



| hel | : mı |
| yanzurûne | : bakıyorlar, bekliyorlar |
| illâ | : ancak, sadece |
| en te'tiye-hum | : onlara gelmesi |
| el melâiketu | : melekler |
| ev | : veya |
| ye'tiye | : gelir, gelecek |
| emru | : emir |
| rabbi-ke | : senin Rabbin |
| kezâlike | : işte böyle, böyle |
| feale | : yaptı |
| ellezîne | : o kimseler, onlar |
| min kabli-him | : onlardan önce |
| ve mâ zaleme-hum allâhu | : ve Allah onlara zulmetmedi |
| ve lâkin | : ve fakat, ama |
| kânû | : oldular |
| enfuse-hum | : onların (kendi) nefsleri |
| yazlimûne | : zulmediyorlar |

