



| e yeveddu | : ister mi, temenni eder mi |
| ehadu-kum | : sizden biriniz |
| en tekûne | : olmasını |
| lehu | : onun |
| cennetun | : bir bahçe |
| min nahîlin | : hurmalıktan |
| ve a'nâbin | : ve üzümler, bağlar |
| tecrî | : akar |
| min tahti-hâ | : onun altından |
| el enhâru | : nehirler |
| lehu fî-hâ | : orada onun vardır (bulunur) |
| min kulli | : hepsinden, her türlü |
| es-semarâti | : ürünler, meyveler |
| ve esâbe-hu | : ve ona isabet etti |
| el kiberu | : yaşlılık, ihtiyarlık |
| ve lehu | : ve onun vardır |
| zurriyyetun | : zürriyet, çocuklar |
| duâfâu | : zayıf, güçsüz |
| fe esâbe-hâ | : sonra da ona isabet etti |
| ı'sârun | : kasırga |
| fî-hi nârun | : onun içinde ateş vardır (bulunur) |
| fe ıhterakat | : böylece yaktı |
| kezâlike | : işte böyle |
| yubeyyinu | : beyan ediyor, açıklıyor |
| allâhu | : Allah |
| lekum el âyâti | : size âyetleri |
| lealle-kum | : umulur ki böylece siz |
| tetefekkerûne | : düşünürsünüz, tefekkür edersiniz |

