

 
								
						
 
								
						
| summe | : sonra | 
| beddel-nâ | : değiştirdik | 
| mekâne es seyyieti | : kötülüğün yerini | 
| el hasenete | : iyilik | 
| hattâ | : öyle ki, ... olunca | 
| afev | : çoğaldılar | 
| ve kâlû | : ve dediler | 
| kad | : olmuştu | 
| messe | : isabet etti, dokundu | 
| âbâe-nâ | : atalarımız, babalarımız | 
| ed darrâu | : şiddetli darlık, zarar, hastalık, zorluk | 
| ve es serrâu | : ve hayır, surur, ferahlık | 
| fe ehaz-nâ-hum | : böylece onları aldık, yakaladık, yok ettik | 
| bagteten | : ansızın, aniden | 
| ve hum | : ve onlar | 
| lâ yeş'urûne | : farkına varmazlar (şuurunda değiller) | 
 
								
						

