



| kâne | : oldu, idi |
| en nâsu | : insanlar |
| ummeten | : ümmet, topluluk |
| vâhıdeten | : bir, tek, bir tek |
| fe | : o zaman, sonra |
| bease | : beas etti, hayata getirdi, gönderdi |
| allâhu | : Allah |
| en nebiyyîne | : peygamberler |
| mubeşşirîne | : müjdeleyiciler |
| ve munzirîne | : ve uyarıcılar |
| ve enzele | : ve indirdi |
| mea-hum | : onlarla birlikte, beraber, yanında |
| el kitâbe | : kitap |
| bi el hakkı | : hak ile |
| li yahkume | : hükmetmeleri için, hükmetsin diye |
| beyne | : arasında |
| en nâsi | : insanlar |
| fî mâ | : şey hakkında |
| ıhtelefû | : ve ihtilâf ettiler, ayrılığa düştükler |
| fî-hi | : onun hakkında |
| ve mâ ıhtelefe | : ve ihtilâf ettikleri, ayrılığa düştükleri şey |
| fî-hi | : onun hakkında |
| illellezîne (illâ ellezîne) | : sadece, ancak o kimseler |
| ûtû-hu | : ona verildi |
| min ba'di | : sonradan |
| mâ câet-hum | : onlara gelen şey |
| el beyyinâtu | : beyyineler, belgeler |
| bagyen | : düşmanlık, çekememezlik, haset |
| beyne-hum | : kendi aralarında |
| fe | : o zaman, bu sebeple |
| hedâ allâhu | : Allah hidayete erdirdi |
| ellezîne | : o kimseler, onlar |
| âmenû | : Allah'a ulaşmayı dilediler, îmân ettiler |
| li mâ ıhtelefû | : ihtilâf ettikleri, ayrılığa düştükleri şey için |
| fi-hi | : onun hakkında |
| min el hakkı | : haktan |
| bi izni-hi | : onun izni ile |
| ve allâhu | : ve Allah |
| yehdî | : hidayet eder, ulaştırır, iletir |
| men yeşâu | : dilediği kimseyi |
| ilâ sırâtın mustakîmin | : Sıratı Mustakîm'e |

