



| fe | : böylece |
| lemmâ | : olduğu zaman |
| en câe | : gelmek |
| el beşîru | : müjdeci |
| elkâ-hu | : attı, koydu, sürdü |
| alâ vechi-hî | : onun yüzüne |
| fertedde | : hemen geri döndü |
| basîrâ | : görme hassası |
| kâle | : dedi |
| e lem | : olmadı mı |
| ekul | : ben dedim, söyledim |
| lekum | : size |
| in-nî | : gerçekten ben |
| a'lemu | : biliyorum, bilirim |
| min allâhi | : Allah'tan (vahiy olarak) |
| mâ lâ ta'lemûne | : sizin bilmediğiniz şeyleri |

