Eski Masaüstü Görünüm

Kötülük Üzerine


Selamün aleyküm.

Hocam, milattan önce yaşamış olduğu söylenen yunan filozof Epikür demiş ki; ’’Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor? Öyleyse o güçsüzdür. Yok gücü yetiyor da önlemek mi istemiyor? Öyleyse o, kötü niyetlidir. Hem güçlü hem de iyi ise kötülük nereden geliyor?’’

Kötülüğün kaynağını aramaktan çok akıl oyunlarıyla insanları saptırmaya yönelik bu ve benzeri yaklaşımlardan yola çıkan günümüz ateistleri de Nisa suresinin 78 ve 79 uncu ayetlerinin birbirleriyle çeliştiğini iddia ederek ’’Kötülüğün kaynağı hakkında Tanrı da kararsız’’ gibi alaycı ifadeler kullanıyorlar. Her ne kadar bu iki ayetin çevirisine birçok mealden baktığımda çelişki var gibi görsem de Kur’an’ı bir bütün olarak değerlendirip kastedilen hakikate iman ediyor ve ayetlerdeki mesajı kendimce anlıyorum. Lakin ardı ardına olan bu iki ayette bir çeviri hatası yoksa hikmetini kavramakta ya da kavradığımı anlatmakta zorlanıyorum. Ayetlerin açıklaması mahiyetinde okuduğum ya da kurduğum cümlelerle kendim dahi mutmain olamazken, muhataplarımı nasıl tatmin edeceğimi hiç bilemiyorum. Bu hususta yardımcı olacağınızı ve ufkumu açacağınızı umuyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun. Selam ve dua ile.

Kübra NURDAN

Ve aleykümselam Kübra kardeşim

İnsanlık tarihi boyunca alemlerin yaratılış hikmetini sadece dünya hayatına göre değerlendiren ve kendilerine düşünür denilen birçok kimse benzer yaklaşımlarda bulunmuşlar ve meseleye geniş ufuktan bakamayan insanları aynı sorularla çelişkiye düşürmek istemişlerdir. Ancak Kur’an-ı Kerim’de açık olarak görüyoruz ki bütün insanların toplanacağı hesap gününde, hak gerçeklikle karşılaşan böylesi kimseler halk tabiriyle dut yemiş bülbül gibi susmakta ve dünya hayatında gündeme getirdikleri bu soruların hiçbirini savunamamaktadırlar.

Daha Kur’an’ın nasıl bir Kitab olduğunu bilmeyen bu kimselerin, Kur’an bütünlüğünden kopuk bir şekilde yorumlayarak ’’Kötülüğün kaynağı hakkında Tanrı da kararsız’’ dedikleri Nisa 78.79 ayet-i kerimeleri mealen şöyledir;

Her nerede olursanız olun ölüm sizi bulur, sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile (ölüm size gelir). Onlara bir iyilik dokunsa ’’Bu Allah’tandır’’ (derler), bir kötülük gelince de ’’Bu sendendir’’ derler. De ki ’’Hepsi Allah’tandır.’’ Bunlara ne oluyor ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar? (4-Nisa 78)

Sana iyilikten her ne gelirse Allah’tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da nefsindendir. Biz seni insanlara bir resul (bir elçi) olarak gönderdik, şahid olarak Allah yeter. (4-Nisa 79)

Kötülüğün yaratılması ve kötülüğe izin verilmesi meselesinde bazı zihinlerin bulanmasına neden olan söz konusu yaklaşımlarla beraber Kur’an-ı Kerim’in bu konuya getirdiği açıklığı ’’Birlikte değerlendirelim’’ başlığında ele alabiliriz. Bu hususta bizim de bilmediğimiz insanları çelişkiye düşürebilecek farklı sorular ve yaklaşımlar varsa bunları da gündeme getirebilir, bunların Kur’ani cevaplarını araştırabilirsiniz. Ayrıca boş meydanlarda bu yanlış görüşleri savunanlar samimiyse onları da bu değerlendirme düzlemine davet ediyor, görüşlerini sonuna kadar savunmalarını istiyoruz.

8 Ağustos 2017
Mehmed ALAGAŞ



Bu İçerikte Bahsi Geçen Kitaplar :



Yorum Yap


Yorumlar yeniden eskiye doğru sıralanmıştır.
Sıralamayı çevirmek için tıklayınız.

Mehmed Alagaş
14-09-2017 12:02
#2503
Ve aleykümselam

Teşekkür ederim Derya kardeşim..
Derya Yılmaz
13-09-2017 23:49
#2502
Selamun aleykum.

78 ve 79. Ayetlerin muhatapları birbirinden farklı. İlkinde muhatap münafıklar. Savaştan korkan ve hoşlanmayan, savaşa gidip şehit olanlar için " gitmeselerdi ölmezlerdi " diyerek tevekkülden uzak, kadere imanda ciddi sıkıntıları olanlar.

İyiliği Allah' a atfetmeleri, kötülüğü Rasulden bilmeleri aslında bir nevi suçlama ile birlikte Allah'ı (ac) haşa güçsüzleştirmeyi de içinde barındırıyor. Zira Rabbimiz, böyle bir Rasulu seçmekle (haşa) yanlış bir karar vermiş olmalı(!). Zaten başlarına gelen kötülükler de kabul etmek istemedikleri bu nebinin suçu... Yani aslında bir taşla iki kuş vurmuş oluyorlar. İşte burada Rabbimiz iyiliğin de kötülüğün de kendi katından olduğunu bu hadsizlere tokat gibi bir cevap olarak veriyor. Hem Rasulu nü korumuş hem de münafıklardaki yanlış Allah tasavvurunu düzeltmiş oluyor.

Sonraki ayetteki hitap ise müminlere. Kadere iman eden ve teslim olanlara. Daha önceki yorumlarda da olduğu gibi Şura suresi 30. ayetle beraber değerlendirilerek düşünülmesi gereken ve çok net bir ayet.
İki ayet aslında mükemmel bir uyum ile, tam da bu güne, bu ayetle Kur' an a saldırmak isteyenlere göre indirilmiş sanki. İkisinin arka arkaya gelmesinin hikmeti, bu ayetlerle kalplerinde hastalık olanların ortaya çıkarılması gibi geliyor bana, Allah u alem. Zira o zamanki münafık zihniyeti şimdiki ateist zihniyetten çok da farklı değil...
Orhan Akdeniz
18-08-2017 17:19
#2491
Selamun aleyküm

Yaşanan olaylar ilahi takdir üzere değil' ilahi takdir yaşanılan olay üzerine müessirdir. Ben kendi nefsimi temize çıkarmam. Çünkü nefis ala bildiğinde kütülüğü fucuru ister. Katılımcılardan rahman razı olsun
Mehmed Can
18-08-2017 08:58
#2490
Selamunaleyküm

Mehmed abim,
bu hayırlı çalışmalarından dolayı, Allah emeğinin karşılığını hem bu dünyada hem ahiret hayatında karşılığını ziyadesiyle versin, bereketli kılsın i.n.ş.
Geniş açıklamalarından çok istifade ettim.

Katkıda bulunan tüm kardeşlerimden Allah razı olsun.
SELAM VE DUA İLE..
Mehmed Alagaş
17-08-2017 15:26
#2489
Ve aleykümselam

Kardeşlerime yorum ve açıklamalarından dolayı teşekkür ediyorum. Soruda yer alan Epikür’e gelince yaptığı her işte, verdiği her hükümde hikmet sahibi olan Rabbimizin fiillerini küçücük ufkuna göre değerlendirerek “Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor?” sorusunu soran bu filozof(!), herşeyi yoktan yaratan Allah’ın buna gücünün yeteceğini ve kötülüğe taraf olmayıp tüm insanları iyiliğe davet ettiğini dikkate alarak bunun hikmetini düşüneceği yerde saçmalamaya devam ederek “..Öyleyse o güçsüzdür. Yok gücü yetiyor da önlemek mi istemiyor? Öyleyse o kötü niyetlidir..” gibi çocuk akıllılara mantıklı gözükebilecek çıkarımlarda bulunmaktadır.

Tabi ki akleden bir mü’min olarak kendisine filozof denilen bu şaşkını ve bu şaşkının düşünce yapısını anlayabilmemiz mümkün değildir. “Bunları anlamak istiyor da aklı mı yetmiyor? Öyleyse akılsızdır. Yok aklı yetiyor da anlamak mı istemiyor? Öyleyse kötü niyetlidir. Hem akıllı hem de iyi niyetli ise bu sapıklık nereden geliyor?” sorularının cevabı bizler için yeteri kadar açık olmasa da zihinleri bulandıran batıl tekerlemesinin cevabı Nisa 78 ayetinde açıkça cevaplanmaktadır.,
“Her nerede olursanız olun ölüm sizi bulur, sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile (ölüm size gelir). Onlara bir iyilik dokunsa "Bu Allah'tandır" (derler), bir kötülük gelince de "Bu sendendir" derler. De ki "Hepsi Allah'tandır." Bunlara ne oluyor ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar? (4-Nisa 78)”

Başımıza gelen iyilik veya kötülüklerin varlık alemine çıkıp gerçekleşmesinde son söz Rabbimizindir. “Zalim ve mazlum” meselesinde açıkladığımız gibi hiçbir zalim, istediği her insana zulmetmeye muktedir değildir. Tasması sahibinin elinde olan bir köpek ne kadar havlarsa havlasın istediği bir kimseyi ısıramayacağı gibi nefes alabilmeleri bile Rabbimizin elinde olan zalim ve müstekbirler de istedikleri bir kimseye Allah’a rağmen bir zulüm, bir kötülükte bulunamazlar. Bu ayette “Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor?” sorusunun çok açık ve çok yeterli bir cevabı bulunmaktadır.

Meselenin bu ilk boyutunu anladıktan sonra başımıza gelen iyilik veya kötülüklerin nasıl gerçekleştiğini, her şeye ve her kötülüğe izin vermeyen Rabbimizin bunların gerçekleşmesine niye izin verdiğini ve gelişi güzel olmayan bu İlahi izindeki hikmeti düşünmeye başlıyoruz. İşte bu düşüncelerle karşılaştığımız sorulara da Nisa 79 ayeti cevap vermektedir.,
“Sana iyilikten her ne gelirse Allah'tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da nefsindendir. Biz seni insanlara bir resul (bir elçi) olarak gönderdik, şahid olarak Allah yeter. (4-Nisa 79)”

Nisa 78 ayetinde başımıza gelen iyilik ve kötülüklerin gerçekleşmesi izin düzleminde sadece Rabbimize ait iken Nisa 79 ayetinde bu İlahi iznin ve İlahi takdirin gelişi güzel olmadığı beyan edilerek iyiliği ve kötülüğü hak ediş düzleminde mesele ikiye ayrılmaktadır. Birinci boyutta başımıza gelen iyilikler ele alınmakta ve “Sana iyilikten her ne gelirse Allah'tandır” buyurulmaktadır. Buradan anlıyoruz ki başımıza gelen iyilikleri hak ediş düzleminde kendimizden bilmememiz, “Ben bunu hak ettim” demememiz ve bu iyiliğin başımıza gelmesindeki Allah’ın affını, Allah’ın merhametini, Allah’ın teşvik ve yardımını dikkate alarak bu iyiliği Allah’tan bilmemiz gerekmektedir. Mesela “Eğer Allah kazandıkları (günahlar) yüzünden insanları (hemen) hesaba çekecek (karşılığını verecek) olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde (kulluktan sorumlu) hiçbir canlıyı bırakmazdı. Ancak onları belirtilmiş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman (onları hesaba çekecek olan) Allah (bütün) kulları için Basir'dir (durumlarını hakkıyle görmektedir). (35-Fatır 45)” ayet-i kerimesini düşünen müslümanlar, dünya hayatında başlarına gelen bir iyiliği değil yaşayabilmelerini bile kendi hak edişlerinden kaynaklanmadığını bilirler.

Meselenin ikinci boyutunda başımıza gelen kötülükler ele alınmakta ve yine Allah’ın izniyle gerçekleşen bu kötülüklerin hak ediş düzleminde tamamen nefsimize ait olduğu beyan edilmektedir. Daha açık bir ifadeyle başımıza gelen iyiliklerde bizleri affeden, bizlere yardım eden ve bizleri iyiliğe teşvik eden Rabbimizin çok büyük bir katkısı varken; başımıza gelen kötülüklerde Rabbimizin hiçbir teşviği ve hiçbir katkısı yoktur. Başımıza gelen bu kötülükler tamamen nefsimizden yani kendi tercihimiz ve kendi elimizle yaptıklarımızdan kaynaklanan bir hak edişle ilgilidir. Hak ettiğimiz için başımıza gelen bazı kötülüklerin gerçekleşmesinde Rabbimizin hiçbir katkısı yokken, hak ettiğimiz halde başımıza gelmeyen birçok kötülüklerde yine Rahman olan Rabbimizin rahmet dolu İlahi takdiri vardır.,
“Size isabet eden her musibet, kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. (Halbuki Allah, yaptıklarınızın) çoğunu da affetmektedir. (42-Şura 30)”

Dua ile..
İnşirah Melal
17-08-2017 14:26
#2488
Selamaleykum

Öyle zannediyorum ki çelişki gibi görülen durum ayetin orjinal metninden ziyade çeviride ortaya çıkan bir durumdur. Fatma ablaya ve Ömer abiye ilaveten bende şunu ekleyebilirim;

76. ve 77. ayetlerden anladığıma göre iyiliği Allah'tan kötülüğü Rasulü'nden bilenler, savaş farz kılınınca yan çizenlerdir. (Not: iyiliğin ve kötülüğün göreceliği üzerine bakara-216 ile aşağıdaki yorumlar ışık tutacaktır.) Onlar 78. ayette hem iyilik hem kötülük için "ind"(katından) ifadesini kullanıyorlar ve iyiliğin varlığını Allah'ın katına yüklerken, kötülüğün varlığını Rasulün katına yüklüyorlar. Rabbimiz bu batıl yaklaşıma (kullun min indi allâhi) "Hepsi (ikisi de diyebilirdi ama hepsi demiş!!?) Allah indinden/katındandır." buyurarak var olan her şey gibi bu iki zıt fiilin de kendi katından olduğunu ve kendi kurduğu sistemin bir dişlisi olduğunu hatırlatıyor. 79. ayette ise Rabbimiz "sözü anlamaya yanaşmayan" bu kimselere Rasulü üzerinden örnek vererek varlık sebebini kendi indine bağladığı iyilik ve kötülük fiillerinin tecelli sebebi ve gerekçelerini açıklayarak ve bu defa "ind" ifadesini kullanmadan iyiliğin "min allâhi-Allah'tan" kötülüğün ise "min nefsike-nefsinden" olduğunu söylüyor. Allahualem..!

Yani Rabbimizin var ettiği sistem içinde her şey gibi iyilik ve kötülüğün de bir anlamı var ve bu iki fiil de anlamlarıyla birlikte Allah'ın katındandır. Bize isabet eden iyiliklerin gerekçesi, amellerimiz ve hakedişimizin ötesinde Allah'ın bizatihi kendisidir. İyilikler O'nun lütfundandır! İsabet eden kötülüklerin gerekçesi ise kendi irademizle yaptığımız tercihlerdir. Bu açıdan bakılıp Şura-30 'da dikkate alınırsa, başımıza gelmeyen her kötülüğün bile tek başına büyük bir lütuf ve iyilik olduğu anlaşılacak ve arka arkaya gelen söz konusu bu iki ayette bırakın bir çelişkinin varlığını müthiş bir hikmetin olduğu görülecektir diye düşünüyorum...
Ömer Muhtar
17-08-2017 09:47
#2487
selamunaleyküm

Her nerede olursanız olun ölüm sizi bulur, sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile (ölüm size gelir). Onlara bir iyilik dokunsa "Bu Allah'tandır" (derler), bir kötülük gelince de "Bu sendendir" derler. De ki "Hepsi Allah'tandır." Bunlara ne oluyor ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?(4-Nisâ 78)
Sana iyilikten her ne gelirse Allah'tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da nefsindendir. Biz seni insanlara bir resul (bir elçi) olarak gönderdik, şahid olarak Allah yeter. (4-Nisâ 79)
Nisa 78-79. ayetler hakkında şöyle bir yorumda yapılıyor;
78. ayette belirli bir zamir varken 79. ayette belirsizlik vardır.
Bundan dolayı 78. ayette "Onlara bir iyilik dokunsa "Bu Allah'tandır" (derler), bir kötülük gelince de "Bu sendendir" derler." ifadesini kulllanan kişiler, "Bunlara ne oluyor ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?" şeklinde buyrulduğu gibi sözü anlamaya yanaşmayıp, hala "Sana iyilikten her ne gelirse Allah'tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da nefsindendir." diyorlar. Rabbimizde "Biz seni insanlara bir resul (bir elçi) olarak gönderdik, şahid olarak Allah yeter." diyerek kötülüğün sebebi olarak Resulü görmemelerini belirtiyor.
Doğrusunu Allah bilir.
Fatma Ceren
17-08-2017 07:51
#2485
Ve aleyküm selam

Asla çelişki olamayacağına iman ettik Zeyd kardeş.
Fakat şöyle bir nüans fark ediyorum. Ve ayete yaklaşımım; "Zaten herşey Allah'tandır" düzleminden farklı bir mecraya kayıyor.

Ayette hiç bir sözü anlamaya yanaşmayanlara "Hepsi Allah'tandır" de buyuruyor. Fakat resule -ve nezdinde iman edenlere- herhangi bir kötülük nefsinizdendir, buyuruyor.

Yani itiraz sahiplerinin iyilik ve kötülüğü resulden bilme eğilimini ortadan kaldırmak ve resulün kendisi hakkında dahi böyle bir yetkisi olmadığını kendi diliyle vurgulatıyor.

Fakat bu nüans hususunda yanlış bir cümle sarf etmek istemediğim için diğer yorumları takipteyim.
Zeyd Der Ki
16-08-2017 12:51
#2484
Selamunaleyküm

Kübra kardeşim Nisa 78.79 ayet-i kerimeleriyle ilgili olarak batıl ithamları belirttikten sonra kendisi de “Her ne kadar bu iki ayetin çevirisine birçok mealden baktığımda çelişki var gibi görsem de..” ifadesini kullanıyor. Bu iki ayet arasında herhangi bir çelişki var mı?
Mehmed Alagaş
14-08-2017 16:49
#2481
Ve aleykümselam

Mehmed kardeşim. Rabbimizin iyi veya kötü olarak nitelendirdiği fiiller, genel itibariyle nötr veya anlamsız olup Rabbimiz nitelendirdiği için iyi veya kötü olan fiiller değildir. Rabbimizin iyi veya kötü dediği fiiller, anlam ve sonuç itibariyle bizatihi iyi veya kötü olan fiillerdir. Mesela hainlik veya nankörlük, asıl itibariyle bizatihi kötü olan fiillerdir. Nitekim “… Allah hainleri (ihanet edenleri) sevmez. (8-Enfal 58)” veya “… Allah, hain ve nankör olan hiç kimseyi sevmez. (22-Hacc 38)” ayet-i kerimelerinde, Rabbimizin hainliği ve nankörlüğü sevmediği beyan edilmektedir. Bu fiiller Rabbimizin nitelendirmesiyle iyi veya kötü olacak fiiller olsaydı, Rabbimizin asıl itibariyle anlamsız olan bu filleri sevmesinin veya sevmemesinin bir manası olmazdı.

İşlenen iyiliğin veya kötülüğün muhataba hayr veya şer olarak yansımasındaki İlahi takdiri ise daha önceki yorumumuzda açıklamıştık. Şimdi “Allah kötü fiilleri niye yarattı ve işlenmesine neden izin verdi?” sorumuzu, kardeşlerimizin de cevaplarını dikkate alarak kısaca açıklamaya çalışalım.

Ahireti dikkate almayan, dünya hayatının bir başlangıç değil bir sonuç olduğunu düşünerek “Allah varsa şunlara şunlara neden izin veriyor?” gibi sorularla cenneti dünyada arayanların aksine bizler biliyor ve iman ediyoruz ki ahirete uzanan sürecin ilk perdesi olan dünya hayatı insanlar ve cinler için bir imtihan hayatıdır. Kur’an-ı Kerim’de beyan edildiği gibi Allah (c.c.) insanları ve cinleri, akibeti cennet veya cehennem olan bir imtihan için yaratmış ve bu imtihanı kabul edenleri dünya hayatına göndermiştir.

Peki bu imtihan nasıl olabilirdi?

Tabi ki bunun en genel anlamda üç ayrı cevabı olabilir. Allah herkesi kötü yaratabilir ve imtihan kötülerle kötülerin imtihanı olabileceği gibi Allah herkesi iyi yaratabilir ve imtihan iyilerle iyilerin imtihanı olabilirdi. Ancak bu imtihan yelpazesini hikmetli bir şekilde genişletmeyi dileyen Rabbimiz, kötülerin daha kötüsünü veya iyilerin daha iyisini ortaya çıkaracak olan bu iki olasılığı tercih etmemiş, imtihanın iyilikle kötülük arasında olmasını takdir etmiştir. Çünkü herkesin ferdi düzlemde iyilik ve kötülükle sınandığı bu imtihanın toplumsal düzleminde de genel olarak iyilerle kötülerin imtihanı olabileceği gibi özel düzlemlerde iyilerle iyilerin, kötülerle kötülerin imtihanı söz konusudur. 

Ayrıca biliyoruz ki kötülüğe karşı kötülük veya iyiliğe karşı iyilik yapmak, en iyiyi ve en kötüyü ortaya çıkaran bir imtihan değildir. Oysa Rabbimizin bir hikmet gereği takdir ettiği bu imtihan, en iyileri ve en kötüleri ortaya çıkaran bir imtihandır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de iyiliğe kötülükle karşılık verenler en kötü olarak tanımlanırken, kötülüğe iyilikle karşılık verenler en iyi olarak tanımlanmakta ve müslümanlar bu güzel davranışa davet edilmektedir.,

“İşte onlara sabretmeleri dolayısıyle ecirleri-mükafatları iki defa verilir. Onlar kötülüğü iyilikle savıp-uzaklaştırıp, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler (Allah rızası için harcarlar). (28-Kasas 54)”

Burada üzerinde durmamız gereken husus insanları iyilik ve kötülükle imtihan eden Rabbimiz, bu imtihanın tarafları olan iyileri ve kötüleri böyle yarattığı için mi iyi veya kötü olmuşlardır. Allah fücuru-kötülüğü işleyenlerin nefislerine takvayı da ilham etmeseydi kötülük işleyenler Rabbimiz katında mazur olabilecekleri gibi takvayı işleyenlerin nefislerine de fücuru ilham etmeseydi, iyilik işleyenler Rabbimiz katında makbul ve değerli olmazlardı. Oysa bütün insanları İslam fıtratı üzere yaratan Rabbimiz, peygamberler de dahil olmak üzere her nefse fücrunu ve takvasını ilham etmiş, nihai tercihi kendisine bırakmıştır.,  

“Nefse ve ona düzenleyip-biçimlendirene. Sonra ona fücrunu (günah ve kötülüğünü) ve takvasını (ondan sakınmasını) ilham edene (andolsun ki). Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah (kurtuluş) bulmuştur. Ve onu (kötülükle ve haksız savunuyla) örtüp-saran da ziyana-yıkıma uğramıştır. (91-Şems 7..10)”

Ne kadar açık ayet-i kerimeler değil mi? Nitekim kötülük işleyen insanlar nefislerindeki takvaya rağmen bu fücuru-kötülüğü kendileri tercih ettikleri için Rab katında sorumlu olduklarını anlamakta ve İlahi hesap gününde “Ya Rabbi bizi böyle yarattığın için biz böyle davrandık” gibi bir itirazın boş ve saçma bir itiraz olduğunu kendileri de bilmektedirler. Nitekim kendi kişisel değerlendirmesi ve kendi tercihiyle İlahi vahyi inkar eden Velid bin Mugire’nin böyle bir itirazda bulunamayacağını görecekleri gibi.,  

“Doğrusu o düşündü ve (kendi ölçüsüyle) ölçüp biçti. Canı çıkası-kahrolası nasıl ölçüp biçti. Sonra canı çıkası-kahrolası (yine) nasıl ölçüp biçti. Sonra bir baktı. Sonra kaşlarını çattı ve suratını astı. Sonra da sırt çevirip büyüklük tasladı. (Ve) dedi ki "Bu yalnızca (geçmişten) aktarılan bir sihirdir. Bu sadece bir beşer sözüdür." (74-Müddessir 18..25)”
Mehmed Güneş
13-08-2017 23:52
#2479
Kötülük Problemi

Merhaba
Kötülük ve iyilik insanların zihninde sosyal etkileşim ile oluşan rölativ bir durumdur. Nitekim ayette "yüzlerinizi doğuya ve ya batıya doğru çevirmeniz iyilik değildir" buyurulmuştur. Hakikatte ise kötülük ve iyiliğe dair olan şeyler, Allah subhanehu ve teala nın kötü ya da iyi olarak bir şeyi haber vermesi ile bilinir. Çünkü bir şey kötü olduğu için kötü değildir bilakis Allah ona kötü dediği için kötüdür. Bir şey - bize göre - iyi olduğu için iyi değildir Allah ona iyi dediği için iyidir. Domuz eti pis olduğu için pis değildir, Allah onu pis olarak vasfettiği için pistir. Ortak bir kötülük algısında mutabık olmak oldukça uzak bir ihtimaldir. Çünkü insanların kötülük ve iyilik algıları etkileşime açıktır. Mesela Kişinin öz kardeşi ile zina etmesine bir çok kişi kötü desede demeyen de çıkabilir hatta savunması dahi yapılabilir. Ben diyorum ki bu fiil de Allah subhanehu ve teala kötü dediği için kötüdür.

Bu yazım mehmed ağabeyin "mutabık bir iyilik ya da kötülük kavramımız yok mudur" sualine kişisel bir cevabımdır. Sadece inançlı olan kişilerin ortak bir iyilik ya da kötülük kavramı olabilir.
Ömer Muhtar
13-08-2017 15:28
#2478
Selamunaleykum

Allah kötü filleri niye yaratmış sorusu ile ilgili henüz bir şey birşey söyleyememekle beraber aşağıdaki ayetin ipucu mesabesinde olduğunu düşünüyorum.
Size isabet eden her musibet, kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. (Halbuki Allah, yaptıklarınızın) çoğunu da affetmektedir. (42-Şûrâ 30)
Allah neden izin verir sorusuyla alakalı olarak; sünnetullah diyebiliyorum. yani Allahın bizlere verdiği irade sonucu, insanların tercihi kötüyü seçmekse Allah'ın imtihan gereği izin vermesi O'nun insanı yaratırken verdiği irade sünnetullahıdır.
Allah en doğrusunu bilir.
Fatma Ceren
13-08-2017 07:17
#2477
Ve aleyküm selam

Allah kötü fiilleri niye yarattı ve işlenmesine neden izin verdi?

Kötü olmadan iyi anlaşılmaz ki.
Ve iyilerle kötüler ayırd edilecek ki hem dünyanın, hem ahiretin hem de insanın yaratılış gayesi yerine gelsin.
Zira her şey zaten bir kötülükle başlamadı mı?
İblisin kötülüğü onun düşmanlığına, Hz. Adem (a.s.)'ın işlediği kötülük dünya hayatına sebep/vesile olmadı mı? Peki bu iki kötü amelin nihai sonucu aynı mı?

Allah kötü fiilleri yaratmak ve işlenmesine izin vererek, kötülükte ısrar edenlere azab, tevbeyle hemencik dönenlere rahmet kapısını aralamıştır. Aramızda kötülük işlemeyenimiz var mı ki?

Zira Allah'ın rahmeti gazabını geçmiştir. Bu sitedeki konular birbiriyle ne kadar yakından ilintili. Kur'an bütünüyle okuduğumuz bütün değerlendirmeler hamd vesilesi oluyor bize. Allah (c.c.) razı olsun.

İnşirah Melal
13-08-2017 04:05
#2475
Selamaleykum

Hocam konuyu gördüğümde aklıma ilk olarak;
"Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Bu Allah'ın kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması güzel davrananları da daha güzeliyle mükafatlandırması içindir."(53-Necm 31) ve "O, hanginizin daha güzel amelde-işde bulunacağını denemek (ortaya çıkarmak) için ölümü ve hayatı yarattı....."(67-Mülk 2) gibi ayetler geldi. Sonrasında formül ve müjde niteliğindeki şu ayet çıktı karşıma;
"Size bir iyilik dokununca onları tasalandırır, size bir kötülük isabet edince ise onunla sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların 'hileli düzenleri' size hiçbir şeyle zarar veremez. Allah hiç şüphesiz, onların yapmakta olduklarını kuşatmıştır."(3-Âl-i İmrân 120)

Yorumları okuduktan sonra; "Allah kötü fiilleri niye yarattı ve işlenmesine neden izin verdi?" sorunuza kısaca şu cevabı verebilirim diye düşündüm;

Allah kötü fiilleri sakınalım ve sakındıralım diye yarattı ve birilerinin işlemesine izin veriyor ki; yaratılan her bir şeyde olduğu gibi sakınmanın ve sakındırmanın da bir anlamı olsun. "Peki ya, izin verilen kişilerin suçu nedir ki, kötülük yapmalarına izin veriliyor" diye sorulursa, cevabımız "sakınıp-sakındırmamalarıdır" olur. Zira Külli iradesiyle her şeye Kâdir olan Rabbimiz, cüzi irademizle hakikat boyutunda yalnızca kendimize kötülük yapabileceğimizi söylüyor. Daha doğrusu ben böyle anladım hocam.

Size ve tüm kardeşlerimize saygı ve selamlarımı sunuyor, takibe devam ediyorum.
Mehmed Alagaş
12-08-2017 13:19
#2474
Ve aleykümselam

Kardeşlerimizin verdiği cevaplardan da anlaşılacağı üzere iyilik veya kötülük sadece fiil düzleminde tanımlanabilecek kavramlar değildir. İyiliğe veya kötülüğe dair yapılan bir fiil, failin anlayışına, niyetine, yaşadığı olaya ve muhatabın durumuna göre anlamlandırılabileceği gibi zaman ve mekana göre de değerlendirilmesi gerekir. Yaşadığımız binlerce örnekten de anlayabileceğimiz gibi yaptığımız veya bize yapılan bir fiilin asıl itibariyle iyi mi veya kötü mü olduğu genel itibariyle şimdiki zamanda değil gelecekte yani bu fiilin sonuçlarında ortaya çıkmaktadır.

Meselenin bu boyutuna açıklık getirmek istememizin nedeni, insanların birbirlerine iyilik veya kötülük yapmada mutlak muktedir olmadıklarını belirtmek içindir. Allah kötü fiilleri yaratmasına ve bu fiillerin işlenmesine izin vermesine rağmen bu fiillerin karşı tarafa bir kötülük veya bir şer olarak yansıması fiil sahibinin isteğine göre değil Allah’ın takdirine göre belirlenmektedir. Dolayısıyle “Allah kötü fiilleri niye yarattı ve işlenmesine neden izin verdi?” sorusunu soranların araştırma imkanları yoksa biraz sabırlı olmaları ve bu fiilleri muhtemel akibetlerine göre değerlendirmeleri gerekir.

Araştırmacı kardeşlerimizin ise her işinde hikmet sahibi olan Rabbimizin bu takdirini düşünmeleri ve bu İlahi takdirdeki hikmeti anlamaya çalışmaları gerekir. Şimdi Kur’an-ı Kerim’in beyanını esas alarak bu önemli soruyu kısaca cevaplayalım.,

Allah kötü fiilleri niye yarattı ve işlenmesine neden izin verdi?
Ömer Muhtar
12-08-2017 08:40
#2472
selamunaleykum

hayr ve şer rabbimizin bildirdiği şekildedir derken tabi ki ateistleri dikkate almadan söylediğim şeyler değildir. ister ateist ister teist olsun hangi insan zulmün, yalan söylemenin, hırsızlık yapmanın, haksız yere cana kıymanın, v.b. daha birçok bütün herkesin üzerinde mutabık kalacağı kötülüklerin iyi bişey olduğunu söyleyebilir.
aynı şekilde, mazluma, mağdura, yoksula yardım etmenin, hakkı teslim etmenin v.s. iyi bişey olmadığını kim söyleyebilir.
(bir önceki yorumda örnek verdiğim ayetler iyilik ve kötülüğün nasıl göreceli olduğu, nasıl başka açılardan bakılacağı ile ilgili bir kaç örnekti. tabi ilk başta gözüme çarpanlar bunlar, daha bir çok ayet var bu şekilde ele alınabilecek.)

Fatma Ceren
12-08-2017 00:07
#2471
Selamun aleyküm

Ben "iyi ve kötü" kavramlarının, dünya üzerinde her inancın, her insanın kullandığı iki zıtlığı belirten en genel kavramlar olduğunu düşünüyorum. Zira "hayr ve şer" gibi kavramlar bizler için bir anlam ifade ederken, bir ateist yaşama dair tüm olasılıkları "iyi ve kötü " kelimeleriyle tanımlar; hatta hayr gibi kelimeleri kullanmaz. Iyilik ve kötülük insanlığın ana konularında (mesela açlık...) değişmez, göreceli değildir. Fakat ana konuları detaylandıran inançlardır..Herkes iyi ve kötüyü kendi inanç ve değerlerine göre tanımlar.

Bu ayetlerde muhtemel kötülüğü resule yıkma çabası, iblisin Hz.Adem'e hatta Allah'a yıkma çabasıyla aynıdır. Bu minvalde ayetlerin genel konusu buna dayanıyor ve Allah (c.c.) kullara herşeyi yarattığını, O'nu bilgisi, emri ve kontrolü altında geliştiğini; ancak kişinin iradesiyle ya iyiliği ya da kötülüğü satın aldığı belirtiliyor. Ve bunu en genel kılmak için, bir ayette "şah damarını keserdik" ifadesindeki genel üslup gibi; velev ki resule isabet etsin "bu onun nefsindendir" mesajıyla tek Rabb ve İlahın Allah oldugu bildiriliyor.

Son cümlem dağınık oldu, farkındayım.


Ömer Muhtar
11-08-2017 09:42
#2468
selamun aleykum.

Elbetteki üzerinde mutabık kalacağımız iyi ya da kötü fiiller vardır. Bunlar, rabbimizin bize neyin iyi olduğu neyin kötü olduğunu, arapça kelimeleri ile neyin hayır neyin şer olduğunu bildirdiği fiillerdir. Mesela rabbimiz bir ayetinde; Hoşunuza gitmediği halde savaş üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki (nefsinize göre) hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırdır ve olur ki sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (2-Bakara 216) buyurarak bize göreceli olan nefsimize göre hoşumuza gitmeyen savaş halinin, bizim için hayırlı yani iyiliğimize olduğunu, hoşumuza giden bir şeyin de şer olabileceğini bildiriyor.

Yine bir başka ayetinde; (Peygamberin eşi hakkında) uydurulmuş bir yalanla gelenler (duydukları iftiranın raviliğini-nakilciliğini yapanlar) sizin içinizden bir gruptur. Siz onu kendiniz için bir şer (kötülük) saymayın, o sizin için (netice itibariyle) bir hayırdır. Onlardan (o iftirayı taşıyanlardan) herbir kişiye kazandığı günahtan (bir pay) vardır. (Vebalin) büyüğünü yüklenene (iftirayı uydurana) ise büyük bir azab vardır. (24-Nûr 11) "Siz onu kendiniz için bir şer (kötülük) saymayın, o sizin için (netice itibariyle) bir hayırdır." diye buyurduğu tarihen nüzul sebebini bildiğimiz 'ifk' olayında ki iftiranın aslında sonuç itibariyle hayırlı olduğunu, şer sanılmamasını belirtiyor.

Aynı surenin 22. ayetinde ise, nüzul sebebi olarak bildiğimiz bu olaydan dolayı kızıpta yardım etmeyeceğine dair yemin eden Hz. Ebubekr üzerinden rabbimiz bizlere; Sizin içinizden faziletli ve varlıklı olanlar akrabaya, yoksullara, Allah yolunda hicret edenlere (hatalarından dolayı) vermeyeceklerine yemin etmesinler, affetsinler ve hoşgörsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir). (24-Nûr 22)buyurarak böyle davranmanın hayır olmadığını bildiriyor. tabi bu ayetler hakkında benim anladıklarım bunlar, işin doğrusunu rabbimiz bilir.

Yine bir film de izlediğim sahnede geçen bir sahne şöyleydi; adamın oğlu iyi bir eğitim almış, iyi bir iş bulmuş ve bir de üzerine iyi bi araba almış, başkaları da ona gıpta ederek ' ne şanslı adam, ne iyi şeylere sahip oldu' demişlerdi. ama ertesi gün aynı oğul bir trafik kazası geçiripte ölünce bu seferde' ne şansız adammış! dediler. ben bu sahneyi izleyince Kasas suresinde Rabbimizin karun ile ilgili şu ayetler aklıma geldi; (Derken Karun) kendi ihtişamlı-süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar "Ah keşke, Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay-varlık sahibidir" dediler. Kendilerine ilim verilenler ise "Yazıklar olsun size. İman eden ve salih amellerde bulunanlar için Allah'ın sevabı (mükafatı) daha hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir." dediler. Sonunda onu da, konağını da yerin dibine geçirdik. Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Ve o kendini savunup-kurtarabilecek de değildi. Daha dün onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında "Vay, demek ki Allah kullarından dilediğinin rızkını genişletip-daraltmaktadır. Eğer Allah bize lutfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay, demek ki küfre sapanlar felah (kurtuluş) bulamaz" demeye başladılar. İşte ahiret yurdu. Biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyi ve bozgunculuğu istemeyen kimselere veririz. (Güzel sonuç) akibet elbetteki muttakilerindir (takva sahiblerinindir). (28-Kasas79- 83)
Mehmed Alagaş
10-08-2017 13:27
#2467
Ve aleykümselam

Fatma kardeşimin belirttiği gibi bu meseleye “Hayır gibi şer de Allah’dan mıdır?” başlığında kısaca değinmiştik. Bu değerlendirmede o başlıkta ele almadığımız hususlara değinebiliriz. Ömer kardeşimiz “İyilik ya da kötülük bize göre göreceli kavramlardır” diyor. Bu sözün biraz açıklanması gerektiğine inanıyorum. İyilik veya kötülük neye göre görecelidir? Genel olarak üzerinde mutabık kalacağımız iyi veya kötü fiiller yok mudur? İyi veya kötü bir fiil, hangi durumlarda ve hangi bakış açısına göre farklı bir anlam kazanabilir?
Bekir Ziya
09-08-2017 22:49
#2466
Selamun aleykum

Bu yaziyi okurken Sayin Alagas'in "Mutesabih Muslumanlar" kitabini hatirladim hemen. Sefaat konusunu ayetlerin isiginda incelerken nihai olarak " Sefaatin tumu Allah'indir." seklinde bir sonuca ulasilmisti. Burada da benzer bir durum soz konusu ve hicbir celiskiye mahal verecek bir durum soz konusu degil. Konu asil itibariyla kaderle ilgili ve cok boyutlu bir kavram oldugu icin, bu konuyla ilgili diger ayetlerin de bir butun olarak incelenmesi gerekiyor. Bu yapildiginda, bir celiski degil, muazzam bir uyum oldugu gorulecektir.
Fatma Ceren
09-08-2017 20:08
#2465
Selamun aleyküm

Allah kötülüğü yaratır ama emretmez. Kötülüğü emreden, Allah'ın yarattığı nefstir.

Ben (yine de) nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz benim Rabbim Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir). (12-Yusuf 53)
Talha
09-08-2017 16:57
#2464
SELAMUN ALEYKUM

İyiyi de kötüyü de yaratan tabi ki Allah'tır.
Ancak çelişki olmadığına iman ettiğimiz ve Kur'an bütünlüğünde değerlendirmeye çalıştığımız bu ayetlerden bizim anladığımız hakikati anlatmaya çalışsakta karşı taraf eğer anlamak ve öğrenmek için yaklaşmıyorsa çabamız bir işe yaramayacak diye düşünüyorum...
Zira Allah iyiyi ve kötüyü yaratmış, bunların Allah'tan olduğunu söylemiş ancak başa gelen kötünün sebebinin kendisi olduğunu vurgulamıştır... Dolayısıyla çelişki yok olmaktadır...
Çok basit olarak bir örnek; Alkollü araç kullanınca kaza yapan birinin başına gelen bu kötülük kendi yüzündendir. Ama kazayı yaratan Allah'tır.

Ömer Muhtar
09-08-2017 14:29
#2462
Allah kötülük yaratır mı?

selamunaleykum.
iyilik ya da kötülük biz insanlara göre değerlendirilirse, göreceli kavramlardır. ama Rabbimizin nezdinde iyilik-kötülük göreceli değildir. Nisa suresi 72. ayette de belirtildiği gibi savaşa katılmamayı iyilik olarak gören kişi, bir sonraki ayette savaşa katılmayı iyilik olarak görüyor. Rabbimiz de aynı surenin 74. ayetinde Allah yolunda savaşırken ölene de galip gelene de ecir vardır diyerek iyiliğin ne olduğunu bildiriyor.
Allah kötülüğü yaratır mı? diye bir soru gelse, 'ne demek, tabiki herşeyi yaratan Allahtır' diye klasik bir cevap verilmesi elzem gözüküyor. Ama şöyle bir örnek versem sanırım meramımı anlatmış olurum; Allah demir nimetini yaratıp biz insanların istifadesine sunmuştur. insanoğlu kalkıp ta demirden silah yapıp birisini haksız yere öldürdüğü zaman Allah kötülüğü yaratmış mı olur?
Fatma Ceren
08-08-2017 21:41
#2461
Selamun aleyküm

Soru ve konu ’’Hayır Gibi Şer De Allah’dan Mıdır?’’ konusuyla paralel.

Geçmişte aynı -hatta daha aşırısını- düşünceyi paylaşan biri olarak söyleyebilirim ki, bu tür Allah’ta (haşa) ve Kur’an’da olduğu zannedilen çelişkilere! odaklanmak; kişinin kendindeki çelişkileri perdelemesi için güzel bir taktiktir. Ve bir numaralı Rabbliktir. Ayrıca inanmakla, ya da inanmayı istemekle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Yani kişi çelişkiyi ortadan kaldıracak bir hakikat görse, gözünü kapatır ve şöyle der; ’’Napalım! O inandığınız Allah şimdi gözünü kapamama izin vermeseydi de görseydim, anlasaydım!’’




Güvenlik Kodu (*)
İşlemin sonucunu aşağıya yazınız : 36 çarpı 2 = ?


(*) Zorunlu

LÜTFEN DİKKAT:
IP numaranız kaydedilmektedir. Yorumlarınız sebebiyle ilgili kişi ve kurumların yasal işlemler başlatabileceğini unutmayınız. Aşağıdaki sebeplerle yorumlarınız onaylanmayacaktır.
  • Küfür, hakaret, tehdit, rencide edici ifadeler
  • İnançlara saldırı
  • Büyük harflerle yazılmış cümleler