



| e fe men | : artık kim, ...mi |
| huve | : o |
| kâimun | : kaim olan, her yapılan işin başında bulunan, daima haberdar olan, herşeyi derecelendiren |
| alâ | : üzerine |
| kulli | : hepsi, bütün |
| nefsin | : nefs |
| bi mâ kesebet | : kazandığı şeylere |
| ve cealû | : ve kıldılar |
| lillâhi (li allâhi) | : Allah'a |
| şurekâe | : ortaklar |
| kul | : de |
| semmû-hum | : onları isimlendirin (onları isimleri ile davet edin) |
| em tunebbiûne-hu | : yoksa ona haber mi veriyorsunuz |
| bi mâ | : şeyi |
| lâ ya'lemu | : bilmiyor |
| fî el ardı | : yeryüzünde |
| em | : yoksa, veya |
| bi zâhirin | : zahir olan |
| min el kavli | : sözden, sözün |
| bel | : hayır, fakat |
| zuyyine | : süslü gösterildi |
| lillezîne (li ellezîne) | : o kimselere |
| keferû | : inkâr ettiler |
| mekru-hum | : onların hileleri, tuzakları |
| ve suddû | : ve men edilirler, saptırılırlar |
| an es sebîli | : yoldan |
| ve men yudlili allâhu | : ve Allah kimi saptırırsa |
| fe mâ lehu | : artık onun için yoktur |
| min hâdin | : bir hidayet eden, hidayetçi |

