



| ve câet | : ve geldi |
| seyyâretun | : yolcular, bir yolcu kafilesi, bir kervan |
| fe | : böylece, sonra |
| erselû | : gönderdiler |
| vâride-hum | : sucularını |
| fe adlâ | : o zaman sarkıttı |
| delve-hu | : kovasını |
| kâle | : dedi |
| yâ buşrâ | : müjde |
| hâzâ | : bu |
| gulâmun | : bir erkek çocuk, bir oğlan |
| ve eserrû-hu | : ve onu gizlediler |
| bidâaten | : sermaye, ticaret malı olarak |
| vallâhu | : ve Allah |
| alîmun | : en iyi bilendir |
| bi mâ | : şeyleri |
| ya'melûne | : yapıyorlar |

