



| hattâ | : olunca, o zaman |
| izâ câe | : geldiği zaman, gelince |
| emru-nâ | : emrimiz |
| ve fâret tennûru | : ve tennur kaynadı (feveran etti) |
| kulnâ | : dedik |
| ıhmil | : bindir, yükle |
| fî-hâ | : onun içine, ona |
| min kullin | : hepsinden, herşeyden, her cinsten |
| zevceynisneyni | : iki unsurdan oluşan (bir dişi ve bir erkek) bir çift |
| ve ehle-ke | : ve aileni, senin ehlini |
| illâ | : ancak, dışında, ...den başka |
| men | : kimse |
| sebeka | : geçti |
| aleyhi el kavlu | : onların üzerlerine söz, onlar hakkında söz |
| ve men | : ve kimse |
| âmene | : âmenû oldu (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı, mülâki olmayı diledi) |
| ve mâ âmene | : ve âmenû olmadı |
| mea-hu | : onunla beraber |
| illâ | : ...den başka |
| kalîlun | : (çok) az |

