



| ellezîne | : o kimseler, onlar |
| uhricû | : çıkarıldılar |
| min diyâri-him | : diyarlarından, yurtlarından |
| bi gayri | : olmaksızın |
| hakkın | : hak |
| illâ | : yalnız, sadece |
| en yekûlû | : demeleri |
| rabbunallâhu (rabunâ allahu) | : bizim Rabbimiz Allah |
| ve lev lâ | : ve eğer olmasaydı |
| def'ullâhi en nâse | : Allah'ın insanları defetmesi |
| ba'da-hum bi ba'dın | : onları birbirleriyle |
| le | : elbette, mutlaka |
| huddimet | : yıkıldı, harap oldu |
| savâmıu | : (rahiplerin) mabetleri, manastırlar |
| ve biyaun | : ve (hristiyanların) kiliseleri |
| ve salavâtun | : ve (yahudilerin) havraları |
| ve mesâcidu | : ve (müslümanların) mescidleri |
| yuzkeru | : zikredilir |
| fîhesmullâhi (fîhâ ismullâhi) | : içinde Allah'ın ismi |
| kesîran | : çok |
| ve le | : ve mutlaka |
| yansurennallâhu | : Allah yardım eder |
| men | : kişi, kimse |
| yansuru-hu | : ona yardım etti |
| innallâhe (inne allâhe) | : muhakkak Allah |
| le | : elbette |
| kaviyyun | : kuvvetlidir, güçlüdür |
| azîzun | : azîzdir, yücedir |

