



| ve îzâ mâ unzilet | : ve bir şey indirildiği zaman |
| sûretun | : bir sure, bir sure olarak |
| nazara | : baktı, bakar |
| ba'du-hum | : onların bazıları |
| ilâ ba'din \n(ba'du-hum ilâ ba'din) | : bazısına \n: (onlar birbirlerine) |
| hel yerâ-kum | : sizi gören var mı |
| min ehadin | : biri, bir kimse, birisi |
| summe | : sonra |
| insarafû | : döndüler (dönerler, giderler) |
| sarafa allâhu | : Allah çevirdi |
| kulûbe-hum | : onların kalplerini |
| bi enne-hum | : onların ... olmaları sebebiyle |
| kavmun | : bir kavim, topluluk |
| lâ yefkahûne | : fıkıh etmezler |

