



| e lem tere ilâ | : görmüyor musun, görmedin mi, bakmadın mı |
| ellezîne | : onlar |
| nuhû an | : nehyedildiler, men edildiler, yasaklandılar |
| en necvâ | : gizli gizli konuşma, gizli fısıldaşma |
| summe | : sonra |
| yeûdûne | : dönüyorlar |
| li-mâ | : şeye |
| nuhû | : nehyedildiler, yasaklandılar |
| anhu | : ondan |
| ve yetenâcevne bi | : ve gizli gizli konuşuyorlar |
| el ismi | : günah |
| ve el udvâni | : ve düşmanlık |
| ve ma'siyeti | : ve isyan |
| resûli | : resûl |
| ve izâ câû-ke | : ve sana geldiği zaman |
| hayyev-ke | : seni selâmladılar |
| bimâ | : şey ile, bir şekilde |
| lem yuhayyi-ke | : seni selâmlamadı |
| bi-hi | : onunla |
| allâhu | : Allah |
| ve yekûlûne | : ve diyorlar |
| fî enfusi-him | : kendi aralarında |
| lev | : şâyet, öyle ise |
| lâ | : değil |
| yuazzibu-nâ | : bize azap eder |
| allâhu | : Allah |
| bi-mâ | : sebebiyle, dolayı |
| nekûlu | : biz söylüyoruz |
| hasbu-hum | : onlara yeter |
| cehennemu | : cehennem |
| yaslevne-hâ | : ona yaslanacaklar, atılacaklar |
| fe | : işte |
| bi'se | : ne kötü |
| el masîru | : varılacak yer |

