



| ve izâ | : ve olduğu zaman |
| lekû | : mülâki oldular, karşılaştılar |
| ellezîne | : o kimseler, onlar |
| âmenû | : âmenû oldular, îmân ettiler |
| kâlû | : dediler |
| âmennâ | : biz âmenû olduk, îmân ettik |
| ve izâ halâ | : ve yalnız kaldıkları zaman |
| ba'duhum ilâ ba'din | : onların bazıları diğerlerine, birbirlerine |
| kâlû | : dediler |
| e tuhaddisûne-hum | : onlara anlatıyor musunuz, haber mi |
| bi mâ | : o şeyi, onu |
| feteha | : açtı |
| allâhu | : Allah |
| aleykum | : size |
| li | : için, olsun diye |
| yuhâccû-kum | : size (hüccet) delil gösteriyorlar |
| bi-hi | : onunla, onu |
| inde rabbi-kum | : Rabbinizin katında |
| e fe lâ ta'kılûne | : hâlâ akıl etmiyor musunuz |

