



| fe | : böylece, sonra, nihayet |
| hezemû-hum | : onları hezimete, yenilgiye uğrattılar |
| bi izni allâhi | : Allah'ın izniyle |
| ve katele | : ve öldürdü |
| dâvûdu | : Davut |
| câlûte | : Calut |
| ve âtâ-hu allâhu | : ve Allah ona verdi |
| el mulke | : mülk, meliklik, hükümdarlık |
| ve el hikmete | : ve hikmet |
| ve alleme-hu | : ve ona öğretti |
| mimmâ (min mâ) | : şeylerden |
| yeşâu | : diledi |
| ve lev lâ | : ve eğer olmasaydı |
| def'u allâhi | : Allah'ın defetmesi, yok etmesi |
| en nâse | : insanlar |
| bâ'da-hum | : onların bir kısmı |
| bi ba'din | : bir kısmı ile, diğerleri ile |
| le | : mutlaka, elbette |
| fesedeti | : fesat çıktı |
| el ardu | : arz, yeryüzü |
| ve lâkinne allâhe | : ve lâkin, fakat Allah |
| zû | : sahip |
| fadlin | : fazl |
| alâ el âlemîne | : âlemlerin üzerine |

