



| illâ | : ancak, sadece |
| ellezîne | : o kimseler, onlar |
| tâbû | : tövbe ettiler |
| ve | : ve |
| aslahû | : ıslâh oldular (nefs tezkiyesi yaptılar) |
| ve | : ve |
| beyyenû | : beyan ettiler, açıkladılar |
| fe | : o zaman, o taktirde |
| ulâike | : işte onlar |
| etûbu aleyhim | : onların tövbelerini kabul ederim |
| ve | : ve |
| ene | : ben |
| et tevvâbu | : tövbeleri çok kabul eden |
| er rahîmu | : rahîm esması ile tecelli eden, çok merhametli olan |

