



| ve izâ lem te'ti-him | : ve onlara getirmediğin zaman |
| bi-âyetin | : bir âyeti |
| kâlû | : dediler |
| lev lâctebeyte-hâ \n(lev lâ ictebeyte-hâ) | : eğer, şâyet, keşke onu toplasan (düzsen, uydursan) olmaz mı |
| kul | : de ki |
| innemâ | : ancak, sadece |
| ettebiu | : ben tâbî olurum, uyarım |
| mâ yûhâ | : vahyolunan şeye, ne vahyolunuyor |
| ileyye | : bana |
| min rabbî | : Rabbimden |
| hâzâ | : bu |
| besâiru | : basiretler |
| min rabbi-kum | : Rabbinizden |
| ve huden | : ve bir hidayet, hidayete erdiren (Allah'a ulaştıran) |
| ve rahmetun | : ve bir rahmet |
| li kavmin | : bir kavim için |
| yu'minûne | : inanırlar, mü'min olurlar (kalplerine îmân yazılmış olanlar) |

