



| inne ellezîne | : muhakkak ki o kimseler, onlar |
| kezzebû | : yalanladılar |
| bi âyâti-nâ | : âyetlerimizi |
| ve estekberû | : ve büyüklendiler, kibirlendiler |
| an-hâ | : ona (onlara) |
| lâ tufettehu | : açılmaz |
| lehum | : onlara |
| ebvâbu es semâi | : semanın kapıları |
| ve lâ yedhulûne el cennete | : ve cennete giremezler |
| hattâ | : oluncaya kadar, ... olmadıkça |
| yelice | : girer |
| el cemelu | : deve |
| fî semmi el hiyâtı | : iğne deliğinin içine, iğne deliğine |
| kezâlike | : işte böyle |
| neczî | : cezalandırırız |
| el mucrimîne | : suçlular, günahkârlar |

