



| innâ | : muhakkak ki biz |
| belevnâ-hum | : onları belâya uğrattık |
| kemâ | : gibi |
| belevnâ | : belâya uğrattık |
| ashâbe | : sahipler |
| el cenneti | : bahçe, bostan |
| iz | : olduğu zaman, olmuştu |
| aksemû | : kasem ettiler, yeminleştiler |
| le | : mutlaka |
| yasrimu-enne-hâ | : onu mutlaka devşirecekler, mahsulü toplayacaklar |
| musbihîne | : sabah vakti, sabah erken |

