



| fe | : bunun üzerine, buna rağmen |
| mâ kâne | : olmadı |
| cevâbe | : cevap |
| kavmi-hi | : onun kavmi |
| illâ | : den başka |
| en kâlûktulû-hu | : 'onu öldürün' demek |
| ev | : veya |
| harrıkû-hu | : onu yakın |
| fe | : böylece, bunun üzerine |
| encâhullâhu (encâhu allâhu) | : Allah onu kurtardı |
| min en nâri | : ateşten |
| inne | : muhakkak |
| fî | : içinde, de vardır |
| zâlike | : bu, işte bu |
| le âyâtin | : elbette âyetler |
| li kavmin | : bir kavim için |
| yu'minûne | : mü'min olurlar |

