



| se-yekûlu | : diyecekler |
| muhallefûne | : arkada kalmış olanlar (savaşa katılmayanlar) |
| izâ | : olduğu zaman |
| intalaktum | : siz ayrıldınız, gittiniz |
| ilâ megânime | : ganimetlere |
| li te'huzû-hâ | : onu almak için |
| zerû-nâ | : bizi bırakın (bize izin verin) |
| nettebi' kum | : size tâbî olalım, arkanızdan gelelim |
| yurîdûne | : istiyorlar |
| en yubeddilû | : değiştirmek |
| kelâma allâhi | : Allah'ın kelâmı |
| kul | : de |
| len tettebiû-nâ | : asla bize tâbî olamazsınız (bizimle gelemezsiniz) |
| kezâlikum | : işte böyle, böyle |
| kâle | : dedi |
| allâhu | : Allah |
| min kablu | : önceden, daha önce |
| fe | : o zaman |
| se yekûlûne | : diyecekler |
| bel | : hayır |
| tahsudûne-nâ | : bize haset ediyorsunuz, bizi kıskanıyorsunuz |
| bel | : hayır |
| kânû | : oldular, idiler, ...dir |
| lâ yefkahûne | : fıkıh edemiyorlar, idrak edemiyorlar, anlayamıyorlar |
| illâ | : hariç, den başka |
| kalîlen | : az, pek az |

