



| yâ eyyuhâ | : ey! |
| ellezîne âmenû | : âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a teslim olmayı, ona ulaşmayı dileyenler |
| şehâdetu | : şâhid yapın, şahitlik etsin |
| beyni-kum | : sizin aranızda |
| izâ hadara | : hazır olduğu zaman, geldiği zaman, gelince |
| ehade-kum(u) | : sizden birisi |
| el mevtu | : ölüm |
| hîne | : o vakit, o esnada, o sırada |
| el vasiyyeti | : vasiyet |
| isnâni zevâ adlin | : adâlet sahibi iki kişi |
| min-kum | : sizden |
| ev âharâni | : veya diğer iki |
| min gayri-kum | : sizden olmayan, sizin dışınızda |
| in entum | : eğer siz ... iseniz |
| darabtum | : geziyordunuz, yolculuk ediyordunuz |
| fî el ardı | : yeryüzünde |
| fe | : o zaman |
| esâbet-kum | : size isabet etti |
| musîbetu | : musîbet, isabet eden bir olay |
| el mevti | : ölüm |
| tahbisûne humâ | : iki kişiyi alıkoyun |
| min ba'di es salâti | : namazdan sonra |
| fe | : o zaman |
| yuksimâni | : yemin etsinler (iki kişi) |
| bi allâhi | : Allâh'a (cc.) |
| in irtebtum | : eğer şüpheye düşerseniz |
| lâ neşterî bi-hi | : onu satmayacağız, değiştirmeyeceğiz |
| semenen | : baha, bedel |
| ve lev kâne | : ve şayet olsa bile |
| zâ kurbâ | : yakınlık sahibi, akraba |
| ve lâ nektumu | : ve gizlemeyeceğiz |
| şehâdete allâhi | : Allâh'ın (cc.) şahitliği (Allâh (cc.) için yapılan şahitlik) |
| innâ | : biz mutlaka oluruz |
| izen | : o zaman, o taktirde, aksi taktirde |
| le min el âsimîne | : mutlaka günahkâr kimselerden |

