



| leyse | : değil |
| el birre | : birr, ebrar kılacak davranış biçimi |
| en tuvellû | : dönmeniz, yönelmeniz |
| vucûhe-kum | : yüzleriniz |
| kıbele | : yön, cihet |
| el maşrıkı | : doğu |
| ve el magrıbi | : ve batı |
| ve lâkinne | : ve lâkin, fakat |
| el birre | : birr, ebrar kılacak davranış biçimi |
| men | : kim |
| âmene | : âmenû oldu (Allah'a ulaşmayı diledi) îmân etti |
| billâhi (bi allâhi) | : Allah'a |
| ve el yevmi el âhırı | : ve sonraki gün |
| ve el melâiketi | : ve melekler |
| ve el kitâbi | : ve kitap |
| ve en nebiyyine | : ve peygamberler |
| ve âte | : ve verdi |
| el mâle | : mal |
| alâ hubbi-hi | : ona sevgi duyma, sevme |
| zevî el kurbâ | : yakınlık sahipleri, akrabalar |
| ve el yetâmâ | : ve yetimler |
| ve el mesâkîne | : ve çalışamayacak durumdaki ihtiyarlar |
| ve ibne es sebîli | : ve yolcu |
| ve es sâilîne | : ve isteyenler (muhtaçlar) |
| ve fî er rıkâbi | : ve kölelerin, esirlerin kurtulması hakkında, konusunda (kurtulması için) |
| ve ekâme es salâte | : namazı ikame etti, devam ettirdi |
| ve âte ez zekâte | : ve zekât verdi |
| ve el mûfûne | : ve vefa eden, hakkıyla yerine getiren |
| bi ahdi-him | : (onların) ahdlerini |
| izâ âhedû | : ahd verdikleri zaman |
| ve es sâbirîne | : ve sabredenler |
| fî el be'sâi | : sıkıntıda, musîbet isabet ettiği zaman, hastalıkta |
| ve ed darrâi | : ve darlık, zorluk, zaruret |
| ve hîne | : ve o zamanda, o hallerde |
| el be'si | : şiddetli savaş |
| ulâike | : işte onlar |
| ellezîne sadakû | : onlar sadık oldular, sadık olanlar |
| ve ulâike | : ve işte onlar |
| hum(u) el muttekûne | : onlar muttakiler, takva sahipleri |

