Eski Masaüstü Görünüm

Allah’ın Sıfatları


Kuran-ı Kerim'de "Allah'ın sıfatları" diye bir lafız olmamasına rağmen, hatta hadislerde de böyle bir kullanım olmayıp sahabenin de böyle bir lafzı kullanmamasına rağmen ve Endülüslü alim İbn-i Hazm "bu sıfat kelimesi mahlukat için kullanılan bir kavramdır" deyip El Fisal adlı kitabında uzun uzadıya Allah hakkında kullanılamayacağını söyleyip delillerle ispat etmesine rağmen;

Sormak istiyorum MEHMED ağabey, bizlerin şanı yüce Rabbimiz hakkında böylesine sonradan ortaya çıkan bir lafzı kullanmamız haddi aşmamız manasına gelmez mi?

Rabbimiz Kuran'da isimleri olduğunu söylemiştir. Bir de dikkat edersek sıfat ve vasf kelimeleri Kuran'da hep kâfirler hakkında kullanılıyorlar. Son olarak "Subhane rabbike rabbil izzeti amma yesifun" (Senin izzet sahibi Rabbin onların vasıflayıp sıfatlamalarından beridir).

Ebu Zuhra

Selamunaleyküm

Ebu Zuhra kardeşimizin bu makul sorusunu öncelikle sizin değerlendirmenize açıyorum. Düşünce mahsulu olan bu soruya ayetler ışığında nasıl cevap vereceksiniz?

17 Ekim 2015
Mehmed ALAGAŞ



Bu İçerikte Bahsi Geçen Kitaplar :



Yorum Yap


Yorumlar yeniden eskiye doğru sıralanmıştır.
Sıralamayı çevirmek için tıklayınız.

Talha
15-03-2017 15:20
#2284
SELAMUN ALEYKUM

Amin güzel amcam amin...
Bu duayı bende çok seviyor ve ediyorum. Zira insana haddini bilmesi gerektiğini hatırlatıyor... Rabbimizin öğrettiği duaların bir özeti gibi geliyor bana... Hatırlattığın için Allah senden de razı olsun...
En son ettiğin duanada amin diyorum... Allah hayrın ve ilmin öncülüğünü yaparak insanların hak ve hakikati anlamasına yardımcı olan her kuluna hayırlı, bereketli ve bu hayra devam ettiği müddetçe uzun ömür versin... Ve cennet kardeşliği nasibetsin...
Eyvallah...
Orhan
08-03-2017 16:48
#2269
Âmin

Gerçekten çok güzel bir dua içerik olarak çok zengin. Ya rabbi Rızana uyan her duamızı görmeni diliyoruz. Hangi amelden hoşnut isen onu bize lutfunla ver ve rahmetinle kolaylaştır. Gerek amel gerekse dua taleplerimizde hayra dua eder gibi şerre dua edebileceğimiz ihtimalinde rabbe sığınmak ne güzel.
Mehmed Can
06-03-2017 00:10
#2265
Allah hepimizi hak ve hakikatte birleştirsin i.n.ş.

Allah senden de razı olsun Fatma kardeşim.

Mehmed abimizin üzerimizde çok büyük hakkı ve emeği vardır.Allah abimize hayırlı bereketli uzun ömürler versin, ahirini hayr eylesin i.n.ş.

Cennet kardeşliği duasıyla..
Fatma Ceren
05-03-2017 22:32
#2264
Ve Aleyküm Selam

Bir bilene sormamız yerinde olmuş. Dua ve teşekkür ederiz.

M.Can abi,
Vesilenizle bir soruma daha yanıt aldım. Allah(c.c.) razı olsun. Verdiğiniz ayet mealindeki parantez içi ve dışı muhasebemi, Ahzab 72'den bağımsız yaptığım için anlamadığımı fark ettim. Düzeltmek isterim. Parantez içindeki "biz yüklenmek istesek de" ifadesi de gayet yerinde olmuş.

(33-Ahzâb 72): "Biz emaneti (imtihanı) göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan (imtihan sorumluluğundan) korkuya kapıldılar. Onu insan yüklendi. O çok zalim ve çok cahildir."

-Evet öyledir.



Mehmed Alagaş
05-03-2017 15:57
#2262
Selamunaleyküm

Kullanılan kelimelere dikkat etmek herkes için önemli bir gerekliliktir. Görüleceği gibi duada ‘imtihandan’ değil ‘fitneden’ söz edilmektedir. Fitneye sadece imtihan anlamı verildiği zaman Mehmed Can kardeşimizin verdiği cevap, gayet güzel bir cevaptır.

Bizler bir imtihan vesilesi olan değişik musibetlerle karşılaştığımız zaman gereğini yapıp sabretmeye çalışmakla mükellef olsak da, bu musibetlere kendi isteğimizle talip olmaz, güç yetiremeyeceğimiz musibetlerden ve imtihanlardan Allah’a sığınırız.

Fitne kelimesinin Kur’an’da kullanıldığı yerler itibariyle, imtihandan daha geniş ve daha vahim bir anlamı vardır. Nitekim “… Fitne (sonuç itibariyle) öldürmeden beterdir… (2-Bakara 191)” ayetinde, bu vahim anlamın altı çizilmektedir. İmtihan sonuç itibariyle hayra veya şerre vesile olmasına rağmen bu vahim anlamda kullanılan fitne kelimesi genel olarak şerre vesile olmaktadır. Dolayısıyle üstesinden gelinemeyecek imtihanları içeren böylesi fitnelerden, atamız Hz. İbrahim (a.s.) gibi Allah’a sığınmamız gerekir.,

"Rabbimiz, bizi küfredenler için bir fitne (konusu) kılma ve bizi bağışla Rabbimiz. Şüphesiz Aziz (üstün ve güçlü) ve Hakim (hüküm ve hikmet sahibi) olan Sensin" (60-Mümtehine 5)
Fatma Ceren
04-03-2017 23:36
#2261
Teşekkür Ederim

Çok güzel anlatmışsınız ancak benim bu konudaki kaygım devam ediyor.

Kelimelerin kullanımına, kullanış şekline ve kullanıldığı yere çok ama çok dikkat etmemiz gerektiği bilincinin oluşmasına, bu sitenin katkısı çok büyük.

Dolayısıyla,
Rabbimize dua ile niyazda bulunurken cümleleri itina ile seçmeli; ayetlere ve yaratılış gayemize aykırı ifadelerden kaçınmalıyız.

Sizin ya da benim örneklendirdiğim dualarda kastın açıklamanızdaki gibi olduğunu bilsem de kurulan cümlelerin yanlış olduğunu hala düşünüyorum.
Çünkü Allah(c.c.) bir çok ayette bizi birbirimizle, evlatlarımızla, eşlerimizle ve akrabalarımızla..vb.. imtihan edeceğini; mesela çocukların ancak "fitne" konusu olduğunu beyan etmiştir.

Örneğin, Hz.Aişe validemiz bu duayı ihmal ettiği için bir fitne/imtihan konusu olmuştur denilebilir mi? Hiç sanmıyorum.

Fakat imtihanlarımızı kolaylaştırması, gücümüzün üstünde yüklememesi..vb.. duaları zaten yapmalıyız.

Ayet mealinde o parantezin içini okuduğumda ise aynen şöyle düşünmüştüm; "Niye yüklenmek isteyeyim ki?" Dolayısıyla parantez içi ile dışındaki anlam bağını ben kuramadım.

Yine de bir bilene sormalı.


Mehmed Can
03-03-2017 20:39
#2258
Eyvallah Fatma Kardeşim

Kastettiğin şeyi anlıyor ve imtihan dünyasında imtihansız kalınmayacağına elbetteki iman ediyorum.

Ancak bu imtihanların ağır olmaması için dua etmeyi de acizliğini ve haddini bilen her kulun vazifesi olarak görüyorum. Örneğin Bakara Suresi'nin 286. ayeti "Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başkasını-fazlasını yüklemez...." şeklinde başlamasına rağmen devamında bizlere bir dua öğretmekte ve şöyle söylemektedir;

".....Rabbimiz, unuttuklarımızdan ya da yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz, güç yetiremiyeceğimiz şeyi (biz yüklenmek istesek de) bize yükleme. Bizi affet, bizi bağışla, bizi esirge. Sen bizim Mevlamızsın (velimiz ve sahibimizsin). Kafirler topluluğuna karşı da bize yardım et."

Bu ayet ve mealdeki parantez içinde yer alan "biz yüklenmek istesek de" ifadesi sanırım muradımı anlatmaya yetecektir ama kısaca şunu da ilave edebilirim;

Başkalarını bilemem ama ben yaşanan ve gözlenen tecrübeleri dikkate alarak bu ve benzeri duaları imtihan dünyasında herkesin ve her şeyin imtihan olabileceğini bilip bana ağır görünenlerden Er-Rauf, El-Latif, El-Berr, El-Macid, El-Mucib, El-Kerim, El-Vehhab, El-Vekil, Er-Rahman ve Er-Rahim gibi isimleri olan Rabbime sığınıyorum. Yani aslında imtihansız bir dünya değil, başarıyla geçebileceğim bir imtihan diliyorum. Bilmem anlatabildim mi?

Selam ve dua ile..


Fatma Ceren
02-03-2017 22:46
#2257
Amin

Amin Mehmet Can abi.
Ancak güzel duanızı okuyunca yine zihnime takılan bir soruyu hatırladım. Duada yer alan "Bizi birbirimizle imtihan etme, birbirimize fitne konusu kılma" gibi ifadeler, ayetlerde birbirimizle imtihan edileceğimiz, hatta çocuklarla, eşlerle, anne babayla, akrabayla, müslümanlarla, kafirlerle, müşriklerle..vs.. yani insanlarla fitne/belâ/imtihan edileceğimiz hakikatine ters bir talep değil mi?

Mesela benzer dualarla da karşılaşıyorum; "Allahım bizi evlatlarımızla imtihan etme, çocuklarımızla imtihan etme, akrabalarımızla imtihan etme, müslüman kardeşlerimizle imthan etme, onları bize bizi onlara fitne konusu kılma..vb.."
Peki neyle imtihan edileceğiz?

Tabi ki size soruyorum? Yanlışsam lütfen düzeltin.
Cevabınız için şimdiden dua ve teşekkürler..

Mehmed Can
02-03-2017 22:01
#2256
Selam ve dua ile,

Bu güzel dua ile sessizliği bozmak istedim...
"Bismillahirrahmanirrahim,
Halim ve Kerim olan Allah'tan başka ilah yoktur. Arş-ı Azam'ın Rabbi noksan sıfatlardan münezzehtir.

Hamd alemlerin Rabbine aittir. Allah'ım, rahmetine vesile olacak amelleri, mağfiretini celbedecek esbabı taleb ediyor, her çeşit günahtan koruman için yalvarıyor, her çeşit iyilikten zenginlik, her çeşit günahtan selamet diliyoruz.

Ya Rabbel alemin,
affetmediğin hiçbir günahımızı, kaldırmadığın hiçbir sıkıntımızı bırakma! Her günahımızı bağışlamanı, her kederimizi gidermeni, rızana uyan her duamızı görmeni diliyoruz. Hangi amelden hoşnut isen onu bize lutfunla ver ve rahmetinle kolaylaştır ey Rahman ve Rahim olan, bizlere lutfuyla rahmet eden Rabbimiz.

Allah'ım
bizi kendimiz için, bizi birbirimiz için, bizi insanlar için bir fitne konusu kılma. Bizleri sapıtmayıp saptırmayan, hidayete ermiş, hidayet rehberleri olmamızı nasib et.

Ya Rabbi,
anlayışımız kıt, amelimiz az, günahlarımız çok da olsa, ihtiyaçlarımızı Senin kapına indiriyoruz.
Rahmetine muhtacız Ya Rahman, halimizi arzediyoruz...."
Mehmed Alagaş
22-10-2015 00:43
#1217
Ve aleykümselam

Bazı soruları sizin değerlendirmenize açmanın rahmetiyle karşılaştım. Bunu tekrarlayalım İnşaallah.

Yukarıdaki soruya cevaplarını göndererek meseleyi değişik boyutlardan ele alan ve güzel açılımlarda bulunan bütün kardeşlerime teşekkür ediyorum.

Geçmiş alimlerin konuyla ilgili görüşlerini dikkate alarak tefekkür etmeden susmayı tercih eden kardeşlerimi de ayetler bütünlüğünden kaynaklanan Kurani bir cesarete davet ediyorum. Kendilerini rahmetle andığımız geçmiş alimlerden elbetteki faydalanıyoruz ve faydalanmaya da devam edeceğiz.

Ancak Kur’an dışında hiçbir kelamın hatadan veya yanılgıdan münezzeh olmadığını bilerek bütün beşeri kelamlara ve görüşlere ayetler ışığında yaklaşmalı, bu salih kimselerin de yanılabileceğini veya tarihi süreçte kendilerine yalan isnat edilebileceğini dikkate alarak söz konusu görüşleri Kur’an’a göre değerlendirmekten korkmamalıyız.

Bu konuyu da değerlendirirken öncelikle sıfatın ne anlama geldiğini dikkate almalı ve bu dikkat ile şanı yüce Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de Kendisini sıfatlandırıp-sıfatlandırmadığı sorusuna cevap aramalıyız.

Sıfatlandırma bir varlığı nitelendirme yani niteliğini açıklama ise Rahman olan Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’deki her güzel ismi ile Kendisini bizlere genel olarak nitelendirmektedir. Bu nedenle Rabbimizin her güzel ismi aynı zamanda Rabbimizin sıfatıdır.

Ebu Muhammed kardeşimizin de dile getirdiği “Allah’a sıfat isnad edenlere yazıklar olsun” mealindeki ayetler, Allah’a kendi beşeri yaklaşımlarıyla batıl ve noksan sıfatlar nisbet edenleri muhatap alan ayetlerdir. Bu gibi ayetler Allah’ın Kendi Zatına nisbet ettiği hak sıfatları dile getiren ve bu sıfatlara iman eden müslümanları kapsamaz.

Zaten “Rabbimiz her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir” derken, her türlü kamil sıfatlara mutlak anlamda sahiptir anlamını kastetmiyor muyuz?

Bu konudaki tartışmaların açıklık kazanması için sorulması gereken bir diğer soru ise esma-ül hüsna olarak bildiğimiz ve keyfiyeti itibariyle birer sıfat olan bu kelimeler Kur’an-ı Kerim’de neden isim olarak zikredilmektedir.

Bu önemli sorunun cevabı düşünen insanlar için gizli değildir. Çünkü bu güzel sıfatlara mutlak manada sahip olan ve bu güzel sıfatlarla hakkıyle müsemma olan yegane varlık Allah (c.c.) olduğu için, bu güzel sıfatlar sadece Rabbimiz için sıfat olmakla beraber aynı zamanda güzel birer isimdir.

Nitekim Gülsüm hanımın Esma kelimesine kök anlamı itibariyle getirdiği iki ayrı anlam da, bu iki ayrı anlamı bütünleştiren aynı gerçekliğe işaret etmektedir.

Tekrar teşekkür ederim..
Kemal Songür
20-10-2015 12:06
#1215
selam ile.

Gülsüm kardeşim meseleyi çok güzel özetlemiş, ayniyle katılıyorum.
Hallag olan Allah'ın zatını idrak edemeyiz (6/103), bize verilen akıl bunu taşımaktan acizdir, rasulullah; ''Allah'ın zatını düşünmeyin'' buyurmuştur, Allah'ın esması ve sıfatı ve dahi fiilleri üzerinde tefekkür etmemiz istenmiştir, vahyin tanımlamasıyla yetinmek ve iman etmektir biz kullardan istenen. Onun için mukayyet olan insan aklı, mutlak-sonsuz-mekandan ve her benzetmeden münezzeh olan Allah'ı kapsayamaz/kavrayamaz. Bize düşen, Allah'ın bahşettiği akıl/kalp ile ve cehdimiz-sikletimiz sınırları dahilinde tefekkür ederek vahyin gölgesinde kulluğumuzu kuşanmak ve hayatın her sahasına/safhasına taşımaktır. selam ve dua ile.

Gülsüm Alagaş
20-10-2015 00:18
#1211
Selam ve dua ile,

Bu konuda öncelikle sıfat kavramını tanımamız gerekir. Sıfatlar isimleri belirten ya da niteleyen sözcüklerdir. Tamlama ise iki ya da daha çok sözcüğün birbirini değişik ilgilerle tamamladığı söz gruplarıdır. Bir sıfatın kendisinden sonra gelen bir adla oluşturduğu söz grubuna ise *sıfat tamlaması* denir. Bu tamlamalarda sıfat , adı niteler ya da çeşitli yönlerden belirtir.

Esma ul hüsna yani En Güzel İsimler bir sıfat tamlamasıdır.

Esma kelimesi iki köke nisbet edilir. 1:Vesm 2:Sumu. Vesm alamet , nişan demektir. Sumu ise isim sahibi olmak , yüceliktir. Rabbimiz Zat*ı hakkındaki bilgiyi bizlere sıfatlarla bildirir. Eğer sıfatlar olmasaydı, Rabbimiz bizlere bunları bildirmeseydi bizler Rabbimizin zatı hakkında bilgiye sahip olamayacaktık.

Bu konuda Hz. Ebu Bekir şöyle demiş. *O*nu idrak etmek, idrak etmekten aciz olduğunu idrak etmektir.

Ziya Paşa ise *İdraki meali bu akla gerekmez. Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.* der. Yani Allah*ın Zat*ını idrak bu küçük akla gerekmez. Zira bu akıl terazisi bu kadar ağırlığı kaldırmaz.

Esma ile bizler Rabbimizin ancak hüviyetini idrak ederiz. Fakat Zat*ını, mahiyetini idrak edemeyiz.Allah*ın zatını yani sınırlı aklımızla Sınırsız*ı kavrayamayız ama gayb*a iman eden bu sınırlı akıl mutmain olmak için Allah*ın kendisine bildirdikleriyle gönlünde, zihninde bir Allah tasavvur eder, Çünkü acizdir, çünkü muhtaçtır. Allah Basir*dir ALLAH*ın kendisini gördüğünü bilmek ister yoksa halim harap der.

Hastalanır Şafi*den şifa ister. Günah işler Tevvab*a tevbe eder. Tevbesinin kabul olmasını ister , Gafur*dur der. Bilir Allah*ın mekandan münezzeh olduğunu fakat imtihanlar boynunu büküp, çevresindekiler elini eteğini çekince kendisinden, açar ellerini semaya *Hasbunallah ve nimel vekil ve nimel mevla ve nimel nasir der.

Peki peygamber deyince aklımıza bir insan gelir. Konuşan, yiyen içen, pazarda gezen, gözü kulağı olan bir insan.

Öyleyse Allah deyince ne gelir, ne gelmelidir?
Cevap, Esma ul Hüsna. Yaratan, Rabb olan, Rahman ve Rahim olan, gören, işiten, çok seven ve çok sevilen sevginin kaynağı olan… Her esma Allah*ı niteler. Yoksa şuncacık aklımızla Allah ne kadar Samed*se vallahi bizler o kadar aciz ve O*na o kadar muhtacız , bu acziyetle Allah*ı nasıl bilebilirdik?

Yaratan Rabbimiz kendini tanımamızı istemeseydi tanımayı vermezdi. Bizler Rabbimizi ancak ve ancak Kendisi*ni değişmez ve değiştirilemez Kitabı*nda bildirdiği kadarıyla, bildirileni de her birimiz kendi terazisi ağırlığınca tanımaya, anlamaya ve O*na teslim olup yaşamaya gayret ediyoruz.

Rabbim bizleri Kendisi*ni doğru anlayıp doğrulanlardan etsin.
Fatma Ceren
19-10-2015 17:17
#1205
Selamun Aleyküm

Önce şu yanlışı düzeltmek lazım;
Allah(c.c.) insanlara ve cinlere kendisini tanıtmak ve onlar tarafından bilinmek, övülmek için değil; ancak bunları kendisine kulluk etmeleri için yaratmıştır. Nasıl ki Allah'ın bu kulluğa ihtiyacı yoksa, tanınmaya ve bilinmeye de ihtiyacı yoktur. Buna ihtiyacı olan yalnız kullardır. Çünkü kulluk edebilmeleri, Allah'ı bilmeye ve tanımaya bağlıdır.

Kur'an'da "yesifun" kelimesi, vasıflandırmayı ve nitelemeyi ifade eder. Fakat dikkat edilmeli ki bu, müşriklerin ve kafirlerin yaptığı asılsız yakıştırmalardır ve Allah bunlardan münezzehtir. Yani bu vasıflandırmalar, yaratılmışların özelliklerinden Yaratana atfedilen vasıflandırmalardır. Halbuki hiç, "Yaratan, yaratmayan gibi midir? (16/17) Mesela Zuhruf 81 ve 82'de, Müminun 91'de Rahman'a çocuk nisbet edilmesine, Saffat 159'da Allah'ın cinlerle soy bağı iddiasına, Enam 100'de cinlerin ortak koşulmasına ve Allah'a oğullar kızlar nisbet edilmesine şiddetle karşı çıkılırken; Enbiya 18-22'de ise göğü, yer, ve ikisi arasında bulunanları oyun ve eğlence için yaratması ve O'ndan başka ilahlar olduğu iddiası çürütülür.

Bazılarını örnek verdiğim bütün asılsız vasıflandırmaları ve nitelendirmeleri Yüce Allah bilir ve bize bildiğini de bildirir. Sen kötülüğü en güzel olanla sav/uzaklaştır. biz onların (asılsız) yakıştırmalarını çok iyi bilmekteyiz.Ve Deki, "Rabbim, şeytanın kışkırtmalarından sana sığınırım. Ve onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim.(23/96-97-98)

Demek ki, şeytanın kışkırtmalarına kulak verdiğinde insanoğlu, bir sürü beşeri asılsız ve mesnedsiz yakıştırmaları Allah'a nisbet edecek ama bununla (haşa) Allah'a değil ancak kendine zarar verecek ve yazık edecektir.

Soruda bahsi geçen sıfatlar ya da isimler ise, Allah'ın zatını bize tanıtması için kullandığı kelimeleridir ve az önce anlattığım vasıflandırma ya da nitelemelerden uzak olup bizzat Allah'ın lafızlarıdır. Bence soru çıktığı yer bakımından haklı ancak maksadı açısından değildir. Yani teknik ve teorik açıdan haklı ancak "sıfat" kavramını kullanan ve kullanma maksadı/yeri itibariyle yanlıştır. Evet, yaratılana nisbet edilen sıfatlardan Yaratan münezzehtir ancak Rum 30'da bizlerin O fıtrat üzere yaratıldığı da vurgulanır. İnsana nisbet edeceğimiz herhangi bir sıfatı Allah'a nisbet edemeyiz ancak Allah'ın zatındaki bazı güzelliklerin insandaki yansımasını görebiliriz. Kerim/Cömertlik gibi, Rahman/merhamet ve Sabur/sabır gibi. Yahut Vedud/sevgi gibi.

Nasıl ki ayetlerde Allah'ın elini, gözünü, ayaklarını okuyunca O'nu (haşa) bir yaratılmış şeklinde tasavvur etmiyorsak, O'nun isimleri yerine "O'nun Sıfatları" dendiğinde bir yaratılmışın niteliklerini düşünmüyoruzdur.

Bana bu soru, peygamberimizin bir cariyeye Allah nerededir diye sorduğundaki cevabını hatırlattı. Cariye kendi bildiğince göğü işaret etmiş ve göktedir demiş. Kadının bu cevabıyla maksadı nasıl ki mekandan münezzeh olan Allah'a mekan nisbet etmek değilse, "sıfat" kelimesini kullananların da maksadı Allah'a bir yaratılmışlık atfetmek değildir. Bilgi ve kapasiteleri kadar kullandıkları bir tabirdir. Haddi aşan bir tavrın değil, bilgisizlikten kaynaklanan kavram kargaşasıdır. Bu nedenle acımasız ve şiddetli tepkiler doğru değil diye düşünüyorum.

Öz olarak,
muhakkak ki Allah'ın sıfatları değil isimleri vardır ve "En güzel isimler O'nundur." Allah'ın isimleri, O'ndaki mükemmel ve noksansız özelliklerin tümünü ve hakikisini ifade ederken, yaratılmışlar olan insan ve cinlerdeki tezahürü O'nun görünen/yansıyan sıfatlarıdır.
Selami Özcan
19-10-2015 03:33
#1201
Euzübillahimineşşeytaniracim

Bismillahirrahmanirrahim
Allah'tan başka ilah yoktur. Arş-ı Azam'ın Rabbi noksan sıfatlardan münezzehtir.
"O"nun hiç bir dengi, benzeri yoktur.

Allah(cc) kendisinde bulunan bazı sıfatları kısmi olarak, yaratılmış ins ve cin taifesine vermiştir.

Allah, her şeyi işitir, Semi'dir,
fakat bizim kulaklar vasıtasıyla işitmemiz gibi değildir.
Allah'ın işitmesinde uzaklık, yakınlık, gizlilik ve açıklık fark etmez,
kulak ve sesi nakleden hava gibi vasıtalara da ihtiyacı yoktur.

Yaratılmışlar içinde, İnsan ve cin taifesi, yaratıcı tarafından sunulan teklifi kabul etmişler ve neticesinde,
"O"nun lutfuyla akıl nimetiyle donatılmışlardır.

Doğruyu yanlış olandan ayırması ve hakka teslim olması için, Akıl nimetinin yanında bazı vasıflar kısmi olarak imtihan gereği, yaratılmış ins ve cin kullarına ahireti kazanması yada kaybetmesi için, kısmi vasıflar verilmiştir.

İlahi vahyi dikkate almadan, kısmi vasıfları heva ve hevese göre kullanmak, haddi aşmak olur.

Akıl nimetini, ilahi vahyin kontrolünde tutmamız ve fıtratımızı bozmamamız duasıyla..
Ebû Muhammed
18-10-2015 22:09
#1200
Allah'ın nasslarda kendisi hakkında bize öğretmediği dahası müşriklerin kavilleri arasında zikredip zemmettiği bir lafzı ona ıtlak nasıl söz konusu olabilir!? Allah'ın isimleri tevkifidir, türedi anlayışlarla yeni lafızlar ihdas edip O'na ıtlak etmek müşriklerin amellerindendir.
Nihai sözüm Allah'ın kelamıdır:
"Hayır biz hakkı bâtılın tepesine fırlatırız da beynini parçalar, bir de bakarsın o anda mahvolmuştur,  
Allah'a sıfat isnat edenlere yazıklar olsun! "(Enbiya 18)
Ebu Muhammed
Bekir Ziya
18-10-2015 16:57
#1198
Selamun aleykum.

Sayin yorumcumuz bastan yanlisi yapmis ve İbni Arabi ile olayi cozmeye baslamis! Yaklasik 27 yildir İslami elinden geldigi kadar yasamaya ve dilimin dondugu kadar da cevremdekilerle paylasmaya calisiyorum. İsin ilginc tarafi, 7-8 yildir da Kur'an'i duzenli olarak okuyup anlamaya calisiyor, bu konuda bizden cok ileride olan ozellikle Alagas Hoca gibi alimleri takip ediyorum. Ne Kur'an'da ne de takip ettigim bu kisilerde Allah'in sifatlari gibi konularla karsilastigimi hatirlamiyorum. Orta okul ve lise din kitaplarinda ya da ilmihallerde bahsi gecen bu kavramlarin dinimizi ogrenmekte yeterli bir katkisinin olmadigi ve hatta bu kavramlarin (hasa) bilmeden Rabb'imizi sinirlamaya calistigini soyleyebilirim. Kur'an'da Allah'in isimleri vardir ve bizim o isimlerle kendisini tanimamiz ve kendisine yakarmamiz istenir. Rabb'imizin isimleri sonsuzdur elbet ama bize ogretikleri de bizim dunya hayatimiz icin yeterlidir.
Yusuf Ali Bozkır
17-10-2015 22:03
#1197
Kelam, Felsefe ve İrfanda Allah'ın İsim ve Sıfatları konusu

Bazı şeylerin Kur'an'da yazmaması onun Kur'an'dan çıkarılmadığı anlamına gelmezken bu soru daha çok tefsirle alakalı değil de felsefe ve kelam alakalı bir soru. Buna isim veya sıfat demenin bir önemi olmadığını yani bunların terim anlamlarına değilde ıstılahi anlamlarına odaklanılmasının gerektiğini düşünüyorum.

Bu sorunun kısa cevabı şu olmalıdır:
İsim(veya sıfat) zattan ayrıdır ve bir nispetin sonucudur. Bu hatta Allah(el-ilah) ismi için bile geçerlidir. Şayet bunun aksi Allah'ın "mutlak birliğine" zarar getirirdi. Sıfatlar veya isimler onunla ilişkisi olanın ilişkisine göre ortaya çıkar yani zati gerçeklikleri yoktur. Ki son noktada bu isimler aynı şeye işaret ederler.

Mesela İbn Arabi şöyle diyerek irade ve ilmin birliğinden yani farklı şeyler olmadığına işaret eder:
"Allah'ın ilmi yarattığı şeyleri yaratacağını belirlemiştir."

Vesselam.


Güvenlik Kodu (*)
İşlemin sonucunu aşağıya yazınız : 28 çarpı 2 = ?


(*) Zorunlu

LÜTFEN DİKKAT:
IP numaranız kaydedilmektedir. Yorumlarınız sebebiyle ilgili kişi ve kurumların yasal işlemler başlatabileceğini unutmayınız. Aşağıdaki sebeplerle yorumlarınız onaylanmayacaktır.
  • Küfür, hakaret, tehdit, rencide edici ifadeler
  • İnançlara saldırı
  • Büyük harflerle yazılmış cümleler