zuhruf Suresi43Duhân Suresi44Câsiye Suresi45Ahkaf Suresi46Zâriyât Suresi51Ğâşiye Suresi88Kehf Suresi18Nahl Suresi16Nuh Suresi71İbrahim Suresi14Enbiyâ Suresi21Mü'minûn Suresi23Secde Suresi32Tûr Suresi52Mülk Suresi67Hâkka Suresi69Meâric Suresi70Nebe Suresi78Nâziât Suresi79İnfitâr Suresi82İnşikak Suresi84Rûm Suresi30Ankebût Suresi29Mutaffifin Suresi83Bakara Suresi2Enfâl Suresi8Âl-i İmrân Suresi3Ahzâb Suresi33Mümtehine Suresi60Nisâ Suresi4Zilzâl Suresi99Hadid Suresi57Muhammed Suresi47Ra'd Suresi13Rahmân Suresi55İnsan Suresi76Talâk Suresi65Beyyine Suresi98Haşr Suresi59Nûr Suresi24Hac Suresi22Münâfikûn Suresi63Mücâdele Suresi58Hucurât Suresi49Tahrim Suresi66Teğabün Suresi64Saf Suresi61Cum'a Suresi62Fetih Suresi48Mâide Suresi5Tevbe Suresi9Nasr Suresi110

Zuhruf Suresi


Zuhruf Suresi 89 ayettir. Nüzulü Mekke'de olup 63. sure olarak inmiştir.
Kur'an-ı Kerim'de 488 sayfa numarasında yer almaktadır.

Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin.

. ayet ile . ayet arasını

بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

حٰمٓۜ



Ha, Mim.
-1

وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ



Mübin (apaçık) olan Kitab'a andolsun.
-2

وَاِنَّهُ ف۪ٓي اُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَا لَعَلِيٌّ حَك۪يمٌۜ



Gerçekten o (Kur'an), Bizim katımızda bulunan Ana Kitab'tadır (Levh-i Mahfuz'dadır). Çok yücedir, hüküm ve hikmet doludur.
-4

اَفَنَضْرِبُ عَنْكُمُ الذِّكْرَ صَفْحاً اَنْ كُنْتُمْ قَوْماً مُسْرِف۪ينَ



Siz (ayetleri inkar edip) haddi aşan bir kavim oldunuz-olacaksınız diye şimdi o zikri (Kur'an ile uyarmayı) sizden uzaklaştırıp-vaz mı geçelim?
-5

وَكَمْ اَرْسَلْنَا مِنْ نَبِيٍّ فِي الْاَوَّل۪ينَ



Biz (sizden) öncekilere nice peygamberler göndermiştik.
-6

فَاَهْلَكْـنَٓا اَشَدَّ مِنْهُمْ بَطْشاً وَمَضٰى مَثَلُ الْاَوَّل۪ينَ



Bu yüzden Biz de kuvvet bakımından bunlardan çok daha şiddetli olanları helak ettik. Öncekilerin misali (Kur'an'da) geçmiştir.
-8

وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ الْعَز۪يزُ الْعَل۪يمُۙ



Andolsun ki onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan, elbette "Onları Aziz (üstün ve güçlü olan), Alim (herşeyi hakkıyle bilen Allah) yarattı" derler.
-9

لِتَسْتَوُ۫ا عَلٰى ظُهُورِه۪ ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ اِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ وَتَقُولُوا سُبْحَانَ الَّذ۪ي سَخَّرَ لَنَا هٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِن۪ينَۙ



Onların sırtlarına binip üzerlerine yerleştiğiniz zaman Rabbinizin nimetini zikredip-anarak şöyle diyesiniz "Bunları bize müsahhar (emre ve hizmete uygun) kılan (Allah sübhandır) münezzehtir-yücedir. Yoksa biz buna güç yetiremezdik."
-13

وَجَعَلُوا لَهُ مِنْ عِبَادِه۪ جُزْءاًۜ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَكَفُورٌ مُب۪ينٌۜ



(Ama onlar Allah'ın) kullarından bir kısmını O'nun bir parçası saydılar. İnsan gerçekten apaçık bir nankördür.
-15

اَمِ اتَّخَذَ مِمَّا يَخْلُقُ بَنَاتٍ وَاَصْفٰيكُمْ بِالْبَن۪ينَ۟



Yoksa (Allah) yarattıklarından kızları (Kendine) edindi de, erkekleri size mi ayırıp-bıraktı?
-16

وَاِذَا بُشِّرَ اَحَدُهُمْ بِمَا ضَرَبَ لِلرَّحْمٰنِ مَثَلاً ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَداًّ وَهُوَ كَظ۪يمٌ



Oysa onlardan biri Rahman'a isnad ettiği kız evladla müjdelendiği zaman (nedense kahrından) yüzü simsiyah kesilmiş olarak öfkesinden yutkundukça yutkunuyor.
-17

اَوَمَنْ يُنَشَّؤُ۬ا فِي الْحِلْيَةِ وَهُوَ فِي الْخِصَامِ غَيْرُ مُب۪ينٍ



Onlar zinet-süs içinde büyütülüp de mücadelede açık olmayanı mı (Allah'a yakıştırıyorlar)?
-18

وَجَعَلُوا الْمَلٰٓئِكَةَ الَّذ۪ينَ هُمْ عِبَادُ الرَّحْمٰنِ اِنَاثاًۜ اَشَهِدُوا خَلْقَهُمْۜ سَتُكْتَبُ شَهَادَتُهُمْ وَيُسْـَٔلُونَ



Onlar Rahman'ın kulları olan melekleri de dişi (olarak) tanımladılar. Kendileri onların yaratılışlarına şahid miydiler? Onların bu şahidlikleri yazılacak ve (bundan dolayı) sorguya çekileceklerdir.
-19

وَقَالُوا لَوْ شَٓاءَ الرَّحْمٰنُ مَا عَبَدْنَاهُمْۜ مَا لَهُمْ بِذٰلِكَ مِنْ عِلْمٍۗ اِنْ هُمْ اِلَّا يَخْرُصُونَۜ



Dediler ki "Eğer Rahman dilemiş olsaydı, biz onlara ibadet etmezdik." Onların bu hususta (hakka dayalı) hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece (zan ve tahminle) yalan söylemektedirler'.
-20

اَمْ اٰتَيْنَاهُمْ كِتَاباً مِنْ قَبْلِه۪ فَهُمْ بِه۪ مُسْتَمْسِكُونَ



Yoksa Biz onlara bundan (Kur'an'dan) önce bir Kitab verdik de, onlar ona mı sarılıp-tutunuyorlar?
-21

بَلْ قَالُٓوا اِنَّا وَجَدْنَٓا اٰبَٓاءَنَا عَلٰٓى اُمَّةٍ وَاِنَّا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ مُهْتَدُونَ



Hayır, onlar sadece "Gerçek şu ki biz atalarımızı bir ümmet-din üzerinde bulduk ve biz de onların bu izleri (yolları) üstünde gidiyoruz" dediler.
-22

وَكَذٰلِكَ مَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ ف۪ي قَرْيَةٍ مِنْ نَذ۪يرٍ اِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَٓاۙ اِنَّا وَجَدْنَٓا اٰبَٓاءَنَا عَلٰٓى اُمَّةٍ وَاِنَّا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ مُقْتَدُونَ



İşte (onlar) böyledir. Senden önce de hangi memlekete bir peygamber göndermişsek mutlaka onun refah içinde şımarıp-azanları "Gerçek şu ki biz atalarımızı bir ümmet-din üzerinde bulduk ve biz onların izlerine (yollarına) uyanlarız" demişlerdir.
-23

قَالَ اَوَلَوْ جِئْتُكُمْ بِاَهْدٰى مِمَّا وَجَدْتُمْ عَلَيْهِ اٰبَٓاءَكُمْۜ قَالُٓوا اِنَّا بِمَٓا اُرْسِلْتُمْ بِه۪ كَافِرُونَ



(Peygamberleri onlara) "Ben size atalarınızı üstünde bulduğunuz şeyden daha doğrusunu getirmiş olsamda mı (uymazsınız)?" deyince onlar "Doğrusu biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkar ediyoruz" demişlerdir.
-24

فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّب۪ينَ۟



Biz de onlardan intikam aldık. İşte bir bak, (ayetlerimizi) yalanlayanların sonu-akibeti nasıl oldu?
-25

وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ٓ اِنَّن۪ي بَرَٓاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَۙ



Hani İbrahim babasına ve kavmine demişti ki "Gerçekten ben sizin tapmakta olduklarınızdan uzağım."
-26

اِلَّا الَّذ۪ي فَطَرَن۪ي فَاِنَّهُ سَيَهْد۪ينِ



(Ancak) beni yaratan hariç. O beni hidayete (doğru yola) yöneltip-iletecektir.
-27

وَجَعَلَهَا كَلِمَةً بَاقِيَةً ف۪ي عَقِبِه۪ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ



(Allah) bunu (bu tevhidi yaklaşımı) ondan sonra gelecek olanlar arasında baki-kalıcı bir kelime kıldı ki, onlar da böylece doğru yola dönsünler.
-28

بَلْ مَتَّعْتُ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَاٰبَٓاءَهُمْ حَتّٰى جَٓاءَهُمُ الْحَقُّ وَرَسُولٌ مُب۪ينٌ



Hayır (onlara zulmedilmedi). Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayıcı bir resul gelinceye kadar metalandırıp-geçindirdim.
-29

وَلَمَّا جَٓاءَهُمُ الْحَقُّ قَالُوا هٰذَا سِحْرٌ وَاِنَّا بِه۪ كَافِرُونَ



Ancak kendilerine hak gelince "Bu bir sihirdir, doğrusu biz onu inkar ediyoruz" dediler.
-30

اَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَتَ رَبِّكَۜ نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُمْ مَع۪يشَتَهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَتَّخِذَ بَعْضُهُمْ بَعْضاً سُخْرِياًّۜ وَرَحْمَتُ رَبِّكَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ



Senin Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? (Kendilerini senden zengin görenler bilsinler ki) dünya hayatında onların maişetlerini-geçimliklerini aralarında Biz paylaştırdık ve birbirlerine iş gördürmeleri için (malca) bir bölümünü bir bölümü üzerinde derecelerle üstün kıldık. (Ancak) senin Rabbinin (sana olan bu) rahmeti, onların toplayıp-yığmakta olduklarından daha hayırlıdır.
-32

وَلَوْلَٓا اَنْ يَكُونَ النَّاسُ اُمَّةً وَاحِدَةً لَجَعَلْنَا لِمَنْ يَكْفُرُ بِالرَّحْمٰنِ لِبُيُوتِهِمْ سُقُفاً مِنْ فِضَّةٍ وَمَعَارِجَ عَلَيْهَا يَظْهَرُونَۙ



Eğer insanlar (heveslenecekleri refahla azıp, küfürde) tek bir ümmet olacak olmasaydı, Rahman'ı inkar edenlerin (hepsinin) evlerine gümüşten tavanlar ve üzerinde yükselecekleri yollar-merdivenler yapardık.
-33

وَلِبُيُوتِهِمْ اَبْوَاباً وَسُرُراً عَلَيْهَا يَتَّكِؤُ۫نَۙ



Evlerine (görkemli) kapılar ve üzerinde yaslanıp-dayanacakları (bambaşka) koltuklar.
-34

وَزُخْرُفاًۜ وَاِنْ كُلُّ ذٰلِكَ لَمَّا مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۜ وَالْاٰخِرَةُ عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُتَّق۪ينَ۟



Ve (daha nice) çekici süsler-mücevherler (verirdik). Bütün bunlar sadece dünya hayatının metaıdır (geçici yararıdır). Ahiret ise Rabbinin katında muttakiler (korkup-sakınanlar) içindir.
-35

وَمَنْ يَعْشُ عَنْ ذِكْرِ الرَّحْمٰنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَاناً فَهُوَ لَهُ قَر۪ينٌ



Kim Rahman'ın zikrini (yüz çevirip) görmezlikten gelirse, Biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık bu (şeytan) onun yakın bir dostu olur.
-36

وَاِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّب۪يلِ وَيَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ مُهْتَدُونَ



Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları (doğru) yoldan alıkoyarlar. Onlar ise kendilerinin hidayette (doğru yolda) olduklarını sanırlar.
-37

حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَنَا قَالَ يَا لَيْتَ بَيْن۪ي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ فَبِئْسَ الْقَر۪ينُ



Sonunda Bize geldiği zaman (şeytanına) der ki "Keşke benimle senin aranda iki doğu (arası) uzaklığı olsaydı. (Meğer sen) ne kötü bir yakın-dost (muşsun)."
-38

وَلَنْ يَنْفَعَكُمُ الْيَوْمَ اِذْ ظَلَمْتُمْ اَنَّكُمْ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ



(Onlara, bu pişmanlığınız) "Bugün size hiçbir yarar sağlamaz. Çünkü siz zulmettiniz. Şüphesiz siz azabda da ortaksınız" (denilir).
-39

اَفَاَنْتَ تُسْمِــعُ الصُّمَّ اَوْ تَهْدِي الْعُمْيَ وَمَنْ كَانَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ



(Ey Resulüm) yoksa sağır olanlara sen mi işittireceksin veya (hakka karşı) kör olanı ve açıkça bir sapıklık içinde bulunanı (sen mi) hidayete (doğru yola) erdireceksin.
-40

فَاِمَّا نَذْهَبَنَّ بِكَ فَاِنَّا مِنْهُمْ مُنْتَقِمُونَۙ



Eğer Biz seni alıp-götürsek bile mutlaka onlardan intikam alırız.
-41

اَوْ نُرِيَنَّكَ الَّذ۪ي وَعَدْنَاهُمْ فَاِنَّا عَلَيْهِمْ مُقْتَدِرُونَ



Ya da onlara vaadettiğimiz şeyi sana gösteririz. Biz elbette ki onların üstünde güç yetirenleriz.
-42

فَاسْتَمْسِكْ بِالَّـذ۪ٓي اُو۫حِيَ اِلَيْكَۚ اِنَّكَ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ



(Ey Muhammed,) sana vahyedilene sımsıkı-tutun. Şüphesiz ki sen dosdoğru bir yol üzerindesin.
-43

وَاِنَّهُ لَذِكْرٌ لَكَ وَلِقَوْمِكَۚ وَسَوْفَ تُسْـَٔلُونَ



Muhakkak ki bu (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacak-sorumlu tutulacaksınız.
-44

وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مُوسٰى بِاٰيَاتِنَٓا اِلٰى فِرْعَوْنَ وَمَلَا۬ئِه۪ فَقَالَ اِنّ۪ي رَسُولُ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ



Andolsun ki Biz Musa'yı Firavun'a ve onun 'önde gelen çevresine' ayetlerimizle gönderdik. (Onlara) "Gerçekten ben, alemlerin Rabbinin resulüyüm-elçisiyim" dedi.
-46

فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ بِاٰيَاتِنَٓا اِذَا هُمْ مِنْهَا يَضْحَكُونَ



Fakat (Musa) onlara ayetlerimizle geldiği zaman (gördü ki) onlar bunlara (ayetlerimize) gülüp-alay ediyorlar.
-47

وَمَا نُر۪يهِمْ مِنْ اٰيَةٍ اِلَّا هِيَ اَكْبَرُ مِنْ اُخْتِهَاۘ وَاَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ



(Oysa) Biz onlara biri diğerinden büyük olmayan hiçbir ayet (mucize) göstermedik. (Anlayıp-inkardan hakka) dönerler diye Biz onları (kıtlık, tufan, çekirge gibi türlü) azabla yakalayıverdik.
-48

وَقَالُوا يَٓا اَيُّهَ السَّاحِرُ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَ اِنَّـنَا لَمُهْتَدُونَ



Ve onlar (ilk azabımızı görünce) dediler ki "Ey sihirbaz. Sende olan ahdi (sana verdiği söz) adına bizim için Rabbine dua et (bu azabı kaldırsın ki), biz gerçekten hidayete (doğru yola) gelenler olacağız."
-49

فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ اِذَا هُمْ يَنْكُثُونَ



Fakat onlardan azabı kaldırıp-giderince (görüldü ki) onlar hemen (sözlerinden dönüp) andlarını bozuyorlar.
-50

اَمْ اَنَا۬ خَيْرٌ مِنْ هٰذَا الَّذ۪ي هُوَ مَه۪ينٌ وَلَا يَكَادُ يُب۪ينُ



Yoksa ben, neredeyse (söz ve meramını) anlatamayacak durumda bulunan şu acizden (zavallı adamdan) daha hayırlı değil miyim?
-52

فَلَوْلَٓا اُلْقِيَ عَلَيْهِ اَسْوِرَةٌ مِنْ ذَهَبٍ اَوْ جَٓاءَ مَعَهُ الْمَلٰٓئِكَةُ مُقْتَرِن۪ينَ



(Eğer o doğru söylüyorsa) üzerine altından bilezikler atılıp-verilmeli, ya da kendisiyle beraber yardımcı melekler gelmeli değil miydi?
-53

فَاسْتَخَفَّ قَوْمَهُ فَاَطَاعُوهُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْماً فَاسِق۪ينَ



(Firavun) böylece kendi kavmini küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler. Gerçekten onlar fasık (yoldan çıkmış) bir kavimdi.
-54

فَلَمَّٓا اٰسَفُونَا انْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَاَغْرَقْنَاهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ



Sonunda Bizi (Bizimle olan kullarımızı) eseflendirip-üzünce onlardan intikam aldık, hepsini suda-boğduk.
-55

فَجَعَلْنَاهُمْ سَلَفاً وَمَثَلاً لِلْاٰخِر۪ينَ۟



Böylece onları sonradan (aynı küfür yolunda) gelecekler için bir selef (bir geçmiş) ve ibret misali kıldık.
-56

وَلَمَّا ضُرِبَ ابْنُ مَرْيَمَ مَثَلاً اِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّونَ



Meryem oğlu (İsa) bir misal olarak anlatılınca senin kavmin hemen ondan (bir delil bulduklarını sanarak) bağrışmaya başladılar.
-57

وَقَالُٓوا ءَاٰلِهَتُنَا خَيْرٌ اَمْ هُوَۜ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ اِلَّا جَدَلاًۜ بَلْ هُمْ قَوْمٌ خَصِمُونَ



Dediler ki "Bizim ilahlarımız mı hayırlı yoksa o mu?" Bunu (bu misali) sırf seninle tartışmak için ortaya attılar. Hayır, onlar düşman-kavgacı bir kavimdir.
-58

وَلَوْ نَشَٓاءُ لَجَعَلْنَا مِنْكُمْ مَلٰٓئِكَةً فِي الْاَرْضِ يَخْلُفُونَ



Eğer Biz dilemiş olsaydık elbette sizden melekler kılardık da, yeryüzünde (sizin yerinize geçer) halef olurlardı.
-60

وَاِنَّهُ لَعِلْمٌ لِلسَّاعَةِ فَلَا تَمْتَرُنَّ بِهَا وَاتَّبِعُونِۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ



Hiç şüphesiz o, (kıyamet) saati için bir ilimdir. Öyleyse onda sakın kuşkuya kapılmayın ve bana uyun. Dosdoğru olan yol budur.
-61

وَلَا يَصُدَّنَّكُمُ الشَّيْطَانُۚ اِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُب۪ينٌ



Şeytan sakın sizi (bundan) alıkoymasın. Gerçekten o, sizin için apaçık bir düşmandır.
-62

وَلَمَّا جَٓاءَ ع۪يسٰى بِالْبَيِّنَاتِ قَالَ قَدْ جِئْتُكُمْ بِالْحِكْمَةِ وَلِاُبَيِّنَ لَكُمْ بَعْضَ الَّذ۪ي تَخْتَلِفُونَ ف۪يهِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِ



İsa açık belgelerle-delillerle geldiği zaman dedi ki "Ben size hikmetle ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için geldim. Artık Allah'dan korkup-sakının ve bana itaat edin."
-63

اِنَّ اللّٰهَ هُوَ رَبّ۪ي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ



Şüphesiz ki Allah, O benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk edin. Dosdoğru olan yol budur.
-64

فَاخْتَلَفَ الْاَحْزَابُ مِنْ بَيْنِهِمْۚ فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْ عَذَابِ يَوْمٍ اَل۪يمٍ



Fakat içlerinden birtakım fırkalar ihtilafa düştüler. Artık elim-acıklı bir günün azabından dolayı vay o zulmetmiş olanlara.
-65

هَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّا السَّاعَةَ اَنْ تَأْتِيَهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ



Onlar hiç farkında değillerken kendilerine ansızın geliverecek olan (kıyamet) saatinden başkasını mı bekliyorlar?
-66

اَلْاَخِلَّٓاءُ يَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ اِلَّا الْمُتَّق۪ينَۜ‌۟



O gün muttakiler (korkup-sakınanlar) dışında dostlar birbirlerine (bir kısmı, bir kısmına) düşman olurlar.
-67

يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَٓا اَنْتُمْ تَحْزَنُونَۚ



(Allah sakınanlara buyurur ki) "Ey kullarım, bugün size korku yoktur ve siz hüzne kapılacak da değilsiniz."
-68

اُدْخُلُوا الْجَنَّةَ اَنْتُمْ وَاَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ



Siz ve eşleriniz cennete girin, 'sevinç içinde ağırlanacaksınız.'
-70

يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِصِحَافٍ مِنْ ذَهَبٍ وَاَكْوَابٍۚ وَف۪يهَا مَا تَشْتَه۪يهِ الْاَنْفُسُ وَتَلَذُّ الْاَعْيُنُۚ وَاَنْتُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَۚ



Onların etrafında altın tepsiler ve kadehlerle dolaşılır. Orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin (görmekten hoşlandığı) lezzet aldığı her şey vardır. Ve siz orada ebedi kalacak olanlarsınız."
-71

لَكُمْ ف۪يهَا فَاكِهَةٌ كَث۪يرَةٌ مِنْهَا تَأْكُلُونَ



Orada sizin için birçok meyveler vardır, onlardan yersiniz.
-73

اِنَّ الْمُجْرِم۪ينَ ف۪ي عَذَابِ جَهَنَّمَ خَالِدُونَۚ



Muhakkak ki mücrimler (suçlu-günahkarlar), cehennem azabı içinde ebedi kalacak olanlardır.
-74

لَا يُفَتَّرُ عَنْهُمْ وَهُمْ ف۪يهِ مُبْلِسُونَۚ



Onlardan (azab) hafifletilmez ve onlar da onun (azabın) içinde umudlarını tamamen kaybetmiş kimselerdir.
-75

وَنَادَوْا يَا مَالِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَۜ قَالَ اِنَّكُمْ مَاكِثُونَ



(Cehennem bekçisine) "Ey malik, Rabbin bizim işimizi bitirsin" diye haykırdılar. O da "Gerçekten siz (bu durumda) kalacak olanlarsınız" dedi.
-77

لَقَدْ جِئْنَاكُمْ بِالْحَقِّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَكُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ



Andolsun ki Biz size hakkı getirdik fakat sizin bir çoğunuz hakkı kerih-çirkin görenlerdiniz".
-78

اَمْ اَبْرَمُٓوا اَمْراً فَاِنَّا مُبْرِمُونَۚ



Yoksa onlar (kendilerince) karar verip-işi sağlam mı tuttular? Fakat Biz de (işimizi ve kararımızı) sağlam tutanlarız.
-79

اَمْ يَحْسَبُونَ اَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوٰيهُمْۜ بَلٰى وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ



Yoksa onlar Bizim kendilerinin sırlarını ve fısıltılarını-gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır (işitiyoruz) ve onların yanlarındaki elçilerimiz de (her şeyi) yazıyorlar.
-80

قُلْ اِنْ كَانَ لِلرَّحْمٰنِ وَلَدٌۗ فَاَنَا۬ اَوَّلُ الْعَابِد۪ينَ



De ki "Eğer Rahman'ın (gerçekten bir) çocuğu olsaydı, (bu bir beşer değil İlah olacağı için) ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum.
-81

سُبْحَانَ رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ



Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi (olan Allah sübhandır) onların vasıflandırmalarından münezzehtir-yücedir.
-82

فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتّٰى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذ۪ي يُوعَدُونَ



Artık sen onları bırak, kendilerine vaadedilen günlerine kavuşuncaya kadar oynayıp-oyalansınlar.
-83

وَهُوَ الَّذ۪ي فِي السَّمَٓاءِ اِلٰهٌ وَفِي الْاَرْضِ اِلٰهٌۜ وَهُوَ الْحَك۪يمُ الْعَل۪يمُ



Göklerde ilah ve yerde ilah olan O'dur. O Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir), Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir).
-84

وَتَبَارَكَ الَّذ۪ي لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۚ وَعِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِۚ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ



Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü Kendisine ait olan (Allah) çok yücedir-mukaddestir. (Kıyamet) saatinin ilmi O'nun katındadır ve siz O'na döndürüleceksiniz.
-85

وَلَا يَمْلِكُ الَّذ۪ينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الشَّفَاعَةَ اِلَّا مَنْ شَهِدَ بِالْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ



O'nun dışında tapmakta oldukları şefaatte bulunmaya malik değildirler. Ancak hak ile şehadet edenler bunun dışındadır ve onlar (kimlere şefaat edebileceklerini) bilirler.
-86

وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَهُمْ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُ فَاَنّٰى يُؤْفَكُونَۙ



Andolsun ki onlara "Kendilerini kim yarattı?" diye soracak olursan kesinlikle "Allah" derler. (O halde haktan) nasıl da çevrilip-döndürülüyorlar?
-87

وَق۪يلِه۪ يَا رَبِّ اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمٌ لَا يُؤْمِنُونَۢ



Onun (Resulümün) "Ya Rab" demesi (hakkı için), onlar imana gelmez bir kavimdirler.
-88

فَاصْفَحْ عَنْهُمْ وَقُلْ سَلَامٌۜ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ



Şimdi sen (üzülmeksizin) onlardan vazgeç (onlara aldırma) ve "Selam" de. Artık yakında bileceklerdir.
-89