



| ev | : veya |
| yekûne | : olur, olsun |
| leke | : sana ait, senin |
| beytun | : bir ev |
| min zuhrufin | : altından |
| ev | : veya |
| terkâ | : çıkarsın, yükselirsin |
| fî es semâi | : gökyüzünde, semada |
| ve len nu'mine | : ve asla inanmayız |
| li rukıyyi-ke | : senin yükselişine, çıkışına |
| hattâ tunezzile | : sen indirinceye kadar (indirmedikçe) |
| aleynâ | : bize |
| kitâben | : bir kitap |
| nakreu-hu | : onu okuruz |
| kul | : de |
| subhâne | : o sübhandır, o noksan sıfatlardan münezzehtir |
| rabbî | : Rabbim |
| hel | : mı |
| kuntu | : ben oldum |
| illâ | : sadece, den başka |
| beşeren | : beşer, insan |
| resûlen | : resûl, elçi |

