



| fe | : artık, bundan sonra |
| izâ | : olduğu zaman |
| câet-hum el hasenetu | : onlara hasene, iyilik geldi |
| kâlû | : dediler |
| lenâ | : bizim |
| hâzihi | : bu |
| ve in | : ve eğer |
| tusib-hum | : onlara isabet eder |
| seyyietun | : bir kötülük |
| yettayyerû | : uğursuz sayarlar |
| bi mûsâ | : Musa (as)ı |
| ve men mea-hu | : ve onunla beraber olan kimseler, beraberindekiler |
| e lâ | : değil mi |
| innemâ | : fakat, ama |
| tâiru-hum | : onların uğursuzluğu |
| inde allâhi | : Allah'ın katında |
| lâkinne | : fakat, lâkin |
| eksere-hum | : onların çoğu |
| lâ ya'lemûne | : bilmezler, bilmiyorlar |

