Eski Masaüstü Görünüm

Ayet altı "Oku" ikonu bazı kullanıcılarda çalışmamaktadır. Sorun ile ilgili çalışmalarımız devam etmektedir.
Fâtiha Suresi1Bakara Suresi2Âl-i İmrân Suresi3Nisâ Suresi4Mâide Suresi5En'âm Suresi6A'râf Suresi7Enfâl Suresi8Tevbe Suresi9Yunus Suresi10Hûd Suresi11Yusuf Suresi12Ra'd Suresi13İbrahim Suresi14Hicr Suresi15Nahl Suresi16İsrâ Suresi17Kehf Suresi18Meryem Suresi19Tâ-Hâ Suresi20Enbiyâ Suresi21Hac Suresi22Mü'minûn Suresi23Nûr Suresi24Furkan Suresi25Şuarâ Suresi26Neml Suresi27Kasas Suresi28Ankebût Suresi29Rûm Suresi30Lokman Suresi31Secde Suresi32Ahzâb Suresi33Sebe Suresi34Fâtır Suresi35Yâsin Suresi36Sâffât Suresi37Sâd Suresi38Zümer Suresi39Mü'min Suresi40Fussilet Suresi41Şûrâ Suresi42Zuhruf Suresi43Duhân Suresi44Câsiye Suresi45Ahkaf Suresi46Muhammed Suresi47Fetih Suresi48Hucurât Suresi49Kaf Suresi50Zâriyât Suresi51Tûr Suresi52Necm Suresi53Kamer Suresi54Rahmân Suresi55Vâkıa Suresi56Hadid Suresi57Mücâdele Suresi58Haşr Suresi59Mümtehine Suresi60Saf Suresi61Cum'a Suresi62Münâfikûn Suresi63Teğabün Suresi64Talâk Suresi65Tahrim Suresi66Mülk Suresi67Kalem Suresi68Hâkka Suresi69Meâric Suresi70Nuh Suresi71Cin Suresi72Müzzemmil Suresi73Müddessir Suresi74Kıyamet Suresi75İnsan Suresi76Mürselât Suresi77Nebe Suresi78Nâziât Suresi79Abese Suresi80Tekvir Suresi81İnfitâr Suresi82Mutaffifin Suresi83İnşikak Suresi84Bürûc Suresi85Târık Suresi86A'lâ Suresi87Ğâşiye Suresi88Fecr Suresi89Beled Suresi90Şems Suresi91Leyl Suresi92Duhâ Suresi93İnşirâh Suresi94Tin Suresi95Alak Suresi96Kadir Suresi97Beyyine Suresi98Zilzâl Suresi99Âdiyât Suresi100Kâria Suresi101Tekâsür Suresi102Asr Suresi103Hümeze Suresi104Fil Suresi105Kureyş Suresi106Mâ'ûn Suresi107Kevser Suresi108Kâfirûn Suresi109Nasr Suresi110Tebbet Suresi111İhlâs Suresi112Felâk Suresi113Nâs Suresi114
A'lâ Suresi87A'râf Suresi7Abese Suresi80Âdiyât Suresi100Ahkaf Suresi46Ahzâb Suresi33Âl-i İmrân Suresi3Alak Suresi96Ankebût Suresi29Asr Suresi103Bakara Suresi2Beled Suresi90Beyyine Suresi98Bürûc Suresi85Câsiye Suresi45Cin Suresi72Cum'a Suresi62Duhâ Suresi93Duhân Suresi44En'âm Suresi6Enbiyâ Suresi21Enfâl Suresi8Fâtiha Suresi1Fâtır Suresi35Fecr Suresi89Felâk Suresi113Fetih Suresi48Fil Suresi105Furkan Suresi25Fussilet Suresi41Ğâşiye Suresi88Hac Suresi22Hadid Suresi57Hâkka Suresi69Haşr Suresi59Hicr Suresi15Hucurât Suresi49Hûd Suresi11Hümeze Suresi104İbrahim Suresi14İhlâs Suresi112İnfitâr Suresi82İnsan Suresi76İnşikak Suresi84İnşirâh Suresi94İsrâ Suresi17Kadir Suresi97Kaf Suresi50Kâfirûn Suresi109Kalem Suresi68Kamer Suresi54Kâria Suresi101Kasas Suresi28Kehf Suresi18Kevser Suresi108Kıyamet Suresi75Kureyş Suresi106Leyl Suresi92Lokman Suresi31Mâ'ûn Suresi107Mâide Suresi5Meâric Suresi70Meryem Suresi19Mü'min Suresi40Mü'minûn Suresi23Mücâdele Suresi58Müddessir Suresi74Muhammed Suresi47Mülk Suresi67Mümtehine Suresi60Münâfikûn Suresi63Mürselât Suresi77Mutaffifin Suresi83Müzzemmil Suresi73Nahl Suresi16Nâs Suresi114Nasr Suresi110Nâziât Suresi79Nebe Suresi78Necm Suresi53Neml Suresi27Nisâ Suresi4Nuh Suresi71Nûr Suresi24Ra'd Suresi13Rahmân Suresi55Rûm Suresi30Sâd Suresi38Saf Suresi61Sâffât Suresi37Sebe Suresi34Secde Suresi32Şems Suresi91Şuarâ Suresi26Şûrâ Suresi42Tâ-Hâ Suresi20Tahrim Suresi66Talâk Suresi65Târık Suresi86Tebbet Suresi111Teğabün Suresi64Tekâsür Suresi102Tekvir Suresi81Tevbe Suresi9Tin Suresi95Tûr Suresi52Vâkıa Suresi56Yâsin Suresi36Yunus Suresi10Yusuf Suresi12Zâriyât Suresi51Zilzâl Suresi99Zuhruf Suresi43Zümer Suresi39
Alak Suresi96Kalem Suresi68Müzzemmil Suresi73Müddessir Suresi74Fâtiha Suresi1Tebbet Suresi111Tekvir Suresi81A'lâ Suresi87Leyl Suresi92Fecr Suresi89Duhâ Suresi93İnşirâh Suresi94Asr Suresi103Âdiyât Suresi100Kevser Suresi108Tekâsür Suresi102Mâ'ûn Suresi107Kâfirûn Suresi109Fil Suresi105Felâk Suresi113Nâs Suresi114İhlâs Suresi112Necm Suresi53Abese Suresi80Kadir Suresi97Şems Suresi91Bürûc Suresi85Tin Suresi95Kureyş Suresi106Kâria Suresi101Kıyamet Suresi75Hümeze Suresi104Mürselât Suresi77Kaf Suresi50Beled Suresi90Târık Suresi86Kamer Suresi54Sâd Suresi38A'râf Suresi7Cin Suresi72Yâsin Suresi36Furkan Suresi25Fâtır Suresi35Meryem Suresi19Tâ-Hâ Suresi20Vâkıa Suresi56Şuarâ Suresi26Neml Suresi27Kasas Suresi28İsrâ Suresi17Yunus Suresi10Hûd Suresi11Yusuf Suresi12Hicr Suresi15En'âm Suresi6Sâffât Suresi37Lokman Suresi31Sebe Suresi34Zümer Suresi39Mü'min Suresi40Fussilet Suresi41Şûrâ Suresi42Zuhruf Suresi43Duhân Suresi44Câsiye Suresi45Ahkaf Suresi46Zâriyât Suresi51Ğâşiye Suresi88Kehf Suresi18Nahl Suresi16Nuh Suresi71İbrahim Suresi14Enbiyâ Suresi21Mü'minûn Suresi23Secde Suresi32Tûr Suresi52Mülk Suresi67Hâkka Suresi69Meâric Suresi70Nebe Suresi78Nâziât Suresi79İnfitâr Suresi82İnşikak Suresi84Rûm Suresi30Ankebût Suresi29Mutaffifin Suresi83Bakara Suresi2Enfâl Suresi8Âl-i İmrân Suresi3Ahzâb Suresi33Mümtehine Suresi60Nisâ Suresi4Zilzâl Suresi99Hadid Suresi57Muhammed Suresi47Ra'd Suresi13Rahmân Suresi55İnsan Suresi76Talâk Suresi65Beyyine Suresi98Haşr Suresi59Nûr Suresi24Hac Suresi22Münâfikûn Suresi63Mücâdele Suresi58Hucurât Suresi49Tahrim Suresi66Teğabün Suresi64Saf Suresi61Cum'a Suresi62Fetih Suresi48Mâide Suresi5Tevbe Suresi9Nasr Suresi110

Şuarâ Suresi


Şuarâ Suresi 227 ayettir. Nüzulü Mekke'de olup 47. sure olarak inmiştir.
Kur'an-ı Kerim'de 366 sayfa numarasında yer almaktadır.

Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin.

. ayet ile . ayet arasını

بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

طٰسٓمٓۜ



Ta, Sin, Mim.
-1

تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْمُب۪ينِ



Bunlar mübin (apaçık) Kitab'ın ayetleridir.
-2

لَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَفْسَكَ اَلَّا يَكُونُوا مُؤْمِن۪ينَ



Onlar (iman edip) mü'min olmuyorlar diye neredeyse kendini mahvedeceksin.
-3

اِنْ نَشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَٓاءِ اٰيَةً فَظَلَّتْ اَعْنَاقُهُمْ لَهَا خَاضِع۪ينَ



Dilersek onların üzerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de ona karşı (inkarsız ve itirazsız olarak) boyunları eğilip kalır.
-4

فَقَدْ كَذَّبُوا فَسَيَأْت۪يهِمْ اَنْبٰٓؤُ۬ا مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ



Onlar (şimdi) yalanlamışlardır fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri kendilerine yakında gelecektir.
-6

اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الْاَرْضِ كَمْ اَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ



Yeryüzüne bir bakmadılar mı ki, Biz onda her kerim (güzel ve övülen) çiftten nice ürünler bitirdik.
-7

وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟



Hiç kuşkusuz senin Rabbin Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).
-9

قَوْمَ فِرْعَوْنَۜ اَلَا يَتَّقُونَ



Firavun'un kavmine, hala sakınmayacaklar mı?
-11

قَالَ رَبِّ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اَنْ يُكَذِّبُونِۜ



(Musa) dedi ki "Rabbim, onların beni yalanlamalarından korkmaktayım."
-12

وَيَض۪يقُ صَدْر۪ي وَلَا يَنْطَلِقُ لِسَان۪ي فَاَرْسِلْ اِلٰى هٰرُونَ



Göğsüm sıkışmakta, dilim dönmemektedir. Bundan dolayı Harun'a da (elçilik vererek bana yardımcı) gönder.
-13

وَلَهُمْ عَلَيَّ ذَنْبٌ فَاَخَافُ اَنْ يَقْتُلُونِۚ



(Ayrıca) onların bana karşı (dava edecekleri işlenmiş) bir suç var. (Bundan dolayı) beni öldürmelerinden korkmaktayım.
-14

قَالَ كَلَّاۚ فَاذْهَبَا بِاٰيَاتِنَٓا اِنَّا مَعَكُمْ مُسْتَمِعُونَ



(Allah) buyurdu ki "Hayır (seni asla öldüremezler). İkiniz de ayetlerimle gidin, şüphesiz ki Biz sizinle birlikteyiz (ve herşeyi) işitmekteyiz."
-15

فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَٓا اِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ



Firavun'a giderek deyin ki Biz (ikimiz) alemlerin Rabbi'nin resulüyüz-elçisiyiz."
-16

اَنْ اَرْسِلْ مَعَنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۜ



İsrailoğullarını bizimle birlikte göndermen için (sana geldik).
-17

قَالَ اَلَمْ نُرَبِّكَ ف۪ينَا وَل۪يداً وَلَبِثْتَ ف۪ينَا مِنْ عُمُرِكَ سِن۪ينَ



(Gittiklerinde Firavun) dedi ki "Biz seni çocukken yanımıza (himayemize) alıp büyütmedik mi? Sen ömrünün birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi?"
-18

وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّت۪ي فَعَلْتَ وَاَنْتَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ



Ve sen (bu iyiliğimize rağmen) yapacağın işi (cinayeti) de işledin, sen nankörlerdensin.
-19

قَالَ فَعَلْتُـهَٓا اِذاً وَاَنَا۬ مِنَ الضَّٓالّ۪ينَۜ



(Musa) dedi ki "Ben onu yaptığım zaman (o konuyu) bilmeyen-şaşkınlardandım."
-20

فَفَرَرْتُ مِنْكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ ل۪ي رَبّ۪ي حُكْماً وَجَعَلَن۪ي مِنَ الْمُرْسَل۪ينَ



Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hüküm-hikmet verdi ve beni gönderilen resullerden kıldı.
-21

وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَيَّ اَنْ عَبَّدْتَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۜ



(Lutuf gibi göstererek) başıma kaktığın nimet de, İsrailoğullarını (çocuklarını öldürerek kendine) köle kılmandan dolayıdır.
-22

قَالَ رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۜ اِنْ كُنْتُمْ مُوقِن۪ينَ



(Musa, Firavun ve çevresindekilere) dedi ki "Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan her şeyin Rabbidir. Eğer yakin getirenlerden (kesin olarak anlamaya ehil kimselerden) iseniz (hakikat böyledir)."
-24

قَالَ لِمَنْ حَوْلَـهُٓ اَلَا تَسْتَمِعُونَ



(Firavun) çevresindekilere "(Niye itiraz etmeyip susuyorsunuz yoksa) İşitmiyor musunuz?" dedi.
-25

قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ



(Musa, Firavun'un çevresindekilere) dedi ki "O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbidir."
-26

قَالَ اِنَّ رَسُولَكُمُ الَّـذ۪ٓي اُرْسِلَ اِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ



(Firavun ise çevresindekilere) dedi ki "Size gönderilen bu elçiniz, mutlaka bir delidir."
-27

قَالَ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَاۜ اِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ



(Musa devam ederek) "Eğer aklınızı kullansanız (anlarsınız ki) O, doğunun, batının ve bunlar arasında olan her şeyin Rabbidir" dedi.
-28

قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ اِلٰهاً غَيْر۪ي لَاَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُون۪ينَ



(Firavun Musa'ya) "Andolsun ki benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka zindana atacağım" dedi.
-29

قَالَ اَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَيْءٍ مُب۪ينٍ



(Musa) "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?" dedi.
-30

قَالَ فَأْتِ بِه۪ٓ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ



(Firavun) dedi ki "Eğer doğru sözlülerden isen onu getir."
-31

فَاَلْقٰى عَصَاهُ فَاِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُب۪ينٌۚ



Bunun üzerine asasını atıp-bırakıverdi, o da hemen açıkça bir sü'ban (koskoca bir yılan-ejderha) oluverdi.
-32

وَنَزَعَ يَدَهُ فَاِذَا هِيَ بَيْضَٓاءُ لِلنَّاظِر۪ينَ۟



Elini de çekip çıkardı, o da bakanlar için 'bembeyaz parlayıvermişti'.
-33

قَالَ لِلْمَلَأِ حَوْلَـهُٓ اِنَّ هٰذَا لَسَاحِرٌ عَل۪يمٌۙ



(Bazı ileri gelenler, Firavun'a ve) çevresindeki önde gelenlere dedi ki "Doğrusu bu bilgin bir sihirbazdır."
-34

يُر۪يدُ اَنْ يُخْرِجَكُمْ مِنْ اَرْضِكُمْ بِسِحْرِه۪ۗ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ



Sihriyle sizi yurdunuzdan sürüp-çıkarmak istiyor. (Firavun, o halde) "Siz ne diyorsunuz?" (dedi).
-35

يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَل۪يمٍ



Bütün bilgin sihirbazları sana getirsinler.
-37

فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِم۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍۙ



Sihirbazlar bilinen bir günün belirlenen vaktinde bir araya getirildi.
-38

وَق۪يلَ لِلنَّاسِ هَلْ اَنْتُمْ مُجْتَمِعُونَۙ



İnsanlara (ve İsrailoğullarına) "Siz de toplanıyor musunuz?" denildi.
-39

لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ اِنْ كَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَ



(Dediler ki gelip-toplanacağız) "Eğer galip gelirlerse biz de sihirbazlara uyarız."
-40

فَلَمَّا جَٓاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ اَئِنَّ لَنَا لَاَجْراً اِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِب۪ينَ



Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a "Şayet biz üstün gelirsek, bize kesinlikle bir ücret (bir armağan) vardır değil mi?" dediler.
-41

قَالَ نَعَمْ وَاِنَّكُمْ اِذاً لَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَ



(Firavun) "Evet" dedi. "(Ayrıca) siz en yakınlarımdan olacaksınız."
-42

فَاَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ اِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ



Onlar da iplerini ve asalarını atıverdiler. (Ve) "Firavun'un kudreti-büyüklüğü adına, üstün gelecek olanlar muhakkak bizleriz" dediler.
-44

فَاَلْقٰى مُوسٰى عَصَاهُ فَاِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَۚ



(Ardından) Musa da asasını (Allah adına) atıp-bırakıverdi, (bir de ne görsünler) o (onların) uydurduklarını yutuveriyor.
-45

فَاُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِد۪ينَۙ



Sihirbazlar (hemen) secdeye kapandılar.
-46

رَبِّ مُوسٰى وَهٰرُونَ



Musa'nın ve Harun'un Rabbine.
-48

قَالَ اٰمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ اَنْ اٰذَنَ لَكُمْۚ اِنَّهُ لَكَب۪يرُكُمُ الَّذ۪ي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَۚ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَۜ لَاُقَطِّعَنَّ اَيْدِيَكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَاُصَلِّبَنَّكُمْ اَجْمَع۪ينَ



(Firavun) dedi ki "Ben size izin vermeden ona inandınız öyle mi? Hiç tartışmasız o size sihiri öğreten büyüğünüzdür. Şimdi (ne yaptığınızı ve cezanızı) bileceksiniz. Andolsun ki ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve hepinizi asıp-sallandıracağım."
-49

قَالُوا لَا ضَيْرَۘ اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَۚ



(Önceden sihirbaz olan mü'minler) dediler ki "Hiç zararı yok. Biz muhakkak ki Rabbimize döneceğiz."
-50

اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَل۪يلُونَۙ



(Gelip-toplananlara dedi ki) "Bunlar azınlık olan bir topluluktur."
-54

وَاِنَّهُمْ لَنَا لَـغَٓائِظُونَۙ



Bize karşı öfkelenmişler (bizi de öfkelendirmişlerdir.)
-55

وَاِنَّا لَجَم۪يعٌ حَاذِرُونَۜ



Biz ise uyanık-tedbirli bir toplumuz.
-56

فَاَخْرَجْنَاهُمْ مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ



Biz onları (bu uyanık-tedbirli kavmi) bahçelerden ve pınarlardan çıkardık.
-57

وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَر۪يمٍۙ



Hazinelerden ve soylu makamdan da.
-58

كَذٰلِكَۜ وَاَوْرَثْنَاهَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۚ



(Bütün) bunlara israiloğullarını mirasçı kıldık.
-59

فَاَتْبَعُوهُمْ مُشْرِق۪ينَ



(Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.
-60

فَلَمَّا تَـرَٓاءَ الْجَمْعَانِ قَالَ اَصْحَابُ مُوسٰٓى اِنَّا لَمُدْرَكُونَۚ



İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın adamları "Gerçekten yakalandık" dediler.
-61

قَالَ كَلَّاۚ اِنَّ مَعِيَ رَبّ۪ي سَيَهْد۪ينِ



(Musa) "Hayır-asla" dedi. "Şüphesiz Rabbim benimledir, bana yol gösterecektir."
-62

وَاَزْلَفْنَا ثَمَّ الْاٰخَر۪ينَۚ



Ötekilerini de oraya yaklaştırdık.
-64

وَاَنْجَيْنَا مُوسٰى وَمَنْ مَعَهُٓ اَجْمَع۪ينَۚ



Musa'yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtardık.
-65

اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ



Elbette ki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değillerdir.
-67

وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟



Hiç şüphesiz senin Rabbin Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).
-68

وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ اِبْرٰه۪يمَۢ



Onlara İbrahim'in haberini de aktarıp-oku.
-69

اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَا تَعْبُدُونَ



Hani babasına ve kavmine "Siz neye tapıyorsunuz?" demişti.
-70

قَالُوا نَعْبُدُ اَصْنَاماً فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِف۪ينَ



Demişlerdi ki "Putlara (temsili heykellere) tapıyoruz, onlar için (kararlı ve sürekli bir şekilde) ibadet edip-duruyoruz."
-71

قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ اِذْ تَدْعُونَۙ



(İbrahim) dedi ki "Çağırdığınız zaman onlar sizi işitiyorlar mı?"
-72

اَوْ يَنْفَعُونَكُمْ اَوْ يَضُرُّونَ



Ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor mu?
-73

قَالُوا بَلْ وَجَدْنَٓا اٰبَٓاءَنَا كَذٰلِكَ يَفْعَلُونَ



Hayır dediler. "Biz atalarımızı böyle yaparlarken (onlara böyle taparlarken) bulduk."
-74

قَالَ اَفَرَاَيْتُمْ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَۙ



(İbrahim) dedi ki "(Şimdi) neye taptığınızı (biraz olsun) düşünüp-gördünüz mü?"
-75

فَاِنَّهُمْ عَدُوٌّ ل۪ٓي اِلَّا رَبَّ الْعَالَم۪ينَۙ



Bunlar (bu ilah edindikleriniz) benim düşmanımdır yalnızca alemlerin Rabbi hariç
-77

اَلَّذ۪ي خَلَقَن۪ي فَهُوَ يَهْد۪ينِۙ



Ki beni yaratan ve bana hidayet veren (doğru yolu gösteren) O'dur.
-78

وَاِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْف۪ينِۖ



Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur.
-80

وَالَّذ۪ي يُم۪يتُن۪ي ثُمَّ يُحْي۪ينِۙ



Beni öldürecek sonra diriltecek olan O'dur.
-81

رَبِّ هَبْ ل۪ي حُكْماً وَاَلْحِقْن۪ي بِالصَّالِح۪ينَۙ



Rabbim bana hüküm-hikmet bağışla ve beni salih olanlara kat.
-83

وَاجْعَلْ ل۪ي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْاٰخِر۪ينَۙ



Sonra gelecekler arasında benim için (konuşanlara, yalan ve iftiralardan uzak) bir lisan-ı sıdk (doğruluk dili) ver.
-84

وَاجْعَلْن۪ي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّع۪يمِۙ



Beni (nimetlerle donatılmış) Naim cennetinin mirasçılarından kıl.
-85

وَاغْفِرْ لِاَب۪ٓي اِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّٓالّ۪ينَۙ



Babamı da bağışla (ona iman ve tevbe nasip et), o şaşırıp-sapanlardandır.
-86

وَلَا تُخْزِن۪ي يَوْمَ يُبْعَثُونَۙ



Beni (insanların) diriltilecekleri gün mahcup etme.
-87

يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَۙ



O gün ne mal fayda verir, ne de çocuklar.
-88

اِلَّا مَنْ اَتَى اللّٰهَ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍۜ



Ancak Allah'a kalb-i selimle (temiz bir kalple) gelenler başka.
-89

وَاُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّق۪ينَۙ



(O gün) cennet muttakilere (takva sahiblerine) yaklaştırılır.
-90

وَبُرِّزَتِ الْجَح۪يمُ لِلْغَاو۪ينَۙ



Cehennem de azgınlara açılıp-gösterilir.
-91

مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ هَلْ يَنْصُرُونَكُمْ اَوْ يَنْتَصِرُونَۜ



Allah'ın dışında olan (taptıklarınız). Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine yardımları dokunuyor mu?
-93

فَكُبْكِبُوا ف۪يهَا هُمْ وَالْغَاوُ۫نَۙ



Oraya (cehenneme) onlar ve azgınlar atılırlar.
-94

وَجُنُودُ اِبْل۪يسَ اَجْمَعُونَۜ



Ve iblis'in bütün askerleri-orduları da.
-95

قَالُوا وَهُمْ ف۪يهَا يَخْتَصِمُونَۙ



Orada birbirleriyle çekişip-tartışarak derler ki
-96

تَاللّٰهِ اِنْ كُنَّا لَف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍۙ



Vallahi (Allah'a andolsun) biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.
-97

اِذْ نُسَوّ۪يكُمْ بِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ



Biz sizi (siz taptıklarımızı) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk.
-98

وَمَٓا اَضَلَّـنَٓا اِلَّا الْمُجْرِمُونَ



Bizi mücrimlerden (suçlu-günahkarlardan) başka (teşvik edip) saptıran da olmadı.
-99

فَمَا لَنَا مِنْ شَافِع۪ينَۙ



Artık bizim için ne bir şefaatçi var
-100

وَلَا صَد۪يقٍ حَم۪يمٍ



Ne de candan-yakın bir dost.
-101

فَلَوْ اَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ



Keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da müminlerden olabilsek.
-102

اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ



Elbette ki bunda (cinler ve insanlar için) bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değillerdir.
-103

وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟



Hiç şüphesiz senin Rabbin Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).
-104

كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍۨ الْمُرْسَل۪ينَۚ



Nuh kavmi de (Nuh'u ve Nuh ile) gönderilenleri yalanladı.
-105

اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ نُوحٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ



Hani kardeşleri Nuh onlara demişti ki "Korkup-sakınmaz mısınız?"
-106

اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ



Ben size gönderilmiş güvenilir bir resulüm.
-107

فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ



(Artık) Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.
-108

وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۚ



Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim-mükafatım yalnızca alemlerin Rabbine aittir.
-109

فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۜ



(Kendiniz için) Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.
-110

قَالُٓوا اَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْاَرْذَلُونَۜ



Dediler ki "Sana bayağı (düşük ve seviyesiz) insanlar uymuşken, biz sana hiç inanır mıyız?"
-111

قَالَ وَمَا عِلْم۪ي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَۚ



Dedi ki "Onların yaptıkları (niyet ve kalbi durumları) hakkında benim bilgim yoktur."
-112

اِنْ حِسَابُهُمْ اِلَّا عَلٰى رَبّ۪ي لَوْ تَشْعُرُونَۚ



Onların hesabı yalnızca Rabbime aittir. Eğer düşünüp-anlıyorsanız (bu böyledir.)
-113

وَمَٓا اَنَا۬ بِطَارِدِ الْمُؤْمِن۪ينَۚ



Ve ben (siz istemiyorsunuz diye) mü'min olanları kovacak değilim.
-114

اِنْ اَنَا۬ اِلَّا نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۜ



Ben yalnızca apaçık bir uyarıcı-korkutucuyum.
-115

قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ۬ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُوم۪ينَۜ



Dediler ki "Eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten taşa tutulanlardan olacaksın."
-116

قَالَ رَبِّ اِنَّ قَوْم۪ي كَذَّبُونِۚ



(Nuh en sonunda) dedi ki "Rabbim, kavmim beni yalanladı."
-117

فَافْتَحْ بَيْن۪ي وَبَيْنَهُمْ فَتْحاً وَنَجِّن۪ي وَمَنْ مَعِيَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ



(Artık) benimle onların arasında Sen hükmünü ver. Beni ve benimle beraber olan mü'minleri kurtar.
-118

فَاَنْجَيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِۚ



Bunun üzerine Biz de onu ve onunla beraber olanları o dolu gemi içinde (taşıyarak) kurtardık.
-119

ثُمَّ اَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاق۪ينَۜ



Sonra da geride kalanları suda boğduk.
-120

اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ



Elbette ki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değillerdir.
-121

وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟



Hiç şüphesiz senin Rabbin Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).
-122

كَذَّبَتْ عَادٌۨ الْمُرْسَل۪ينَۚ



Ad (kavmi) de (Hud'u ve Hud ile) gönderilenleri yalanladı.
-123

اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ هُودٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ



Hani kardeşleri Hud onlara demişti ki "Korkup-sakınmaz mısınız?"
-124

اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ



Ben size gönderilmiş güvenilir bir resulüm.
-125

فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ



(Artık) Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.
-126

وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ



Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim-mükafatım yalnızca alemlerin Rabbine aittir.
-127

اَتَبْنُونَ بِكُلِّ ر۪يعٍ اٰيَةً تَعْبَثُونَۙ



Siz her yüksek yere bir alamet-anıt inşa edip, (boş işlerle) uğraşıp-oyalanıyor musunuz?
-128

وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِـعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَۚ



Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar-yapıtlar mı ediniyorsunuz?
-129

وَاِذَا بَطَشْتُمْ بَطَشْتُمْ جَبَّار۪ينَۚ



Tutup-yakaladığınız zaman zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?
-130

فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ



(Artık) Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.
-131

وَاتَّقُوا الَّـذ۪ٓي اَمَدَّكُمْ بِمَا تَعْلَمُونَۚ



Bildiğiniz şeylerle size yardım edenden korkup-sakının.
-132

اَمَدَّكُمْ بِاَنْعَامٍ وَبَن۪ينَۙ



Size hayvanlar, çocuklar ihsan etti.
-133

وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍۚ



Bahçeler ve pınarlar da (bağışladı).
-134

اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍۜ



Doğrusu ben sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım.
-135

قَالُوا سَوَٓاءٌ عَلَيْنَٓا اَوَعَظْتَ اَمْ لَمْ تَكُنْ مِنَ الْوَاعِظ۪ينَۙ



Dediler ki "Sen öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da bizim için birdir (hiç farketmez)."
-136

اِنْ هٰذَٓا اِلَّا خُلُقُ الْاَوَّل۪ينَۙ



Bu (tehditlerin) öncekilerin (geçmişte gönderildiğini söyleyenlerin) adetinden (geleneksel sözlerinden) başka bir şey değildir.
-137

فَكَذَّبُوهُ فَاَهْلَكْنَاهُمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ



(Böylece) onu yalanladılar, Biz de onları helak ettik. Elbetteki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değillerdir.
-139

وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟



Hiç şüphesiz senin Rabbin Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).
-140

كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَل۪ينَۚ



Semud (kavmi) de (Salihi ve Salih ile) gönderilenleri yalanladı.
-141

اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ صَالِحٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ



Hani kardeşleri Salih onlara demişti ki "Korkup-sakınmaz mısınız?"
-142

اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ



Ben size gönderilmiş güvenilir bir resulüm.
-143

فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ



(Artık) Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.
-144

وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ



Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim-mükafatım yalnızca alemlerin Rabbine aittir.
-145

اَتُتْرَكُونَ ف۪ي مَا هٰهُنَٓا اٰمِن۪ينَۙ



Siz burada (hep) güven içinde mi bırakılacaksınız?
-146

ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ



Bahçelerin, pınarların içinde
-147

وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَض۪يمٌۚ



Ekinler ve yumuşak tomurcuklu hurmalıklar arasında?
-148

وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتاً فَارِه۪ينَۚ



Dağlardan da ustalıkla zevkli-keyifli evler yontuyorsunuz.
-149

فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ



(Artık) Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.
-150

اَلَّذ۪ينَ يُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ



Ki onlar yeryüzünde bozgunculuk yaparlar da ıslah etmezler.
-152

مَٓا اَنْتَ اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَاۚ فَأْتِ بِاٰيَةٍ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ



Sen bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası da değilsin. Eğer sadıklardan (doğru sözlülerden) isen bir ayet (mucize) getir-görelim.
-154

قَالَ هٰذِه۪ نَاقَةٌ لَهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَعْلُومٍۚ



(Salih) dedi ki "İşte bu dişi devedir. Su içme hakkı onundur, belli bir günün su içme hakkı da sizindir."
-155

وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُٓوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ



(Sakın) ona bir kötülükle dokunmayın sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.
-156

فَعَقَرُوهَا فَاَصْبَحُوا نَادِم۪ينَۙ



(Sonunda) onu kestiler (fakat) pişman oldular.
-157

فَاَخَذَهُمُ الْعَذَابُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ



(Çünkü) azab onları yakaladı. Elbetteki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değillerdir.
-158

وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟



Hiç şüphesiz senin Rabbin Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).
-159

كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍۨ الْمُرْسَل۪ينَۚ



Lut (kavmi) de (Lut'u ve Lut ile) gönderilenleri yalanladı.
-160

اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ لُوطٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ



Hani kardeşleri Lut onlara demişti ki "Korkup-sakınmaz mısınız?"
-161

اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ



Ben size gönderilmiş güvenilir bir resulüm.
-162

فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ



(Artık) Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.
-163

وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ



Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim-mükafatım yalnızca alemlerin Rabbine aittir.
-164

اَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَم۪ينَۙ



Siz (şehvetle) alemler-insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz?
-165

وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْۜ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ



Rabbinizin sizler için yaratmış olduğu (temiz) eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan bir kavimsiniz."
-166

قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ۬ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَج۪ينَ



Dediler ki "Ey Lut, buna (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, mutlaka (buradan) sürülüp-çıkarılanlardan olacaksın."
-167

قَالَ اِنّ۪ي لِعَمَلِكُمْ مِنَ الْقَال۪ينَۜ



Dedi ki "Gerçekten ben sizin bu yapmakta olduğunuza buğzedenlerdenim (öfke ile karşı olanlardanım)."
-168

رَبِّ نَجِّن۪ي وَاَهْل۪ي مِمَّا يَعْمَلُونَ



Rabbim beni ve ailemi bunların yaptıklarından (vebalinden ve belasından) kurtar.
-169

اِلَّا عَجُوزاً فِي الْغَابِر۪ينَۚ



Yalnızca bir kocakarı müstesna. O geride kalanlardan (oldu).
-171

ثُمَّ دَمَّرْنَا الْاٰخَر۪ينَۚ



Sonra geride kalanların hepsini helak ettik.
-172

وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَراًۚ فَسَٓاءَ مَطَرُ الْمُنْذَر۪ينَ



Üzerlerine bir yağmur yağdırdık. Uyarılıp-korkutulanların (fakat inkar edenlerin) yağmuru ne kadar kötüdür.
-173

اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ



Elbette ki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değillerdir.
-174

وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟



Hiç şüphesiz senin Rabbin Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).
-175

كَذَّبَ اَصْحَابُ لْـَٔيْكَةِ الْمُرْسَل۪ينَۚ



Eyke halkı da (Şuayb'ı ve Şuayb ile) gönderilenleri yalanladı.
-176

اِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ



Hani Şuayb onlara demişti ki "Korkup-sakınmaz mısınız?"
-177

اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ



Ben size gönderilmiş güvenilir bir resulüm.
-178

فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ



(Artık) Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.
-179

وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ



Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim-mükafatım yalnızca alemlerin Rabbine aittir.
-180

وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ اَشْيَٓاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْاَرْضِ مُفْسِد۪ينَۚ



İnsanların eşyasını (gerçek değerinden) düşürüp-eksiltmeyin ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
-183

وَمَٓا اَنْتَ اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا وَاِنْ نَظُنُّكَ لَمِنَ الْكَاذِب۪ينَۚ



Sen bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin. Biz senin yalancılardan olduğunu sanmaktayız.
-186

فَاَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفاً مِنَ السَّمَٓاءِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَۜ



Eğer sadıklardan (doğru sözlülerden) isen üstümüze gökten bir parça düşürüver.
-187

قَالَ رَبّ۪ٓي اَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ



(Şuayb) dedi ki "Rabbim, yaptıklarınızı iyi bilmektedir.
-188

فَكَذَّبُوهُ فَاَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِۜ اِنَّهُ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ



Onu yalanladılar ve onları o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı.
-189

اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ



Elbette ki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değillerdir.
-190

وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟



Hiç şüphesiz senin Rabbin Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).
-191

وَاِنَّهُ لَتَنْز۪يلُ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ



Gerçekten o (Kur'an), alemlerin Rabbinin indirmesidir.
-192

نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْاَم۪ينُۙ



Onu Ruhu'l-Emin (Cebrail) indirdi.
-193

عَلٰى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنْذِر۪ينَۙ



Uyarıp-korkutuculardan olman için senin kalbine (indirmiştir).
-194

بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُب۪ينٍۜ



Açık-yalın bir arapçayla.
-195

وَاِنَّهُ لَف۪ي زُبُرِ الْاَوَّل۪ينَ



O (Kur'ani gerçekler) öncekilerin Kitab'larında da zikredilmiştir.
-196

وَلَوْ نَزَّلْنَاهُ عَلٰى بَعْضِ الْاَعْجَم۪ينَۙ



Biz onu (arapça ayetlerimizi) arapça bilmeyen birine indirseydik
-198

فَقَرَاَهُ عَلَيْهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ مُؤْمِن۪ينَۜ



(O da) onlara karşı onu okusaydı yine de iman etmezlerdi.
-199

كَذٰلِكَ سَلَكْنَاهُ ف۪ي قُلُوبِ الْمُجْرِم۪ينَۜ



Biz onu (ayetlerimizi) mücrimlerin (suçlu-günahkarların) kalbine böyle (kuşkularla) sokarız.
-200

فَيَأْتِيَهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَۙ



O (azab) da onlara, kendileri farkında olmadan ansızın gelecektir.
-202

فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنْظَرُونَۜ



Derler ki "Acaba bize mühlet verilir mi?"
-203

اَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ



(Oysa dünyada iken) onlar Bizim azabımızı çabuklaştırmak istiyorlardı?
-204

اَفَرَاَيْتَ اِنْ مَتَّعْنَاهُمْ سِن۪ينَۙ



Gördün mü, Biz onları yıllarca yararlandırsak
-205

ثُمَّ جَٓاءَهُمْ مَا كَانُوا يُوعَدُونَۙ



Sonra kendilerine vaad edilen (azab günü) geliverse
-206

مَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يُمَتَّعُونَۜ



Onların (dünyada yıllarca zevkle) yaşayıp-yararlanmaları kendilerine hiçbir fayda sağlamaz.
-207

وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا لَهَا مُنْذِرُونَۗۛ



Biz bir uyarıcı-korkutucu olmaksızın hiçbir ülkeyi helak etmiş (yıkıma uğratmış) değiliz.
-208

ذِكْرٰى۠ۛ وَمَا كُنَّا ظَالِم۪ينَ



(Onlara öğüt verilmiş) hatırlatma (yapılmıştır). Biz zulmedenler değiliz.
-209

وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاط۪ينُ



Onu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmemiştir.
-210

وَمَا يَنْبَغ۪ي لَهُمْ وَمَا يَسْتَط۪يعُونَۜ



Bu (iş) onlara düşmez-yakışmaz ve güçleri de yetmez.
-211

اِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَۜ



Çünkü onlar (inmeden önce vahyi dinlemekten) işitmekten uzak tutulmuşlardır.
-212

فَلَا تَدْعُ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّب۪ينَۚ



Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarıp-yakarma yoksa azaba uğratılanlardan olursun.
-213

وَاَنْذِرْ عَش۪يرَتَكَ الْاَقْرَب۪ينَۙ



(Öncelikle) en yakın hısımlarını (akrabalarını-soydaşlarını) uyarıp-korkut.
-214

وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّـبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ



Mü'minlerden sana tabi olanlara (koruyucu-şefkat) kanatlarını ger.
-215

فَاِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ اِنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِمَّا تَعْمَلُونَۚ



Eğer sana karşı gelirlerse de ki "Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım."
-216

وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَز۪يزِ الرَّح۪يمِۙ



Aziz (üstün ve güçlü) ve Rahim'e (rahmetiyle çok esirgeyen Allah'a) tevekkül et.
-217

اَلَّذ۪ي يَرٰيكَ ح۪ينَ تَقُومُۙ



Kıyam ettiğin (namaza kalktığın) zaman O seni görmektedir.
-218

وَتَقَلُّبَكَ فِي السَّاجِد۪ينَ



Secde edenler arasında (önlerine geçmeden-kenardan) dolaşmanı da.
-219

اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ



O Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyle bilendir).
-220

هَلْ اُنَبِّئُكُمْ عَلٰى مَنْ تَنَزَّلُ الشَّيَاط۪ينُۜ



Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi?
-221

تَنَزَّلُ عَلٰى كُلِّ اَفَّاكٍ اَث۪يمٍۙ



Onlar günaha düşkün olan her yalancıya-iftiracıya inerler.
-222

يُلْقُونَ السَّمْعَ وَاَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَۜ



Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.
-223

وَالشُّعَرَٓاءُ يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُ۫نَۜ



(Bunlardan, şeytanlara kulak verenlerden) şairler (var ya), onlara da azgın-sapıklar uyar.
-224

اَلَمْ تَرَ اَنَّهُمْ ف۪ي كُلِّ وَادٍ يَه۪يمُونَۙ



Görmedin mi onlar herbir vadide (alçak yerlerde) vehmedip-şaşkınca dolaşırlar.
-225

وَاَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَۙ



Ve onlar yapmadıkları-yapmayacakları şeyleri söylerler.
-226

اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللّٰهَ كَث۪يراً وَانْتَصَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُواۜ وَسَيَعْلَمُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُٓوا اَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ



Ancak (şairlerden) iman edenler, salih amellerde bulunanlar, Allah'ı çokça zikredenler ve zulme (haksızlığa) uğratıldıklarında öçlerini-haklarını alanlar müstesna. Zulmetmekte olanlar hangi dönüşe (hangi değişime) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.
-227