



| ve emmâ el cidâru | : ve duvar meselesine gelince, duvar ise |
| fe kâne | : böylece idi |
| li gulâmeyni | : iki (erkek) çocuğa ait, iki (erkek) çocuğun |
| yetîmeyni | : iki yetim |
| fî el medîneti | : şehirde |
| ve kâne | : ve idi, vardı |
| tahte-hu | : onun altında |
| kenzun | : hazine, define |
| lehumâ | : ikisinin, ikisine ait |
| ve kâne | : ve idi |
| ebû-humâ | : ikisinin babası |
| sâlihan | : salih (kimse) |
| fe erâde | : bu sebeple diledi, istedi |
| rabbu-ke | : senin Rabbin |
| en yeblugâ | : ikisinin erişmesini, ulaşmasını |
| eşudde-humâ | : onların en kuvvetli çağı, gençlik çağı |
| ve yestahricâ | : ve ikisinin çıkarması |
| kenze-humâ | : ikisinin definesi |
| rahmeten | : bir rahmet olarak |
| min rabbi-ke | : senin Rabbinden |
| ve mâ fealtu-hu | : ve onu ben yapmadım |
| an emrî | : kendi emrimden, kendi isteğimle |
| zâlike | : işte bu |
| te'vîlu | : te'vîl, yorum, izah |
| mâ | : şey |
| lem testı' | : sen güç yetiremedin |
| aleyhi | : ona |
| sabren | : sabırlı olma |


