



| esbâbe | : sebepler, vesileler, yollar |
| es semâvâti | : semalar, gökyüzü |
| fe | : böylece, artık |
| attalia | : ben muttali olurum, karşılaşırım, ulaşırım |
| ilâ ilâhi | : ilâha |
| mûsâ | : Musa |
| ve innî | : ve muhakkak ki ben |
| le | : elbette, mutlaka, gerçekten |
| ezunnu-hu | : ben onu ..... zannediyorum |
| kâziben | : yalancı |
| ve kezâlike | : ve işte böylece |
| zuyyine | : süslendi |
| li fir'avne | : firavuna |
| sûu | : kötü |
| ameli-hi | : onun ameli |
| ve sudde | : ve mani olundu, engellendi, saptırıldı |
| an es sebîli | : yoldan |
| ve mâ | : ve olmadı |
| keydu | : hile, tuzak |
| fir'avne | : firavun |
| illâ | : ancak, sadece, den başka |
| fî tebâbin | : kayıp içinde, hüsranda |

