



| ve lev | : ve eğer, şâyet |
| yûâhızu | : muaheze eder, sorgular |
| allâhu | : Allah |
| en nâse | : insanlar |
| bi-mâ | : sebebiyle |
| kesebû | : kazandılar |
| mâ tereke | : terketmedi, bırakmadı |
| alâ zahri-hâ | : onun sırtında, onun üstünde |
| min dâbbetin | : bir dabbe, yürüyen bir canlı |
| ve lâkin | : ve lâkin |
| yûahhıru-hum | : onları tehir eder, erteler |
| ilâ ecelin | : bir zamana kadar |
| musemmen | : isimlendirilmiş, belirlenmiş |
| fe | : artık, fakat |
| izâ | : o zaman |
| câe | : geldi |
| ecelu-hum | : onların eceli, onların zamanının sonu |
| fe | : o zaman |
| innallâhe (inne allâhe) | : muhakkak ki Allah |
| kâne | : odu, idi |
| bi ibâdi-hi | : onun kullarını, kullarını |
| basîren | : gören |

