

 
								
						
 
								
						
| ve mâ lekum | : ve ne (oluyor) | 
| ellâ tunfikû | : infâk etmiyorsunuz | 
| fî sebîli allâhi | : Allah'ın yolunda | 
| ve li allâhi | : ve Allah'ındır | 
| mîrâsu | : miras | 
| es semâvâti | : semalar, gökler | 
| ve el ardı | : ve arz, yer | 
| lâ yestevî | : müsavi olmaz, bir olmaz | 
| min-kum | : sizden | 
| men | : kim | 
| enfeka | : infâk etti | 
| min kabli | : önceden, önce | 
| el fethi | : fetih | 
| ve kâtele | : ve savaştı | 
| ulâike | : işte onlar | 
| a'zamu | : en büyük | 
| dereceten | : derece vardır | 
| min ellezîne | : o kimselerden, onlardan | 
| enfekû | : infâk ettiler | 
| min ba'du | : sonradan, sonra | 
| ve kâtelû | : ve savaştılar | 
| ve kullen | : ve hepsi | 
| vaade | : vaadetti | 
| allahu | : Allah | 
| el husnâ | : en güzel güzellikler, Allah'ın Zat'ı ve cennetler | 
| ve allahu | : ve Allah | 
| bi-mâ | : şeyleri | 
| ta'melûne | : yapıyorsunuz | 
| habîrun | : haberdar olandır | 
 
								
						

