



| e lem tera | : görmüyor musun, görmedin mi |
| enne allâhe | : Allah'ın yaptığını |
| yuzcî | : sevkeder |
| sehâben | : bulutlar |
| summe | : sonra |
| yuellifu | : birleştirir |
| beynehu | : onun arasını |
| summe | : sonra |
| yec'alu-hu | : onu kılar, yapar |
| rukâmen | : küme küme, küme hali |
| fe tera | : böylece görürsün |
| el vedka | : yağmur |
| yahrucu | : çıkar |
| min hılâli-hi | : onun arasından |
| ve yunezzilu | : ve indirir |
| min es semâi | : semadan |
| min cibâlin | : (dağlardan) bir dağ |
| fî-hâ | : onun içinde |
| min beredin | : buzdan, doludan |
| fe yusîbu | : böylece isabet ettirir |
| bi-hi | : onu |
| men | : kimse |
| yeşâu | : diler |
| ve yasrifu-hu | : ve onu çevirir, uzaklaştırır |
| an men | : o kimseden |
| yeşâu | : diler |
| yekâdu | : neredeyse, az kalsın |
| senâ | : ışık, parıltı |
| berkı-hi | : onun şimşeği |
| yezhebu | : giderir |
| bi el ebsâri | : görmeyi |

