



| kâlû | : dediler |
| yâ ebâ-nâ | : ey babamız |
| in-nâ | : muhakkak ki, gerçekten biz |
| zehebnâ | : biz gittik |
| nestebiku | : biz yarış yapmak istiyoruz |
| ve terek-nâ | : ve biz bıraktık, terkettik |
| yûsufe | : Yusuf |
| inde | : yanında |
| metâı-nâ | : eşyamız (metalarımız) |
| fe ekele-hu | : böylece, o zaman onu yedi |
| ez zi'bu | : kurt |
| ve mâ ente | : ve sen değilsin |
| bi mu'minin | : inanan |
| lenâ | : bize |
| ve lev kunnâ | : ve şâyet biz olsak bile |
| sâdikîne | : doğru sözlü, sadık olanlar, doğru söyleyen kimseler |

