Eski Masaüstü Görünüm

Allah’ın (c.c.) Dilediğini Hidayete Erdirmesi!


Selamün aleyküm Mehmet abi.
Kasas suresi 56. ayette Rabbimiz şöyle buyuruyor;
"Gerçek şu ki sen sevdiğini hidayete eriştiremezsin ancak Allah dilediğini hidayete eriştirir. O, hidayete erecek olanları daha iyi bilendir." (28-Kasas 56)
Bu ayeti biraz açıklarsanız memmun olurum. Yaradana emanet olun selamün aleyküm.

Murtaza SAYIN

Sayın Murtaza SAYIN,

Bizlere iletmiş olduğunuz mesaja cevaben, ALAGAŞ hocamızın "Kur'an'a Yönelirken" kitabından bir bölümü; Kur'an-ı Kerim'i bütün olarak değerlendirmenin önemini anlatırken verdiği örneği, siz değerli kardeşimizin vesilesiyle tüm kardeşlerimizle paylaşıyoruz;

"... Kur'an-ı Kerim'e yaklaşımla ilgili bu meseleyi bir örnek vererek değerlendirmemiz, oldukça önemli olan bu meselenin daha iyi anlaşılmasını sağlayabilecektir. Mesela hidayet yani doğru yola erişme meselesini ele alalım. Herhangi bir insan, hidayet meselesiyle ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'de şu ayet i kerimelerle karşılaşabilir;

Allah kime hidayet verirse artık o hidayeti (doğru yolu) bulmuştur. Kimi de şaşırtıp-saptırırsa artık onlar da hüsrana-ziyana uğrayanlardır. (7-A"râf 178)

De ki "En kesin ve üstün hüccet-delil Allah'ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi hidayete (doğru yola) yöneltip-iletirdi." (6-En"âm 149)

İnsanların hidayet bulmasıyla ilgili olarak sadece bu ayet i kerimelerle karşılaşan insan, hidayet meselesinde kısaca şu sonuca varabilir;

Hidayetin gerçek sahibi olan Allah(c.c.) dilediğine hidayet eder, dilediğini de şaşırtıp saptırır. Dolayısıyle müşriklerin, kafirlerin ve bütün sapıkların içinde bulundukları durum ve bunların hidayete ulaşamamaları, Allah'ın bunlar hakkında hidayeti dilemeyip, sapıklığı dilemesi nedeniyledir!. Hidayetle ilgili olarak bunları söyledikten sonra, yukarıdaki iki ayet i kerimeyi de açık bir delil olarak zikrederek, bu görüşünü pekiştirir!.

Artık bu insana bir şey anlatmanız oldukça zordur. Çünkü hidayet meselesini, Kur'an-ı Kerim'e göre değerlendirdiğini zannetmekte ve bu görüşüne sımsıkı sarılmaktadır!. Kur'an-ı Kerim'e vakıf olmayan kimseler tarafından itirazsız kabul edilebilecek olan bu görüş(!), Kur'an-ı Kerim'in bütünlüğüne göre hem eksik ve hem de yanlış bir görüştür. Nitekim bu önemli konuda Kur'an-ı Kerim'in bütünlüğüne yöneldiğimiz zaman, hidayet meselesiyle dolaysız ilgili olan 160'tan fazla ayet i kerimeyle karşılaşıyoruz. Bütün bu ayet i kerimeler, meseleye değişik boyutlardan yaklaşmakta ve meseleyi genel bir açıklığa kavuşturmaktadır.

Hidayet,
hiç şüphesiz ki Hadi, yani yegane hidayet edici olan Allah (c.c.)'a aittir. Hadi olan Rabbimizin dilediğine hidayet etmesi ise, yine Kur'an-ı Kerim'de beyan edilen gerçeklerdendir. Ancak Rabbimizin bu dilemesiyle ilgili olarak şu soruyu sormamız gerekir;

Dilediğine hidayet eden Rabbimizin bu dilemesi, mesnetsiz, hikmetsiz veya tesadüfi bir dileme midir? Mesela Musa (a.s.)'ın çocukluk ve ergenlik yıllarını geçirdiği Firavun'un sarayında, Firavun da dahil olmak üzere binlerce insan vardı. Bu binlerce kişinin ismi küçük bir kağıda yazılarak torbaya atıldı ve çekilen kur'ada Musa (a.s.)'ın ve daha birkaç kişinin ismi çıktığı için mi bunlara hidayet edildi? Musa (a.s.)'a hidayet edilmesi, tesadüfi bir şans mıydı?

Şanı yüce Rabbimizi hiçbir kuşku duymadan tenzih ederiz ki, Rabbimizin bir kişi hakkında hidayeti dilemesi, kesinlikle ve kesinlikle tesadüfi değildir. Çünkü Hadi olan, dilediğine hidayet edecek olan Rabbimizin bir diğer sıfatı da Adl, yani adalet sıfatıdır. Dolayısıyle Rabbimizin her dilemesinde zulümden en ufak bir iz olmadığı ve olamayacağı gibi, her dilemesi de bir adaletin tecellisidir. Firavun'un sapıklığı, Musa (a.s.)'ın ise hidayeti haketmesi, Firavun'un ve Musa (a.s.)'ın eylem ve yönelişleriyle ilgili bir hadisedir. Nitekim hidayet meselesini Kur'an-ı Kerim'in bütünlüğünde değerlendirdiğimiz zaman, meselenin tüm gerçek boyutları ortaya çıkmaktadır. Hadi olan şanı yüce Rabbimiz, hidayetten uzaklaşanların, sapıklığı hakedenlerin, hangi eylem ve yönelişlerle bu duruma düştüklerini, dolayısiyle kimlere hidayet etmediğini ve etmeyeceğini açıkça beyan etmektedir;

Allah kendisine mülk verdi diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" deyince, o "Ben de diriltir ve öldürürüm " demişti. İbrahim "Allah güneşi doğudan getirir, (haydi) sen de onu batıdan getir" deyince, o küfre sapan afallayıp kalmıştı. Allah, zalim kimseleri hidayete (doğru yola) erdirmez. (2-Bakara 258)

Ey iman edenler. Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden kimse gibi başa kakarak ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde (biraz) toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer. Ona sağanak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez. (2-Bakara 264)

Kendilerine apaçık belgeler geldiği ve resulün hak olduğuna şahidlik ettikleri halde, imanlarından sonra küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete (doğru yola) eriştirir? Allah, zulmeden bir kavmi hidayete eriştirmez. (3-Âl-i İmrân 86)

Bu, gerektiği gibi şahidliği yapmalarına veya yeminlerinden sonra yeminlerin reddedilmesinden korkmalarına (çare olarak) daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının ve (emirlerini) dinleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez. (5-Mâide 108)

(Allah) bir kısmına hidayet verdi, bir kısmı da sapıklığı haketti. Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytanları veli edindiler ve kendilerinin doğru yolda olduklarını sanarlar. (7-A"râf 30)

Allah'ın ayetlerine inanmayanları Allah hidayete (doğru yola) ulaştırmaz ve onlar için acıklı bir azab vardır. (16-Nahl 104)

Onu ve kavmini, Allah'ı bırakıp da güneşe secde ederlerken gördüm. Şeytan onlara (bu kötü) amellerini süsleyip-güzel göstererek onları (doğru) yoldan alıkoymuştur. Bundan dolayı hidayet (doğru yolu) bulmuyorlar. (27-Neml 24)

İyi bil ki halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler "Biz bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz" (derler). Elbetteki Allah onların ihtilaf ettikleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Muhakkak ki Allah, yalancı ve kafir olan kimseyi hidayete (doğru yola) eriştirmez. (39-Zümer 3)

Firavun ailesinden imanını gizlemekte olan mü'min bir adam dedi ki "Siz 'Benim Rabbim Allah'tır' diyen bir adamı öldürecek misiniz? Halbuki o size Rabbinizden apaçık belgelerle-delillerle gelmiş bulunmaktadır. Eğer o bir yalancı ise yalanı kendine-kendi aleyhinedir. Şayet sadık (doğru söyleyen) ise size vaadettiklerinin bir bölümü size isabet eder. Şüphesiz ki Allah haddi aşan yalancı kimseyi doğru yola eriştirmez." (40-Mü'min 28)

Sadece bir kısmını zikrettiğimiz bu ayet i kerimelerde, kimlere hidayet edilmediği ve edilmeyeceği beyan edilmektedir. Ayet i kerimelere dikkat edilirse, insanları hidayetten uzaklaştıran eylem ve yönelişler, insanların insiyatifinde olan ve insanların kişisel tercihleriyle gerçekleşen kendi eylem ve yönelişleridir. Şanı yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de hidayeti hakeden, hidayete layık olan kimselerin de eylem ve yönelişlerini belirtmekte ve hidayeti isteyen herkesi bu eylem ve yönelişlere davet etmektedir;

Dediler ki "Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayete (doğru yola) eresiniz." De ki "Hayır, (biz) hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini (üzereyiz). O müşriklerden değildi." (2-Bakara 135)

Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Siz de) her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin. Öyle ki onlardan zulmedenlerin dışında insanların size karşı (kullanabilecekleri) delilleri olmasın. Onlardan korkmayın, Ben'den korkun ki üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Böylece hidayete (doğru yola) erersiniz. (2-Bakara 150)

Andolsun ki Biz sizi biraz korku, biraz açlık ve biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. Onlara bir musibet isabet ettiğinde "Biz Allah'a aitiz ve şüphesiz O'na dönücüleriz" derler. İşte Rablerinden bağışlama ve rahmet bunların üzerinedir. Ve hidayete (doğru yola) erenler de bunlardır. (2-Bakara 155-157)

Eğer seninle çekişip-tartışırlarsa, de ki "Ben, bana uyanlarla birlikte kendimi Allah'a teslim ettim". Ve kendilerine Kitab verilenlerle ümmilere "Siz de teslim oldunuz mu?" de. Eğer teslim oldularsa gerçekten hidayete (doğru yola) ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse artık sana düşen yalnızca tebliğdir (duyurup-bildirmedir). Allah, kullarını hakkıyla görendir. (3-Âl-i İmrân 20)

Bu (Kur'an) insanlar için bir beyan (açıklama), muttakiler (korkup-sakınanlar) için de bir hidayet ve bir öğüttür. (3-Âl-i İmrân 138)

İman edenler ve imanlarına zulüm katmayanlar, işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete (doğru yola) ermiş olanlardır. (6-En"âm 82)

Musa'nın kabaran öfkesi (gazabı) yatışınca levhaları aldı. (Levhalardan birinin) nüshasında "Rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet vardır" (yazılıydı). (7-A"râf 154)

De ki "Ey insanlar. Ben Allah'ın hepinize (bütün insanlara) gönderdiği bir resulüyüm-elçisiyim. Ki göklerin ve yerin mülkü yalnız O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur, O diriltir ve öldürür." Öyleyse Allah'a ve resulüne iman edin. Ki bu ümmi peygamber de Allah'a ve O'nun sözlerine inanmaktadır. Ona iman edin ki hidayete (doğru yola) ermiş olursunuz. (7-A"râf 158)

Her ümmete kendi içlerinden bir şahid getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde bir şahid olarak getireceğiz. Sana bu Kitab'ı (gerekli) her şeyi açıklayan, hidayet, rahmet ve müslümanlara da bir müjde olarak indirdik. (16-Nahl 89)

De ki "Allah'a itaat edin, Resule de itaat edin." Eğer yüz çevirirseniz onun (Resulün) sorumluluğu kendisine yüklenen, sizin de sorumluluğunuz size yüklenendir. Eğer ona itaat ederseniz hidayet bulmuş olursunuz. Resule düşen apaçık bir tebliğden başkası değildir. (24-Nûr 54)

Mü'minler için hidayet (doğruluk rehberi) ve müjdedir. (27-Neml 2)

Muhsinlere (iyilik yapıp-güzel davrananlara) hidayet ve rahmettir. (31-Lokman 3)

Ki onlar sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerini hidayete (doğru yola) eriştirdikleridir ve onlar ulul elbab (zikir, hikmet ve hayır sahibleri) olanlardır. (39-Zümer 18)

O "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuh'a tavsiye ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya da tavsiye ettiğimizi sizin için şeriat (hukuk düzeni) yaptı. Fakat senin kendilerini çağırmakta olduğun şey müşrikler üzerine ağır geldi. Allah dilediğini buna (bu dine) seçer ve (içtenlikle) Kendisine yöneleni hidayete (doğru yola) eriştirir. (42-Şûrâ 13)

Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet (hiç kimseye) isabet etmez. Kim Allah'a iman ederse (Allah) onun kalbini hidayete (doğru yola) yöneltir. Allah (Alim'dir) herşeyi hakkıyle bilendir. (64-Teğabün 11)

Netice olarak,
hidayet meselesini zikrettiğimiz bu ayet i kerimeleri dikkate alarak değerlendirecek olursak, şunları söyleyebiliriz.,

Yegane Hadi olan Allah (c.c.) dilediğine hidayet eder. Şanı yüce Rabbimizin haklarında hidayet dilemediği ve hidayet etmediği kimseler; Allah'ın ayetlerine inanmayan, şeytanı dost edinen, zulmeden, haddi aşan, kafir, müşrik, yalancı, fasık ve zalim olan kimselerdir. Rahman olan Rabbimizin hidayet ettiği kimseler ise; Allah'a içten yönelen, sadece Allah'tan korkan, Allah'a, Resulüne ve Kitab'ına iman edip, teslim olan, sözün en güzeli olan Kur'an'a uyan, ihsanda bulunan, Allah'ı birleyen ve karşılaştığı musibetlere Allah için sabreden kimselerdir..

İşte hidayet meselesindeki bu kısacık değerlendirme, kısa olmasına rağmen Kur'an-ı Kerim'in bütünlüğünü dikkate alan bir değerlendirmedir. Bölücü veya kısır bir yaklaşımla kaleme alınan ciltler dolusu eserden, çok daha kıymetli ve hak bir değerlendirmedir. ..."

28 Kasım 2018
insandergisi.com



Yorum Yap


Yorumlar yeniden eskiye doğru sıralanmıştır.
Sıralamayı çevirmek için tıklayınız.

Mehmed Alagaş
03-04-2019 16:38
#4046
Ve aleykümselam Şevki kardeşim.

Bizler için en büyük nimet hidayet ve hak dindir. Bu ayette söz konusu edilen nimetin tamamlanması, Maide 3. de işaret edildiği gibi dinin tamamlanmasıdır.,

“Ölü, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, şiddetli bir darbe alarak (kesilmeksizin) ölmüş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -ki (henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç, - dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır). Bugün küfre sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umud kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, Ben'den korkun. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı beğendim. Kim açlıktan daralır da günaha eğilim göstermeksizin (bu haram saydıklarımızdan yemek zorunda kalırsa) Allah elbetteki Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir). (5-Maide 3)”
Şevki Dumlupınar
03-04-2019 14:49
#4044
Selamun aleyküm Mehmet abi

Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Siz de) her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin. Öyle ki onlardan zulmedenlerin dışında insanların size karşı (kullanabilecekleri) delilleri olmasın. Onlardan korkmayın, Ben'den korkun ki üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Böylece hidayete (doğru yola) erersiniz. (2-Bakara 150).

Rabbimizin üzerinizdeki nimetimi tamamlayalım derken ne anlamalıyız.
Murtaza Sayın
13-01-2019 17:24
#3636
rabbim razı olsun bizleri aydınlatdıgız icin
Bekir Ziya
29-11-2018 21:29
#3433
Esselamü Aleyküm

Hamdolsun, Kur'ani bir çok meseleye Hocamızın vesilesiyle parçacı değil, bütünsel bakmaya çalıştığımız için şefaat, kader, Allah'ın yardımı, cihad, hidayet gibi kavramların içeriğini çelişkiye düşmeden anlayabiliyor ve dilimiz döndüğünce anlatabiliyoruz.


Güvenlik Kodu (*)
İşlemin sonucunu aşağıya yazınız : 18 çarpı 2 = ?


(*) Zorunlu

LÜTFEN DİKKAT:
IP numaranız kaydedilmektedir. Yorumlarınız sebebiyle ilgili kişi ve kurumların yasal işlemler başlatabileceğini unutmayınız. Aşağıdaki sebeplerle yorumlarınız onaylanmayacaktır.
  • Küfür, hakaret, tehdit, rencide edici ifadeler
  • İnançlara saldırı
  • Büyük harflerle yazılmış cümleler