



| lâkin | : lakin, fakat |
| er râsihûne | : râsihunlar, bir konuda derinleşmiş olanlar |
| fî el ilmi | : ilimde |
| min-hum | : onlardan |
| ve el mu'minûne | : ve mü'minler, îmân edenler |
| yu'minûne | : îmân ederler |
| bi mâ | : şeye |
| unzile | : indirilen |
| ileyke | : sana |
| ve mâ | : ve şey |
| unzile | : indirildi |
| min kabli-ke | : senden önce |
| ve el mukîmîne | : ve ikame edenler, yerine getirenler |
| es salâte | : namaz |
| ve el mu'tûne | : ve verenler |
| ez zekâte | : zekât |
| ve el mu'minûne | : ve mü'minler, îmân edenler |
| bi allâhi | : Allah'a |
| ve el yevmi el âhiri | : ve son gün, kıyâmet günü |
| ulâike | : işte onlar |
| se nu'tî-him | : ileride, yakında onlara vereceğiz |
| ecran | : ecir, mükâfat |
| azîmen | : azim, büyük, çok büyük |

