



| yes'elûne-ke | : sana soruyorlar, sorarlar |
| an el hamri | : şaraptan |
| ve el meysiri | : ve kumar |
| kul | : de, söyle |
| fî-himâ | : ikisinde vardır |
| ismun kebîrun | : büyük günah |
| ve menâfiu | : ve menfaat, faydalar |
| li en nâsi | : insanlar için |
| ve ismu-humâ | : ve onların (o ikisinin) günahları |
| ekberu | : daha büyük |
| min nef'i-himâ | : onların (o ikisinin) faydalarından |
| ve yes'elûne-ke | : ve sana soruyorlar, sorarlar |
| mâzâ | : ne, nasıl |
| yunfikûne | : infâk ediyorlar |
| kul(i) | : de, söyle |
| el afve | : afv olan, ihtiyaçtan fazla olan mal, affedilen, vazgeçilen |
| kezâlike | : bunun gibi, işte böyle |
| yubeyyinu allâhu | : Allah açıklıyor |
| lekum | : sizin için, size |
| el âyâti | : âyetler |
| lealle-kum | : umulur ki böylece siz |
| tetefekkerûne | : tefekkür edersiniz, düşünürsünüz |

