



| er ricâlu | : erkekler |
| kavvâmûne | : kâim olanlar, idareciler, koruyup gözetenler |
| alâ en nisâi | : kadınlar üzerinde |
| bi mâ | : sebebiyle, dolayısıyla |
| faddala | : üstün kıldı |
| allâhu | : Allah |
| ba'da-hum | : onların bir kısmı, bazıları |
| alâ ba'dın | : bir kısmına, bazılarına, diğerlerine |
| ve bi mâ | : ve sebebiyle, dolayısıyla |
| enfekû | : verdiler, harcadılar |
| min emvâli-him | : mallarından, kendi mallarından |
| fe es sâlihâtu | : bu sebeble, bu bakımdan salih kadınlar, nefsini tezkiye eden kadınlar |
| kânitâtun | : kanitindir, saygılı ve itaatkârdır |
| hâfizâtun | : muhafaza edendir, koruyucudur |
| li el gaybi | : gaybda, olmadığı zaman, yokken |
| bi mâ | : sebebiyle, dolayısıyla |
| hafiza | : korudu |
| allâhu | : Allah |
| ve ellâtî | : ve onlar (kadınlar) |
| tehâfûne | : korkarsınız |
| nuşûze-hunne | : onların itaatsizliklerinden, baş kaldırmalarından |
| fe ızû-hunne | : ... ise onlara öğüt verin, nasihat edin |
| ve uhcurû-hunne | : ve onlardan ayrılın, yaklaşmayın, yalnız bırakın |
| fî el medâciı | : yataklarında |
| vadrıbû-hunne | : ve onlara vurun |
| fe | : bundan sonra, artık |
| in ata'ne-kum | : eğer size itaat ederlerse |
| fe | : bundan sonra, artık |
| lâ tebgû | : aramayın |
| aleyhinne | : onlara, onların üzerine (aleyhine) |
| sebîlen | : bir yol |
| inne allâhe | : muhakkak ki Allah |
| kâne | : oldu, idi, ...dır |
| aliyyen | : âli, yüce |
| kebîran | : büyük |

