



| kâle | : dedi |
| mâ | : nedir |
| hatbukunne | : üzerinde konuşma yaptığınız konu, mesele |
| iz râvedtunne yûsufe | : Yusuf'u elde etmeye çalıştığınız zaman |
| an nefsi-hi | : onun nefsinden |
| kulne | : dediler |
| hâşe | : hayır |
| lillâhi (li allâhi) | : Allah için |
| mâ alimnâ | : biz bilmedik |
| aleyhi | : onda |
| min sûin | : (kötülükten) bir kötülük |
| kâlet imre'etu el azîzi | : azîzin hanımı dedi |
| el'âne | : şimdi |
| hashasa el hakku | : hak (gizli iken sonradan) ortaya çıktı |
| ene | : ben |
| râvedtu-hu | : onu elde etmeye çalıştım, murat almak istedim |
| an nefsi-hi | : onun nefsinden |
| ve inne-hu | : ve muhakkak o |
| le min es sâdikîne | : elbette doğru söyleyenlerden, sadıklardan |

