



| ve cealnâ | : ve kıldık, yaptık |
| beyne-hum | : onların arasında |
| ve beyne | : ve arasında |
| el kurelletî | : beldeler, ülkeler |
| bâreknâ | : bereketlendirdik |
| fî-hâ | : orada |
| kuren | : belde, şehir |
| zâhireten | : yardım eden, sırt sırta, ardarda |
| ve kaddernâ | : ve takdir ettik |
| fî-hâ | : orada |
| es seyre | : seyir, gezme, yürüme, dolaşma |
| sîrû | : yürüyün, dolaşın |
| fî-hâ | : orada |
| leyâliye | : geceler, geceleyin |
| ve eyyâmen | : ve günler, gündüzler |
| âminîne | : emin olarak, korkusuz olarak |

