Eski Masaüstü Görünüm

Eşcinsellik Hastalık Mı?


Akıl ve insaf sahibi herkesin bildiği üzere insanlar, fiziki olarak kadın ve erkek olarak yaratılmışlardır. İnsanlardaki cinsel sapmalar, insanların fiziki yapılarından ziyade nefisleriyle ilgili bir sapmadır. Kur'an-ı Kerim'de beyan edildiği gibi hem iyiliğe ve hem de kötülüğe meyyal olarak yaratılan insan nefsi, kendi haline bırakıldığı ve disipline edilmediği zaman doğruca kötülüğe yönelmektedir. Çünkü nefse hoş gelen kötülükler, nefisler için yokuş aşağı ve kolay bir iş gibi gözükürken; nefislere zor gelen iyilikler, nefisler için yokuş yukarı ve çetin bir iş gibi gözükmektedirler.

İnsan nefsinin dizginlenmesi veya disipline edilmesi en zor düzlem, cinsel ilişkiler düzlemidir. İnsanları cinsel düzlemdeki sapıklıklardan engelleyebilecek iki şey, öncelikle kişilerin sahip olduğu ahlaki ilkeler ve daha sonra toplumsal çevrenin ahlaki baskısıdır. Bir insan için sahiplendiği ahlaki ilke başlı başına yeterli olmasına rağmen, toplumsal çevrenin ahlaki baskısının da büyük önemi vardır. Çünkü ahlaki ilkeler noktasında zayıf olan birçok insan, toplumsal çevrenin ahlaki baskısını dikkate alarak böyle bir sapıklıktan ve rezaletten kendisini koruyabilmektedir.

Ancak insanlar ahlaki ilkelerini yitirirler ve toplum düzleminde de böylesi sapıklıklar hoşgörüyle karşılanırsa, bu rezaletin çığ gibi büyüdüğü görülecektir. Çünkü harama ve haddi aşmaya çok düşkün olan insan nefsi, ahlaki ölçülerini yitirdiği ve toplum tarafından da yadırganmadığı zaman bu cinsel düzlemde her türlü sapıklığa yönelebilecektir. Ne yazık ki geri dönüşleri ve tevbe etmeleri de zordur bu kimselerin. Çünkü bu gibi sapıklıklar ile şeytanı hoşnut eden bu kimseleri tabi ki şeytan da hoşnut etmekte ve böylesi rezaletleri onlara süslü ve zevkli göstermektedir.

Günümüz dünyasında eşcinselliğin bir hastalık veya farklı bir yaratılış olarak gösterilmesi; her şeyi Yaratan ve ne yarattığını Bilen Rabbimize büyük bir iftira olup, bu sapıklığın Rabbimiz nezdindeki hükmünü değiştirmez. Çünkü eşcinsellik bir hastalık olsaydı veya bu kimseler eşcinsel olarak yaratılsaydı, bu sapıklıkların Yaratıcı nezdinde de mazur görülmesi ve aynı sapıklığı yaşayan Lut kavminin helak edilmemesi gerekirdi. Oysa biliyoruz ki meselenin İlahi ve fıtri gerçekliği böyle değildir.

Her insanda bulunan nefis,
yukarıda da belirttiğimiz gibi kötülüğe ve cinsel sapmalara meyyal olan bir nefistir. Bu nefsi çok iyi tanıyan ve her fırsatta bu nefsi muhatap alan şeytan aleyhillane, hiç kuşkusuz ki bazı vesveselerle bu nefsi cinsel azgınlığa ve sapkınlığa davet edecektir. Dolayısıyle eşcinsel duygular, şeytanın insan nefsine müdahalesi ile kadın veya erkek birçok normal insanda kendisini hissettirmesi mümkün duygulardır. Ancak şeytan kaynaklı böylesi nefsi duyguların hissedilmesi; bir hastalığın değil, tercihe dayalı bir imtihanın işaretidir. Çünkü hastalıkta bir tercih hakkı yoktur ve tüm insanlar istemedikleri halde hasta olabilirler. İmtihanda ise tercih söz konusu olmakta ve her insan istediği tercihi seçmekte ve bu tercihin karşılığını görmektedir.

Bu nedenle eşcinsellik,
bir hastalığın değil nefsi bir azgınlığın ve sapıkça bir tercihin neticesidir. Böylesi tercihte bulunan kimselerin söyledikleri "Ben erkek olmama rağmen içimde kadınsı dürtüler hissediyordum" veya "Ben kadın olmama rağmen içimde erkeksi dürtüler hissediyordum" gibi sözlerini onlar açısından doğru kabul etsek bile; nefs ve şeytan kaynaklı böylesi dürtüler, sapıkça bir tercih için geçerli nedenler değildir. Çünkü yanlış dürtüler, bu dürtülerden kaynaklanan tercihleri ve eylemleri mazur göstermez. Mesela her insan iç dünyasında öfkeye dayalı öldürme, tamaha dayalı çalma veya şehvete dayalı tecavüz dürtülerini hissedebilir. Ancak biliyoruz ki böylesi dürtüleri hissetmek, bu dürtülerden kaynaklanabilecek eylemleri mazur ve meşru göstermez. Önemli olan içimizde hissedebileceğimiz tüm şeytani dürtüleri imtihan bilinciyle bastırabilmek ve Allah korkusu ile böylesi kötülüklerden uzak durabilmektir.

Bu sapıklığı bir hastalık gibi görerek makul karşılayan ve eşcinselleri gülerek alkışlayan toplumlar, bu sapıklığa kendi ailelerinden de kurban verecek ve git gide artacak olan bu sapıklık içinde boğulacak toplumlardır. Çünkü daha önce de belirttiğimiz gibi, insanlar ahlaki ilkelerini yitirir ve toplum düzleminde de böylesi sapıklıklar hoşgörüyle karşılanırsa, bu rezaletin çığ gibi büyüdüğü görülecektir. Nitekim tarihte ilk kez böyle bir sapıklığı yaşayan ve bu sapıklığı hoşgörüyle karşılayan Lut kavmi, bütün bir şehir halkı olarak bu rezaletin içine sürüklenmiş, bu sapıklığı yaşayanlarla birlikte, bu sapıklığı hoşgörüyle karşılayanlar da helak edilmiştir.

İslami birer kaynak olarak gösterilen birçok eserde, Lut kavminin bu sapıklığına Lutilik denilmesi ise şeytan kaynaklı bir gafletin neticesi olan tarihi bir yanılgıdır. Oysa erkekler arasındaki sapık cinsel ilişkiye, livata denilmektedir. Söz konusu tarihi yanılgıyı sürdürerek livataya Lutilik denilmesi, günümüz müslümanların ağızlarına yakışmayacak bir tanımlamadır. Geçmiş kavimlerin birçok sapıklıklarını, o kavimlere gönderilen peygamberlerin isimleriyle tanımlamaktan sakındığımız gibi, elbetteki bu sapıklığı da Lut Aleyhisselam'ın ismiyle tanımlamaktan sakınmalıyız. Çünkü bu iğrenç sapıklığın, kendisini tenzihle andığımız Lut Aleyhisselam'la veya onun tertemiz ismiyle hiçbir ilgisi yoktur.

Evet,
ismi ve cismi temiz olan Lut Aleyhisselam kavmini hemen terketmiyor ve yaptıkları kötülük ne olursa olsun, onları yine de tevbeye ve Allah'a kulluğa davet ediyordu. Çünkü tevbe ederek Allah'a yöneldikleri zaman, Rahman olan Rabbimizi hiç kuşkusuz ki affedici olarak bulacaklardı. İşlenen kötülükler ne kadar geniş olursa olsun, Rahman'ın rahmeti elbetteki daha geniş, çok daha genişti. Affedilmeyecek yegane kötülük, kötülüklerden vazgeçmemek ve tevbe etmemek idi. Önemli olan yaşama fırsatını yitirmeden, tevbe fırsatını kullanmak, kullanıvermekti. Merhamet dolu bu umudla onları tevbeye, onları kurtuluşa çağıran Lut Aleyhisselam, onları ikaz ediyor ve onlara şöyle sesleniyordu;

Siz, göz göre göre, yine de o çirkince utanmazlığı yapacak mısınız? Siz gerçekten, kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Hayır, siz (ne yaptığını ve bunun sonucunu) bilmeyen bir kavimsiniz. (27-Neml 54-55)

Kavmine olan bu hitabında "Göz göre göre" ifadesini kullanan Lut Aleyhisselam, bu ifade ile onların kalplerini değil akıllarını muhatap alıyor ve yaptıkları işin kötülüğünü ve acı sonucunu akletmelerini istiyordu. Bu ifade ile "Sizler Allah'ın erkeği erkek, kadını kadın olarak yarattığını açıkça görüyorsunuz. Bunu göre göre fıtrata ve ahlaka aykırı bu rezaleti nasıl yaparsınız?" diyor ve merhametli bir yaklaşımla bu rezillikten vazgeçmelerini istiyordu.

Lut Aleyhisselam'ın bu apaçık daveti, sapıklıktan gözleri dönmüş şehir halkı tarafından ne yazık ki inkarla karşılanıyordu. Kendilerine yaptıkları işin çok pis olduğunu söyleyen ve onları temiz bir hayata davet Lut Aleyhisselam'a kızgınlıkları artıyor, artık onları şehirlerinde görmek istemediklerini belirterek;

... Yurdunuzdan sürüp çıkarın bunları, çünkü bunlar çokça temizlenen (ve temiz kalmak isteyen) insanlarmış! ... (7-A'raf 82)

diyorlardı. Kendi yurdundan ayrılma kararının onlara değil Allah'a ait olduğunu çok iyi bilen Lut Aleyhisselam ise kavmini yine ikaz ediyor ve onlara (kurtulması umud edilen) bir insan olarak değer vermesine ve merhametle yaklaşmasına rağmen

Gerçekten ben sizin bu yapmakta olduğunuza öfke ile karşı olanlardanım. (26-Şuara 168)

diyerek, yaptıkları çirkin işlere karşı gerçek duruşunu beyan ediyordu.

Bu gerçekten önemli bir duruş,
örnek alınması gereken bir yaklaşımdır. İnsanların yaptıkları kötü işlere nefretle yaklaşırken, bu kötülükleri işleyenlere merhametle yaklaşılması, İlahi vahyin öngördüğü bir davranıştır. Nitekim tüm peygamberler ve davasının bilincinde olan tüm müslümanlar, cahili toplumlarda fiil-fail ayırımı yaparlar. Allah'ın hoşlanmadığı fiillere yani yanlış olan iş ve eylemlere, kesin bir tavırla karşı dururlarken; bu fiilleri işleyen faillere merhametle yaklaşırlar. Çünkü Allah'ın hoşlanmadığı fiilleri işleyen bu faillerin, yanlış ve çirkin işler yapan bu kimselerin, ne yaptıklarını bilmeyen cahil kimseler olması söz konusudur. Bu nedenle cahili toplumlarda insanlara hakkı tebliğ eden bütün müslümanlar, insanlara yaklaşımlarında fiil-fail ayırımı yaparlar. Allah'ın hoşlanmadığı filleri kesin bir tavırla reddederlerken, bu filleri bilinçsizce işleyen insanlara merhametle yaklaşarak, onlara yaptıkları işin ne kadar kötü ve çirkin olduğunu anlatırlar.

Fiil-fail ayırımı yapan bu bilinçli müslümanlar, yanlış fiille birlikte, bu fiili işleyen faili reddetmedikleri gibi; merhametle yaklaştıkları faili hoşgörmek adına, bu faillerin yanlış fiillerini de hoşgörmezler. Çünkü hoşgörü adına insanların yanlış ve çirkin fiillerini de hoşgördükleri zaman, kendileri de onlara yani o çirkin işleri yapanlara dahil olmuş olurlar. Nitekim Allah'tan ve Allah'ın azabından korkan Lut Aleyhisselam;

Gerçekten ben sizin bu yapmakta olduğunuza öfke ile karşı olanlardanım. (26-Şuara 168)

derken, bu sözü sadece kendisi için, kendi duruşunu beyan etmek için söylüyordu. Çünkü bir kötülüğü işlemek ile, o kötülüğü hoş görmek arasında önemli bir fark yoktur. Bu İlahi gerçeği çok iyi bilen Lut Aleyhisselam, kavminin yaptığı kötülüklere öfkeyle karşı olduğunu beyan ederek, o kötülükler ile kendisi arasına uzak bir mesafe koyuyordu.

Peki günümüzde de böyle yapılıyor mu?
Genel düzlemde ne yazık ki böyle yapıldığını, cinsel sapıklıklara ve türlü rezaletlere karşı Lut Aleyhisselam gibi davranıldığını söyleyemeyiz. Bir tarafta cinsel sapıklıklara karşı;

... Ben sizin bu yapmakta olduğunuza öfke ile karşı olanlardanım. (26-Şuara 168)

diyen Lut Aleyhisselam, diğer tarafta ise Allah'a inandıklarını söylemelerine rağmen kendilerine sanatçı denilen cinsel sapıkları gülerek alkışlayan şaşkınlar!. Böylesine çelişkili bir durumda, bu cinsel sapıklara gelebilecek olan İlahi azaptan, bu sapıkları hoşgörüyle karşılayan kimseler ayrı tutulur mu?

Sapıklara gelecek azap, bunlara da gelmez mi?
Gelir, elbetteki gelir!. Çünkü biraz önce de belirttiğimiz gibi bir kötülüğü işlemek ile, o kötülüğü hoş görmek arasında önemli bir fark yoktur. Bu gerçeği çok iyi bilen Lut Aleyhisselam, kavmiyle bir arada yaşamasına ve kavmine merhametle yaklaşmasına rağmen, bu kötülüklere karşı duruşunun nasıl olduğunu da açıkça beyan ediyordu.

BEKLENEN MÜSLÜMANLARA - YARATILIŞ ve İNSANLIK TARİHİ
Mehmed ALAGAŞ



Bu İçerikte Bahsi Geçen Kitaplar :



Yorum Yap


Yorumlar yeniden eskiye doğru sıralanmıştır.
Sıralamayı çevirmek için tıklayınız.

Bekir Ziya
17-12-2020 14:14
#4952
Selamün Aleyküm

Tahmin ettiğiniz gibi soru benim değil, bir doktor arkadaşımın sorusuydu. Bir cevap vermiştim ama yetersiz kaldığımı düşündüğüm için size danıştım. Çok sağolun var olun hocam.
Mehmed Alagaş
17-12-2020 12:38
#4951
Ve aleykümselam Bekir
Bu sorunun sana ait olmadığını düşünüyoruz. Çünkü sen de biliyorsun ki Kur’an’da zikredilen, fehmetme ve anlama keyfiyetine sahip olmanın yanısıra günahlarla hastalanan, kararan, katılaşan, mühürlenen kalp bedenimizdeki etten organ değildir. Bu etten organa yürek dersek, sinemiz ve yüreğimiz gerçek kalbimizin mekansal merkez noktaları olabilir. Bir insandan diğer insana yapılan yürek nakli ise nakil yapılan insanın kalbi durumunu değiştirmez.
Bekir Ziya
16-12-2020 13:33
#4947
selamün aleyküm

Biri derse ki, peki kalp nakli olan birinin durumu nedir; ne cevap verebiliriz bu durumda? Beyin farklı bir kalple iletişime geçeceğinden bu şahsın imtihan açısından durumu ne olacak?
Köksal Şahin
11-12-2020 21:10
#4940
Kalp, Ruh, Nefs, Beyin, Beden

Selamünaleyküm,

Aklınıza/gönlünüze sağlık Mehmed Abi.

Davranışların beyne ve genlere nispet edilmek istendiği günümüz dünyasında, yazdıklarınız ve bunların üst planının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu bağlamda tekrar tekrar okunması ve önemle anlaşılması için aşağıdaki cümlenize dikkat çekmek istiyorum :

"Oysa beyin metafizik bir komuta merkezi değil, ruh ve nefisten etkilenen kalp kaynaklı metafizik komutlarla belli bölgelerini harekete geçirip vücuda ileten fiziksel bir komuta merkezidir. Daha açık bir ifadeyle metafizik benliğimiz ile fiziki bedenimiz arasında iletişimi sağlayan bir arayüzdür."

Kendisinin finans ettiği modern tıbbın yularını elinde tutan şeytani üst akılın dünya insanları ile kendi aralarına koymak istedikleri arayüz de yapay zeka olsa gerek. Robotları insanlaştıramayacakları için insanları robotlaştırarak bu yapay zeka ile disipline etmek isteyeceklerdir. Zaten sizin altını çizdiğiniz ruh, nefis ve kalbi görmemezlikten gelmelerinin nedeni de, insanları etten bir robot olarak tanımlama kaygılarındandır.

"İnsanlık alemi bu tek dünya komplosundan kurtulabilecek mi?" diye soracak olursanız, ekonomik endişeleri itikadi endişelerinin çok çok önünde olan kitlelerde bir kurtuluş umudu gözükmemektedir.

Davet ve duaya devam ediyoruz.


Mehmed Alagaş
07-12-2020 14:12
#4925
Ve aleykümselam

Ceylan kardeşim modern tıbbın yaptığı gibi insani eylem ve yönelimlerin merkezi olarak beyini kabul edersen, bu gibi sorularla karşılaşman ve birçok yanlış eylemi beyine dolayısıyle yaratılışa nisbet etmen mümkündür. Oysa beyin metafizik bir komuta merkezi değil, ruh ve nefisten etkilenen kalp kaynaklı metafizik komutlarla belli bölgelerini harekete geçirip vücuda ileten fiziksel bir komuta merkezidir. Daha açık bir ifadeyle metafizik benliğimiz ile fiziki bedenimiz arasında iletişimi sağlayan bir arayüzdür.

Metafizik benliğimizin yönelim ve önerileri ile harekete geçen bu arayüzdeki fiziksel değişimleri dikkate alarak bu yönelim ve önerilerin beyinden kaynaklandığını söylemek, sadece gördüğünü dikkate alan modern tıbbın karanlık bir cehaletidir. Metafizik benliğimizden gelen her yönelime, her öneriye, her emre açık özellikte yaratılan beynimiz, hiç kuşkusuz ki kendisine gelen farklı önerilerle farklı bir gelişime girecek, kullanılan loblar veya bölgeler diğerlerine nazaran daha aktif ve daha gelişkin olacaktır. Beyinler arasındaki bütün bu farklılıklar bir sebeb değil, kişisel yönelimlerden kaynaklanan bir sonuçtur. Sonucu sebeb olarak göstermek ise sadece toprağa bakıp-toprağı inceleyerek “Toprak ıslandığı için yağmur yağıyor” demek kadar saçmadır.

Bu çok kısa açıklamamızı anladıysan, sorunun cevabını da anlamışsındır Ceylan kardeşim..
Ceylan Ülker
06-12-2020 22:06
#4924
eşcinsellik ve biseksüellik

Selamunaleykum mehmet hocam,
Kitaplarınızı ve güncel yorumlarınızı ilgiyle takip ediyorum. Lakin bu konuyla ilgili kafam epey karışık. Okuduğum bir başka kitapta biseksüellik ile eşcinsellik tanımları verilirken şöyle bir şeyle karşılaştım:
eşcinsellik: fiziksel olarak göründüğü cinse duygusal ve cinsel yönelim besleyen kişi. Ama devamında ; eşcinsel kişilerin dışardan fiziksel olarak göründüğü cinse benzer beyinsel fonksiyonlar gösterdiği ifade edilmiş. Yani eşcinsel bir kadının cinsel fonksiyonları yürüten beyin kısmıyla normal bir erkeğin cinsel beyin yönelimi aynı. Bunu bilimsel olarak açıklamışlar. Fakat biseksüel yani kendi cinsine yönelim gösteren kişilerin beyinsel fonksiyonlarında ise herşey olması gerektiği gibi normal. (sinan canan unutulacak şeyler- cinsel yönelim başlığı)

Bu noktada benim kafama takılan şöyle bir soru var: acaba kuranda bahsi geçen Lut as ın kavmi biseksüel olabilir mi? Çünkü bilimsel veriler düzleminde bakılınca eşcinsellikte kendi elinde olmadan birtakım dürtüler sözkonusu iken biseksüel bireyler bunu sadece sapıklık olaarak ve nefislerine hoş geldiği için uyguluyorlar. Bu konudaki yorumunuz benim için çok önemli, şimdiden Allah razı olsun hocam.
Orhan Akdenız
13-01-2019 01:43
#3633
Selamun aleykum

İmani duyarlılıkla yaptığınız kısa ve öz açıklamalara canı gönülden katılıyor ve amin diyorum. Allah ecrinizi versin Mehmed abi.

Ciddi uyarılarımızın kısmen de olsa muhataplara ulaştığını ümit ediyoruz. Bizler de faile değil ama yapılan fiile karşı kendi şahitliğimizi "Gerçekten biz sizin bu yapmakta olduğunuza öfke ile karşı olanlardanız" diyerek beyan ediyoruz. Bu yapılanın bir hastalık olmadığını fark edip, kendi nefislerinde yaptıklarına karşı onların da tiksinip öfke duymalarını, ayeti kerimedeki; "Siz, göz göre göre, yine de o çirkince utanmazlığı yapacak mısınız? Siz gerçekten, kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Hayır, siz (ne yaptığını ve bunun sonucunu) bilmeyen bir kavimsiniz. (27-Neml 54.55)" uyarısını/hatırlatmasını dikkate alarak tevbe etmelerini umuyoruz.

İnşaallah sadece ve sadece alemlerin Rabbine sığınıp kalan ömürlerini yaratılış gayesi içerisinde (gerekirse sizin de tavsiye ettiğiniz gibi yaşayabilecekleri bir beldede) yaşarlar. Tevvab olan Allah ayaklarımızı dinde sabit kılıp canlarımızı müslüman olarak alsın.
Mehmed Alagaş
11-01-2019 20:59
#3628
ÖNEMLİ

Selamunaleyküm
Eşcinsel olmasına rağmen bu önemli yazımızı okuyan birçok insan onlara kızmamamızı, bu durumdan kurtulabilmeleri için kendilerine yardım etmemizi, ne yapmaları gerektiğini ve Allah katında durumlarının ne olacağını soruyorlar. Öncelikle şunu söyleyelim ki onlara kızmıyor, onları son yüzyıldaki kültür emperyalizminin kurbanları olarak görüyoruz. Siyonist şeytani akıl özellikle son yüzyılda eşcinselliği normal bir vakıa gibi süsleyerek vitrine koymuş, film ve dizilerdeki eşcinsel karakterleri sevimli hale getirmiş ve dünya insanlarının tarih boyunca genellikle tiksintiyle karşıladığı bu olayı toplum tarafından yadırganmayan normal bir cinsel tercih noktasına indirmiştir. Bu eşcinsellerin toplumlarda git gide fazlalaşması, politikacıların söylemlerine de yansımış ve muhafazakar politikacılar bile oy kaygısı ile “Böyle bir sapıklığa Allah da karşı, biz de karşıyız” diyememişlerdir!.

İşte sizler böyle bir dünyada yaşarken, eşcinsellik hakkında böylesi anlatımlarla karşılaşmış ve şeytanın müdahalesi ile nefsi azgınlığın bu bataklığına girmişsiniz. Sizlere kızmıyor hatta yardım istediğinizi duyunca sizlere karşı gerçekten merhamet hissediyoruz. Bizlerin merhameti size ne yarar sağlar bilemeyiz ama bizdeki bu merhametin asıl sahibi olan Rahman’a yönelir ve tevbe ederseniz, hiç kuşkunuz olmasın ki aynı zamanda Settar olan O Rahman’ın rahmeti geçmişte yaptığınız bütün kötülükleri örtüp-yok edecektir.

Önemli olan yukarıdaki yazımızı tekrar tekrar okuyup eşcinselliğin asıl itibariyle ne olduğunu anlamanız, bu anlayışla yanlış nefsi dürtülerinizi hiç dikkate almamanız ve geçmişte yaptıklarınıza tevbe ederek yeni ve temiz bir hayata başlamanızdır. Yaşadığınız çevrede geçmişte yaptığınız yanlışlarla tanınan biriyseniz, hayatınızdaki bu yeni sayfayı bir başka yerde açmanız tabi ki daha kolay olacaktır. Ancak bunu da yapmayabilir, halkı değil Hakkı dikkate alarak yeni ve temiz kimliğinizle aynı yerde yaşamaya da devam edebilirsiniz.

Yeter ki tevbe ederek yüzünüzü Rahman’a dönün..
Mehmed Alagaş
11-08-2015 00:19
#1111
Ve aleykümselam

Abdullah kardeşim.,
Ben söz konusu takdirin, Sünnetullah’a uygun bir takdir olduğunu düşünüyorum. Sözünü ettiğiniz yorumda bulunan Burhan kardeşimizin bu yorumda HDP’yi öncelediğini görmüyorum. Çünkü HDP savunduğu misyon ile rengini açıkça belli eden, küresel emperyalizmin ağzına uygun bir lokma olabilmek için etnik milliyetçiliği savunan ve İslami hiçbir kaygısı olmayan bir uzantı partisidir. Bunların eşcinsel aday göstermeleri, yapıları veya niyetleri hasebiyle dönmeleri ve düzelmeleri için İlahi bir musibeti haketmediği gibi (7-94) oylarını da arttırabilir (6-44). Burada İlahi bir musibetten söz edilecekse, bu musibet herhangi bir ikrah yani can ve ciddi bir mal korkusu olmaksızın eşcinsel adayı da bilerek bu partiye oy veren alnı secdelililer için söz konusu olabilir. Elbetteki böyle bir cümleden, küresel emperyalizme karşı ümmet birliğinin yegane çare olduğunu düşünen bütün kürt kardeşlerimi tenzih ediyor ve onları dualarımla beraber Allah’a emanet ediyorum.

Burhan kardeşimizin altını çizdiği husus, bu iğrenç propagandalara karşı din adına bir tepki koymayan kesimlerin, bu suskunlukla beraber Allah’tan da yardım istemeleri cümlesinde ön plana çıkmaktadır. Zaten meselenin vahim tarafı da alnı secdeye giden insanların bu konuda net bir tavır ortaya koymamaları, küresel program dahilinde eşcinselliğin meşrulaştırılmaya ve yaygınlaştırılmaya çalışıldığı günümüz dünyasında “Biz eşcinsel aday koymayız” demenin ötesinde “Tevbe etmedikleri sürece biz eşcinsellerin oylarına da talip değiliz” dememeleridir. “Bu Reel politikaya uygun olmaz” diyenlerle tabi ki hiç tartışmayacak ve “Bu suskunluğunuz ile eşcinsellerin oyuna talipken, konuşma düzlemlerinde de Allah’ın yardımına da talip olmanız namazınıza uygun olmaz” diyerek meseleyi noktalıyacağız.

Dua ile..
Abdullah Uzun
10-08-2015 23:36
#1110
Selamunaleyküm

Burhan kardeşimiz sizinde tasvip ettiğiniz yorumda eşcinselliğe karşı tavır koymayanlarla ilgili sözünde “Bakalım neyle karşılaşacaklar?” sorusunu sormuş. Hepimiz gördükki eşcinsel aday gösteren HDP yüzde onüç aldı. Bu bir takdir ise bu takdiri nasıl anlamalıyız?


Mehmed Alagaş
01-06-2015 20:59
#1040
Ve aleykümselam

Az ve öz yorumun için teşekkür ederim Burhan kardeşim. Elbetteki imani duyarlılıkla yaptığın uyarıların dünyevi yankısı ne olursa olsun Allah ecrini verecektir. Çünkü bazı ciddi uyarılarımızın muhatablara ulaşıp-yeterince faydalı olamadığını görsek de, bir kulluk sorumluluğu ile yaptığımız bu uyarıların Allah’a ulaşıp-bizlere faydalı olacağından hiç kuşku duymuyoruz. Zaten çalışmalarımıza istikamet veren imani amacımız da öncelikle dünyayı değil, kendimizi kurtarmaktır.

Yorumun sonundaki güzel duana amin diyoruz.
Burhan Akdeniz
31-05-2015 21:11
#1038
Teşekkür

Selamunaleyküm
Mehmed hocamın da belirttiği gibi Lut (a.s.) sürülme ve öldürülme pahasına Allah’ın gazaplandığı bu çirkin utanmazlığa şiddetle karşı çıkarken, birkaç oy pahasına bunun cinsel özgürlük adına savunuculuğunu yapanların veya bu iğrenç propagandalar karşısında din adına (!) susanların çığ gibi büyüdüğü bir ortamda çok yerinde bir alıntı olmuş. Eşcinsellerin oylarına ve aynı zamanda Allah’ın yardımına talip olanlar, bakılım neyle karşılaşacaklar?
Allah hidayete tabi olan mü’minleri korusun.


Güvenlik Kodu (*)
İşlemin sonucunu aşağıya yazınız : 39 çarpı 2 = ?


(*) Zorunlu

LÜTFEN DİKKAT:
IP numaranız kaydedilmektedir. Yorumlarınız sebebiyle ilgili kişi ve kurumların yasal işlemler başlatabileceğini unutmayınız. Aşağıdaki sebeplerle yorumlarınız onaylanmayacaktır.
  • Küfür, hakaret, tehdit, rencide edici ifadeler
  • İnançlara saldırı
  • Büyük harflerle yazılmış cümleler