



| kâle edhulû | : girin dedi |
| fî | : içine, arasına |
| umemin | : ümmetler, topluluklar |
| kad | : oldu, olmuştur |
| halet | : gelip geçti |
| min kabli-kum | : sizden öncekilerden, sizden önceki |
| min el cinni | : cinlerden |
| ve el insi | : ve insanlar(dan) |
| fî en nâri | : ateşin içinde, ateşte |
| kullemâ | : her defasında |
| dehalet | : girdi, dahil oldu |
| ummetun | : ümmet, topluluk |
| leanet | : lânetledi |
| uhte-hâ | : kardeşleri |
| hattâ | : olunca |
| izâ eddârakû | : ard arda biraraya geldikleri zaman, gelince |
| fî-hâ | : orada |
| cemîan | : hepsi |
| kâlet | : dedi (dediler) |
| uhrâ-hum | : onların sonrakileri |
| li ûlâ-hum | : onların öncekileri için |
| rabbe-nâ | : Rabbimiz |
| hâulâi | : işte onlar |
| edallû-nâ | : bizi saptırdılar, dalâlete düşürdüler, dalâlette bıraktılar |
| fe | : böylece, artık |
| âti-him | : onlara ver |
| azâben | : azap |
| di'fen | : iki misli, iki kat |
| min en nâri | : ateşten |
| kâle | : dedi |
| li kullin | : herkes için vardır |
| di'fun | : iki misli, iki kat |
| ve lâkin | : ve lâkin, fakat |
| lâ ta'lemûne | : siz bilmezsiniz |

